24 Mart 2010 Çarşamba

44- DİPLOMAMI TERS ASTIM

OSMAN TÜRKOĞUZ

Çeşmealtı

16. Temmuz. 2008

44- DİPLOMAMI TERS ASTIM.

Rahmetli Hüseyin Seyfullah, Tanrı dağlarında at koştururken, sağ elinin serçe ve işaret parmakları ile KURT BAŞI yapardı. Sonraları, birden bire, Kurt Başları kayboldu.

Merak buya; bu kayboluşun nedenlerini araştırmaya başladım.

Ergenekon ‘dan Dedelerimize yol gösteren hayvanın KEÇİ olduğu anlaşılmış.

ASENA, KURT değil, bildiğimiz, inatçı olduğu kadar da sevimli, KEÇİ YAVRUSUYMUŞ.

Sonraları da, Çok Kıvrak, ASENA adlı bir kadın Keçi Yavrusunun pabucunu Tanrı Dağlarından, en sonunda da, ERCİYAS’ TAN atmış.

”Asrımızda; kavramanlar nasıl da hızla değişiyor,” diye düşünürken, bu defa karşıma yeni bir Ergenekon çıktı.

Bendeniz, asker çıkışlı olmama karşın, askeri yönetimlere iyi gözle bakamam.

Hani, ünlü bir öykü vardır: ”Vallahi hiçbir şey bilemez amma, dedüğüm dedüktür.”

1980 Askeri Yönetiminde; Zonguldak İl Jandarma Alay Komutanı idim. İl Emniyet müdürlüğünü de İl Jandarma Alay Komutanlığına bağlamışlardı. İlk yaptığım iş; oturup, “Sıkıyönetim Hukuk’u “ adlı bir kitap yazarak, Jandarma ve İl Emniyet Müdürlüğü birimlerine ve personeline bedava dağıtmak oldu.

Tüm soruşturmalara bu kitabım ışık tuttu.

”Gözetim altına aldım;” “Kapattım,” gibi bir kelimeye sığdırıverilen işlemlerden çok uzaktık.

Soruşturma dosyaları üzerinde, incelemeden sonra, Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı kararını verirdi.

Salıverme de, mutlaka bir karara dayandırılırdı. Sıkıyönetimi, kılı kırk yarmak, ince eleyip, sık dokumak anlamında almıştık.

Şimdi, bu Ergenekon Tahkikatına bakıyorum da, tüylerim diken, diken oluyor.

Bu nasıl iş; bu nasıl hukuk, bu nasıl gizlilik, bu nasıl insan haklarına uygunluk?

Yazılı ve sözlü basınla ortak yürütülen bir soruşturma. Dünya Hukuk Tarihinde var mı?

Burada, kesinlikle POLİTİK BİR UYGULAMA ve POLİTİKACI- HUKUKÇU DARBESİ var.

Burada; TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİNİ HALKIMIZIN GÖZÜNDEN DÜŞÜRME taktiği var.

Burada; meslekten atılan bir CİM SAVCISI’NIN rövanşı var gibi.

Burada, TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ MENSUPLARINA BİR MESAJ da var. ”Sakınınız HAAA!”

Burada, Türk Seçmenine de bir büyük mesaj var: ”Biz güçlüyüz, istediğimizi yaparız.”

Bu meselenin bir yönü, asıl tehlikeli olan ve hukuk’a hiçbir uygunluğu bulunmayan yönü de var: İşte bu yüzden, ben HUKUK FAKÜLTESİ DİPLOMAMI TERS ASTIM.

13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Bu iddianameyi iptal etmezse; DİPLOMAMI YAKACAĞIM, bunun başka yolu da yok.

Sanıklık bir HUKUKİ SIFATTIR. Bu sıfat, İddianamenin kabulü ile kazanılır; sanığın hakları ortaya çıkar.

Aylarca, Sayın RTE. Konuştu, Basın yazdı ve dahi Basın konuştu, YETKİSİZ KİŞİLERİN İTHAMLARI; MUHATAPLARINI KAMU VİCDANINDA MAHÛM ETTİRDİ.

Bu hukukun ve insan haklarının ayaklar altına alınmasından başka bir şey değildir.

Meydanlarda, soruşturma ile ilgisi olmayan birisinin ulu orta, boşluğa ve SANIK OLMAYANLARA KARŞI iddianame okuması görülmüş müdür?

İddianame MAHKEME salonunda; DURUŞMA GÜN VE SAATINDA ŞÜPHELİLERİN YÜZLERİNE KARŞI OKUNUR. Mahkeme Kurulunca kabul edilir ya da reddedilir. Bundan sonra, hukuki süreç başlar.

Yapılan HAK VE HUKUK DIŞI İŞLEMLER; ŞÜPHELİLERİ KAMU VİCDANINDA LİNÇ ETTİRMEYE YÖNELİKTİR.

Bir TÜRK İNSANI OLARAK BU DURUMU İNSAN ONURU İLE BAĞDAŞTIRAMIYORUM.

İstanbul C. Başsavcısı ve İddianameyi MEYVE VE SEBZE SATIŞ İLÂNI GİBİ OKUTANLAR; suç işlemişlerdir.

Bunların, HUKUK ADINA VE İNSAN HAKLARI ADINA HESABINI SORACAK YOK MUDUR?

ATATÜRK’ÜN CUMHURİYETİ NE HALLERE SOKULMUŞ!

Yazıktır ve ayıptır.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi