25 Mart 2010 Perşembe

49- DİYANETİN GÖREVİNİ DIŞ ŞİLERİ Mİ ÜSTLENDİ?

OSMAN TÜRKOĞUZ
Çeşmealtı
06 Eylül 2008.
49- DİYANETİN GÖREVİNİ, DIŞ İŞLERİ Mİ ÜSLENDİ?

“Bir dinin tabii olması için; akla, fenne, İlme ve mantığa uygun olması lâzımdır.”
“Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki; Cumhuriyet sizden, FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR NESİLLER İSTER.” GAZİ M. KEMAL.

Emekli General CEMAL ERUC; benim Kuleli Asker Lisesinden sınıf arkadaşımdır. Sözü ve özü mert bir ATATÜRK ASKERİDİR.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtına, Komando tabur komutanı olarak, paraşütle atlayarak, katılmıştır. İsimsizliği tercih eden bir vatanseverdir.
Bana, ilginç bir ileti göndermiş: 14-21Ağustos. 2008 tarihleri arasında, Doğu Karadeniz Bölgesinde bir gezinti yapmışlar. Dünya Bankası tarafından BİOSFER ALANI OLARAK İLAN EDİLEN VE DESTEKLENEN CAMILI-MACAHEL-bölgesine de uğramışlar. EFELER KÖYÜNE DE gitmişler. İlköğretim Okulu’nun bahçesinde, çok modern üç tuvalet görmüşler. Tuvaletin kapılarına yazılan yazıların, dinin nerelere kadar el attığını göstermesi bakımından şoke olmuşlar.
Bu dinsel talimatı, aynen yazıyorum:
“TUVALETE GİRME ADABI.”
“1-ÖNCELİKLE ŞEYTANIN ŞERRİNDEN SIĞINILIR,”
“2-PANTOLON PAÇALARI SIVANIR,”
“3-TUVALETE SOL AYAKLA GİRİLİR,”
“4-HER TÜRLÜ TUVALET İHTİYACI, MUTLAKA ÇÖMELEREK YAPILIR,”
“5-TUVALETTEN SONRA, İYİCE TAHARET YAPILIR,”
“TAHARETE DİKKAT ETMEME, KABİR AZABINA SEBEP OLUR.”
“6-TUVALETTEN SONRA, BOL SU AKITILMALI, SİFON ÇEK,”
“7-TUVALETTEN SAĞ AYAKLA ÇIKILIR,”
“8-TUVALETTEN ÇIKTIKTAN SONRA SABUNLA ELLER İYİCE YIKANIR.”
“NOT: TUVALETLERİ NASIL BULMAK İSTİYORSAN ÖYLE BIRAK.”
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in çok ünlü saptamaları, Hürriyet Gazetesinin 01ekim 2003 ve 25 Şubat 2004 sayılı nüshalarını
Renklendirmişti.
Zerdüşt şöyle buyurmuştu:
“Eğer cumhuriyetin başında Bediiüzzaman-Norslu Sait Okur. O.t.o.- resmi makamlarca dinlenseydi, bugün ülkenin durumu şüphe yok ki böyle olmazdı. Maneviyattan yoksun olarak yetiştirilen doğuluların Kürtçü, batılıların da Türkçü olmamalarını beklemek iyimserlik olur.”
Osmanlı imparatorluğu zamanında, Türkçülük var mıydı ki, KÜRTLER (27) DEFA NEDEN AYAKLANDI? Biz, sizlerin ne demek istediğinizi bal gibi anlıyor ve biliyoruz.
Antakya’da görevli olduğum zaman, beni çılgına çeviren bir olayın tanığı olmuştum. İşimden evime geldiğim zaman, emekli bir yüzbaşının dünyalar güzeli kızını ağlamaklı bulmuştum. 24yaşında, gencecik bir Almanca öğretmeniydi. Milli Eğitim Bakanlığının açmış olduğu Almanya’da görev sınavını birincilikle kazanmış, sözlü mülakata gitmişti.
Ankara’dan, doğruca bizim eve gelmiş.
“-Sizi üzgün gördüm, mülakatınız nasıl geçti?”, diye sordum. Acı, acı güdü: “-GUSÜL APTESTİ YÜZÜNDEN, MÜLAKATI KAZANAMADIM”,dedi.
Üzüntüden baygınlık geçirmiştim. Gusül aptesinin FARZ VE SÜNNETİNİ sormuşlar. Kızcağız şaşırmış:
“Ben, 24 yaşında, bekâr bir kızım. Benim gusül aptesti ile ne gibi bir ilgim olur? Ben, Almanca öğretmeniyim; yazılı sınavı birincilikle kazandım. Bana Almanca ve genel kültür soruları sormanız gerekmez mi?” Deyince; ”ÇIK DIŞARI”, DİYEREK, SIFIR PUAN VERMİŞLER.
25 Ocak 1972 tarihinde, (92) sanıklı Nurculuk dosyasını Eskişehir Sıkıyönetim komutanlığına teslim ettim. Sıkıyönetim komutanlığı, dosyada belirlenen suçları, “Sıkıyönetimin ilanına neden olan suçlardan” kabul ederek; Kadir Mısırlı oğlunu ve (92) sanığı çeşitli cezalara çarptırdı. Sıkıyönetim Komutanı Rahmetli Orgeneral İrfan Özaydınlı, Hava Kuvvetleri komutanlığına sırası ve hakkı olduğu halde, sırf bu dava nedeniyle, Hava Kuvvetleri Komutanı yapılmadı.
1965 Genel Seçimlerinde, Sayın Süleyman Demirel ile Nurcular arasında yapılan Milletvekili kontenjan pazarlığı, 1977 senesinde, MİLLİ gazetede tefrika edildi. (Milli Gazete,20 Mart.1977 sayı:1503.)
Çok önemli bir devlet kuruluşunda görevli bir arkadaşım, Nurculuk üzerine yazılmış bir kitap hediye etti.
Kitabın Yazarı; Muğla İmam-Hatip Lisesi Müdürü Sayın Ali Gözütok idi. Muğla’ya, elini öpmeye gittim. Başbakanı Sayın Süleyman Demirel olan, M.C. iktidarı, Sayın Ali Gözütok’u müdürlük görevinden atmış. Sayın Ali Gözütok, güçbelâ, Ankara Çimento Fabrikasında bir işçilik bulabilmiş.
Bu kesitleri neden mi veriyorum? Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in, ”VATAN HAİNLİĞİ OLARAK KABUL ETTİĞİ DİNE DAYALI DEVLET KURMA GİRİŞİMLERİ, TÜM ENGELLERİ AŞA, AŞA BUGÜNLERE GELDİ. Mili Eğitim, tarikatların ellerine verildi. Sıra, Dış işleri Bakanlığında mı? Gazetelerimizi açtığımızda, gözlerimiz de fal taşı gibi açıldı: Dış İşleri Bakanlığına alınacak memurlara sorulan sorular; Diyanet İşleri Başkanlığı’na alınacak memurlara bile sorulamaz cinstendi.
Anayasa’nın (14)’üncü maddesi , “Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmamasını,” düzenlemiş. Anayasamızın (24)üncü maddesi, gayetle açık bir biçimde, ”VI. Din ve vicdan hürriyetlerini” düzenlemiş: “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.”
14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadet, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.”
Şimdi; Avrupa birliğine girebilmek için öpmedik kapı eşiği bırakmayan Dış İşlerimizin yediği nanelere bakalım: Dış İşlerinin memur sınavı sorularını okuduğumda; bu gibi çağ dışı ve ATATÜRK DEVRİMİ’NE ters davranışların nedeninin, Türkiye Cumhuriyeti’nin meşru müdafaa hakkını kullanamamış olmasındandır dedim.
1957 Genel Seçimlerinden önce; Norslu Sait Okur, Isparta’da ikamet etmekteydi. Demokrat Partisi, kendisine Şevrole marka bir taksi hediye etmişti. Bu taksiyle, köy, köy dolaşarak Cumhuriyet Halk partisi aleyhinde propagandalar yapmaktaydı. Samet Ağaoğlu ile birlikte, devrin Milli Eğitim Vekili, Tevfik İleri Isparta’ya; TÜRK, TÜRKLÜK, ÇAĞDAŞLAŞMAK VE ATATÜRK DÜŞMANI BÖLÜCÜ BİR ŞİZOFRENİK KİŞİNİN ZİYARETİNE GELMİŞLERDİ.
Norslu Sait Okur, bu ikiliyi Eğirdir yolunda karşılayarak ellerini öptürtmüştü. Bu cümleden olarak; zamanın Başvekili-1924 Anayasamıza göre unvanı-Demokrat Partisi Isparta milletvekili, Senirkentli Dr. Tahsin Tola’yı görevlendirerek (R.N.K.) Risaleyi Nur Külliyatını bastırıp, dağıttırmıştı.
Rahmetli Mümtaz Soysal, o günlerde, üniversite öğrencisi kimliğine girerek, Norslu Sait Okur ile söyleşide bulunmuş, bu söyleşiyi de Ünlü AKİS DERGİSİ’NİN (14)’üncü sayısında yayımlamıştı.
Başvekil Adnan Menderes,1950 Genel seçimlerinden önce; Emirdağ’a gelerek, Norslu Sait Okur’un evinin etrafında tavaf etmişti.” Mustafa Coşturoğlu, “Sosyal Şizofreni.”
Sayın Süleyman Demirel’in, 1986 yılında, KÖPRÜ DERGİSİ’NİN (86)’ıncı sayısında bir söyleşisi yayımlandı.
Sayın Demirel,”okumadan hafız, yazmadan kâtip “olan bu bölücüyü âlim yapıp çıkmıştı.
Bugünlere, politikacı denilen çıkardan başka şey düşünemeyen kişilerin ATATÜRK’E yapmış oldukları ihanetleri nedeniyle geldiğimizi unutmayalım.
Bu ihanetlerin bu kadarla kalacağına inanacak kadar da saf olmayalım. Şimdide, izin verirseniz,
Şu bilinmesi farz ve ayın olan, tam Sayın Ali Babacanlık soruları görelim:
1-Ahrete inanır mısınız?
2-Haftada kaç kere Kur’an okursunuz?
3-Hz. Muhammed’in göğe çıktığına inanır mısınız?
Bu soruların bana sorulduğunu varsayıyorum:
”Sayın Baylar, bana böyle bir soru sorma hakkınızın olduğunu sanmıyorum. Bu sorulardan çıkardığım sonuca göre, sizler bu konularda şüpheler içersindesiniz. Ben Yüce Yaratanımıza inanıyorum; bu inancımı mesellere dayanarak irdeleme hakkında bulunanları şiddetle ve ayıplayarak kınıyorum. Öncelikle, üçüncü sorunuz için sizlere bir soru soracağım. ”Bir şeyin hediyesi, o şeyden büyük ve kıymetli olabilir mi? Bütün dinler, dünya üzerinde, dürüst bir şekilde, dost ve kardeşçe yaşamanın mükâfatı olarak, Cenneti müjdeliyorlar. Aslolan bu dünya üzerindeki yaşantı olmuyor mu? Sizlerle anlaşmanın zor ve mümkün olmadığını da biliyorum. Bir Anap milletvekiliniz, Cennette bulunacak erkek müminlere Bakire Huri, Dul Huri ve Gılman miktarını binlerle ifade etmişti. Müminelere ne düştüğünü söylememişti!
Bendeniz, Mareşal Gazi Mustafa kemal sayesinde, AKIL TOPLUMUNA ve AKIL ÇAĞINA MENSUBUM. Sizlerin, şekilleri ve efsaneleri din kabul eden; insan aklını ve iradesini çıkar amacı ile dondurmaya yönelik, kupkuru öykücülüğe dört elle sarılmış bir inanmış gözükmenin mensubu olduğunuza inanıyorum. Bizler, en kutsal inancımızı ve imanımızı AKLIN ERDEMLİ EMRİNE VERMİŞ, ATATÜRKÇÜ İNSANLARIZ.
Evimde, Fransızcası dâhil, çok sayıda KUR’AN’I KERİM var. Elmalılı Hamdi Hazır’ın Tercümesini ve Tefsirini ve Balıkesirli Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’nun” Kur’an’ı Kerim ve Meali Hâkim“ isimli eserini tercih ederim.
Osman Nebioğlu’nun, Ömer Rıza Doğrul’un, Emlak Bankası’nın, Besim Atalay’ın Kuran’ı Kerim tercümelerini de aşan Sayın Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran’ı Kerim tercümesi de, çok sık Başvurduğum kitaplardan birisidir.
Hafta’da kaç gün Kur’an okuyorsunuz? Sorusunu sizlere iade ettiğim gibi, tezelden, ALLAH İLE ALDATMAK’I okumanızı öneriyorum.
Gelelim Göğe çıkma olayına. Mısır’da, (27) Firavun sülalesi hüküm sürmüştür. Sizler, bunu tek Firavun’a indirger, bu Firavun’un Karısını da Müslüman kabul edersiniz. Müslüman Peygamberi Hz. Muhammed’den binlerce sene önce Müslüman bir kadın! Benim aklımda kaldığına göre.
( 108) Piramidi kimler yaptı dersiniz? Yalınız, aynı adı taşıyan (7) Kleopatra var.
Hazreti Muhammed’i Medine’li çocuklar taşa tutmuşlardı. Bir yakını gelip, kendisini çocukların tecavüzünden kurtarmıştı, Miraç olayı denilen olay, yorgun ve yaralı olarak yatan Hz. Muhammed’in rüyasında olmuştur. Bu olayın anlatımı İslam inancına ve insan aklına teredir.
Hz. Muhammed; Burak adlı bir Binit ile “Sidretül Münteha’ya “varır. Yüce Tanrımızın kapısında, mihmandar olarak Hz. Musa oturmaktadır. O zaman, Yüce Tanrımız bir eve yerleşmiş olmaktadır. Hz. Musa’nın yönlendirmesiyle, Yüce İslam Peygamberi, Ulu Tanrımızın huzurlarına çıkar. (50) vakit namaz kılmak ile vazifelendirilir. Hz. Musa: ”Bu kadar namazı senin ümmetin kaldıramaz”, diyerek, Peygamberimizi Ulu tanrımızın huzurlarına (5) sefer yönlendirir. Sonunda, Ulu Tanrımız, (5) vakit namazda karar kılar. Burada, Hz. Musa, Ulu Tanrımızın önlerine geçmiyor mu? (5) vakit namaz çok geldiğine göre, Kur’an’ı Kerimde: ”Ne bir eksik, ne bir fazla, sen yalınızca tebliğe memursun;” hükmüne karşın, sünnet namazları neyin nesi oluyor?
Sonra; Farz Namazları (20) rekât, Sünnet Namazları (21) rekât. Burada da, Hz. Muhammed öne geçmiyor mu? Hz. Musa’dan önce, Mihmandar kim idi ve niçin Hz. Musa ile yer değiştirdi?
Tarih bilimine göre; Hz. Musa, Firavun Birinci Setini’nin kızının bir Yahudi mimardan olan oğludur. Babası belli olmayan çocukların babası hanesine, ABDULLAH yazmak geleneği gibi, SUYLA GELEN kurumu da o çağın bir kurtuluş formülüydü.
Sümer devletini yıkan Sargon da gayrı meşru olduğu için, O’nun sıfatı da SUYLA GELENDİ.
Bir Sümer Türk’ü olan Hz. İbrahim, M.Ö. XX’inci asırda yaşamıştı. Mısır’a gittiği gibi, sahil yolunu izleyerek Sayda ve Sur bölgesine geçmişti. Hz. Yakup’un çocukları Filistin’den Mısır’a gelip gidiyorlardı. Hz. Musa, M.Ö. XIII’ üncü asırda yaşadığına ve Ulu Tanrımızın Mihmandarlığına gelecek kadar da akıllı olduğuna göre, parmak kadar çölde (40) yıl dolaşması garip değil mi? Sonra; Hz. Musa’nın tanrısı YAHVE’-YAHOVA-dir. İbrani kabilesinin rüzgâr tanrısıdır. Maddi anlamda, Miraç olayının gerçekleşebileceğine aklım yatmamaktadır.
Sayın Sınavcı Beyler; Çarlık Rus Ordusu YEŞİLKÖYE geldiği zaman; bizim hariciyecilerimiz, Rus Murahhaslarının geçecekleri yollara muskalar gömmekle meşguldüler.
Tanrı göstermesin, böyle felaketli günler için, muska yazacak memur mu arıyorsunuz?
Bizler, BOZKURT- LOTUS DAVASINDA; Lahey’de Fransızlara kök söktüren Mahmut Esat Bozkurt olmak için sınava geldik.
ATATÜRK TÜRKİYESİNDE, SİZLERİ AYIPLARIM.


Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi