MEHDİLİK
ÜZERİNE BİR İNCELEME.
Genç bir Han’ım, Markette önüme
dikilerek,”HALİFELİK” adlı kitabınızı okudum. Sizi iyi tanıyan birisine de sizi
sordum:”Çok donanımlı emekli bir
jandarma subayıdır. Sürekli öğrenir ve bilgisini de paylaşır.”Dedi. Mehdilik
üzerine bir yazı yazmanızı rica etsem!”Buyurdu. UZUN DEMEDEN BU SAPIKLIĞI
OKUYALIM:
1878 senesinde, Çırağan sarayını 100
kişilik bir Rumeli göçmeniyle basan ve Ali Süavi’yi, kafasına elindeki odunu vurarak, öldüren Rumelili Yedi-Sekiz Hasan
Paşa,o odunun adını MESİH koymuştu.Bir kimya mühendisi Süleymancıların reisi
Kemal Kaçar’a gelerek :”Süleymancı olabilmek için ne yapmam gerek?!”Diye
sorduğun da şu yanıtı almıştı:”Benim Mehti olduğuma inanman gerek?”Şaşalayan
mühendis,”nasıl olur?”Dediğinde de şu yanıtı almıştı:”Mantığı koyarsanız sepete
bal gibi olur?!”
“Mehti,
Rialeinurdur? SAİD’İ Norsi.
AKEPE GENEL BAŞKAN YARDIMCISI MEHTİDİR! /EKER/,
İslam inancındaki 12’inci İmamın adı Muhammed bin Hasan el
Mehti’dir.
18’inci Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi İlhan Karagöz,572 sahife
bir karar yazarak,”Fethullah GÜLEN’İN MEHTİLİĞİNİ KARARA BAĞLAMIŞTIR.
"Hz. Mehdi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır.”
“Hz. Mehdi ve Hz. Mesih geldi.
İkisi de şuan dünyada yaşıyorlar. Yüce Allah vaat etti ve vaadini yerine
getirdi. Hz. Mehdi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Hz. Mesih'te şuan da
Türkiye de yaşıyor. İkisinin Türkiye'den gönderilmelerinin arkasında çok büyük hikmetler
vardır. Hz. Mehdi ve Hz. Mesih kıyametin en büyük ve konuşan
alametleridir.”Yaşar Teber. Önce Peygamber, sonra Mehti, en sonunda da Allah
yaptılar. Çünkü AKEPEDE BİR MEHDİ DAHA VARDI!” Aslında,Bunlardan akıl
hastanelerinde daha da çok vardır. ve Nısır
Mehdi/Mesih/
inancı ilk defa Sümerlerde ortaya çıkmıştı. Oradan Babil’e ve Mısır’a
yansıtılmıştı. Her uygarlığın bir Mehdi inancı vardı: Aztek’lerde Quatzalcoatl,
Maya’larda Kukulkan, Budizimde Maitreya, Zerdüşlüğe göre, Saoşyanta. Yahudilere
göre, Mehdi Kıral ve Peygamber Davudun soyundan gelecektir. Arap masalcılarına
göre de Mekke’de Hz. Fatma soyundan gelecek ve dahi adı da Muhammet olacaktır.
Din ticaretinin yapıldığı İslam ülkelerinde, tüm sapıklar Mehdi olarak kabul
görmektedirler.EMEK VERDİĞİM BU MASALI OKUR MUSUNUZ?!
“MOŞİYAH [HAZRETİ MEHDİ (AS)]’IN GELİŞİ ÖNCESİNDE TÜM
ÜLKELER KARGAŞA VE TERÖR İÇİNDE OLACAKTIR
“Yalkut Şimoni adıyla bilinen, 13’üncü
Yüzyıla ait Rabbanilerin Tevrat tefsirlerini içeren dini eserde geçmektedir:
Kral Moşiyah’ın
çıkacağı yıl, dünya üzerindeki tüm ülkelerin kralları birbirleriyle mücadele
edecekler: Pers kralı, Arap kralını kışkırtacak; Arap kralı,
tavsiye için Aram’a [Şam ve civarındaki bölgeye] gidecek. Dünyanın tüm
ulusları kargaşa ve terör içinde olacak; yüzlerinin üzerine düşecekler,
doğum sancıları gibi acılara tutulacaklar.
İsrail de
kargaşa ve terör içinde olacak, şöyle
diyecek, “Nereye geleceğiz ve nereye gideceğiz, nereye geleceğiz ve nereye
gideceğiz?” [Allah] onlara diyecek ki, “Çocuklarım [kullarım],
korkmayın, tüm yaptıklarımı yalnız sizin iyiliğiniz için yaptım. Neden
korkuyorsunuz? Korkmayın, sizin için Kurtuluş zamanı geldi. Bu öncekilere
benzer olmayacak, bu son Kurtuluş’tur; çünkü öncekilerin ardından zulümler
geldi, başka ülkelere boyun eğdiniz. Fakat bu son Kurtuluş ardından
hiçbir zulüm gelmeyecek ve diğer uluslara boyun eğilmeyecek…”
Hıristiyanlıkta
Mehdi İnancı.
TEVRAT’DA VE MUSEVİ KAYNAKLARDA HAZRETİ MEHDİ:
“Musevi Kaynaklarda Hz. Mehdi (a.s)'ın Gelişinden Önceki DöneminÖzellikleri.
“Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde... Tüm devletler Minim dinini [ateizmi] kabul edecek ve verilen öğütlerden yüz çevrilecek... (Talmud, Sanhedrin 97a).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] çağı gelmeden önceki sürede... Günahtan korkan insanlar hor görülecek ve gerçeklerden yoksun kalınacak... (Talmud, Sota 49b).
Davud Oğlu’nun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde... Kötü insan takdir görecek... (Talmud, Sanhedrin 97a).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] çağı gelmeden önceki sürede... Devlet yönetimleri delalete düşecek [dini inançlara ters düşecek] ve onları kınayacak kimse olmayacak... (Talmud, Sota 49b).
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde... Soyguncular ve soyguncuların soyguncuları olacak... (Talmud, Kethuboth 112b).
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği yedi yıllık sürenin sonunda... Açlık okları gönderilecek... Büyük bir kıtlık olacak ve bunda erkekler, kadınlar, çocuklar, dindar adamlar ve azizler ölecek... (Talmud, Sanhedrin 97a).
... Bağbozumu olmayacak, devşirecek meyve bulunmayacak... Güzel tarlalar, verimli asmalar, halkımın diken ve çalı bitmiş toprakları için, neşeli kentteki mutluluk dolu evler için göğsünüzü dövün. (Yeşaya, 32.10-13).
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geldiği nesilde... Sürekli yeni belalar ve şeytani kararların yürürlüğe konması olacak; her yeni kötülük, bir diğeri bitmeden hızla gelecek... (Talmud, Sanhedrin 97a).
Tekrar kurtulacaklarına dair ümitlerini kaybetmedikçe [Hz. Mehdi (a.s)] gelmeyecek... (Talmud, Sanhedrin 97a)
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde, âlimlerin toplanma meclisleri, fuhuş evleri haline gelecek... (Talmud, Sanhedrin. 97a).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde... Babası ayıpladığında oğlu utanmayacak... (Talmud, Sanhedrin 97a).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] çağı gelmeden önceki sürede... Sınırlarda yaşayanlar bir yerden diğerine [yardım dileyerek] gezinecek; fakat hiç kimse onlara acımayacak... (Talmud, Sota 49b).
... Savaşmaları için bütün ulusları biraraya getireceğim... Evler yağmalanacak, kadınların ırzına geçilecek. Kentte yaşayanların yarısı sürgüne gönderilecek... (Zekeriya, 14.2)
... Savaşan bütün halkları Rab şu belayla cezalandıracak: Daha sağken bedenleri, gözleri, dilleri çürüyecek. (Zekeriya, 14.12).
... Sevinçten eser kalmadı, dünyanın coşkusu yok oldu. (Yeşaya, 24.11).
... Dünyanın temelleri sarsılacak... Sarsıldıkça sarsılacak. Dünya... Yalpalayacak, bir kulübe gibi sallanacak... (Yeşaya, 24.18-20)
... Orduların Rab'bi tarafından, gök gürlemesiyle ve zelzele ile ve büyük gürültü ile kasırga ile ve sağanakla ve yiyip bitiren ateş aleviyle yoklama olacak. (Yeşaya,29.6).
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği yedi yıllık sürenin sonunda, ilk yılda bu ayet gerçekleşecek: Bir şehrin üzerine yağmur yağdırırken, diğerinin üzerine yağmur yağdırmayacağım... (Talmud, Sanhedrin.97a).
... Yeşaya'nın Kabil’le* ilgili bildirisi:... Araçlarıyla uzak bir ülkeden, dünyanın öbür ucundan bütün ülkeyi yerle bir etmek üzere geliyor... Evleri yağmalanacak, kadınlarının ırzına geçilecek... Oklarıyla gençleri parçalayacak, bebeklere acımayacak, çocukları esirgemeyecekler. (Yeşaya, 13,1, 5, 16-18) *Babil: Günümüz Irak'ın başkenti Bağdat yakınlarında bulunan eski bir şehir ismidir.
Musevi Kaynaklarda Hz. Mehdi (a.s)'ın Özellikleri
[Hz. Mehdi (a.s)'ın] davranışının temeli adalet ve sadakat olacak. (Yeşaya, 11,5).
[Hz. Mehdi (a.s)] yoksulları adaletle yargılayacak, yeryüzünde ezilenler için dürüstçe karar verecek... (Yeşaya, 11,4).
... [Hz. Mehdi (a.s)] dünyaya ağzının değneğiyle vuracak [yani silahı olmadan sözleriyle etkileyecek] ve kötüleri dudaklarının soluğuyla öldürecek [yani konuşmalarıyla manen etkisiz hale getirecek]. (Yeşaya, 11,4).
O [Hz. Mehdi (a.s)] tüm dünyayı Allah'a birlikte kulluk etmeleri için ıslah edecek, çünkü şöyle yazılmıştır: "O zaman, birlikte Bana yakarmaları, omuz omuza Bana hizmet etmeleri için, halkların dudaklarını pak kılacağım." [Sefenya, 3,9]. (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 11,4).
"... Güçle kuvvetle değil, ancak Benim Ruhumla başaracaksın" diyor. Böyle diyor Her şeye Egemen Rab. (Zekeriya, 4,6)
Bakın, kulum [Hz. Mehdi (a.s)] başarılı olacak; üstün olacak, el üstünde tutulup alabildiğine yüceltilecek. (Yeşaya, 52.13).
Ona [Hz. Mehdi (a.s)'a] egemenlik, yücelik ve krallık verildi. Bütün halklar, uluslar ve her dilden insan ona hizmet etti. Egemenliği hiç bitmeyecek sonsuz bir egemenlik, krallığı hiç yıkılmayacak bir krallıktır. (Daniel, 7.14)
... Davud oğlu [Hz. Mehdi (a.s), Hz. Süleyman (a.s) gibi] sadece sedirinden hükümdarlık edecek... (Talmud, Sanhedrin 20b).
Savaş arabalarını... Uzaklaştıracağım. Savaş yayları kırılacak. Kralınız [Hz. Mehdi (a.s)] uluslara barışı duyuracak... (Zekeriya, 9.10)
... Rab korkusu ruhu onun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] üzerinde olacak. Rab korkusu hoşuna gidecek... (Yeşaya, 11,2-3).
Davud soyundan çıkacak olan o kral [Hz. Mehdi (a.s)] tüm insanlara Allah'ın yollarını ve O'ndan korkmayı öğretebilecek... (Maimonides, Mişna Tora, Tövbe 9,2).
[Hz. Mehdi (a.s)] çıktığında... [Allah'ın yasalarının uygulanmasındaki] itaatsizlikleri düzeltecek... (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 11,4)... [Hz. Mehdi (a.s)'ın] kaldığı yer görkemli olacak. (Yeşaya, 11.10).
... O [Hz. Mehdi (a.s)] [bir adamı] sezer ve hakkında hüküm verir, çünkü şöyle yazılmıştır: Gözüyle gördüğüne göre yargılamayacak, kulağıyla işittiğine göre karar vermeyecek. Yoksulları adaletle yargılayacak, yeryüzünde ezilenler için dürüstçe karar verecek. [Yeşaya, 11,3-4] (Talmud, Sanhedrin 93b).
... O müjdeci ki, esenlik duyuruyor. İyilik müjdesi getiriyor, kurtuluş haberi veriyor... (Yeşaya, 52,7).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] alametler göstermesine ya da kendini ispatlaması için harikalar yapmasına ihtiyaç yoktur. (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 11,2).
Mesih [Hz. Mehdi (a.s)] büyük şöhret kazanacak ve onun ünü diğer milletler arasında Kral Süleyman'dan daha fazla olacak. (Maimonides, Mişna Tora, Sanhedrin 10,1).
[Hz. Mehdi (a.s)'ın] adı nedir? ... Onun adı Şiloh [gönderilmiş olan, Allah'ın armağanı]... Onun adı Yinnon [adı dünyanın sonuna kadar yaşayacak olan]... Onun adı Haninah [inayet, lütuf, Allah tarafından kutsanmış]... Onun adı Menahem [rahatlatıcı, teselli eden]... Çünkü Benim ruhumu rahatlatacak olan Menahem [rahatlatıcı]... Kesinlikle bizim acılarımıza katlandı ve dertlerimizi taşıdı... (Talmud, Sanhedrin.
“Musevi Kaynaklarda Hz. Mehdi (a.s)'ın Gelişinden Önceki DöneminÖzellikleri.
“Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde... Tüm devletler Minim dinini [ateizmi] kabul edecek ve verilen öğütlerden yüz çevrilecek... (Talmud, Sanhedrin 97a).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] çağı gelmeden önceki sürede... Günahtan korkan insanlar hor görülecek ve gerçeklerden yoksun kalınacak... (Talmud, Sota 49b).
Davud Oğlu’nun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde... Kötü insan takdir görecek... (Talmud, Sanhedrin 97a).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] çağı gelmeden önceki sürede... Devlet yönetimleri delalete düşecek [dini inançlara ters düşecek] ve onları kınayacak kimse olmayacak... (Talmud, Sota 49b).
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde... Soyguncular ve soyguncuların soyguncuları olacak... (Talmud, Kethuboth 112b).
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği yedi yıllık sürenin sonunda... Açlık okları gönderilecek... Büyük bir kıtlık olacak ve bunda erkekler, kadınlar, çocuklar, dindar adamlar ve azizler ölecek... (Talmud, Sanhedrin 97a).
... Bağbozumu olmayacak, devşirecek meyve bulunmayacak... Güzel tarlalar, verimli asmalar, halkımın diken ve çalı bitmiş toprakları için, neşeli kentteki mutluluk dolu evler için göğsünüzü dövün. (Yeşaya, 32.10-13).
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geldiği nesilde... Sürekli yeni belalar ve şeytani kararların yürürlüğe konması olacak; her yeni kötülük, bir diğeri bitmeden hızla gelecek... (Talmud, Sanhedrin 97a).
Tekrar kurtulacaklarına dair ümitlerini kaybetmedikçe [Hz. Mehdi (a.s)] gelmeyecek... (Talmud, Sanhedrin 97a)
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde, âlimlerin toplanma meclisleri, fuhuş evleri haline gelecek... (Talmud, Sanhedrin. 97a).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği nesilde... Babası ayıpladığında oğlu utanmayacak... (Talmud, Sanhedrin 97a).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] çağı gelmeden önceki sürede... Sınırlarda yaşayanlar bir yerden diğerine [yardım dileyerek] gezinecek; fakat hiç kimse onlara acımayacak... (Talmud, Sota 49b).
... Savaşmaları için bütün ulusları biraraya getireceğim... Evler yağmalanacak, kadınların ırzına geçilecek. Kentte yaşayanların yarısı sürgüne gönderilecek... (Zekeriya, 14.2)
... Savaşan bütün halkları Rab şu belayla cezalandıracak: Daha sağken bedenleri, gözleri, dilleri çürüyecek. (Zekeriya, 14.12).
... Sevinçten eser kalmadı, dünyanın coşkusu yok oldu. (Yeşaya, 24.11).
... Dünyanın temelleri sarsılacak... Sarsıldıkça sarsılacak. Dünya... Yalpalayacak, bir kulübe gibi sallanacak... (Yeşaya, 24.18-20)
... Orduların Rab'bi tarafından, gök gürlemesiyle ve zelzele ile ve büyük gürültü ile kasırga ile ve sağanakla ve yiyip bitiren ateş aleviyle yoklama olacak. (Yeşaya,29.6).
Davud oğlunun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] geleceği yedi yıllık sürenin sonunda, ilk yılda bu ayet gerçekleşecek: Bir şehrin üzerine yağmur yağdırırken, diğerinin üzerine yağmur yağdırmayacağım... (Talmud, Sanhedrin.97a).
... Yeşaya'nın Kabil’le* ilgili bildirisi:... Araçlarıyla uzak bir ülkeden, dünyanın öbür ucundan bütün ülkeyi yerle bir etmek üzere geliyor... Evleri yağmalanacak, kadınlarının ırzına geçilecek... Oklarıyla gençleri parçalayacak, bebeklere acımayacak, çocukları esirgemeyecekler. (Yeşaya, 13,1, 5, 16-18) *Babil: Günümüz Irak'ın başkenti Bağdat yakınlarında bulunan eski bir şehir ismidir.
Musevi Kaynaklarda Hz. Mehdi (a.s)'ın Özellikleri
[Hz. Mehdi (a.s)'ın] davranışının temeli adalet ve sadakat olacak. (Yeşaya, 11,5).
[Hz. Mehdi (a.s)] yoksulları adaletle yargılayacak, yeryüzünde ezilenler için dürüstçe karar verecek... (Yeşaya, 11,4).
... [Hz. Mehdi (a.s)] dünyaya ağzının değneğiyle vuracak [yani silahı olmadan sözleriyle etkileyecek] ve kötüleri dudaklarının soluğuyla öldürecek [yani konuşmalarıyla manen etkisiz hale getirecek]. (Yeşaya, 11,4).
O [Hz. Mehdi (a.s)] tüm dünyayı Allah'a birlikte kulluk etmeleri için ıslah edecek, çünkü şöyle yazılmıştır: "O zaman, birlikte Bana yakarmaları, omuz omuza Bana hizmet etmeleri için, halkların dudaklarını pak kılacağım." [Sefenya, 3,9]. (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 11,4).
"... Güçle kuvvetle değil, ancak Benim Ruhumla başaracaksın" diyor. Böyle diyor Her şeye Egemen Rab. (Zekeriya, 4,6)
Bakın, kulum [Hz. Mehdi (a.s)] başarılı olacak; üstün olacak, el üstünde tutulup alabildiğine yüceltilecek. (Yeşaya, 52.13).
Ona [Hz. Mehdi (a.s)'a] egemenlik, yücelik ve krallık verildi. Bütün halklar, uluslar ve her dilden insan ona hizmet etti. Egemenliği hiç bitmeyecek sonsuz bir egemenlik, krallığı hiç yıkılmayacak bir krallıktır. (Daniel, 7.14)
... Davud oğlu [Hz. Mehdi (a.s), Hz. Süleyman (a.s) gibi] sadece sedirinden hükümdarlık edecek... (Talmud, Sanhedrin 20b).
Savaş arabalarını... Uzaklaştıracağım. Savaş yayları kırılacak. Kralınız [Hz. Mehdi (a.s)] uluslara barışı duyuracak... (Zekeriya, 9.10)
... Rab korkusu ruhu onun [Hz. Mehdi (a.s)'ın] üzerinde olacak. Rab korkusu hoşuna gidecek... (Yeşaya, 11,2-3).
Davud soyundan çıkacak olan o kral [Hz. Mehdi (a.s)] tüm insanlara Allah'ın yollarını ve O'ndan korkmayı öğretebilecek... (Maimonides, Mişna Tora, Tövbe 9,2).
[Hz. Mehdi (a.s)] çıktığında... [Allah'ın yasalarının uygulanmasındaki] itaatsizlikleri düzeltecek... (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 11,4)... [Hz. Mehdi (a.s)'ın] kaldığı yer görkemli olacak. (Yeşaya, 11.10).
... O [Hz. Mehdi (a.s)] [bir adamı] sezer ve hakkında hüküm verir, çünkü şöyle yazılmıştır: Gözüyle gördüğüne göre yargılamayacak, kulağıyla işittiğine göre karar vermeyecek. Yoksulları adaletle yargılayacak, yeryüzünde ezilenler için dürüstçe karar verecek. [Yeşaya, 11,3-4] (Talmud, Sanhedrin 93b).
... O müjdeci ki, esenlik duyuruyor. İyilik müjdesi getiriyor, kurtuluş haberi veriyor... (Yeşaya, 52,7).
Mesih'in [Hz. Mehdi (a.s)'ın] alametler göstermesine ya da kendini ispatlaması için harikalar yapmasına ihtiyaç yoktur. (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 11,2).
Mesih [Hz. Mehdi (a.s)] büyük şöhret kazanacak ve onun ünü diğer milletler arasında Kral Süleyman'dan daha fazla olacak. (Maimonides, Mişna Tora, Sanhedrin 10,1).
[Hz. Mehdi (a.s)'ın] adı nedir? ... Onun adı Şiloh [gönderilmiş olan, Allah'ın armağanı]... Onun adı Yinnon [adı dünyanın sonuna kadar yaşayacak olan]... Onun adı Haninah [inayet, lütuf, Allah tarafından kutsanmış]... Onun adı Menahem [rahatlatıcı, teselli eden]... Çünkü Benim ruhumu rahatlatacak olan Menahem [rahatlatıcı]... Kesinlikle bizim acılarımıza katlandı ve dertlerimizi taşıdı... (Talmud, Sanhedrin.
ZEBUR’DA HAZRETİ MEHDİ (A.S) VE HÂKİMİYET DÖNEMİ
Sen Rabbe güven ve iyilik yap... Rab'den zevk al, O senin içindeki istekleri yerine getirecektir. Her şeyi Rabbe bırak, O'na güven. Rabbe umut bağlayanlar yeryüzünün varisi olacaklardır. (Mezmurlar, 37:3-9)
Alçakgönüllüler ülkeyi miras alacak, derin bir huzurun zevkini tadacak.... Çünkü kötülerin gücü kırılacak, ama doğrulara Rab destek olacak. Rab Salihlerin her gününü gözetir, onların mirası ebedi olacaktır. (Mezmurlar, 37.11, 17-18)
Yeryüzünün dört bucağı anımsayıp Rabbe dönecek, ulusların bütün soyları O'nun önünde yere kapanacak. Çünkü egemenlik Rabbindir... (Mezmurlar, 22.27-28)
"... Davud soyundan güçlü bir kral [Hz. Mehdi (a.s)] çıkaracağım, mesh ettiğim [seçtiğim] kralın soyunu ışık olarak sürdüreceğim. Düşmanlarını utanca bürüyeceğim, ama onun başındaki taç parıldayacak." (Mezmurlar, 132,17-18).
Rab'den korkan o adam kimdir? Canı iyilikte oturacak; onun soyu yeryüzünün varisi olacaktır. Rab'bin sırrı ondan korkanlara olacaktır... (Mezmurlar, 25.12-14).
Sağladığın zaferle büyük yüceliğe erişti, onu [Hz. Mehdi (a.s)'ı] görkem ve büyüklükle donattın. Üzerine sürekli bereket yağdırdın, varlığınla onu sevince boğdun. Çünkü Kral [Hz. Mehdi (a.s)] Rabbe güvenir, Yüceler Yücesinin sevgisi sayesinde sarsılmaz. (Mezmurlar, 21,5-7).
Kralın [Hz. Mehdi (a.s)'ın] adı sonsuza dek yaşasın, Güneş durdukça adı var olsun, onun aracılığıyla insanlar kutsansın, bütün uluslar "Ne mutlu ona" desin! (Mezmurlar, 72.17).
Okların sivridir, kral düşmanlarının yüreğine saplanır [Hz. Mehdi (a.s)'ın sözleri çok hikmetli ve etkili olacak, dinsiz ideolojileri kökten etkisiz hale getirecektir], halklar ayaklarının altına serilir [tüm insanlar Hz. Mehdi (a.s)'a tabi olacaklardır]. (Mezmurlar, 45,5).
[Hz. Mehdi (a.s)] egemenlik sürsün denizden denize, Fırat'tan yeryüzünün ucuna dek! (Mezmurlar, 72,8).
[Rab] Senin kurtarışınla izzeti büyüktür, onu [Hz. Mehdi (a.s)'ı] görkem ve büyüklükle donattın. (Mezmurlar, 21,5).
Onu güzel iyilik bereketler ile karşıladın, başına saf altından taç koydun. Senden yaşam istedi, verdin ona uzun... Bir ömür. (Mezmurlar, 21,3-4).
Rab kralını büyük zaferlere ulaştırır, Mesh ettiği krala [Hz. Mehdi (a.s)'a]... Sonsuza dek sevgi gösterir. (Mezmurlar, 18.50).
Sen insanların en güzelisin, lütuf saçılmış dudaklarına... (Mezmurlar, 45.2).... [Hz. Mehdi (a.s)'ın] üzerine celal ve haşmet koydun. (Mezmurlar, 21,5).
... [Hz. Mehdi (a.s)'ın] krallığının asası adalet asasıdır. Doğruluğu sever, kötülükten nefret edersin... (Mezmurlar, 45,6-7).
... Yardım isteyen yoksulu, dayanağı olmayan düşkünü o kurtarır. Yoksula, düşküne acır, düşkünlerin canını kurtarır. Baskıdan, zorbalıktan özgür kılar onları, çünkü onun gözünde onların kanı değerlidir. (Mezmurlar, 72.12-14).
Mazlumlara hakkını versin, yoksulların çocuklarını kurtarsın... (Mezmurlar, 72,4).
Ey yiğit... Görkemine, yüceliğine bürün. (Mezmurlar, 45,3).
[Hz. Mehdi (a.s)] yeni biçilmiş çayıra düşen yağmur gibi, toprağı sulayan bereketli yağmurlar gibi olsun! Onun günlerinde [Hz. Mehdi (a.s) döneminde] doğruluk serpilip gelişsin, Ay ışıdığı sürece esenlik artsın! (Mezmurlar, 72,6-7).
Düşmanlarını utanca bürüyeceğim, ama onun başındaki taç parıldayacak. (Mezmurlar, 132,17-18).
Ya Rab, kral [Hz. Mehdi (a.s)] seviniyor gösterdiğin güce. Sevinçten coşuyor verdiğin zaferle! Gönlünün istediğini verdin, ağzından çıkan dileği geri çevirmedin. (Mezmurlar, 21,1-2).
[Hz. Mehdi (a.s)'ın] üzerine sürekli bereket yağdırdın... (Mezmurlar, 21:6)
Nedir uluslar arasındaki bu kargaşa, neden boş düzenler kurar bu halklar? Dünyanın kralları saf bağlıyor, hükümdarlar birleşiyor Rabbe ve meshettiği krala [Hz. Mehdi (a.s)'a] karşı. "Koparalım onların kayışlarını" diyorlar, "atalım üzerimizden bağlarını." (Mezmurlar, 2,1-3).
Demir çomakla kıracaksın/güdeceksin onları, çömlek gibi parçalayacaksın [Hz. Mehdi (a.s) dinsiz sistemleri fikirleriyle temelinden çökertecektir]. (Mezmurlar, 2,9) .
Sen Rabbe güven ve iyilik yap... Rab'den zevk al, O senin içindeki istekleri yerine getirecektir. Her şeyi Rabbe bırak, O'na güven. Rabbe umut bağlayanlar yeryüzünün varisi olacaklardır. (Mezmurlar, 37:3-9)
Alçakgönüllüler ülkeyi miras alacak, derin bir huzurun zevkini tadacak.... Çünkü kötülerin gücü kırılacak, ama doğrulara Rab destek olacak. Rab Salihlerin her gününü gözetir, onların mirası ebedi olacaktır. (Mezmurlar, 37.11, 17-18)
Yeryüzünün dört bucağı anımsayıp Rabbe dönecek, ulusların bütün soyları O'nun önünde yere kapanacak. Çünkü egemenlik Rabbindir... (Mezmurlar, 22.27-28)
"... Davud soyundan güçlü bir kral [Hz. Mehdi (a.s)] çıkaracağım, mesh ettiğim [seçtiğim] kralın soyunu ışık olarak sürdüreceğim. Düşmanlarını utanca bürüyeceğim, ama onun başındaki taç parıldayacak." (Mezmurlar, 132,17-18).
Rab'den korkan o adam kimdir? Canı iyilikte oturacak; onun soyu yeryüzünün varisi olacaktır. Rab'bin sırrı ondan korkanlara olacaktır... (Mezmurlar, 25.12-14).
Sağladığın zaferle büyük yüceliğe erişti, onu [Hz. Mehdi (a.s)'ı] görkem ve büyüklükle donattın. Üzerine sürekli bereket yağdırdın, varlığınla onu sevince boğdun. Çünkü Kral [Hz. Mehdi (a.s)] Rabbe güvenir, Yüceler Yücesinin sevgisi sayesinde sarsılmaz. (Mezmurlar, 21,5-7).
Kralın [Hz. Mehdi (a.s)'ın] adı sonsuza dek yaşasın, Güneş durdukça adı var olsun, onun aracılığıyla insanlar kutsansın, bütün uluslar "Ne mutlu ona" desin! (Mezmurlar, 72.17).
Okların sivridir, kral düşmanlarının yüreğine saplanır [Hz. Mehdi (a.s)'ın sözleri çok hikmetli ve etkili olacak, dinsiz ideolojileri kökten etkisiz hale getirecektir], halklar ayaklarının altına serilir [tüm insanlar Hz. Mehdi (a.s)'a tabi olacaklardır]. (Mezmurlar, 45,5).
[Hz. Mehdi (a.s)] egemenlik sürsün denizden denize, Fırat'tan yeryüzünün ucuna dek! (Mezmurlar, 72,8).
[Rab] Senin kurtarışınla izzeti büyüktür, onu [Hz. Mehdi (a.s)'ı] görkem ve büyüklükle donattın. (Mezmurlar, 21,5).
Onu güzel iyilik bereketler ile karşıladın, başına saf altından taç koydun. Senden yaşam istedi, verdin ona uzun... Bir ömür. (Mezmurlar, 21,3-4).
Rab kralını büyük zaferlere ulaştırır, Mesh ettiği krala [Hz. Mehdi (a.s)'a]... Sonsuza dek sevgi gösterir. (Mezmurlar, 18.50).
Sen insanların en güzelisin, lütuf saçılmış dudaklarına... (Mezmurlar, 45.2).... [Hz. Mehdi (a.s)'ın] üzerine celal ve haşmet koydun. (Mezmurlar, 21,5).
... [Hz. Mehdi (a.s)'ın] krallığının asası adalet asasıdır. Doğruluğu sever, kötülükten nefret edersin... (Mezmurlar, 45,6-7).
... Yardım isteyen yoksulu, dayanağı olmayan düşkünü o kurtarır. Yoksula, düşküne acır, düşkünlerin canını kurtarır. Baskıdan, zorbalıktan özgür kılar onları, çünkü onun gözünde onların kanı değerlidir. (Mezmurlar, 72.12-14).
Mazlumlara hakkını versin, yoksulların çocuklarını kurtarsın... (Mezmurlar, 72,4).
Ey yiğit... Görkemine, yüceliğine bürün. (Mezmurlar, 45,3).
[Hz. Mehdi (a.s)] yeni biçilmiş çayıra düşen yağmur gibi, toprağı sulayan bereketli yağmurlar gibi olsun! Onun günlerinde [Hz. Mehdi (a.s) döneminde] doğruluk serpilip gelişsin, Ay ışıdığı sürece esenlik artsın! (Mezmurlar, 72,6-7).
Düşmanlarını utanca bürüyeceğim, ama onun başındaki taç parıldayacak. (Mezmurlar, 132,17-18).
Ya Rab, kral [Hz. Mehdi (a.s)] seviniyor gösterdiğin güce. Sevinçten coşuyor verdiğin zaferle! Gönlünün istediğini verdin, ağzından çıkan dileği geri çevirmedin. (Mezmurlar, 21,1-2).
[Hz. Mehdi (a.s)'ın] üzerine sürekli bereket yağdırdın... (Mezmurlar, 21:6)
Nedir uluslar arasındaki bu kargaşa, neden boş düzenler kurar bu halklar? Dünyanın kralları saf bağlıyor, hükümdarlar birleşiyor Rabbe ve meshettiği krala [Hz. Mehdi (a.s)'a] karşı. "Koparalım onların kayışlarını" diyorlar, "atalım üzerimizden bağlarını." (Mezmurlar, 2,1-3).
Demir çomakla kıracaksın/güdeceksin onları, çömlek gibi parçalayacaksın [Hz. Mehdi (a.s) dinsiz sistemleri fikirleriyle temelinden çökertecektir]. (Mezmurlar, 2,9) .
İNCİL’DEHAZRETİMEHDİ/MESİH/(A.S).
İNCİL'DE HZ. MEHDİ (A.S)'IN GELİŞİNDEN ÖNCEKİ DÖNEMİN ÖZELLİKLERİ:
“İsa, Zeytin Dağı'nda otururken
öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler. "Söyle bize" dediler,
"Bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren
belirti ne olacak?" İsa onlara şu karşılığı verdi: "Sakın kimse sizi
saptırmasın! Birçokları, 'Mesih benim' diyerek benim adımla gelip birçok kişiyi
aldatacaklar. Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın!
Bunların olması gerek... Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer, yer
kıtlıklar, depremler olacak. Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır. O
zaman sizi sıkıntıya sokacak, öldürecekler. Benim adımdan [Hz. İsa (a.s)'ın
adından] ötürü bütün uluslar sizden nefret edecek. O zaman birçok kişi imandan
sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret edecekler. Birçok
sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak. Kötülüklerin
çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak. Ama sonuna kadar dayanan
kurtulacaktır. Allah'ın egemenliğin bu müjdesi bütün uluslara tanıklık olmak
üzere dünyanın her yerinde duyurulacak. İşte o zaman son gelecektir. (Matta, 24,4-12).
... İmandan dönüş başlamadıkça... o gün gelmeyecektir. (Pavlus'tan
Selaniklilere II. Mektup, 2,3).
... İsa Mesih'in elçileri tarafından söylenen sözleri anımsayın. Size demişlerdi
ki: "Dünyanın son günlerinde alay edenler Allahsızlığa yönelip kendi
tutkularına göre yaşayanlar olacaktır." Bunlar bölücü, insan doğasıyla
sınırlı, Allah inancından yoksun kişilerdir. (Yahuda'nın Mektubu, 1.17-19).
Allah'ı bildikleri halde, O'nu Allah olarak yüceltmediler [Allah'ı tenzih
ederiz], O'na şükretmediler. Tersine, düşüncelerinde budalalığa düştüler;
anlayışsız yüreklerini karanlık bürüdü. Akıllı olduklarını ileri sürerken
akılsız olup çıktılar. Ölümsüz Allah'ın Yüceliği yerine ölümlü insana, kuşlara,
dört ayaklılara, sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler... Allah'la ilgili
gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaratan'ın yerine yaratığa tapıp kulluk
ettiler [Allah'ı tenzih ederiz]. Oysa Allah sonsuza dek övülmeye layıktır! Âmin.
(Pavlus'tan Romalılara Mektup, 1.21-25).
Çünkü öyle bir zaman gelecek ki, sağlam öğretiye dayanamayacaklar...
Kulaklarını gerçeğin sesine tıkayacak, dönüp efsanelere dalacaklar. (Pavlus'tan
Timoteos'a II. Mektup, 4.3-4).
Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır. İnsanlar kendilerini seven,
para düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne baba sözü dinlemez, nankör,
kutsallıktan ve sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen,
azgın, iyilik düşmanı olacaklar. Hain, aceleci, kendini beğenmiş, Allah'tan çok
eğlenceyi seven, Allah yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkâr edenler
olacaklar... (Pavlus'tan Timoteos'a II. Mektup, 3.1-5).
Benim adımdan [Hz. İsa (a.s)'ın adından] ötürü kralların ve valilerin önüne
çıkarılacaksınız... Anne babalarınız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile
sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler. Benim adımdan ötürü herkes
sizden nefret edecek... Dayanmakla canlarınızı kazanacaksınız. [Hz. Mehdi (a.s)
ve talebeleri de bu şekilde zorluk çekeceklerdir.] (Luka, 21.12, 16-19).
"Savaş ve isyan haberleri duyunca telaşlanmayın. Önce bunların olması
gerek, ama son hemen gelmeyecek." Sonra [Hz. İsa (a.s)] onlara şöyle dedi:
"Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak. Şiddetli depremler, yer, yer
kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü belirtiler
olacak." (Luka, 21,9-11).
... Güneşte, Ayda ve yıldızlarda belirtiler görülecek. Yeryüzünde uluslar
denizin ve dalgaların uğultusundan şaşkına dönecek, dehşete düşecekler.
Dünyanın üzerine gelecek felaketleri bekleyen insanlar korkudan bayılacak...
(Luka, 21.25-26).
Lut'un günlerinde de durum aynıydı. İnsanlar yiyip içiyor, alıp satıyor, tohum
ekiyor, ev yapıyorlardı. Ama Lut'un Sodom'dan ayrıldığı gün gökten ateşle
kükürt yağdı ve hepsini yok etti. İnsanoğlu'nun [Hz. İsa (a.s)'ın] ortaya
çıkacağı gün [gelişi öncesinde] durum aynı olacaktır. (Luka, 17: 28-30).
Nuh'un günlerinde nasıl olduysa, İnsanoğlu'nun [Hz. İsa (a.s)'ın] günlerinde
[gelişi öncesinde] de öyle olacak. Nuh'un gemiye bindiği güne dek insanlar
yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. Sonra tufan gelip hepsini yok etti.
(Luka, 17.26-27).
... Dünyadan barışı kaldırma yetkisi verildi. Bunun sonucu olarak insanlar
birbirlerini boğazlayacaklar... (Vahiy, 6,4).
Kardeş kardeşini, baba çocuğunu ölüme teslim edecek. Çocuklar anne babalarına
başkaldırıp onları öldürtecek. (Markos, 13.12).
Bazı kişiler mescidin nasıl güzel taşlar ve adaklarla süslenmiş olduğundan söz
edince İsa, "Burada gördüklerinize gelince, öyle günler gelecek ki, taş
üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!" dedi. (Luka, 21,5-6).
Dünya tüccarları onun [Babil*] için ağlayıp yas tutuyor. Çünkü mallarını satın
alacak kimse yok artık. Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni,
ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış
her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her
çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük... Zeytinyağı,
ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları... Satın alacak
kimse yok artık. Diyecekler ki, "Canının çektiği meyveler elinden gitti,
bütün değerli ve göz alıcı malların yok oldu..." Babil'de bu malları
satarak zenginleşen tüccarlar, kentin çektiği ıztıraptan dehşete düşecekler...
"İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış, altın, değerli taş ve
incilerle süslenmiş koca kent! Onca büyük zenginlik bir saat içinde yok oldu.
Gemi kaptanları, yolcular, tayfalar, denizde çalışanların hepsi, onu yakan
ateşin dumanını görünce uzakta durup, "Koca kent [Babil] gibisi var
mı?"Diye feryat ettiler... " Denizde gemileri olanların hepsi onun
sayesinde, onun değerli mallarıyla zengin olmuşlardı. Kent bir saat içinde
viraneye döndü." ... "Koca kent Babil de işte böyle şiddetle
atılacak... Senin tüccarların dünyanın büyükleriydi." (Vahiy, 18.11-21).
*Babil: Günümüz Irak'ın başkenti Bağdat yakınlarında bulunan eski bir şehir
ismidir.
Çocuklar, bu son saattir [son dönemdir]. Mesih karşıtının [antikrist/deccal]
geleceğini duydunuz. Nitekim şimdiden çok sayıda Mesih karşıtı [antikrist]
türemiş bulunuyor. Son saat olduğunu bundan biliyoruz. (Yuhanna'nın I. Mektubu,
2.18).Sonra yasa tanımaz adam [deccal] ortaya çıkacak... İsa onu ağzının
soluğuyla öldürecek, gelişinin görkemiyle yok edecek. (Pavlus'tan Selaniklilere
II. Mektup, 2.8).
İNCİL'DE HAZRETİ MEHDİ (A.S)'IN HÂKİMİYET DÖNEMİ:
Ne mutlu mülayim huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar. (Matta,
5,5).
Bu olaylar gerçekleşmeye başlayınca doğrulun ve başlarınızı kaldırın. Çünkü
kurtuluşunuz yakın demektir. İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: "İncir
ağacına ya da herhangi bir ağaca bakın. Bunların yapraklandığını gördüğünüz
zaman, yaz mevsiminin pek yakın olduğunu kendiliğinizden anlarsınız. Aynı
şekilde, bu olayların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, Allah'ın Egemenliği
yakındır." (Luka, 21.28-31).İncir ağacından ders alın! Dalları filizlenip
yaprakları sürünce, yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız. Aynı şekilde,
bütün bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde bilin ki, İnsanoğlu [Hz. İsa (a.s)]
yakındır, kapıdadır. (Matta, 24.32-33).
[Bundan sonra] aydınlanmak için kentin Güneş ya da Ay'a gereksinimi yoktur.
Çünkü Allah'ın görkemi onu aydınlatıyor... Artık gece olmayacak. Çıra ışığına
da Güneş ışığına da gereksinmeleri olmayacak. Çünkü Rab Allah onlara ışık verecek
ve sonsuzlara dek egemenlik sürecekler. (Vahiy, 21.23-25; 22,5).
... "Yasalarımı zihinlerine işleyeceğim, yüreklerine yazacağım... Hiç kimse
yurttaşını, kardeşini, Rab'ini tanı diye eğitmeyecek. Çünkü küçük büyük hepsi
tanıyacak Beni." (İbranilere Mektup, 8.10-11).
... İnsanoğlu'nun [Hz. İsa (a.s)'ın] gelişi, doğuda çakıp batıya kadar her
taraftan görülen şimşek gibi olacaktır. [İman ışığı tüm dünyayı kaplayacaktır.]
(Matta, 24.27)” Kuran'da bir defa bile olsa Mehdi
ile direk veya Endirekt haber geçmez.
Çünkü Mehdi ilgili anlatımla Yahudi ve Hıristiyan kaynaklıdır.
GAYP İLE İLGİLİ SURE VE
AYETLER!
GAYB
İLE İLGİLİ AYETLER:
Bakara/İnek/ 2/3.33
Ali İmran/3/29. 44.179
Maide/5/94. 109. 116
Enam/6/50.59.73
A’raf/ 7/188
Tevbe/9/94, 105,78
Yunus/10/20
Hûd/11/31, 49,123
Yusuf/12/81, 102
Nahl/16/77
Kehf/18/ 22, 26
Meryem/19/ 78
Furkan/25/ 6
Neml/27/ 65
Sebe/34/ 14, 48, 53
Fıssület/41 /40
Hucurat/49/ 18
Tur/52/ 41
Necm/53/ 35
Mülk/67/ 26
Kalem/68/47
Cin/72/ 26, 27
Tekvir/81/ 24
9-”… Bana vahyedilenden (Kur’an’dan)
başkasına da uymam.”
El-An Kaf suresi, 46’ıncı
Sure / 9. Ayet
50-“…Yalnız bana vahyedilene (Kuran’a) uyarım
ben...”
El-Enam suresi, 6’ıncı
Sure / 50. Ayet
59-“ Gaybın anahtarları O'nun(Allah’ın)
yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez.”
El-Enam suresi, 6’ıncı
Sure / 59. Ayet. 0.
MEHDİ VE
MEHDİLİK
a)
KUR’AN’I KERİM’E GÖRE MEHDİ. Yoktur.Arap uydurmalarına göre,Mehdi Hz.Fatma soyundandır
ve Mekke’de dünyaya gelecektir?!
Kur’anı
Kerim’de Mehdi’nin geleceğine dair hiçbir ayet olmadığı gibi Mehdi kelimesinin
geçtiği ayet de yoktur. Hz.Muhammet Kuran’da olmayacak bir şey hakkında mutlaka
konuştuysa,Mehdiye inanan Yahudileri ve Hıristiyanları Müslüman yapabilmek için
TAKİYYE yapmıştır?!
b) Hz. MUHAMMED’E GÖRE MEHDİ.
Mehdi’nin
geleceğine dair Hz. Muhammed’den bir hadis rivayet olunursa da Kur’an’ı
Kerim’deki gaybın ancak Tanrı’ya ait olduğuna dair ayetlerle Hz. Muhammed’in
gayba ait hadisleri bu rivayetin doğruluğunu şüpheye düşürmektedir:
“Ben
ancak gördüğüme, duyduğuma göre hüküm veririm; gizli şeylerse Allah’a aittir;
onlara o karışır.” s.71
“Allah
beni; ancak emirlerini bildirmem için gönderdi...” s.72 C.RİSALE-İ NUR’(SAİD OKUR)a
göre MEHDİ.
“İnsan
şeklinde tarif edilen Hazret-i Mehdi’nin geleceği hakkında muhtelif rivayetleri
muhaddisler kitaplarında nakletmişlerdir... Ümm-ü Selame: Peygamberimiz
Aleyhisselatü Vesselam Hazretlerinden işittim ki; buyurdular: “Mehdi benim zürriyetimden,
Fatımanın evladlarındandır.” Av. Bekir Berk, Nurculuk Davası, s.380.
“Bütün
bu örnekler çeşit, çeşit yayınlanırken, bir yandan da amaç Nursi’yi mehdi
olarak tanıtıp kabul ettirmektir. (Zülfükarın Hatimesi sonundaki eser, s.7).
“Beni sevip yazanlara ve okuyup kafasına katanlara sen rahmetler ve bereketler
saçıp harika kerametler gösteriyorsun... Ve bazı has ve halis talebelerini
evliya ve asfiya nişanlarıyla taltif ve tezyin ediyorsun”, gibi alabildiğine
din ve cehaleti istismar ile kendi kendini reklam edip durur, (Sikke-i Tasdiki
Gaybi, yazma nüsha, s.1-2) de mehdilik iddiası daha da açıktır: “Ümmetimin
beklediği ahir zamanda gelecek zatın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve
en kıymettarı olan İmamı tahkikiyi neşir ve ehli imanı dalaletten kurtarmak
cihetiyle o en ehemmiyetli vazifeyi yapan bitamamiha Risale-i Nurda görmüşler.
İmam-ı Ali ve Gavs-ı Azam ve Osman Halidi gibi zatlar bu nokta içindir ki o
gelecek zatın makamını risale-i nurun şahsı manevisinde keşfen görmüşler gibi
işaret etmişler bazen da o şahsi maneviyi bir hadimine vermişler o hadima
mültefitane bakmışlar. Bu hakikatten anlaşılıyor ki sonra gelecek o mübarek
zat, Risale-i nuru bir programı olarak neşir ve tatbik edecek ve o zatın ikinci
vazifesi şeriatı icra ve tatbik etmektir... O zatın üçüncü vazifesi hilafeti
islamiye yi ittihadi islama bina ederek İsevi, ruhanileriyle ittifak edip Din-i
İslama hizmet etmektedir”. Ayetül-Kübra da İmam-ı Rabbaninin İslami hakikatleri
ispat edeceğini haber verdiğini zatın kendisi olduğunu iddia ediyor: “Ben
istiyorum ki ben o olsam, belki o adam” Haşiye’de de şöyle deniyor. “Zaman
ispat etti ki o adam, adam değil risale-i nurdur. Belki ehlikeşif risale-i
nur’un ehemmiyetsiz olan tercüman ve naşiri suretinde müşahede etmişler bir
adam demişler” (s.63). “Risale-i nur ve üstadımız hakkında bazı nur
talebelerinin mühim mektuplarıdır” matbu 101 sahifelik bu eserde şöyle
deniliyor: Risale-i nur bu zamanın mehdisidir. Ey kürre-i arzda bulunan
gençler, hocalar ve halifeler. Bin senedir insanların aradığı Mehdi
hazretlerinin peşavası ve müjdecisi üstadımızın neşrettiği Risale-i Nur ‘dur.”
Hutavat-ı Sitte de ise bozuk cümlelere rağmen maksat bellidir. “ “Risale-i
Nur’un şahsı manevisini haklı olarak bir nevci Mehdi telakki edilmesini ve
kendi şahsını manen evladı Ali’den sayılsa dahi ihlâsı bozmamak için uhrevi
makamat bana verildi...” “...Hz. Mehdinin Cem’iyeti Nuraniyesi Süfyan
komitesinin tahribatçı rejim bidatkaranesinin tamir edecek sünneti seniyeyi
ihya edecek. (Mektubat Arap Harfleri C.2, s.292). Bir Nur Şakirtleri manevi Ali
beytten sayılabiliriz...” “ “...Ehli Kalbin latif keşiflerinden birisi de, o
beklenilen zat (Mehdi) bir kitap yazacak, geçmişte hiç kimse o’na benzer bir
kitap yazmayacaktır. El hak Risale-i Nur bunun güneş gibi delilidir. Evet, onun
şahitleri kat’iyyen iman ediyorlar ki şimdiye kadar böyle eser görülmemiştir.
Ve tabe kıyamet yazılmayacaktır. Ehli Keşif; o nurun tercümanı olan zat-ı
nurani, Mescunu nisa yani müteehhil bulunmayacak; ihtiyar yaşta olacak diye
bahsediyorlar... Bu tavafukun her halde başka şekilde izah ve tefsirine ihtiyaç
yoktur, maziden yani bulundukları zamandan istikbale nazar eden ve bu zamanı
hali tarassut eden ehli keşfin; keşfe müstenit daha çok beyanları vardır. Kısa
keserek sizi onlara bırakıyoruz. İşte Risale-i Nur’u yalnız ben methetmiyorum.
O’nu Hz.Kur’an methediyor, Hz. Ali methediyor, Gavs-ı Azam methediyor, Hz.
Murtaza Celcelutiyesinde Risale-i Nur’a Bedi diyor. Şu halde elbette ki o
Bediüzzaman’dır, Fahrütdeverandır... (Fihristin sonundaki takrizler). Yukarıda
görüldüğü üzere, bir takım keşifler ve kendine göre uygunlukları ileri
sürdükten sonra arkadan mehdiliği ilan edilmektedir. Hâlbuki Ehli Sünnet
inancında İmam Mahfi ve İmam Muntazar akidesi batıldır. Bir halaskarın ve
mehdinin geleceği akidesi, eski Mecusi dininde vardı. Babil esaretinden sonra
İsrail Peygamberleri bu fikri bir halaskar inancına bağladılar. Müslümanlığın
gelişme devirlerinde tarikatçılık yoluyla bu akide bazı ülkelerin halkına
aşılandı. İslam dininin inanç sisteminde en açık biricik kaynak olan Kur’anı
Kerim’in sarahati ile Hadi ve Mehdi olarak gelen Hazreti Muhammed’dir. O ahir
zaman Peygamberi ve (Hatümel Mürselin) Allah’ın son resulü olduğu içindir ki
din kemal bulmuş ve tamamlanmıştır. Böylece, Mehdi ve Halaskar düşüncesine yer verilmemiştir.
Bazı kitaplarda, her ne kadar Mehdiye dair rivayet edilen ve birbirinden çok
farklı hadisler varsa da bunların tümü zayıf ve çoğunun uydurma oluşu üzerinde
ittifak vardır. Kendi ifadesine göre mezhebi Şafi olan Nursi’nin, bu hadisleri
kabul ile bir takım hükümler çıkarmasının anlamı, kendi mezhep akidelerinden de
habersiz bulunduğu veya çıkarına göre hareket ettiği üzerinde toplanır. Ancak
işin üzücü tarafı, kendi sakim fikir ve bilgileriyle alabildiğine Müslümanlık
esaslarından uzaklaşmış olarak göçüp gitmesi değil, saf halkımıza bunları
intikal ettirmeğe çalışmasıdır. Yukarıda örneklerini verdiğimiz bu kabil
egosantrik tefsirlere ancak, Psiko-Patolojinin cevap vermesi doğru olur.” Dr.
Neda Armaner, İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nurculuk, s. 10-12. “Ben de
cevaben derim ki: Mehdi Al-i Resulün temsil ettiği kutsi cemaatin şahsı
manevisinin üç vazifesi var: Birincisi: Felsefeyi ve maddiyun fikrini tam
susturacak tarzda imanı kurtarmaktır... Bu vazife, hem dünya ve hem her şeyi
bırakmak, çok zaman tetkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden Hz. Mehdinin o
vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. O vazifeyi;
ondan evvel bir taife bir cihette görecek... İkincisi: Hilafet-i Muhammediye
unvanı ile şeair-i islamiyeyi ihya etmektedir. Üçüncüsü: İnkılabat-ı Zamaniye
ile çok ahkâm-ı Kuraniyenin zedelenmesiyle ve şeriat-ı Muhammediyenin kanunları
bir derece tatile uğramasıyla o zat o vazife-i uzmayı yapmağa çalışır... Hal
böyle olduğu halde, birinci vazifeyi Nur Şakirtleri tamamıyla Risale-i Nur’da
gördüklerinden... Risale-i Nur’un şahs-ı manevisini haklı olarak bir nev’i
mehdi telakki ediyorlar... O şahs-ı manevinin bir mümessilini de biçare
tercümanını zannettiklerinden bazen o ismi ona da veriyorlar...” R.N.K. Emirdağ
Risalesi s.270-273, 204. Mektup, 1959 Basımı, Mü? B.Z.S. Nursi. “Bediüzzaman
Mektubat sayfa 407”. “Sual: Ahir zamanda Hz. Mehdi geleceğine ve fesada girmiş
âlemi ıslah edeceğine dair müteaddit rivayet-ı sabiha var. Hâlbuki şu zaman
cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değil. Şahıs ne kadar dahi hatta yüz dahi
derecesinde olsa, bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı
manevisine karşı mağlubdur. Şu zamanda kuvvet-i velayeti ne kadar yüksek olursa
olsun böyle bir cemaat-ı beşeriyenin ifsadatı-ı azimesi içinde nasıl ıslah
eder? Eğer Mehdi’nin bütün işleri harika olsa şu dünyadaki hikmet-i ilahiyeye
ve kavanin-i Adetullaha muhalif düşer. Bu <mehdi meselesinin sırrını anlamak
istiyoruz: Elcevap: Cenab-ı Hak Kemal-i Rahmetinden Şeriat-ı İslamiyenin
ebediyetine bir eser-i himayet olarak, herbir fesad-ı ümmet zamanında bir
muslih veya bir müceddit veya bir halife-i Zişan veya kutbu azam veya bir
mürşid-i ekmel veyahut bir nev’i Mehdi hükmünde mübarek zatları göndermiş,
fesadı izale edip milleti ıslah etmiş; din-i Ahmediyi (A.S.M.) muhafaza etmiş.
Madem adet böyle cereyan ediyor; ahir zamanın en büyük fesadı zamanında elbette
en büyük bir müçtehide, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdi, hem
mürşit, hem kutbu azam olarak bir zat-ı nuraniyi gönderecek ve o zat da Ehl-i
Beyt-i Nebeviden olacaktır. Cenab-ı Hak bir dakika zarfında beynessema-velarz
âlemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir saniyede denizin fırtınalarını
teskin eder. Ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin numunesini ve yazda bir
saatte kış fırtınasını icat eden Kadir-i Zülcelâl Mehdi ile de Âlem-i İslam’ın
zulumatını dağıtabilir. Ve vaadetmiştir. Vaadini elbette yapacaktır. Kudret-i
ilahiye noktasından bakılırsa gayet kolaydır. Eğer daire-i esbak ve hikmet-i
Rabbaniye noktasında düşünülse, yine o kadar makul ve vukua layıktır ki “Eğer
Muhbir-i Sadıktan rivayet olmazsa dahi, herhalde öyle olmak lazım gelir ve
olacaktır,” diye ehli tefekkür hükmeder.” Av. Bekir Berk’in s.g.e. s.382,383.
c)
BESİM ATALAY’A GÖRE MEHDİ.
“Mehdi meselesi de çok önemlidir. Her türlü
hareketi, her türlü ıslahı Mehdi’den beklemek İslam milletinde irade kudreti
bırakmamıştır. “Madem Mehdi gelecek, ortalığı düzeltecek benim neme, ben
düzeltecek değilim.” diye en acı zulümlere katlanmak hassasının aşılanmasına
sebep olmuştur. Hâlbuki asıl Müslümanlıkta Mehdi ve buna benzer şeyler yoktur.
Bunu önce Şii’ler uydurdular. Sonra da birçok yapma hadislerle işi berkittiler.
Mehdi masalıyla birlikte bir de üçler, yediler, kırklar, abdallar efsanesi
İslamlar arasına yayılmıştır. Mehdi İranlılardan, öbürleri Hıristiyanlardan
geçmiştir. Bunların hiçbirinin Müslümanlıkla zerre kadar ilişiği yoktur. Bu
yoldaki hadisler hep uydurmadır... Kutup, Kavs, Hızır, İlyas, Vedat gibi
hurafeler de her türlü ilim ve hakikatten uzak uydurmalardır. İslamlıkla hiçbir
ilgileri yoktur. Kur’an-ı Kerim’in (21 nci suresinin 35 nci ayetinde) “Senden
evvel hiçbir kimseye sonsuz yaşama vermedik” denilmektedir. Yine bu surenin
36’ıncı ayetinde “Herkes ölümü tadacaktır” buyrulmaktadır. Nakil ve akıl bu
gibi yaşayan şahıslar; evliyaları kabul etmez. Bu gibi şeyler İran’dan ve
Hıristiyanlık anlayışlarından girmiştir. “Besim ATALAY, Hakkın Zaferleri s.60, Türk
Dili ile İbadet s.110-119. d) SÜLEYMANCILARA GÖRE MEHDİ.
“Hacı
Süleyman Efendinin şahsına yapılan ibadetlere rabıta ismi verilerek gizli
tutulur. Bu bir sırdır. Sırrı söyleyen dinden çıkar, kâfir olur. Manevi darbeyi
yer. Gökten atılanın bir parçası belki bulunursa da bizim – Süleymancıların-
sırrımızı söyleyenin dünyada ve ahrette bir parçası dahi bulunmaz. Hacı
Süleyman Efendinin Mehdi olduğuna kati delille inanırlar.“ Mustafa AKYILDIZ,
Kozan Müftüsü, Ben bir Süleymancı idim. s.34, İst. 1969. “Hâlbuki bu
sahtekârlar - Süleymancılığı yönetenler- saf ve temiz halkımızı kandırıp istismar
ediyorlar. “Biz dini yenileyeceğiz” diyorlar. Süleyman Hoca da Dini yenilemek
için gelen “Mehdi” dir. Diyorlar... “Mustafa AKYILDIZ’ın S. g.e. s. 64. e)
BABILIK VE BAHAÎLİĞİN YAZARI MUHSİN ABDÜLHAMİD’E GÖRE MEHDİLİK:
“Mehdi
düşüncesi, herşeyi mübah sayan, dinsiz, yıkıcı dalaverecilerin istismar ettiği
bir fikirdir. Bu fikrin arkasına gizlenenler şeyhiler, Reştıler, Babiler ve
Bahaîlerdir...” İslamaYönelen Yıkıcı Hareketler s.45.
“Şiilerin
esas inançlarından biri olan “Beklenen kurtarıcı (Mehdi)” fikri, şu anda
gizlenmiş olan fakat tekrar zuhur edeceği beklenen bir liderin varlığına
inanmaktır. Kendisi gizlendikten sonra zulümle dolmuş olan yeryüzünün, o zuhur
eder etmez adaletle dolup taşacağı umulmaktadır. Şiiler gelmesini bekledikleri
Mehdi’nin kayıplara karışan 12’inci imam olduğuna inanmaktadırlar. Bu zat,
hicri 225 senesi Şaban ayının ortalarında bir Cuma günü Bağdat’ta doğan
Muhammed el Mehdi b.el Hasan El-Askeri’dir. İfade ettiklerine göre; “Annesi ile
birlikte Samerra’da ki evlerinin bodrumuna girmiş, orada kaybolmuş ve bu ana
kadar da geri dönmemiştir. O, ölmemiştir, halen hayattadır. Şiiler ile devamlı
irtibat halindedir”. Şiiler bu inanç içinde onun geri dönerek kendilerine
yardım etmesini ve şianın düşmanlarından intikam almasını bekler dururlar. EK:”HER
CAN ÖLÜMÜ TADACAKTIR.”ÖLÜMSÜZLÜK YALINIZ ALLAHA MAHSUSTUR.”
Bu
fikir, esası ve kökleri itibariyle şark inançlarından, Hıristiyanlık ve
bilhassa Yahudilikten İslam toplumuna intikal etmiş olan ric’at (geri dönüş)
fikrine dayanmaktadır. Ricat fikrini; entrikacı Yahudi Abdullah b.Sebeterennüm
etmeğe başlamış.” S.g.e. s. 47-48.
“Şiilerin
uzun süre maruz kaldıkları haksızlıklar, kendilerinde intikam hisleri doğurmuş
ve bu esnada zihinlerine mehdilik fikri yerleşmiştir. Çünkü taraftarlarının,
Ehl-i Beyt üzerindeki emellerini kaybetmeleri onların iş başına gelip adaleti
yayacaklarına ve - sanlarınca- zulmü kaldıracaklarına dair imkânlarını
yitirmemeleri için böyle bir mehdi’lik fikrine ihtiyaçlar ı vardır. Kur’an-ı
Kerim”de Mehdi’nin geleceğine delalet eden bir ayet bulamayınca hadise sığınmak
zorunda kaldılar. Bu yüzden birçok hadis uydurdular ve cemiyete yaydılar.”
S.g.e. s.49.
“İki
büyük hadis âlimi Buhari ve Müslim bu tip hadiseleri kabule uygun görmemişler.
Mehdilik
rivayetleri, delil olarak ileri sürdükleri konularda çelişki halindedir. Mesela
bir rivayette Mehdi Ehl-i Beytten, diğerinde Al-i Abbastan, başkasında Al-i
Abdulmuttalip’ten bir başkasında da Ehl-i Medine’dendir. Bir rivayet der ki,
Mehdi’nin ismi Peygamberin adını takip eder; diğer bir rivayet isminin Haris
olduğunu söyler. Bütün bu aykırılıklar, bu tip hadislerin uydurulduklarına
açıkça delalet eder. Çünkü peygamberlerden çelişik ifadelerin gelmesi
imkânsızdır.” “Emeviler Şiilerin kendileri için bir Şii Mehdi uydurduklarını
görünce onlar da buna karşılık “süfyanı” fikrini ortaya attılar... Buna göre
Mehdi çıkınca Süfyanı’yi öldürecekti. Abbasiler de meydanı terk etmediler.
Şianın bir Mehdisi olduğu, Emevilerin de bir Süfyanı’si bulunduğunu görünce
onlar da nesebi Abbas’a ulaşan Halife Mansur’un oğlu Mehdi Abbasi’yi teyit eden
uydurma hadiseler ortaya koymaya başladılar. Mehdiliğe dair tüm hadisler
uydurmadır ve hadisçilerce de kabul edilmemiştir. Büyük ilim adamı Muhammed
Ferid Vecdi der ki: “Bu hadislere bakan basiret sahibi kimseler, Resulüllah’ı
bu cins süslerden, tensih için kalplerinde mübalağa, tarihi tahrif çabası
ifrata dalma gayreti, dünyadan habersizlik, Allah’ın sünnetine aykırılık
vardır. Okuyan herkes ilk nazarda bu hadislerin bazı sapıklar tarafından
uydurulduğunu, halifeliğe hevesli bazı grupların marifetiyle çıkarıldığını
anlarlar.” Bu manadaki Mehdilik fikrinin bizzat kendisini akıl ve mantık
ölçülerine vurarak incelediğimiz zaman bozukluğu açıkça ortaya çıkar.” S.g.e.
50-51 . Bu manadaki Mehdilik fikrinin bizzat kendisini akıl ve mantık
ölçülerine vurarak incelediğimiz zaman bozukluğu açıkça ortaya çıkar.” S.g.e.
50-51 . “Şiiler Mehdi’nin halen gizlenmiş olduğuna ve kendileriyle daima
irtibat halinde bulunduğuna inandıkları halde Ahsai Mehdi’yi alelade bir insan
olarak kabul eder, normal bir tarzda zuhur edeceğine inanır.” s.57 . “Burada
ana fikir şudur: Reşti, kendisine tabi olanları Mehdi’nin zuhuruna kandırmak
için bu yalanların peşinden gidiyordu. Böylece onlarda hiçbir şüphe
kalmayacaktı. Ahsai’nin yalan rüyasının bir benzeri, bu akılları başlarından
gitmiş, idraksiz ve şuursuz, teslim olmuş, cahiller grubunu kandırmaya
yetecekti...” Reşti, Mehdi’nun zuhur etmek vaktini yaklaştığını sadece
bildirmekle yetinmedi. Onun şahsını onlara hemen, hemen direkt olarak tarif etti.
Özelliklerini, şeklini, ahlakını tasvir etti. Toplulukta öyle fikir uyandı ki,
adeta Mehdi aralarında bulunmaktadır da ancak Reşti’nin ölümünden sonra zuhur edecektir.
İleride de anlaşılacağı gibi talebelerinden Mirza Ali Muhammed’i tarif
etmiştir... Böylece görüyoruz ki Reşti,
hilesiyle, zekâsıyla, işi güzel idare etmesiyle, etrafındaki adamların
ruhlarında, va’dedilmiş ve gelmesi beklenen Mehdi’ye kavuşma aşkını
alevlendirmiştir. Onların arasında bu fikri o derece yaymıştır ki hepsi
Mehdi’nin rüyasını görür olmuşlardır. Bütün talebeleri, Reşti’nin ölümünden
sonra, kendilerine Va’dettiği Mehdi’yi göremeyince büyük hayal sükûtuna
uğramışlar ve dağılmışlardır. Hatta bazıları yine onun talebelerinden Molla
Hüseyin el Bişai’ye “Sen bunu (Mehdi’liği) iddia etseydin, mutlaka sana iman
ederdik” demişlerdir. s.g.e. 64-65. Şeyh Ahmet Ahsai 1753 de, Kasım Reşti 1790
yılında İran’da doğmuşlardır. Sait’in Mehdi fikrini nereden ve hangi yollardan
aldığını açıklamak için bu kısa örnekleri verdik. İleride daha genişçe bu
konuya eğileceğizf) KUR’AN-I KERİM’E GÖRE MEHDİ İÇİN SON SÖZ
50-
“De ki: “Size benim yanımda Allahın hazineleri var demiyorum. Ben gaybı bilmem.
Size Hakıykat ben bir meleğim de demiyorum. Ben, -Hz. Muhammed- bana
vahyolunmakda olan (Kur’an)’dan başkasına uymam.” Deki: “Görmeyenle gören bir
olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?”-El-En’am Suresi (6’ıncı sure), 50’inci ayet.
20-
“Ey Muhammed: Onlara de ki: “Gayp ancak Allahındır. Bekleyin, hakıykat ben de
sizinle beraber bekleyenlerdenim”- Yunus Suresi (10’uncu Sure).
40-
“Bizim ayetlerimiz hakkında sapkınlık edenler şüphesiz bize gizli kalmazlar. O
halde ateşin içine atılacak olan kimse mi hayırlıdır, yoksa kıyamet günü
korkusuzca gelecek olan kişi mi?”- “Fussılet Suresi (41’inci Sure)
9-
“De ki: “Ben peygamberlerden ilk defa (gelmiş biri) değilim. Bana Hz. Muhammed
ve size ne yapılacağını bilmem. Ben, bana vahyolunmakta bulunandan başkasına
uymuyorum”- EL, Ahkaaf Suresi (46’ınci Sure)
g)
YENİ ASYA GAZETESİNE GÖRE MEHDİLİK
Cumhuriyet
gazetesinin 25.4.1977 gün ve 18944 sayılı nüshasında, “Sağcı Basından Özet”
köşesinde, şu haber yayımlanmıştır“Terazi Nurcuların Elinde”
“Akait
kitaplarında İsa Aleyhisselam’ın Ahir zamanda yeryüzüne ineceği, Mehdiye tabi
olup ona yardım ve destekte bulunacağı zikredilmektedir. Ancak Mehdiyi ve İsa
Aleyhisselamı tanımak, sanıldığı gibi herkes için Zahir ve bahir olmayacaktır.
Gerek Mehdi gerekse Deccal, İman Kuvvetiyle tanınacak imanı Rahmetli,
dindarlığı hassas olanlar bileceklerdir. Zaten dini mefhumlara itibar
etmeyenler, ne Mehdi’nin hizmetini ehemmiyetli görür, ne de Deccal’ın
tahribatını dehşetle karşılar. Onda değerlendirme ölçüsü yok olmuştur. Terazisi
olmayan kimse bir şey tartamaz, miktarı hakkında doğru hüküm veremez. (Yeni
Asya, 21.4.1977).” Ah! Yeni Asyacılar, ah ki ah!
Bu,
Mehdi ve dahi gaybın anahtarları elinde olan Said Okur, Nurcuların lideri,
Sayın Mehmet Kutluların kızının eroinden öleceğini niçin ihtar etmedi!
Eroin
eritilince beyaz olur, İstanbul’da da içildiğine göre!
ATATÜRK,
rakıyı Ankara’da Çankaya’da içerdi de, hatırlatalım dedik. h) SAYIN ORHAN
TÜRKDOĞAN’A GÖRE MEHDİ:
Said
Okur, kulaktan dolma ve önüne konan yazılara sahiplenerek; dereden, tepeden bir
şeyler oluşturmuştur. Mehdi ve Deccal, Yahudi, Hıristiyan ve İran geleneğinden
İslam’a gelip oturmuştur.
Kayıp
imam, kim kaybetti. Görevini tamamlamadan kaybolan nasıl yeni görevler
yüklenebilir.
Hz.
İsa’yı, bizim günahlarımız için, cezalandırmış! Öyle diyor, konuştuğum
Hıristiyanlar. Bir, bir buçuk yıl; Tevrat’ın bazı bölümlerini yorumlayan Hz.
İsa, neyi tamamlamak için gelecek. Bunlar, doğrudan doğruya inanç işi. İnanç
kapıdan içeri girince, akıl bacadan çıkıp gitmek zorundadır.
Sayın
Prof.Dr. Orhan Türkdoğan’ın güzel bir eseri var: Alevi - Bektaşi kimliği.
392-393 sahifelerinde, Mehdi ve Deccal’e de yer ayrılmış.
Yeni
Asya yayınları, Deccal’ı tarif edip duruyor. İstanbul’dan, Çemberlitaş’ta
dünyaya çıkacak. Beyaz su içecek, gözünün birisi şey! Şimdi; Mehdilik ve
Deccaliyetle ilgili bölüme bir göz atalım:
“Mehdi
konusu üzerinde biraz durmak istiyorum. Zira konunun Hıristiyanlık ve Yahudilik
yanında İran inanç sistemleriyle de bağlantısı vardır. Hatta Mehdi ile eş
zamanla kullanılmak istenilen Deccal, bu hususu bir hareket noktası olarak işe
karışabilir. Bu da, alevi kültürünün bir anlamda soy mitinin tespitini gündeme
getirebilir. Mehdi, Alevi diasporası (kopuntusu) için bir arketipi oluşturur,
kanısındayım. Françis Fukuyama’nın “Tarihin Sonumu?” tezinin esas özünü de
kanaatimce burada aramak gerekir. İncil’de sona takaddüm eden dönem
açıklanırken benzeri şekilde bütün kötülüklerin ortasında, açıkça önceden haber
verilen ve umut sebebi olabilecek bir unsurdan söz açılır. Tevrat’ın da
İlyas’ın “sondan” önce tekrar geleceği
vaadi vardır. İsa’nın vaadi de, bu konuyla özellikle tutarlıdır. Gerçi önce
İlyas gelir ve herşeyi yerine kor”
“Hz. Peygamber’in birçok hadisinde
Mehdi’den bahsedilir. İsim verilmeden ondan (hidayete ermiş) el-Mehdi olarak
bahsediliyor. Sahip olduğu otoritenin genişliği dikkate alınarak, Mehdi’nin
gelişinin Yahudi ve Hıristiyan geleneklerindeki İlyas peygamberle ilgili
ümitlere karşılık olduğu söylenebilir. (Matta, 17, 11.)
Martin Lings’e göre: “İslam’da ümitle
beklenen Mehdi, yüzyıllar boyunca sahte Mehdi’ler de doğurmuştur. Hz. Peygamber
hakiki Mehdi’yle ilgili olarak şunları söylemiştir (Mehdi benim ümmetlerimden
çıkacak, geniş alınlı ve uzun burunlu olacaktır. Daha önce kötülük ve zulümle doldurulan
dünyayı doğruluk ve adaletle dolduracaktır. Yedi yıl hüküm sürecektir. Ancak,
Lings işe bir de Deccal’ı karıştırıyor. Ona göre; Mehdi’nin hükümranlığının
sonuna doğru ve sonrasında İslam, Deccalı beklemektedir. Hz. Peygamber onun sağ
gözü üzüm gibi, tüm ışığı gitmiş kör bir adam olduğundan söz açıyor.
Mehdi
ve Deccal konusunda Hamdullah’ın görüşleri de Lings’ten farklı değil, her ikisi
de aynı çizgide birleşmektedirler. K. 4361’e dayanarak Hamidullah görüşlerini
şöyle açıklıyor:
“Hıristiyanların
inançlarına göre İsa, (Çarmıha gerilip), öldürüldükten sonra göğe çıkmıştır ve
(hem canlılara ve hem de ölülere hesap sormak) üzere tekrar yeryüzüne
inecektir. Kur’an’ı Kerim ise, Allah’ın onu kendisine yükselttiğini (uruc)
kabul edip açıklamakla beraber, onun yeniden yeryüzüne ineceğinden bahsetmez
(bk.k.4/157-158). Fakat hadiste de aynı mesele ele alınmaktadır (bk. Musli, 52,
No:110,116), mealen:
“Yeryüzü adaletsizlik ve zulüm ile
dopdolu hale geldiğinde (0), Muhammed ümmetinden biri olarak tekrar (yeryüzüne)
dönecek, Deccal (Antechrist): öldürecek ve o devrin Müslüman halifesi el-Mehdi
Muhammed’ubn Abdillah ile işbirliği... vs. işler yapacak ve ölümden sonra da
yeryüzü tekrar im ansızlığa ve küfre düşecek ve bundan sonradır ki dünyanın
sonu (Kıyamet Güne) gelecektir”.
Hamidullah, Hanbel ve Buhari’de de
zikredilen bu anlamdaki hadisler karşısında; “Gerçekten de İsa böyle bir
devirde imamlık edemez; zira onun ilahi tebliğ vazifesi, Muhammed A.S.’un Resul
olarak gönderilmesiyle esasen sona ermiştir” görüşünü beyan etmektedir.
Bir de Deccal meselesi vardır ki, o
hususta da Hamidullah Müslim’in Sahih (52. bölüm, No:110) adlı eserini
dayanıyordu: “Resulüllah bir defasında Ahir zamanda olacak şeylere dair
bilgiler verirken kıyamet alametlerinden biri olarak Deccal (Aldatıcı,
yanıltıcı)’nın çıkageleceğinden söz etti ve onun yeryüzünde 40 gün müddetle
kalıp faaliyet göstereceğini haber verdi; şöyle ki bu 40 günün birincisi normal
bir yıl, ikincisi bir ay, üçüncüsü bir haftaya tekabül edecek şekilde geçecek
ve kalan günlerde (şimdilik 24 saatlik) normal günlerin uzunluğu kadar
süreceğini bildirdi.” M.Hamidullah, a.g.e., cilt:2, s.795) . Kur’an’da yer
bulmayan, fakat Lings’in ifadesiyle, tarihin sonunu belirleyen eş zamanlı ve
birbirine zıt bu iki kavramdan Mehdi, Alevi-İmamiyye Şiası arasında köprüyü
teşkil eder. Bu da, Türk Aleviliğinde İran tarihi kültür tesirini gösteren en
önemli unsurlardan biridir. Bazen, kültür komplekslerinin oluşumunda bu tür
etkileşimler, kültür unsurlarının yönünü tayin etmesi bakımından son derece
yararlı ipuçları ortaya koyabilirler..
Kısacası,
Mehdi ve Deccal, devrin sonunu belirleyen birbirine zıt bu iki eğilim içinde,
zamanımızın ruhunu canlandıran Mehdi’dir.
Sayın
Ziya Tütünü’nün, Kazım Karabekir Paşa isimli bir eseri vardır. Bu eserin;
85.86.87’nci sayfalarında, bir Mehdilik olayı anlatılmaktadır…
Yanılmıyorsam,
E.General Kenan Esengin’in Hıyanet Yarışı adlı yapıtında da, bu olay
anlatılmaktadır… Bu, Mehdilik numarası 1870’lerde, Sudan’da, İngilizlere karşı
başlatılan bir ayaklanmada da kullanıldı.
Mehdi
olduğunu iddia eden Sudanlı İngiliz kurşunuyla can verdi.
1996
senesinde, televizyonlarımızda, yazılı basınımızda, yeni bir Mehdilik olayıyla
karşılaştık. Hem de, Tanrı ile konuşan bir Mehti! Hem de, Kıyamet Namazının
imamı. Kıyamet Namazı; Tanrı’nın huzurunda, önünde kılınacağına göre. Demek ki,
ülkemize, üç akıl hastanesi yetmiyor.
Şimdi, Hart olayını izleyelim:
i) HART KÖYÜ OLAYI
Bayburt
ilçemizin yakınlarında bir Hart köyü vardır. Bu köy, Kurtuluş Savaşımızda,
başkaldırması ve askeri işgal etmesiyle şöhret bulmuştur. O zamanlar Erzurum ve
dolayları, asayiş bakımından en düzgün, halk milli kuvvetlere itaatli, her
bakımdan iyi vatandaşlardan kuruluydu. Böyle oluşunda, bu yerlerin uzun süre
Rus işgali altında kalışıydı. O kadar ki; Karabekir Paşa, Hart köyü direnmesini
anlatırken, bunu önce Birinci Dünya Savaşından kalma bir rapor sanır. (İstiklal
Savaşımız. Sayfa:278 ve devamı). Kazım Karabekir Paşa olayı şöyle anlatır:
“...9
Aralık günü akşamı evime döndüm ve uzun bir yolculuktan sonra (teftişten
dönüyor) müsterih bir yürekle masamın başına oturdum. Masamın üstünde bir rapor
duruyordu: “Hart’ta 50 kişinin ellerinden Silahlarının alındığı” yazılıyordu.
Bunu, Harb-i Umumi’den kalma bir rapor sandım. Hiç bir vakadan haberim
olmamıştı. Hart köyünün nerde olduğunu da bilmiyordum. Raporun tarihine baktım,
9 Aralık. Yani bugün. Derhal telefonla Kolordu Kumandan Vekâletine bıraktığım
Kazım Bey’le görüştüm ve hemen yanıma gelmesini söyledim. Hayret... Hart köyü
Bayburt’un kuzeyinde, büyücek bir köymüş. Nahiye merkeziymiş. Bayburt kazasına
tabi imiş. Burada, Şeyh Eşref adında tutucu bir kişi varmış. Bu adamın
etrafında çok sayıda müridi varmış. Nüfuzu Karadeniz kıyısına kadar iniyormuş.
Birinci Dünya Savaşında bile isyankar vaziyeti görülmüş. Bu sefer gelişen vaka
şöyle olmuş: 6 Ağustos 1919 tarihinde, Bayburt Kaymakamı, (Kuvayı Milliye
aleyhinde propaganda yapılıyor) diye,
Şikâyette
bulunmuş. Şimdilik tarihi kültür tesirini gösteren en önemli unsurlardan
biridir. Bazen, kültür komplekslerinin oluşumunda bu tür etkileşimler, kültür
unsurlarının yönünü tayin etmesi bakımından son derece yararlı ipuçları ortaya
koyabilirler…
Kısacası,
Mehdi ve Deccal, devrin sonunu belirleyen birbirine zıt bu iki eğilim içinde,
zamanımızın ruhunu canlandıran Mehdi’dir.
Sayın
Ziya Tütünü’nün, Kazım Karabekir Paşa isimli bir eseri vardır. Bu eserin; 85.86.87
nci sayfalarında, bir Mehdilik olayı anlatılmaktadır.
Yanılmıyorsam,
E.General Kenan Esengin’in Hıyanet Yarışı adlı yapıtında da, bu olay
anlatılmaktadır..
Bu,
Mehdilik numarası 1870’lerde, Sudan’da, İngilizlere karşı başlatılan bir
ayaklanmada da kullanıldı. Mehdi olduğunu iddia eden Sudanlı İngiliz kurşunuyla
can verdi. ,
Şimdi, Hart olayını
izleyelim:
“Tekrarlanmasın diye kendisine nasihat
edilmiş ve Hart Bucak Müdürü yeniden şikâyeti üzerine Bayburt Kaymakamı ve
Kadısı, durumu Erzurum Valiliğine bildiriyor. Vilayet Jandarma Yüzbaşısı Şükrü
Efendiden tahkikat yapılmasını istiyor. Bayburt Kaymakam Vekili vilayete şu
cevabı veriyor: Bayburt Müftüsü beraberinde bazı hoca efendilerden oluşan bir
kurulla Hart’a gidiyor. Çünkü Şeyh Eşref, Bayburt’a gelmemektedir. Müzekkere
yazılmış, fakat Şeyh dinlememiştir. Hükümetin dinsiz olduğunu, zabitlerin şer’i
şerife uygun davranmadıklarını ileri sürüyor. Bunun üzerine kuvvet
gönderilmesine karar veriliyor. Bayburt’tan 50 kişilik bir tedip müfrezesi yola
çıkarılıyor. Bu elli kişiyi gayet iyi karşılayan Şeyh Eşref, bunları “yemek yesinler”
diye evlere bölüştürüyor ve orada bastırarak hepsini esir alıyor. Artık isyan
büyümüştür.”
“Maçka’dan bir tümen (3. Piyade Tümeni
Kumandanı Yarbay Halit Bey) ve Erzurum’dan bir tümen (Kumandanı Albay Rüştü
Bey) Hart’a sevk olunuyor. İki tümenden üç tabur, ayrıca Erzincan’dan 2000
kişilik bir süvari kuvvet ve Erzurum’dan bir batarya 10,5 luk topçu ile şeyhi
kuşatıyorlar. Eşref’e haber gönderiliyor. Şeyh Eşref: “Kimseden korkmadığını,
bu işe Allah tarafından memur edildiğini, kendisini MEHDİ-İ MUNTAZIR, yani
beklenilen mehdi olduğunu söyleyerek karşı koyuyor. Askerlerine silah
işlemeyeceğini söylüyor. Bunun üzerine Şeyhi korkutmak için, rastgele, iki top
atılması emrediliyor... Fakat ne oluyorsa, bu arada oluyor. Toplar ateş
almıyor. Askerde bir iç ezikliğidir başlıyor. Öyle ya, Şeyh Eşref: “Benim
askerlerime top tüfek işlemez” demişti ya... Acaba aslı var mıydı? Nihayet
subaylardan biri topu ateşliyor ve patlayan top köyün alt başına düşüyor. Artık
Mehmetçik müsademeyi kabul etmiştir. Karşılıklı iki saat kadar devam eden
ateşten sonra, karşı taraftan iki kişi, ellerinde beyaz bir bez parçasıyla
geliyor ve şu haberi getiriyor:
“Şeyh Eşref, iki kızı ve iki oğluyla, açılan
ateş sonunda ölmüşlerdir. Müritlerin elebaşlarından beş kişi de ölenler
arasındadır. Kendileri pişman olmuştur, teslim olacaklardır. Esir aldıkları
subaylar sağdır ve afiyettedir.”
Haber
üzerine, kumandan teslim olmalarına razı olur. Ve esir tutulan iki subayımızı
serbest bırakırlar. Bu müsademede bizim zayiatımız, 3 subay, 43 er yaralı ve 18
er şehitten ibarettir. Şeyh Eşref’in eline geçen silah, cephane, dört makineli
tüfek ve diğer levazım tamamen geri alınmıştır. İstanbul’da oturan Halife’nin
ve Sait Molla gibi İngiliz dostlarının yaptığı fenalıklar, doğu-kuzey bir
bölgemizde böylece ateşlendi ve böylece söndürüldü. Bu münasebetle 3.Tümen
Komutanı Yarbay Halit (Mecliste vurulan Halit Paşa) Beyin kolorduya ve Mustafa
Kemal Paşa’ya gönderdiği telgraflar şunlardır:
Mustafa
Kemal Paşaya
Heyet-i
Temsiliye Reisi. SIVAS
“Hart meselesi, yalancı peygamberin ve
oğullarının ve arkadaşlarından bazılarının itlafı ve Hart’ın teslimiyle
neticelenmiştir.
9’uncu
Tümen Komutanı Halit.
Bu
olay, Milli Savaşımızda Hart meselesi diye meşhurdur. Halifecilerin Türk
Milletine oynadığı oyunlardan sadece bir perdeyi ihtiva etmektedir. Bundan
sonra, değişik adlarla, değişik zamanlarda bu çeşit ayaklanmalara, direnmelere
ve kışkırtmalara rastlayacağız.
Diyanet
İşleri Başkanımız, Sayın Mehmet Nuri Yılmaz, Mehdi için neler diyor: 10 Nisan
1996 tarihli Hürriyet:
Diyanet: Mehdilere itibar etmeyin.
•
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, son zamanlarda resul ve mehdi
olduğunu iddia ederek ortaya çıkan ve kurtuluşa erebilmek için mutlaka
kendilerine bağlanmak gerektiğini söyleyenlere itibar edilmemesini istedi.
Başkan Nuri Yılmaz, İslam’ın son Hak dini, Hz. Muhammed’in son peygamber
olduğunu vurgulayan açıklamasında şöyle dedi:
•
“Hz. Muhammed’den sonra kıyamete kadar hiçbir nebi ve resul gönderilmeyeceği
gibi, Allah tarafından hiçbir kitap da indirilmeyecektir. Hz. Muhammed’in
vefatıyla vahiy kesilmiştir. Artık kim olursa olsun kendisine vahiy geldiğini
iddia eden kimselerin iddialarının hiç kıymet-i harbiyyesi yoktur. Her
Müslüman; her türlü tazimini, niyazını, duasını ve ibadetini doğrudan doğruya
Yüce Rabbimize sunmak zorundadır.”
Ana
Britannika C.22’de; Mehti için, bakınız neler yazmış: (s.191-192)
Mehdi,
asıl adı EBU ABDULLAH MUHAMMED (d. 742 - ö. 4 Ağustos 785, Masebezan, İran),
775-785 arasında Abbasi halifesi…
Abbasi
halifesi Mansur’un oğluydu. Annesinin gözetiminde yetişti. Horasan valisi
Abdülcebbar bin Abdurrahman’ın başlattığı ayaklanmanın bastırılmasına katıldı.
759-760 yıllarında Taberistan üzerine gönderilen orduya komuta etti ve bölgenin
Abbasilere bağlanmasında önemli rol oynadı. Daha önce veliahtlığı ilan edilmiş
olan kuzeni İsa bin Musa’nın bu hakkından vazgeçmesi üzerine, babasının
ölümünden sonra halife oldu (Ekim 775). İlk iş olarak Medinelilerden oluşan
bilhassa ordusu kuran Mehdi bir yandan Horasan’da yeni mezheplerin çıkardığı karışıklıklarla
uğraşırken, bir yandan da Mansur-döneminde başlatılmış olan Bizans seferlerini
sürdürdü. 779’DA Ankara’ya kadar ilerlediyse de Bizans güçleri karşısında geri
çekilmek zorunda kaldı. 780 ve 782’de oğlu Harun (Harun Reşid) ile birlikte
Bizans’a karşı yeni seferler düzenledi. Bu seferler sonunda yapılan barış
antlaşmasıyla Bizans İmparatorluğu üç yıl boyunca Abbasilere ağır vergiler
ödemek zorunda kaldı. Geçici barış ortamından yararlanarak iç sorunlarla
ilgilenmeye başlayan Mehdi yeni yollar yaptırdı, ticaretin ve el sanatlarının
geliştirilmesine önem verdi. Daha önce kendisi lehine veliahtlıktan çekilen İsa
bin Musa’nın bu kez de oğlu Musa (sonradan Hadi) lehine veliahtlıktan
çekilmesini sağladı. Harun’u da tahtın ikinci varisi ilan etti. Tahta çıkış
sırasını Haren lehine değiştirmek üzere o sırada Gürgan (Gürcan) valisi olan
Musa’nın yanına giderken yolda öldü.
Mehdi
genellikle barış yanlısı bir politika izlemiş, ülkesinin kalkınması için çaba
göstermiştir. Ülke yönetiminde görevlerin babadan oğula geçmesi uygulamasını
kaldırarak, görev dağıtımını halifenin atamasına bırakmıştır.
Mehdi,
tam adı UBEYDULLAH EL-MEHDİ, SAİD olarak da bilinir (ö.4 Mart 934, Mehdiye
bugün Tunus’ta), ilk Fatımi halifesi (909-934). Hz. Fatma aracılığıyla Hz.
Muhammed’in soyundan geldiğini öne sürmüştür. Bazı kaynaklarda ise İsmailliye
reislerinden Abdullah bin Meymun el-Kaddah’ın torunu olarak anılır.
9’uncu
yüzyılda İslam dünyasında iyice güçlenen
İsmailliye daileri Sünni düzenine ve Abbasi Devleti’ne karşı yoğun propagandaya
başladılar. Kuzey Afrika’da yeterince güçlendiklerinde, Ubeydullah Suriye’nin
kuzeyinde Salamiye’den Kuzey Afrika’ya gitti. Bu arada Aglebilerin egemenliğine
son verilmiş ve toprakları ele geçirilmiştir.
Aglebilerden alınan Rakkade’ye (bugün
Tunus’ta) yerleşen Ubeydullah, burada Mehdi unvanıyla halife ilan edildi.
Berberi Beni Kitame kabilesinin de desteğini alarak ülkenin sınırlarını
genişletmeye başladı. 911’de, halife ilan edilmesinde etkin rol oynayan ama
sonra araları açılan Ebu Abdullah’la, kardeşi Ebu Abbas’ı öldürttü.
Trablusgarp’taki Huvare ve Levate kabilelerini yenilgiye uğrattı. Ebu
Abdullah’ı öldürttükten sonra hoşnutsuzluk göstererek 912’de ayaklanan Beni
Kitame’yi bastırdı. Mısır’a yaptığı seferlerle İskenderiye’yi aldı (914). İdrisilerin
yönetimindeki Fas’tan Mısır’a kadar uzanan bölgeye egemen oldu. Bu arada
el-Fustat’ı (Eski Kahire) almak istediyse de başarılı olamadı. 926’ da başkenti
Kayrevan’dan Tunus’un doğu kıyısındaki Mehdiye’ye taşıdı. Ölümünden sonra
yerine oğlu Kaim get.
Mehdi,
asıl adı MUHAMMED AHMED İBNÜ-SEYYİD ABDULLAH (doğ.12 Ağustos 1844 - öl.22
Haziran 1885, Omdurman, Sudan), Kızıldeniz’den Orta Afrika’ya kadar uzanan
büyük bir İslam devletinin ve bir yüzyıl boyunca Sudan’da etkisini koruyan
Mehdilik hareketinin kurucusu, 1881’de mehdiliğini ilan ederek Mısır ve İngiliz
sömürge yönetimine karşı ayaklanmıştır.
Gençliği: Babası, Nübye’nin Dungula
bölgesinde gemi yapımı işinde çalışıyordu; Muhammed doğduktan sonra Hartum
yakınlarındaki Kerari köyüne taşındılar. Küçük yaşta dinle ilgilenen Muhammed
egemen İslami görüşü benimsemedi. Kahire’deki el-Ezher Üniversitesi gibi
kurumlarda öğrenim görüp resmi hiyerarşi içinde görev almak yerine Sudan’da
kalarak tasavvufa yöneldi. Semmaniye tarikatına katıldı ve yönetici sınıftan
bilinçli olarak uzak durdu. Tümüyle Sudanlı bir dinsel çevrede yetişerek genç
yaşta etrafında çok sayıda mürit topladı. 1870’te müritleriyle birlikte,
Hartum’un 280 km güneyinde Beyaz Nil’de ki Ebba Adasında bir tekkeye çekildi.
Dinsel inançlarına coşkulu, bağlılığı ve uzlaşmaz tavrı dünyevi olmakla
eleştirdiği şeyhi ile çatışmasına yol açtı. Öfkelenen şeyhin çevresinden
kovulduktan sonra bağışlanma isteği geri çevrilince aynı tarikat içindeki rakip
bir şeyhin çevresine katıldı.
İktidara
yükselişi: Sudan o dönemde Osmanlı Devleti’nin bir eyaleti olan Mısır’a
bağımlıydı. Yönetici sınıfla Sudanlılar kültürel bakımdan birbirlerinden çok
farklıydılar. Yönetici sınıfla işbirliği yapan yüksek görevlilerle yönetimden
çıkar sağlayan bazı kabile şefleri dışında kimse yönetimden memnun değildi.
Halk ağır vergiler altında eziliyor ve vergilerini ödeyemediği zaman şiddetle
cezalandırılıyor, başta İngiltere olmak üzere Avrupa devletlerinin baskısıyla
köle ticaretini yasaklamak isteyen yönetim köle tüccarlarıyla çatışıyordu;
ayrıca dinine bağlı Müslümanlar yönetici Hıristiyanların sayısının artmasına ve
onların içkiye düşkünlüğüne tepki duyuyor, Nil kıyısında yaşayan köylüler
hükümet gemilerini çekmeye zorlanıyordu.
Muhammed Ahmet kabileler arası
düşmanlıkları aşarak farklı sorunları olan kesimleri tek bir hareket içinde
birleştirmeyi başardı. 1880’den 1881’in başlarına değin yönetici sınıfın
tümüyle İslam’dan ayrılmış olduğu, Mısır hidivinin kâfirlerin elinde kukla
haline geldiği ve dolayısıyla Müslümanları yönetemeyeceği görüşüne vardı. Mart
1881’de yakın çevresine Tanrı tarafından İslamı yeniden saflığına kavuşturmak,
onu yozlaştıran yönetimleri yıkmakla görevlendirildiğini açıkladı. 29
Haziran’da da mehdiliğini açıkladı. Bu açıklamadan sonra sopalı ve mızraklı bir
avuç müridiyle Ebba Adasından harekete geçen Mehdi, dört yıldan kısa bir süre
içinde çok miktarda para, altın, mücevher ve askeri malzemeyi ganimet olarak
ele geçirerek Mısır’ın yönetimindeki toprakların hemen tümünün hâkimi oldu.
1883’ün sonuna değin Mehdi’nin ensar
adı verilen izleyicileri üzerlerine gönderilen üç Mısır ordusunu yok etmişti;
bunların sonuncusu Hicks Paşa’nın (William Hicks) komuta ettiği 8 bin kişilik
bir kuvvetti. Kordofan bölgesinin merkezi el-Obeyd (bugün el-Ubeyyid) ile
önemli kentlerinden Bara da kuşatma sonunda düşmüştü. Mehdi bundan sonra
yükselen bir din devletinin başı gibi davranmaya başladı. Vergiler Mısırlıların
koyduğu değil, Kuran’ın öngördüğü biçimde toplandı. Ünü Arabistan’dan, batıda
Bornu’ya (bugün Borno, Nijerya) kadar yayılan Mehdi davasını etkili bir biçimde
savunarak genel vali Abdülkadir Hilmi Paşa ve Hartumlu ulemanın karşı
propaganda çabalarını da etkisizleştirmeyi başardı.
Hartum’un
ele geçirilmesi: Mehdi’nin en önemli zaferi, 26 Ocak 1885’te Hartum’un ele
geçirilmesi oldu. Kenti savunan Gordon Paşa (Charles George Gordon), Mehdi’nin
kesin emrine karşın son saldırı sırasında öldürüldü. Mehdi, kentte muzaffer
komutan olarak girdi ve büyük camide namaz kıldırdı. Mısır 1881 ve 1882’de
Ahmed Urabi Paşa’nın önderliğindeki milliyetçi ayaklanma sırasında askeri
gücünü büyük ölçüde yitirmiş olmakla birlikte, bu zafer gene de beklenmeyen bir
başarıydı.
Din devleti: Hartum’u korumayı
başaramayan İngiliz birliği geri çekilince Mehdi yönetimini pekiştirme
çalışmalarına yöneldi. Nil’in batı kıyısında, Hartum’un karşısında yer alan
Omdurman’ı başkenti yaptı. Bildirge, vaaz, uyarı ve yazılarıyla toplumsal ve
kişisel yaşamın her alanına yön verdi; Bu çabalarında sağlam olarak ele
geçirilen hükümet matbaasından da yararlandı. Ama günlük işlerin çoğunu
yardımcılarına bırakarak, yalnızca temel ilkelerin saptanmasını ve
açıklanmasını üstlendi. Siyasal kurumların oluşturulmasında ve hükümet görevlerinin
belirlenmesinde uygulamanın elverdiği ölçüde ilk İslam toplumları örnek alındı.
Hz. Muhammed gibi Mehdi de dört halife atadı. Mehdi’nin en güvenilir danışmanı
ve kurmay başkanı olan Abdullah bin Muhammed’in de aralarında bulunduğu üç
halife Sudanlıydı. Batı çölündeki Senusiye tarikatının önderi olan dördüncü
halife Muhammed el-Mehdi bin Senusi ise Mehdi’nin çağrısına uymadı. Mehdi
kendisini “Tanrı’nın elçisinin ardılı” (yani yalnızca onun görevlerini devam
ettirme anlamında Hz. Muhammed’in ardılı) olarak görüyordu.
“Mehdi’nin yönetimi kısa sürdü. Tifüse
yakalanarak henüz 41 yaşındayken öldü. Vasiyeti üzerine yönetsel görevlerini
Halife Abdullah üstlendi. Abdullah’ın Mehdi için yaptırdığı türbe Omdurman
Çarpışması (1898) sırasında top atışlarıyla kısmen tahrip edildi; daha sonra
Mehdi’nin oğlu Abdurrahman ve yandaşları tarafından yeniden yaptırıldı. (Ayrıca
bak. Mehdilik.)
“Mehdi: (Arapça da “hidayete eren”,
“hak yolunu tutan”), İslam’da, kıyametten önce gelerek dünyayı adaletle
dolduracağına inanılan kurtarıcı… Başta Yahudilik ve Hıristiyanlık olmak üzere
hemen bütün din ve kültürlerde bulunan “mesih” inancının İslam halk
kültüründeki uzantısıdır. Mehdi konusunda Kuran’da hiçbir bilgi, işaret ya da
ima yoktur. Sahihan denen en güvenilir Sünni hadis külliyatlarında (Buhari ve
Müslim’in Camiu’s-Sahih’leri) ve Sünni inançları belirleyen ilk bilginlerin
(Ebu Hanife, Eş’ari ve Maturidi) yapıtlarında mehdiden söz edilemez. Buna
karşılık mehdi inancı hemen bütün Şii mezheplerin temel inanışları arasında yer
alır; Sünni hadis kitaplarının çoğunda da bu konuda hadisler bulunur. İnanç
konularında bağlayıcı kabul edilmemelerine karşın bu hadisler İslam halk
kültüründe mehdi inancının yaşamasına yol açmıştır. Sünni hadis kitaplarındaki
rivayetlere göre mehdi kıyamet alametlerinin belirdiği bir dönemde kendine özgü
bazı işaretlerle ortaya çıkacaktır. Hz. Muhammed’in soyundan gelecek ve onunla
aynı adı (Muhammed bin Abdullah) taşıyacaktır. Dini yeniden egemen kılacak,
zulümle kaplanmış dünyayı adaletle dolduracaktır. Doğuda ortaya çıkacak,
kıyametin öbür büyük alametleri olan Deccal’ın gelişi ve Hz. İsa’nın yeryüzüne
inişi onun çıkışını izleyecektir. Mehdi Müslümanların imamı olacak. Hz. İsa
onun arkasında namaz kılacaktır. Beş, yedi ya da dokuz yıl yaşayacak, dünyanın
bütün zenginliklerini Müslümanların önüne saçacak ve İslamı bütün dünyaya
egemen kılacaktır. Bu hadislerde mehdinin kimliği biçimi ve ortaya çıkacağı yer
gibi konularda çelişkiler, tutarsızlıklar görülür. Örneğin Hasan bin Ali’nin,
Hüseyin bin Ali’nin ve Abbas bin Abdulmuttalib’in soyundan geleceğini bildiren
hadislerin yanı sıra, Hz. İsa’nın ya da İslamın başarısı için çalışan her iyi
ve doğru insanın mehdi olduğunu ima eden hadisler de vardır.
“Genel Şii inanışa göre mehdi günah
işlemekten korunmuş, özel bir bilgi ile donatılmış, “seçilmiş” kişidir.
İmamiyeye göre el-Hasan el-Askeri’nin oğlu olan on ikinci ve son imam Muhammed
el-Mehdi’dir. Babasının ölümü üzerine 873’te gizlenmiş, gaybet-i suğra (küçük
gizlilik) denen bu ilk gaybeti 940’a değin sürmüştür. Mehdi bu dönemde,
kendisine bağlananlarla ilişkilerini nüvvab-ı Erbaa (dört naip) ya da süfera-yı
Erbaa (dört sefir) denen dört aracıyla sürdürmüştür. Bunu 940’ta başlayan ve
günümüzde de süren gaybet-i Kübra (büyük gizlilik) izlemiştir. Mehdi’nin halen
sağ olduğuna, gelişinin bir ramazan ayında herkesi dehşete düşüren bir sesle
bildirileceğine, aynı ayda art arda Güneş ve Ay tutulmaları olacağına inanılır.
Şii mezheplerden Zeydiliğe göre ise mehdiliğin beklenen bir kurtarıcı ile
ilgisi yoktur; tersine imamlığın özel bir koşuludur. Buna göre imam, zulmün
kaldırılması ve adaletin yerleştirilmesi için kılıçla çağrıda bulunan kimsedir.
İsmailiye ise mehdiyi Bâtıni bir anlayışla, dini düzeltecek ve yenileyecek kişi
olarak kabul eder.
Mehdi
inancı, bunalım dönemlerinde canlanma eğilimindedir. Örneğin 1212’deki Las
Navas de Tolosa .
“Çarpışması’ndan sonra İspanya’daki
topraklarının çoğunu yitiren Müslümanlar arasında, Hz. Muhammed’in, İspanya’nın
mehdi eliyle yeniden geri alınacağı kehanetinde bulunduğu yolunda efsaneler
yayılmıştır. Napoleon Mısır’ı aldığında, Aşağı Mısır’da, mehdi olduğunu
söyleyen biri ortaya çıkmıştır. Mehdi, İslamın siyasal gücünü geri getirecek ve
gerçek dini yeniden yerleştirecek kişi olarak görüldüğünden, islam toplumundaki
bazı devrimciler de mehdi olduklarını ileri sürmüşlerdir. Mehdi adıyla anılan
ilk Fatımi halifesi (hd 909-934), 12.yüzyılda Fas’ta Muvahhit hareketini
başlatan İbnTumart ve 1881’de yönetime karşı ayaklanan Sudanlı Muhammed Ahmet
(Mehdi) bunlara örnektir. Mehdilik:
Tanrı tarafından görevlendirildiğini ilan ederek 1881’de Mehdi adını.....
Muhammed Ahmed İbnü’s-Seyyid Abdullah’ın Sudan’da yönetime karşı başlattığı
dinsel-siyasal hareket, Mehdi’nin 18... de ölmesinden sonra halife ve
yandaşları tarafından sürdürülmüş, yüz yıl boyunca Sudan’da etkisini
korumuştur.
“Muhammed Ahmed’in 1881’de mehdiliğini
açıklaması Sudan’da yönetimden hoşnut olmayan ve bir kurtarıcı bekleyen geniş
kesimlerin büyük ilgisini çekti. Mehdi programını, Sudan’ı dinsizlerden
kurtardıktan sonra Mekke ve Kudüs’ü ele geçirme biçiminde açıkladı.
Müritlerinden ve halktan, İmam el-Mehdi olarak, Tanrı’nın birliğine boyun
eğmek, ona ortak koşmamak, hırsızlık ve zina yapmamak, iftira etmemek, şeriata
uygun emirlerine itaatsizlik etmemek, dünya nimetleri peşinde koşmamak, cihad
görevinden kaçmamak koşuluyla (bağlılık yemini) aldı. İnancına göre Kudüs’ü ele
geçirdikten sonra gökten inen Hz. İsa ile birleşecek ve İslamı bütün dünyaya
egemen kılacaktı. Mısır ve İngiliz kuvvetlerine karşı kısa sürede başarı
sağlayan Mehdi, el- Obeyd (bugün el-Ubeyyid) kendi teslim aldıktan sonra,
hareketinin karakterini de belirleyen bir açıklama yaptı. Halk; tövbeye,
haramları terke, içki ve sigara kullanmamaya, yalan söylememeye, yalan tanıklık
etmemeye, hırsızlık ve haydutluğu bırakmaya, harama bakmamaya, şarkı ve danstan
vazgeçmeye, ölülerin arkasından aşırı biçimde ağlayıp dövünmemeye, anne babaya
itaate, yabancı kadınlarla birlikte bulunmamaya, tesettüre, namazları vaktinde
kılmaya, hayırlı işlerde yardımlaşmaya çağırdı. Bu kurallara uygun
davranmayanlar Tanrı’ya ve Hz. Muhammed’e karşı çıkmış olacağından şeriat
kuralları uyarınca cezalandırılacaklardı.
“Mehdi’nin ölümünden sonra hareketin
önderliğini halifesi Abdullah bin Muhammed üstlendi (1885). Abdullah, birkaç askeri
başarıdan sonra İngiliz-Mısır orduları karşısında gerilemeye başladı ve Omdurman
Çarpışması’nda (2 Eylül 1898) kesin bir yenilgiye uğradı. Mehdi’nin türbesinin
de tahrip edildiği Omdurman’daki katliamdan kurtulduysa da bir yıl kadar sonra
öldürüldü. Bundan sonra hareketin önderliği Mehdi’nin oğlu Abdurrahman’a
(ö.1959) get. Abdurrahman, ensar denen izleyicilere İngiliz-Mısır yönetimine
karşı dinsel-siyasal bir güce dönüştürmeye çalıştı. 1959’DA oğlu Sıddık
(ö.1961) ondan sonra da ailenin bir başka dalından Hadi Abdurrahman, ensarın
imamı olduğu. Abdurrahman 1969 darbesiyle Sudan’da iktidara gelen Numeyri’yle
mücadelesinde öldürülünce Mehdi ailesinin üyelerinin çoğu Sudan’dan kaçtı ve
izleyicileri dağıldı.
Mehdiye,
Tunus’ta il (vilaye) ve il merkezkent, Mehdiye kenti ülkenin doğu kıyısındaki
(es-Sahil) kayalık İfrikiye Burnunda yer alır. Adını Fatimi hanedanının
kurucusu Ubeydullah el-Mehdi’den almıştır. 912’de Mehdi tarafından kurulan
Mehdiye, 921’de başkent oldu. 970’lerin başında terk edildi. On birinci
yüzyılın sonlarında sürgündeki... Hanedanının merkezi olarak yeniden kuruldu.
12. yüzyıl ortalarında Sicilyalı Normanların istilasına uğrayan kent, bu
tarihten sonra önemini yitirerek bir köy durumuna geldi. 16. yüzyıl sonlarında
Osmanlı yönetimine girdi. Günümüzde küçük bir balık limanı olan Mehdiye’nin
ekonomisi zeytincilik, zeytinyağı üretimi, balıkçılık, balık konserveciliği ve
el sanatlarına dayanır.
j)
OSMANLI’DA MEHDİ’YE! YAPILAN İŞLEM.
Gülağ
Öz, İslamiyet’te Türkler ve Aleviler adlı yapıtının 283 ncü sayfasında bir
Osmanlı fermanını vermiştir.
“Rum
(Anadolu) eyaletinde “Mehti” geleceğini söyleyen şahsın katline dair:
Rum
beylerbeyine hüküm ki: Mektup ve sicil sureti gönderip,” Mehdi-i zaman” gelecek
diye, Hz. Peygamberin şeriatına aykırı sözler söyleyen Kulu adlı kişinin
takririni ve kendisinin hapsedildiğini bildirmişsin. Bu, Kulu adlı şahsın,
siyaset olunmasını - şiddetle ceza verip, idam olunmasını- emredip, buyurdum
ki!
Buyruğum
oraya varınca, vakit geçirmeden, o şahsı siyaset (idam) edip, emrimin yerine
getirildiğini bildiresin ve bu tür sapkınlık ve bozgunluğa sebep olan ve yüce
şeriat’a aykırı sözler söyleme işinde o şahsa (Kulu’ya) ve o’nun havasına uymuş
yoldaşları var ise, yakalayıp, bağlayarak ulu dergâhıma gönderesin ki, küreğe çekile.”
27... 979 (M.1571). Divan Kethüdasına verildi”
Osmanlı
böyle yapıyor, Cumhuriyet’in en büyükleri neler, neler yapıyor. Neden,
ATATÜRK’ÜN Cumhuriyeti bu hallere düştü, düşünmelisiniz. “
1 yorum:
“Hz. Mehdi ve Hz. Mesih geldi. İkisi de şuan dünyada yaşıyorlar. Yüce Allah vaat etti ve vaadini yerine getirdi. Hz. Mehdi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Hz. Mesih'te şuan da Türkiye de yaşıyor. İkisinin Türkiye'den gönderilmelerinin arkasında çok büyük hikmetler vardır. Hz. Mehdi ve Hz. Mesih kıyametin en büyük ve konuşan alametleridir.”Yaşar Teber.
***
Osman bey merhaba
http://www.haberturka.com/artikel.php?artikel_id=821 adresinden alınmış olan ifadeler, ne yazık ki, internette, sosyal medyada yapılan kasıtlı yayınlara değinmek için yazı başlığı ve yazının büyük bir kısmı, "tırnak içinde" alınmış, yazı sonunda bu sosyal medyadan millete zerkedilen korkuya değinilmiş, Erdoğan adına birilerinin dini inançları ve mehdiliği siyasete kurban ettiği değerlendirmesi yapılarak, yazı tamamlanmıştır.
Yazı şu başlık ve cümlelerle başlamaktadır: 'Hz. Mehdi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır.'
13 Kasım 2013 tarihinden beri internette olan bir sayfadan alıntı ile başlamak istiyorum...
Hz. Mehdi ve Hz. Mesih geldi. İkisi de şuan dünyada yaşıyorlar. Yüce Allah vaat etti ve vaadini yerine getirdi. Hz. Mehdi, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Hz. Mesih'te şuan da Türkiye de yaşıyor. İkisinin Türkiye'den gönderilmelerinin arkasında çok büyük hikmetler vardır. Hz. Mehdi ve Hz. Mesih kıyametin en büyük ve konuşan alametleridir.
..."
Görüldüğü gibi, hem başlık, hem de yazının başlangıç paragrafları özellikle "tırnak içinde" yazılarak, alıntı yapıldığına özel vurgu yapılmıştır. İlgili cümleler bana ait değil, eleştiri maksatlı yazıya dahil edilen saçma sapan görüşlere ait cümlelerdir.
Söz konusu yazı, aşağıdaki cümlelerle bitmektedir.
"...
Ama insanlar Hz. Mehdi ve Hz. Mesih'e inanmaz ve onlarla alay etmeye kalkarlarsa çok büyük bir suç ve günah işlemiş olacaklardır. Bu yüzden hem Mehdi'yi hem de Mesih'i çok üzmüş olacaklardır. Hz. Mehdi ve Hz. Mesih insanları bu kadar severken insanların onlarla alay etmeleri hiç hoş olmayacaktır. O zaman insanlar bindiği dalı kesen adama benzeyecek ve başlarına gelecek olan olumsuz akıbetleri hak etmiş olacaklardır."
______________________________________________________
Görüldüğü gibi politikacı birinin kendisini mehdi ilan etmeyeceğini, ama onun adına birilerinin hem de 9 ay sonra yapılacak Cumhurbaşkanlık seçimleri öncesinde , onun mehdiliğini ilan etmek adına facebook'ta bir sayfa açmasına ses çıkarmak bir yana, insanların kendisinin mehdilik iddalarına ses çıkarmaya kalkarlarsa, "çok büyük bir suç ve günah işlemiş olacakları" alenen ifade ediliyor.
Bunun yanında "O zaman insanlar bindiği dalı kesen adama benzeyecek ve başlarına gelecek olan olumsuz akıbetleri hak etmiş olacaklardır." denilerek manevi sopa gösterilmekten geri durulmuyor.
Soru şu:
Müslüman kız ve kadınlara tecavüz eden, bütün bir Ortadoğu'da müslümanların can, mal ve nesil emniyetlerine tecavüz eden bir kafir ordusuna dua eden, 2006 yılında domuz etini kasaplık et statüsüne aldırarak, Müslüman milletin helal haram bilmeden et yemelerine neden olan, Besmele ve tekbirlerle kilise açan, Kur'an Kursu yıkan, Cami'de hem namaza hem de papazların ayin yapmasına meydan veren;
ilh... siyasi bir Mehdi(!); CumBaşbakan'lık da yaptıktan sonra, bundan sonra ne yapmayı düşünüyor acaba?..."
***
Okuyucularınızda oluşabilecek yanlış anlamalara yol açmamak için, bu açıklamayı da yorum olarak paylaşmanızı rica ederim.
Yaşar Teber
Yorum Gönder