16 Mart 2010 Salı

27- HALİFELİK

OSMAN TÜRKOĞUZ

İzmir

01 Mart 2010

HALİFELİK

“Benden sonra HİLAFET OTUZ senedir; bundan sonra Hilafet ısırıcı bir saltanata dönüşecektir! Hz.Muhammed

Ahmed Cevdet Paşa, Kısas’ı Enbiya, C.2,Ks.1,S.169.

Halifelik, Osman Türkoğuz, S.10.

“Tüm dünyadaki müslümanları, Kureyşli Arap müslümanlar yöneteceği gibi: müslüman olmayanları da müslüman olmayan Kureyşliler yönetecektir. Hz. Muhammed. Buhari Menakıp 1, Müslim imaret 2,818’ den aktaran Merhum Profesör Dr. İbrahim Candan, C.6.S.405 (10).

İnsanlar bu işte Kureyş’e tâbidirler; müslüman müslüman olanlarına, kâfirler kâfir olanlarına tâbidirler.”Şakir Keçeli, Şeriat Nedir? S.228.

Osmanlı Halifesi Mehmet Reşat’ın KUTSAL CİHAT ilan etmesi üzerine; Osmanlının Bağdat Müftüsü de bir fetva yayımlamıştır: ”Halife Kureyşli olmadığı ve Osmanlının da Kutsal Cihat ilan etme yetkisi bulunmadığı için ilan edilmiş olan KUTSAL CİHAT İLANI DA GEÇERSİZDİR!”

Efendim; bendeniz Hilafet’in kaldırılışının 86’ıncı onurlu yıldönümü için bir yazı yazmayı düşünüyordum. Sayın Bayan Arzu Kaya Özkök HANIMEFENDİ’NİN, G. FULLER’İN Hilafeti öven bir yazısının yayımınını okuyunca, başıma kızgın yağlar döküldü. Bu makale, belirli çevrelere verilmiş bir emirdi.

Hiçbir kimsenin bu konularda bilgisi olmadığını, bizzat görerek derin düşüncelere dalmıştım. Bu konuda, 05 Haziran 1972 tarihinde yazmış olduğum kitabın yarısını da 1974 tarihinde yayımlayabilmiştim.

Jandarma Genel Komutanlığı, satın aldığını emrettiği kitabımın ekli listeye göre de dağıtılmasını da emretmişti.

Emri yerine getirdiğimde:

“Kuruşlu belge kesemediğimiz için, size para ödeyemeyeceğiz!” Emrini de tebellüğ etmiştim.

325 sahifelik kitabı da bir daha yayımlayamamıştım.

Nurculuk adlı kitabım gibi bilgisayara geçerek yayımlamayı da göze alamadım. Nedeni de; bendeniz ömrüm boyunca hiç daktilo kullanmadan ve tek parmakla, Aziz Meslektaşım ve Yegâne Dostum Sayın Ahmet Avcı’nın ısrarı ile bilgisayara başlamıştım ve iki gözümde -SARIGÜLÜM’Ü saymazsak- mercek vardır.

Kitabımı yayımlatmak için akıl verenler çok oldu. Neden yayımlatamadığımı soranlar olmadı!

“Gitti Gidiyor Şirketinin” ilanında, kitabımın resimli olarak: Bulunamayan bilimsel kitap!” Olarak reklamını görmem üzerine ol kitabımı satın aldım. Meraklı birisinin kitaba el koymasına da sesimi çıkaramadım.

Hukuk Fakültesinde; Türk Hukuk tarihi dersinde, Halifelik işlenirken, İmam-Hatip kökenlilerin –Bu konuyu hiç bilmeden—yaygara kopardıklarını görerek, dersimizin Hocasına:

“Halifelik konusunda ve ilk defa bir kitap yazan benim. Bu nedenle bu konuyu anlatma hakkı da benimdir! Dedim. Hocamız anlayış göstererek.

“Buyurunuz kürsüye !” Dediler.

“Hâşâ, bulunduğum yerden anlatacağım,” dedim ve eydirdim:

“Yavuz Sultan Selim; OĞUZLARIN kurmuş oldukları “DEVLET-İT TÜRKİYYE’’Yİ yendikten sonra; -1517- Kansu Gavri’nin yerine geçmiş olan TOMAMBAY’IN kafasını kestirmişti.

Mekke Şerifinin oğlunun bazı kutsal eşyaları getirip te Yavuz Sultan selime teslim etmesi üzerine, HİLAFET konusu gündeme gelmişti.

Bu konunun çözümü için toplanan Ulemaya; Yavuz Selim şu soruyu sormuştu:

“Saltanatın meşruiyeti için Makam’ı Hilafetten icazet talebi lâzım mıdır; değil midir?” Oy birliği ile şu yanıt verilmiştir: “Osmanlı İmparatorluğu kurulurken ve İstanbul zapt edilirken böyle bir icazet alınmamıştı. Bugün böyle bir icazet alınırsa, eskiden yapılmış olan işler gayrimeşru sayılır.”

“Hilafetin Yavuz Sultan Selim’e devir ve teslimi gibi bir olay ise asılsız ve esassız bir rivayetten ibaret olması muhakkak sayılabilir. Ancak, Mekke ve Medine şehirlerinin anahtarları ve bazı mukaddes emanetler, Mekke şerifinin oğlu vasıtasıyla 1’inci Selim’e Kahire’ye gönderilmişti. Mütevekkil’in Birinci Selime Hilafeti devrettiği efsanesi batıda ilk olarak 1788’de yayımlanmış *İsveç’in Paris Büyük Elçiliği Başkâtibi Ermeni anadan olma D’honsson’un yazmış olduğu ‘Osmanlı İmparatorluğunun Genel Çerçevesi’ adlı -ostüzü-bir kitapta söz konusu edilmişti.

Sultan Selim Halifeyi İstanbul’a getirerek Yedikule zindanına hapsetmişti. Yavuz Sultan Selim’in ölümü üzerin de Kanuni Sultan Süleyman, Halife Mütevekkil Alallah’ı Kahire’ye göndermişti. Bu şahıs ölümüne kadar Halife sıfatı ile Kahire kalesinde muhafaza altında tutulmuştur (1543).” İslam Ans. C.5S.151-152.

Aynı günün akşamüzeri; İzmir otobüsüne binerek doğruca İzmir’e evime indim. Halifelik adlı tek nüshası kalan kitabımın fotokopisini aldırdım. Elime bir de merhum Ahmed Cevdet paşanın Kısas’ı Enbiya’sını alarak, akşam otobüsü ile Ankara’ya, Hukuk Fakültesine döndüm. Halifelik ile ilgili hadise inanmayanlara; Kısas’ı Enbiya’daki kaydı gösterdim.

Daha önce de; ”Merhum Ahmet Cevdet Paşayı nasıl tanıdıklarını“ sormuştum. ”En büyük İslam bilgini!” Demişlerdi. Oradaki kayıt hepisini sus ve dahi pus etmişti.

Fotokopiyi Türk Hukuk Tarihi Hocamıza teslim etmiştim.

Dünya tarihinde; Halifelik kurumu kadar kan akıtan bir kurum olmamıştır. Halifelik’in ilk alınışında da ihtilaf olmuştur. Halifelik hakkı Hz. Ali’nin diyenler küsmüşler seçilmiş Halifeleri, hele, hele Hz. Muhammed’in iki kızı ile evlenmiş bulunan Muaviye’nin Dayısı Emevi asıllı Hz.osman’ı hiç kabul etmemişlerdir.

Hz. Muhammed’in ölümünü takiben; Medine de, ENSAR ile Muhacirin arasında yapılan sert tartışmalar sonucunda Hz. Ebubekir Halife seçilmişti(632),

Hz. Ali’nin eşi ve Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatma, Hayber’deki hurmalıklardan miras hakkını istediği için; Halife Ebu Bekir’in olmazı nedeniyle bir iyice dövülmüş, Hz. Muhammed’den 93 gün sonra da vefat etmişti. İslam ülkelerinde dinden geri dönüşümler de başlamıştı.

Hz. Ali küs bir şekilde köşesine çekilmiş, Halifeye de BİAT etmemişti. Durumun kötüleşmiş olduğunu gören Hz. Ebu Bekir, şu ünlü çağırıyı, Ebuubeyde ile Hz. Ali’ye göndermişti:

Ali’ye git, O’NA de ki, “Deniz tehlikeli, kara korkulu, hava boz renkli, gece karanlık, gök açık, yer ise çıplaktır. Şeytan islam ümmeti arasına düşmanlık sokmaya çalışıyor. Sen bir köşeye çekilmiş küskün duruyorsun. Sen, bu ümmetin ekmeğine katık gibisin. Bu ümmetin keskin kılıcısın. Eğilip te kesmez olma, bu ümmetin tatlı suyusun. Acıyıp ta bozulma. Ya Ali, Ensar ve Muhacirin benim sana biatimi isterse, ben sana derhal biat ederim. Eğer düşüncen başka ise, sen de bana biat et. Bize yardımcı ol. Yolunu şaşıranları irşat et. Artık fitne kapısı kapansın. Allah’ı Teâlâ, bizim dediğimize şahittir.” Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar tarihi, S.16

Kureyş Arap kabilesinden Haşim oğulları ile Ümeyye oğullarının iktidar kavgalarına daha ne zamana kadar ULÛHİYET ekleyeceğiz!

Hz. Ebu Bekir’in ölümünden sonra da Hz. Ömer Halife seçilmişti. (634-644) Hz. Ömer’in bir köle tarafından, camide ibadeti sırasında, bıçaklanarak öldürülmesi üzerine de Hz. Osman Halife seçilmiştir (644-656).

Hz. Osman Ümeyye Oğullarındandı ve Hz. Muhammed’in amcası Ebu Leheb’in oğlundan boşanmış olan Gülsüm ile evlenmişti. Gülsümün ölümü üzerine de, Ebu Leheb’in diğer oğlunun boşadığı Rukiye ile evlenmişti.

Ebu Leheb, ‘Etteyati’ de (114. Sure) lânetlenen kimsedir.

Hz. Osman, İslam’a haksızlığı, adam kayırmayı sokan Halifedir.

Mısır valiliğine atamış olduğu Ebu Bekir’in oğlunun öldürülmesi için Mısır valisine yazmış olduğu, imzalı ve mühürlü bir mektup, bir zencinin matarasında yakalanınca; mısırlılar hırsla geri dönerek Hz. Osman’ın evini kuşattılar. Hasan ile Hüseyin’in evin önünde nöbet tutmalarına karşın, evin arkasından girerek Hz. Osman’ı öldürdüler.

Bu arada da Hz. Muhammed’in Hz. Hatice’den olan ve Hz. Osman’ın eşi bulunan Rukiye’nin parmakları doğrandı. Hz. Osman öldürüldüğünde 1.000.000 Dinar serveti çıkmıştır.

Cenazesini Müslüman mezarlığına defnettirmediler, bir kapı üzerindeki naşı maşatlığa defnedildi.

Osman’ın öldürülmesi üzerine Halife seçilen Hz. Ali (656) devri; Emevi asıllı Şam valisi Muaviye ile beşyüz kocalı Kadının oğlu Amr’ı İbn’ül As’ın türlü ahlaksızlıkları yüzünden kanlı çarpışmalarla geçmiştir. Hz. Ali öldürüldüğünde, sadece (7) yedi Dinarı çıkmıştı.

Amr’ı İbn’ül As’ın hilesi nedeniyle de İki halife seçilmiş olmuştur.

Hz. Ali’nin, 661 senesinde öldürülmesi üzerine de; Büyük oğlu Hasan altı ay halifelik makamında bulunmuştur.

Hz. Hasan’ın karısı tarafından zehirlenerek öldürülmesi üzerine de Küçük kardeşi Hz. Hüseyin Halife seçilmişti ALTI AY SÜRE BU MAKAMDA KALDIKTAN SONRA, BASKILAR NEDENİ İLE İSTİFA ETMİŞTİ.

10 Muharrem 63 tarihinde -685- Kerbela’da şehit edilmesi üzerine, Emevilerde kalan Hilafete çalıntı hilafet denilmiştir.

Halifeler; Hz. Muhammed’in peygamberlik görevi dışındaki:

*Yasama görevini,

*Yürütme görevini,

*Yargılama görevini,

*İmamlık görevini,

*Başkomutanlık görevini yerine getirmek için seçilmişlerdir.

Bugün; bu görevler; Yasama; Yürütme ve Yargı görevi olarak ve kuvvetlere ayırımına göre yürütülmektedir.

Hz. Muhammed; ZİNA yapan bir Yahudi kadının, Tevrat’a göre RECM-Taşlanarak öldürme-CEZASI ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Zavallı kadın doğurduktan sonra da taşlanarak öldürülmüştür.

Halife Hz. Ebubekir de, Hz. Muhammed’in ölüm seneyi devriyesinde; el çırpan Hadramutlu Kadınların ellerini kestirmiş; dinden dönenleri de yere kazdırmış olduğu çukurlarda yaktırmıştır.

Süleymancıların 1967 senesinde yayımlamış oldukları tek sahifelik: ”İnanacaklarımızın Esasları!” Adlı broşürde:

“HALİFE OLMAYAN ÜLKEDE CUMA NAMAZI KILINAMAZ!” Hükmü yazılıdır.

Aslında; Müslümanlığın en güzel taraflarından birisi olan: ”Egemen olmayan ülkede Cuma namazı kılınamazdır!”

Cuma namazında; ülkeye egemen olan müslüman lider adına hutbe okunur.

Hanefi Mezhebine göre de: Bin kişisi olmadan ve izin alınmadan yeni bir cami açılamaz.

Bendeniz; tabur komutanı olarak, bin kişilik bir asker gücünün komutanı sıfatı ile yeni açılan camilerin hileyi şeriyesine uymak zorunda bırakılmış olduğumu itiraf etmek durumundayım!

İslam tarihinde dört Halifelik kabul edilmiştir:

1- EMEVİ (DOĞU) HALİFELİĞİ,

666-744 tarihleri arasında 14 Emevi asıllı halife geçmiştir.

2- BAĞDAT ABBASİ HALİFELERİ.

750-1258 yılları arasında 37 halife geçmiştir. Moğol İmparatoru Hülagu, son Abbasi halifesini ve halifenin tüm yakınlarını çuvallara doldurtarak atlarının ayaklarında ezdirmiştir. 1262 tarihinde; Kahire’ye gelen birisi son halifenin amcası olduğunu iddia etmesi üzerine, Sultan Baypars kendisine güçlü bir ordu vererek Bağdat’a göndermiştir. Moğollar bu orduyu ve Başkomutanı olan Arabı da kılıçtan geçirmişlerdir.

Yirmibeş sene sonra da; mukaddes emanetlerle Kahire’ye gelen bir genç Arap, öldürülen son halifenin oğlu olduğunu iddia etmiştir. Kendisine tahsisat ayrılarak Kahire kalesinde göz Hapisinde tutulmuştur. Hiç bir etkinlikte bulunmasına da izin verilmemiştir. İslam Ansiklopedisinde ve Ahmet Cevdet Paşanın iki cilt halinde yayımlanan KIISAS’I Enbiya ADLI ESERİNDE, BU KONUDA ÇOK GENİŞÇE BİLGİLER VARDIR.

3- ENDÜLÜS HALİFELERİ

(756-1492) tarihleri arasında 16 halife geçmiştir. İslam Ans. C.4.S240-258)

4-OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA HALİFELİK

Gerek Büyük Selçuklu İmparatorluğu, gerekse Anadolu Selçuklu Devleti halifelik kurumuna sıcak bakmamışlardır. Ta ki; 1774 Küçük Kaynarca antlaşmasına kadar, Osmanlı da halifelik kurumu ile ilgilenmemiştir.

Rus Çarının tüm Ortodoksların korumasını üstlenince, Osmanlı devleti de tüm müslümanların korumasına soyunmuştur. Bu böylece de kalmıştır. Sonra da, Osmanlı Padişahları halife olacakta ortaya çıkmıştır.

Altıncı Mehmet Vahiddettin’in kaçması üzerine de Şehzade Abdülmecit Efendi, TBMM ‘inin kararı ile HALİFE ilan edilmiştir.

03 Mart 1924 tarihinde ve 431 sayılı yasa ile de halifelik kaldırılmıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantısında; Adliye vekili Seyid Bey tarafından, Hilafet Cumhurbaşkanımız Mareşal Gazi Mustafa Kemal’e teklif edildiğinde:

“TENEZZÜL ETMEM!” DEMİŞTİR. Esat Mahmut Bozkurt; ATATÜRK İHTİLALİ. S.325,

YURT DIŞINA ÇIKARILAN Son Halife Abdülmecit Efendi; Hilafet sorununu tartışmak maksadı ile islam âlemine seslendiği halde seslerini çıkaran olmamıştır. Hz. Muhammed’in torunları bile, Hilafet’e dönüp te bakmamışlardır.

Bu Amerikan oyununu yuttuğumuz takdirde; yıkılmaktan bizi hiçbir güç kurtaramaz Sayın Seyircilerimiz.

HALİFE OLABİLMENİN ŞARTLARI

a- Arap ve Kureyşli olmak,

b- Müslüman olmak,

c- Halife şartlarına haiz erkek olmak.

“İslam devletinin başında Halife bulunur. Halife, ”Emir ül-Mümindir, yani Müslümanların Emiri, Hükümdarları olmak dolayısıyla, müslüman olmayanlarla savaşan orduların komutanıdır ve imam olmak dolayısıyla da birlikte ibadeti, yani camideki ibadeti yönetir.

Hz. Muhammed’in ölümünden sonra, Peygamberin halefi olarak seçilmiş olan kişiye HALİFE denilir. Risalet görevi yoktur.” 5,S.59.

1- Özgür olmak,

2- Ergin olmak,

3- Erkek olmak,

4- Kureyşli ve Arap olmak,

5- Hem düşünüşte hem de işte âdil olmak,

6- Karar ve Hüküm verecek kadar FIKIH bilmek,

7- Görme, konuşma ve işitme engeli bulunmayacak,

8- Hareketine engel vücut sakatlığı olmayacak,

9- Uyruklarını ve işleri yürütmek için gerekli akla sahip olmak,

10- Cihat ilan edecek kadar cesur olmak,

11- Vergileri ve zekâtı toplama yeteneği olacak. Bundan başka dokuz görevi daha var. Bunları da sayarak halifelik rüyası görenlerin morallerini bozmayayım. Hırsız, yalancı ve kandırıcı olanlar, suç işlemiş yandaşlarını kollayıp ta koruyanlar, DAR’ ÜL HARP BÖLGESİ SAKİNLERİN ÖNLERİNDE AMUDA KALKANLAR HİÇ UMUT ETMESİNLER.

“Ilımlı İslam”ın çağdaş Türk toplumunu nerelere götürmek için planlanmış olduğunu anlatabildim mi?

KAYNAKÇA:

1-İslam Ansiklopedileri ilgili maddeler,

2-Kısası Enbiya A.C.PAŞA,1-2.cilt

3-TBMM Tutanak Dergisi C.7.S.27-69,1968 basımı.

4-Osman Türkoğuz, Halifelik,1974 basımı ve ikinci basıma hazır nüshası.

5-Prof.Dr. Coşkun Üçok-Prof.Dr. Ahmet Mumcu. Türk Hukuk Tarihi.59—

6-Enver Behnan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi