22 Mart 2010 Pazartesi

39- KİMLERİ ALKIŞLAYALIM SÖYLER MİSİNİZ?

OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir 20 Aralık 2008



39- KİMLERİ ALKIŞLAYALIM, SÖYLER MİSİNİZ?


Benim çocukluğumda ve dahi gençliğimde; Anadolu’nun kasaba ve köylerinde aydınlatma yoktu. İlçelerin girişlerindeki betonarme, kapısı ve penceresi demirli, küçücük depolarda GAZYAĞI TENEKELERİ KORUNURDU. Gazyağı ile aydınlanırdık.
İşte, böylesine karanlık gecelerde, röntgenciler, evleri gözetlerler, sevişenleri, dört köşelik bir zevkle, izlerlerdi.
Röntgencilik, bir ruh hastalığıydı. Bu uğurda, kurşunlara hedef olup, ölenler de vardı.
Geceleri karanlık ve izbe bir kasabada, Recep Meraklıoğlu isimli bir röntgenci; ev, ev dolaşarak, röntgenlenecek çiftler ararmış.
Kendi evi üçüncü kattaymış.
Bir Perşembe gecesi, merak bu ya; ”bizim evde ne var, ne yok”, düşüncesi aklına saplanmış. Merdiveni yatak odasının penceresine dayayıp, dinleme ve gözetleme durumuna geçmiş. İçeriden kısık sesler gelmesi üzerine, iyice kulak kesilmiş. Hanımı Melahat’ın sesi, inler gibi çıkıyormuş: ”Niye acele ediyorsun Mülayimciğim?” Sorusuna, inler gibi bir yanıt gelmiş:”
-“Kocan gelir diye, işi acele bitirmemiz lazım.”
Melahat Hanım: -“Aptallığı ve korkaklığı bırak. O pezevenk, kim bilir hangi evi gözetliyordur.” deyince; merdivenden KÜTTT! Diye düşen Recep Efendi, kalp sektesinden ölmüş.
Güvenlik güçlerimizin %20’s dinlemede; %20’si gözetlemede, %20’si de izlemede, %10’uda izinde ve hastanede, %10’uda koruma olarak görevli.
Sokaklar, suçluların, hırsızların, kapkaççıların ve ırz düşmanlarının elinde. Meydanlar da, FENERCİLERİN, DÖNERCİLERİN, DİŞLİLERİN VE ALİ DİBOLARIN, YEĞENLERİN VE YİYENLERİN ELİNDE KALMIŞTIR.
“Va mı bunun başka türlü izahı!”
Yoktur, yok.
Konak Meydanındaki otobüs durağı bir hayli kalabalık. Karataş Kız Lisesi de dağılmış. Durakta bulunan iki kişi, gelen, geçen otobüslere binmeyerek etrafı kolaçan etmekteler.
Genç olanı bir hayli tedirgin. Orta yaşlı Bey; Yeni Sanayi Çarşısına giden iki otobüse dikkatle bakarak, binmemiştir. Aynı yöne giden üçüncü otobüs kalktığında; bir taksiyi acele çevirip: ”Doğruca, Yeni Sanayi Çarşısına,“ diyerek, taksiye binmek üzereyken; belindeki tabancayı eliyle yokladığında; genç olanı, şimşek gibi atlayarak, o Bey’in eline kelepçeyi takıp:
-“Sizi, cinayet ve soygun düşüncesine! Tam teşebbüs suçundan sanık olarak tutukluyorum. Susma hakkınızı kullanabilirsiniz.” der, demez; orada bulunanlar, bu iki kişinin etrafını sarmışlar.
Kelepçelenen Bey:
“-Beyefendi, önce kimliğinizi görmeme izin verir misiniz?” diye sorunca; orada bulunanlardan bir kısmı:
-“Ne kimliği, herifin pişkinliğine de bakınız!”, diyerek, o gence arka çıkmışlar. Genç adam, gayetle yüksek perdeden:
“-Çarşı Polis karakolunda, karşılıklı olarak, kimliklerimizi görebiliriz”, demiş. Yakalanıp, kelepçelenen Bey.
“-Kelepçelenmeme neden olan suçu işlemeyi düşündüğümü nasıl anladınız?” diye sorunca, Polis olduğunu söyleyen genç:
“-Bendeniz, Ergenekon soruşturmasında da görev aldım. Aynı yöne giden üç otobüse binmediniz. Üçüncü otobüsü dikkatle inceledikten sonra da, bir taksi çevirip, o otobüsü takip etmesini söylediniz. Belinizde, uzun namlulu, güçlü bir tabanca olduğunu fark ettim. Ya soyguna gidecektiniz ya da otobüste bulunan bir kişiyi öldürecektiniz. Ben, önleyici kolluktanım.” demesi üzerine, Kelepçeli Beyefendi:
-“Efendim, affınıza sığınarak soruyorum: Sizin erkeklik organınız var mıdır?” diye sorar:
“- Şüphe mi ediyorsunuz? Eliyle işaret ederek, evet var,” der.
Bunu üzerine, kahkaha ile gülen Beyefendi, kelepçesiz eliyle, kimlik kartını çıkartarak:
“Sizi, ırza geçmeye tam teşebbüs suçunun düşünce sanığı olarak, derdest ediyorum. Kız Öğrencilerin dağılmasını beklemeniz, bu kanımın oluşmasının en büyük kanıtıdır. Lütfen, kelepçeli olarak İl emniyet müdürlüğüne gidelim. Bendeniz, Emniyet Başmüfettişiyim,” der.
İkiye ayrılan kalabalığın bir kısmı, Genç polisi, bir kısmı da Emniyet müfettişini alkış yağmuruna tutarlar.
Emniyet Başmüfettişi, kalabalığa dönerek:
“-Eşim ile Yeni Sanayi Çarşısına gidip, fayans alacaktık. O’nu bekliyordum,” der.
İzninizle, ülkemizdeki oynanan oyunlara baktıkça, şaşım, şaşım şaşırıyorum.

1-Ege Ordu komutanlığından Jandarma Genel komutanlığına atanan, Orgeneral Sayın Şener Eruygur, elinde her türlü olanak ve güç varken sesini hiç çıkarmamış; emekli olduktan ve hiçbir askere emir veremez duruma geldikten sonra, DARBE YAPMAK DÜŞÜNCESİ ŞÜPHESİNDEN SANIK OLARAK TUTUKLANMIŞTIR!
2-Ege Ordusu komutanlığından, 1’inci Ordu komutanlığına atanan, emekli olduktan ve hiçbir askere emir veremez duruma geldikten sonra; AYNI ŞÜPHENİN SANIĞI OLARAK TUTUKLANMIŞTIR!
3-Gazetesi bombalanan, elinde kaleminden başka hiçbir silahı bulunmayan (83) yaşındaki Gazeteci Sayın İlhan Selçuk ta, iş bu kalemle darbe yapma düşüncesi şüphesinden sanık olarak tutuklanmıştır!
4-Tutuk evinde ölen Kanser hastası bir vatandaşımız da; nasıl olsa öleceğim, ölmeden önce bir darbe yapayım da düşüncesinden sanık olarak tutuklanmış; iş bu niyetinin gerçekleşmesine fırsat verilmeyerek; TUTUKEVİNDE HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞMASI SAĞLANMIŞTIR!
Ellerinde hiçbir güç yokken ve şiddetle de hiçbir ilgileri bulunmazken, HÜKÜMET DARBESİ YAPMAYI DÜŞÜNDÜKLERİ İÇN, BU BEYEFENDİLERİ Mİ ALKIŞLAYALIM? Yoksa bu tür bir öykü ile güçlü olduklarını kanıtlamaya çalışanları ve gecesini gündüzüne katarak, çalışan güvenlik güçlerini ve savcıları mı alkışlayalım?
5-Banyosun su dolu kazanında, 7.65m.m. Çapında bir TABANCA bulunan Sayın Sinan Aygün için sözüm yoktur! TABANCA, HÜKÜMET DARBESİ İÇİN YETERLİ BİR SİLAH OLMAMASINA KARŞIN, ELVERİŞLİ BİR SİLAHTIR! Kendi düşenin yaralarına doktor ne yapsın!
6-Muhalefet lideri ile evinde görüştüğü için; Bismark’ın evini basan İkinci Wilhelm’e Bismark’ın verdiği yanıt ünlüdür: ”Karımın yatak odasına girmekten sizi men ederim!”.
Türkiye Cumhuriyetine yıllarca ve onurla hizmet etmiş Emekli Orgenerallerin eşlerinin yatak odalarında, darbe planları arayan Savcılarımızı ve Cumhuriyetimizin Polislerini mi alkışlayalım? Bismark’ı mı alkışlayalım?
7- 2550 sayfalık “DARBE İDDİANAME ROMANINI yazan Sayın Zekeriya Öz’ü mü alkışlayalım? Yoksa ”bana bir adamın iki satırlık mektubunu getirsinler, idamlık suçunu bulurum”, diyen Kardinal Rişliyö’yü mü? Ya da; bir dostuna yazdığı mektup için: ” Kısa yazmak için vaktim olmadığı için uzun yazdım, özür dilerim” diyen Volter’i mi alkışlayalım?
8-Ömürlerini ve gençliklerini Türkiye Cumhuriyetine hizmetle geçiren Emekli Generalleri, bir odaya kapattıran Siyasi İktidarı mı alkışlayalım? Yoksa Kendisine tam donanımlı bir ada tahsis ettiren Türkiye Cumhuriyetini yıkmak ve vatanımızı parçalamak için düşmanlarımızla anlaşan, 40.000 Masum vatandaşımızın kanını döken idamlık bir VATAN HAİNİNİ Mİ, alkışlayalım?
Benim sevgili ve dilsiz seyircilerim; sizler oyunuzu verdiniz, onurunuzu ve kişiliklerinizi vermediniz. Bir torba kömüre, bir paket makarnaya ve çadırcılığa mahkûm edilerek, kendilerini bu duruma düşürenlere şükran duası edenlere sözüm yok.
Şimdi, şu ünlü Ergenekon davasının sanıkları ile AKP’Yİ karşılaştıralım. Hukuk bilmeye gerek yok.
A-Yasal olarak kurulmuş, usulüne uygun olarak, anayasal ve yasal haklarını kullanan, birbirleriyle bağlantıları ülke çıkarında ve geleceğimizde düğümlenen sivil toplum kuruluşu mensupları, akıllara durgunluk veren yöntemlerle suçlandılar. Bir Şerefli emekli Orgeneralimizin, ikinci sefer yapılacak sağlık kontrolüne Sayın Savcı Öz karşı çıktı.
Vatan Haini İmralılının sağlık kurulu kontrolüne ses çıkaran yok.
B-Şiddete dayalı ve örgütlü darbe hazırlıkları araştırılıyor. Şimdi, lütfen iyice okuyup, iyice düşünelim: AKP, ÖRGÜTLÜ VE DIŞ DESTEKLİ BİR GERİCİ DARBE ÖRGÜTÜDÜR. SİYASİ PARTİ ETİKETİ MASKEDİR:
1-“ Bizim için, DEMOKRASİ AMAÇ DEĞİL, ARAÇTIR” SAYIN RTE.
2-Demokrasi treninden, istediğimiz istasyona vardığımızda ineceğiz.” Sayın RTE.
3-“Bir gecede, bütün kanunlar değiştirildi, milletin elbiseleri değiştirildi. Bu millet, büyük bir sarsıntı geçirdi.” SAYIN MMDF.
4- ANAYASAMIZIN DOKUNULAMAZ MADDELERİNİ YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMA GİRİŞİMLERİ SÜRÜYOR. Hani, anayasamızın dokunulmaz maddeleri? HANİ, ANAYASAYI TEBDİL VE TAĞYİR SUÇU!
5- Türkiye cumhuriyetinin bütün kurum ve kuruluşlarında yürütülen gerici kadrolaşma çalışmaları.
6- Milli Eğitim Bakanının Norslu Sait’i göklere çıkartan övgüleri.
7- THYOLLARININNURCULUK SPONSORLUĞU.
8-“TÜRBAN, SİYASİ SİMGE OLSA NE OLUR!” SAYIN RTE’NİN İspanyadan, dünyaya seslenişi.
Sayabildiğimiz kadar sayarız. Şiddeti, maddi bir olgu olarak algılamak çok yanlıştır. Türk toplumu AKP yandaşlarının manevi şiddetinden huzursuzdur.
9-AKP, anayasamıza ve siyasi partiler ve diğer sosyal düzen nitelikli kanunlarımıza göre kurulmuş tüzüğüne ve kanunlarımıza uygun bir biçimde çalışacağını garantilemiş bir siyasi partidir. Bütün çabasını, demokratik, laik, sosyal ve çağdaş cumhuriyetimizin aleyhinde sürdürmektedir.
10-Sayın RTE Beyefendi ile aynı kafa yapısında olan ve çağımıza uymayan düşünce sahipleri, AKP’NİN çatısı altında toplanmıştır. Uzun, uzun yazmaya gerek var mı? Sayın RTE’NİN bir yemin ve kasemini vermekle, varmış olduğum kanaatimi destekleyebilirim:
“BEN, MUHAMMET ÜMMETİNDENİM; TÜRKİYE DİNSİZ, LAİK BİR ÜLKE HALİNA GELMİŞTİR. HAYATIMI, MUSTAFA KEMAL DİNSİZLİĞİYLE SAVAŞA ADAYACAĞIMA,
TÜRKİYE’Yİ BİR DİN VE ŞERİAT DEVLETİ HALİNE GETİRMEK İÇİN MÜCADELE EDECEĞİME,
KEMAL PAŞA ZAMANINDA ÇIKARILAN DİNSİZ KANUNLARIN TATBİKİNİ ÖNLEYECEĞİM KISA ZAMANDA, ÜMMET ESASINA DAYANAN ŞERİAT DEVLETİNİN KURULMASI İÇİN ÇALIŞACAĞIMA,
DİNİM, ALLAHIM VE BÜTÜN MUKADDESATIM ÜZERİNE,
YEMİN VE KASEM EDERİM.

Sayın savcılar, örgütlü kalkışma suçu aramakla meşguller. Anayasamıza, yasalarımıza, toplumsal yaşamımıza, çağdaşlığımıza uymayan bu topluluk neyin nesidir ve neyin peşindedir?
İşte, sizlere, T.C.K. 302 ve Terörle Mücadele Kanununa uyan bir siyasi oluşum.
Aklımızı başımıza alalım da, hukuktan habersizlerden medet ummayalım.
Sesimizi çıkaralım. SİZLERE, SES TEMRİNİ VERİYORUM:
MA- ME-Mİ-MO- MUUU!
Bu yemin devlet arşivinde saklıdır.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi