17 Mart 2010 Çarşamba

29. SAKALLARIYLA DÜŞÜNEN TEKELER

Osman Türkoğuz



SAKALLARIYLA DÜŞÜNEN TEKELER

Sayın Rahmi Koç; çok güzel bir kararını uygarca açıkladı: ”Ben Sakallı ve bıyıklı insanı çalıştırmam;” dedi.
Türk Ulusu’nun sözcülüğüne soyunan Sayın RTE, kendisinde sakal ve dahi okkalı bir bıyık olmamasına karşın, sakalı ve bıyığı savunan bir çıkışla Sayın Rahmi Koç’u karşıladı.
Şaşırıp kalıyorum; iktidarda olan kimse, ”LAFA, LAF, PAYA, PAY SAHİBİ MİDİR?” Ancak, benim bildiğim, tüketilemeyen enerji bu gibi çıkışlarla tüketilir. Dokunulmazlığım var diye, bülbül olmaya da gerek var mı?
Türkmenistan’da; bilgice, görgüce ve her türlü önlem almada, herkesten daha deneyimli olanlara ”AKSAKAL;” denilir. AKSAKALLARDAN oluşan bir Danışma Kurulları da vardır. Herhangi bir konuda; daha önce bu konu hakkında konuşmuş olan birisi, ”ben dememiş miydim,” ”biz bu sakalları değirmen damında ağartmadık,” diyerek övünür.
Aslına bakarsanız, sakalı ve dahi makalı da yoktur. ”Değirmen damı “sözü sahtekâr olmadığını vurgulamak için söylenmiş bir sözdür. Felek’in bin bir çemberinden geçmiş, çok vartalar atlatmış olma durumunu vurgulamak için söylenir bu, “DEĞİRMAN DAMI,” sözü.
“Sakalın kerameti olsaydı, KEÇİLER ABDURRAHMAN ÇELEBİ OLURDU,”sözü de, BİLGELİĞİN DENEYİMİN ve ÖNGÖRÜRLÜLÜĞÜN KILLA, SAKALLA ilgisi olamayacağını belirtmek için söylenmiş bir sözdür.
Asırlarca ve asırlarca; halkımızın beyni safsata, ermiş, mermiş öyküleriyle ve mistik pasla körletilmiş olduğundan; SAKAL sözü BEYİN yerine kullanılmıştır. ”AKSAKALLI”, GÖBEĞİNE KADAR İNEN SÜT BEYAZ SAKALI olan; ”BEMBEYAZ SAKALINI SIVAZLAYARAK”, ADAMIN KERAMETİ SAKALINDAN MENKÛL”, gibilerden, kaderciliğin göbeğine bir de SAKAL oturtulmuştur. O sakallıya da, kadınların göbeklerini yalayarak, muska ve üfürük gücü verilmiştir.
Anadolu Devletleri savaşlardayken; sakalı olanlar da halkımızı soyma savaşlarındaydı.
Emevi ve Abbasi Arap Emperyalizminin neden olduğu TÜRK SOYKIRIMI, meydanları SAKALLILARA bıraktırmıştır. Yaşlı ermişlerin gücü de, kadınların göbeklerini yalamaya ve ancak göbeklere üfürmeye yetmiştir.
Selçuklu Döneminde; Anadolu’daki Halk Ayaklanmaları, Beyliklerin çekişmeleri, Moğol istilâsı, Haçlı Seferleri ve Konya Saray entrikaları, halkı KADER DENİLEN ve AKSAKALLARLA yönlendirilip, yürütülen bir büyük aldatmacanın içersine itmiştir.
Halk ile ilgilenen, halkın derdini dinleyen, halkın Ahlât’ını Buğday ile değiştiriveren, halkın davalarını ÇÖZEN AKSAKALLI DİN ADAMLARI olmuştur.
O tarihlerde, Anadolu büyük bir yangın yeridir. Açlık, sefalet ve cehalet içersinde ezilen Anadolu Türk Halkı, sakallıların gerçek kapasitesini ölçme yeteneğinden de yoksundur.
Halkın gözünde, gönlünde ve aklında SAKAL, her dedin devası olan bir kudret olarak belirginleşmiştir.
”SAKAL’I olan, her şeyi çözüme kavuşturur,” “SAKAL’I olan her şeyin en iyisini bilir,” “SAKAL’I olan hiç fenalık yapmaz,” sözü, kısaltıla, kısaltıla, ”SAKAL” olarak tüm iyi sıfatları anlatmak için kullanılır hale sokulmuştur.
SAKALLI olan halk ile bir ve beraberdir”, fikri, sakal kelimesi ile anlatılır hale büründürülmüştür.
Anadolu Türk Halkı, SAKALLI ADAM yerine SAKAL’A tutunur hale sokulmuştur.
Anadolu Gençleri asker olarak, devletle kavgalı olarak evinden ve yöresinden kopuktur.
Anadolu Türk Halkı, Turnalarla selâm gönderip, Turnalarla selâm almakta, ÖZGÜRLÜK, uçan kuşlarda kalmaktadır. Çaresizlik ve özlem, Rıza Tevfik Bölükbaşı’ya bile kuşlardan yardım diletmektedir:
“uçun kuşlar uçun, doğduğum yere,
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde, sarı gül vardır.” Dedirtmektedir.
Fatih Sultan Mehmet, iki defa tahtından uzaklaştırılmıştı.” Bunun sakalla ne ilgisi vardır?” Demeyiniz, bal gibi sakalla ilgisi vardır. Birincisi, Yarım Tepe Yeniçeri ayaklanmasıyla; diğeri de Varna Meydan Muharebesi nedeni ile Osmanlı tahtını Babası’na bırakmıştı.
Manisa’da gönül dinletisine çekilmiş olan İkici Murat’a bir Ferman gönderir:”Padişah sen isen acele gelesiz. Yok, padişah biz isek, Fermanımız oldur ki tez elden gelesiz.” Gelmese boynu vurulur.
Padişah Fermanı’na karşı gelmek ”Huruç ales Sultandır”. Oniki yaşında tahta çıkan, yirmi bir yaşında da İstanbul’u fetheden Fatih’in resimleri hep sakallıdır.
Fetihten çok sonraları İstanbul’a getirterek; önünde saatlerce poz verdiği BELLİNİ’NİN yapmış olduğu tablosu bambaşkadır. Sekiz dil bilen, “İstanbul’u almakla HEKTOR’UN intikamını aldım “, diye Papa’ya mektup yazan Fatih’in bilgisi sakalla kanıtlanmıştır.
Oğlu Sultan Cem, Torunları Yavuz ve İkinci Süleyman da sakalsızdır. Genç Osman ve Dördüncü Murat’ta sakalsızdır.
1898 yılında, İstanbul’da ve İkinci Wilhelm’in kolundaki Abdülhamit te sakalsızdır. Padişahların sakalsız olmaları olmamalıdır! Olamaz! Sakalsız olmak, SAKAL’IN kerametine aykırı olduğu kadar da, dinen de makbul değildir! Halkımız, kerameti SAKAL’DA arayıp, SAKAL’DA bulmalıdır.
Beynin SAKAL yerine devreye girmesi de çok sakıncalıdır.
Şu Avrupalı sakalsızlar, TAHTLAR’A ve dahi TAÇLARA neler etmişlerdir. Şu sakalsız Volter; şu babası Padişahı Ruyu zemin’in sarayında Saatçi başı olan Zındık! J.J.Rousseau, AKLI; İNSANLAR’IN AKLINA sokmuşlardır. Şu sakalsız John Luk:” HAKSIZLIĞA VE ZULME BAŞKALDIRMAK MEŞRUDUR;” diye kitaplar yazmıştır.
Halkımıza SAKALLILAR yardım etmeli; HALKIMIZ SAKAL’DAN medet ummalıdır! Umut kapısını bile SAKAL’A açık tutmalıdır. HALKIMIZ, UMUDU VE UMUDUN SONUNDA BEKLENEN MUCİZE’Yİ SAKALDAN VE SAKALLILARDAN BEKLEMELİDİR.
Almanya’yı umut kapısı yapanların yakalarına SAKALLILAR yapışmalı; onları Gâvur parası taşıma külfetinden kurtararak; PARALARI, DİNE DAYALI; METRESLERİ BOYALI HOLDİNKLERE AKTARILMALIDIR.
Dünya’da tüm camilerde SAKAL’I ŞERİFLER vardır. Sakal’ı Şerif nedeni yle, KEŞMİR’DE (58) kişi öldürülmüştü. YIL.1958.
ATATÜRK İLE İNÖNÜ, bir gece, Söğütözü’nde köylülere misafir olurlar. ATATÜRK, köylülerden ATATÜRK’Ü anlatmalarını ister: ”GÖBEĞİNE KADAR; SÜTBEYAZ SAKALI İNEN; NUR YÜZLÜ BİR PİR’İ FANİ!” olarak anlatıldığını duyunca; ATATÜRK: ” Kalk, İsmet kalk. Buralar ‘da bize yer yok der”.
Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi, Peygamber Postu’nun sahibi, yetmiş ERMİŞ gücündeki HALİFYİ RUYUZEMİNİ, (38) yaşında, Sakalsız bir Paşa nasıl yıkabilir. O Paşa’yı terfi ettiren Padişah’ı Zülcelâl’ı yenmek ve kovmak, ancak ve ancak, göbeğe kadar inen SAKALLA mümkündür!
SAKAL, SAKALLI ADAM şereflidir, dindardır, dindar adam da doğru adamdır.
Öyle ise, Bosna-Hersek paraları MERCİMEK’E, Çeçen paraları Burçak’a, Almanya’daki gariban ve sahipsizlerin paraları da, dosdoğru KONYA’YA, MARŞ! MARŞ.
Bu SAKAL öyküsü, tıpkı Türban öyküsü gibi, HALKIMIZIN şuur altında yatmaktadır.
Çöllerde, erkekler bile PEÇE VE TÜRBAN takarak kum fırtınalarından korunabilmektedirler.
Dini bütün turistler de, TÜRBAN Otellerinde konaklamışlardı. Şimdi, günümüze dönelim:
SAKAL, TÜRBAN VE İSLAM DİNİ BİRBİRLERİYLE ÖZDEŞLEŞTİRİLMİŞTİR. Gericiliğe özenen, ÇAĞA, ULUSALCILIĞA VE ATATÜRK DEVRİMİ’NE düşman olan gençler de SAKAL bırakmaktadırlar.
Erbakan’ın korumaları, Fadime’nin ırzına geçenler de, yaşlarına bakmaksızın SAKAL bırakmaktadırlar. Halkımızın karşısına çıkan her ATATÜRK düşmanı, SAKALI’NI AKLININ YERİNE KOYARAK ÇIKMAKTADIR.
T.B.M.M. de SAKALLI, DEVLET DAİRELERİNDE SAKALLI, ÇALMADA, ÇIRPMADA SAKALLI, IRZA GEÇMEDE SAKALLI. Akılla yakalanamayan SEÇMEN ve HALK, SAKALLA bal gibi yakalanabilmekte. Sakalsız KALKANCI’YA selam vermeyen, SAKALLI KALKANCI’YA kızlığını ve iki kilo Altını’nı vermekte. SAKALLA okunan duanın sevabı (70.000) katmış. Dua eden SAKALLILAR, boşuna mı dua ederler?
Şimdilerde, bu SAKAL VE TÜRBAN olayı; ATATÜRK’ÜN tarihin çöplüğüne attığı, HURAFEYE DAYALI DİNİ DUYGULARDAN medet umarak iktidar olma umudunu siyaset arenasına sokmak eylemleridir.
TÜRK ULUSU VE TÜRK GENÇLİĞİ bu PSİKOLJİK tuzakları görmelidir. Hainler ve çağ düşmanları, apış aralarındaki kıllardan bile medet umarlar.
Bu umudu boşunadır. Türk toplumu, sakalın önemini TEKE’DE görmüştür.
Kurt ve Çakal korkusundan, SAKALLI keçiler, hep taşlık ve kurak arazilerde gezinip, dururlar. Bizim SAKALLILAR’DA. TÜRK ULUSU, SAKALDAN VE SAKALLIDAN MEDET UMANLARI: ”Medet Ya ATATÜRK;” diye bağırtmasını da bilir.
“-Her gördüğün SAKALLI’YI deden sanma ATATSÖZÜNDEN, niçin ders almıyoruz?
Nur yüzlü, inanç sahibi sakallılarla, TEKELERİ niçin karıştırıyoruz, A! Benim HALKIM?

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi