TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV,İZMİR,24Nisan2015.
Herkes,Laikliğe karşı çıkışı din hürriyeti diye alkışlarken,bendeniz
yangınlardaydım.Buyurunuz,felakete alkışı?! Bendeniz, Yargıtayın
bu kararı elime geçtiğin de bir Eyvah! Çekmiştim..Bunun arkasının geleceğini de
beklemiştim.Önce,Türk Ceza Kanununun 163’üncü maddesi yürürlükten
kaldırıldı?!Sonra da,”HIYANET’İ
VATANİYE” KANUNUNU yürürlükten kaldırıldı.Yahudi inancına dayalı Hıristiyan
Tarikatı serbest bırakıldı.Sonra da,Laiklik Barajı yıkıldığından,tüm çağdışı
yoz İslam Teşekkülleri Türkiye Cumhuriyetine saldırıya geçtiler.Bu günlere
geldik,İrtica iktidar oldu.İzmir’de çok önceleri,emekli bir banka müdürü ile
iki yaşlı Bayan,Yehova Şahitlerinin propagandasını yapıyorlardı.Günümüzde,bu
propagandayı,Genç Kızlarımız,bu konudaki renkli yayınları sergileyerek
yapmaktadırlar.Bu kimselerin,oynanan oyuna dair hiç bilgileri yok.Kendilerine anlattıklarımı,büyümüş
gözleriyle dinlemekte,kitaplarını toplayarak,çekip gitmektedirler.Sayın Lütfü
Livaneli’nin/Asıl adı,Ömer Lütfü Livanelioğlu’dur/ Babası Rahmetli Büyük
Hukukçu Mustafa Sabri Livanelioğlu,Laiklik ilkemizi savunarak,bugünler için
bizleri ikaz etmişti.Buyurunuz,okuyalım. “Türkiye’de Yehova’nın Şahitlerinin
Tarihi”
“Anadolu, tarihte yaşamış imanlı
insanların ayak izleriyle doludur. Eğer bu izlerin sahiplerini saptamak mümkün
olsaydı kimleri görürdük? Örneğin İbrahim’i görürdük. O, yaklaşık 4.000 yıl
önce, zengin bir şehir olan Ur’u terk ederek bugünkü Urfa’nın sınırları
içindeki Harran’da (5. sayfadaki resim) yaşadı. Ondan yüzyıllar sonra,
MS birinci yüzyılda İsa’nın ilk takipçileri, Anadolu toprakları üzerinde
cemaatler kurdular. Bu cemaatler arasında; İzmir, Bergama, Tiyatira (Akhisar),
Filadelfya (Alaşehir), Laodikya (Denizli) ve Efesos (çok sayıda turist çeken
tarihi bir yer olan Efes; 2. sayfadaki resim) vardı. O zamanlar, resul
Pavlus Antakya üzerinden Anadolu’ya geçmişti ve Ege Denizi’nin batı kıyısına
kadar seyahat etmişti; amacı bu bölgedeki cemaatleri teşkilatlandırmak ve
ziyaret etmekti.
Günlerimizde
Yehova’nın Şahitleri dünya çapında yüzlerce ülkede ve adada, İsa Mesih’in ilk
takipçilerinin uyguladığı pak ve sade tapınmayı yeniden kurmak için gayret
ediyorlar. Türkiye’de, İsa’nın takipçilerinin çağımızdaki bu faaliyeti, 1891
yılında Charles Taze Russell isimli gayretli bir vaizin İstanbul’a yaptığı
ziyaretle başladı.
Daha sonra, Tanrı’nın
Sözünde bulunan iyi haberi bildirme konusundaki aynı arzuyla başkaları da
Türkiye’ye geldi. Mukaddes Kitabı incelemeye ilgi duyan bir grup oluştu ve 1933
yılında beş kişi Yehova’nın Şahidi olarak vaftiz edildi. İsa Mesih’in ölümünün yıllık anılmasında misafirleriyle birlikte 22
kişi olduklarını görmek onlar için büyük sevinç oldu.
1947 ile 1950 yılları
arasında Türkiye’deki Şahitlerin sayısı 60’a yükseldi. Ama bu artıştan herkes
memnun olmamıştı. Tıpkı İsa’nın birinci yüzyılda yaşayan takipçileri gibi,
Şahitler de yaptıkları iş sonucunda muhalefetle karşılaştı.
Sıkıntı Dolu Yıllar
Türkiye’de Yehova’nın
Şahitleri, 1940’lardan 1980’lerin sonuna kadar dinsel açıdan eza gördüler. Her
yıl Şahitlerden birkaçı gözaltına alınır ya da tutuklanırdı. Bazıları aylarca
hapiste kaldı. Bunların nedeni Türk Ceza Kanununun 163. maddesinin
haksız yere Yehova’nın Şahitlerine uygulanmasıydı. Aslında bu madde devletin
temel düzenini dini esaslara uydurmaya yönelik faaliyetleri engelleme amacıyla
konmuştu.
Bu dönemde, Yehova’nın
Şahitlerinin bir araya gelebilecekleri İbadet Salonları yoktu; bu yüzden dinsel
buluşmalar ya da ibadetler için evlerde toplanılırdı. Komşular evlerde yapılan
bir ibadeti ihbar ettikleri zaman, o ev basılır ve ibadete katılan Şahitler
karakola götürülürlerdi; çoğu zaman da orada sabahlamak zorunda kalırlardı.
Şahitlerden oluşan cemaatler ibadet için ancak düğünler gibi fırsatlarda bir
araya gelebilirdi. İlginçtir ki, bu tür olaylara katıldıklarında bile
özgürlüklerinin tehlikede olduğunun farkındaydılar.
Yaklaşık 40 yılda,
Yehova’nın Şahitleri ve onların tapınma özgürlüğü konusunda 50’den fazla dava
açıldı. Ancak, açılan bu davaların hemen, hemen hepsi Yehova’nın Şahitlerinin beraatıyla
sonuçlandı.
Önemli bir karar 1971
yılında verildi. İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Yehova’nın
Şahitlerine karşı çeşitli suçlamaları kapsamlı şekilde inceledi. Mahkeme,
siyasi güç elde etmeye çalışmadıklarına ve devletin temel düzenini
değiştirmekle hiçbir şekilde ilgilenmediklerine oybirliğiyle karar vererek
Şahitleri beraat ettirdi. (İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi 19/2/1971
tarihli 1970/66 Esas ve 1971/21 sayılı kesinleşmiş beraat kararı.)
Mukaddes Kitap Kursları
Derneği
Yehova’nın Şahitleri
mahkemelerde kendilerini daha etkili bir şekilde savunmak için yasal olarak
tanınmalıydılar. Türkiye’deki Yehova’nın Şahitleri 10 Temmuz 1974 tarihinde
Mukaddes Kitap Kursları Derneği’ni kurdu. Bu Derneğin, ülke çapında toplantılar
olan bölge ibadetleri de dâhil, dinsel toplantılar düzenleme konusunda yasal
yetkisi vardı.
Ancak, büyük
ibadetlere katılmak, not almak ve rapor hazırlamak üzere polisler
görevlendirildi. Bazı polis memurları ibadetlerimizde gördüklerine hayran
oldular. İbadete katılanların birbirine saygılı davranışından ve düzene
uymasından etkilenen bir polis memuru, “Keşke diğer topluluklar da sizin gibi
olsa, o zaman işimiz çok azalırdı” dedi.
Mukaddes Kitap
Kursları Derneği aynı zamanda İbadet Salonlarının (Şahitlerin toplantı
yerlerine bu isim verilir; bu salonlar dünyada genellikle Krallık Salonu adıyla
anılır) açılmasını sağladı. Yehova’nın Şahitleri 1975’e kadar yaptıkları gibi,
artık evlerde toplanmak zorunda değillerdi. Artık tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye’de de ibadetler, İbadet Salonlarında yapılmaya başlandı. İsminden de
anlaşıldığı gibi bu Dernek aynı zamanda Mukaddes Kitap incelemelerinde
kullanılacak yayınlar bastı. Her ne kadar bu yayınlar her seferinde kapsamlı
şekilde incelemeye alındıysa da, hiçbir yayın Basın Savcılığı tarafından
toplatılmadı ve yasaklanmadı.
Yargıtay Kararı
Mukaddes Kitap
Kursları Derneğinin İzmir Şubesi yöneticisi ve üyeleri hakkında açılan dava
dikkate değer bir davaydı. Bu dava Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kuruluna
gitti. Genel Kurul Yehova’nın Şahitlerinin cezalandırılmasının anlamsız
olduğunu belirten kararında şunları belirtti: “Bir gün gelip
sanıkların [Yehova’nın Şahitlerinin] bu inanışları gerçekleşir
de dünyada Tanrısal bir yönetim kurulursa,
sanıkların buna inanmaları nedeniyle cezalandırılmış
olmaları bu sonucu önlemeyecektir. Yok eğer
bu bekleyişler bir hayal ürünü ve hoş
bir inançtan ibaret kalacaksa bu durumda
sanıkların inanışlarının lâik devlet düzenimize
zarar vermesi söz konusu olamaz.” (E.
1979/276 ve K.1980/115 T. 24.3.1980)
Bu yerinde saptama,
Mukaddes Kitabın Resullerin İşleri kitabında yazılanları anımsatıyor. Beşinci
bapta 34’ten 39’a kadar olan ayetlerde “Şeriat müderrisi” Gamaliel’in sözlerini
okuyoruz. Orada, Gamaliel’in Yahudi Yüksek Mahkemesine (Sanhedrin), İsa’nın
takipçilerinin faaliyetinin arkasında Tanrı varsa, hiç kimsenin bunu
durduramayacağını ve bu konuda ısrarla mücadele etmenin Tanrı’ya karşı gelmek
olacağını hatırlattığı kaydedilmiştir.
Temsil Heyeti
Her ne kadar 1980’den
önce de Türkiye’deki Yehova’nın Şahitlerinin faaliyetlerini İsa’nın yeterlik
sahibi takipçilerinden oluşan bir heyet teşkilatlandırıyorduysa da, bu heyetin
resmi bir bürosu yoktu. Yehova’nın Şahitlerinin Cemaatinin Temsil Heyeti 1980
yılında Beyoğlu’nda bir büro açarak faaliyetinin mahiyetini ve Heyette yer alan
kişilerin kimliklerini yetkili makama bildirdi. Bu dinsel heyet, ibadetler
düzenlemek ve önderlik etmek üzere sorumlu kişileri tayin etmek de dahil,
Yehova’nın Şahitlerinin tüm faaliyetlerini organize etme sorumluluğunu
taşıyordu.
Bu tarihten beş ay
sonra, Eylül 1980’de tüm derneklerin faaliyeti Sıkıyönetim kararıyla
durduruldu. Ama bu, Yehova’nın Şahitlerinin ibadetlerini etkilemedi; çünkü bu
ibadetleri artık Mukaddes Kitap Kursları Derneği düzenlemiyordu. Ancak bir yıl
sonra Şişli (İstanbul) İbadet Salonunu basan polis ve sıkıyönetim yetkilileri
ibadetin sorumlularını gözaltına aldı. O zamanlar tüm dernek faaliyetleri
yasaklanmış olduğundan, sorumlular yasaklanan Mukaddes Kitap Kursları
Derneği’nin faaliyetini yürüttükleri iddiasıyla mahkemeye verildiler.
Bazıları, derneklerin
kapatılacağı bilindiği için, bilinçli olarak ibadetlerin Temsil Heyeti
tarafından düzenlenmeye başlandığını iddia etti. Ancak mahkeme, kanıtlara
dayanarak, savcının da talebiyle sanıkların beraatine karar vererek bu konuda
bir hilenin söz konusu olamayacağını, çünkü derneklerin faaliyetinin
durdurulacağının beş ay önceden bilinmesinin imkânsız olduğunu kabul etti.
Bu arada Temsil
Heyetinin üyeleri, farklı suçlamalarla mahkemeye verildiler. Büro açmak ve
faaliyetlerini bildirmek için verdikleri dilekçeden dolayı, Dernekler Kanununa
muhalefet etmekle suçlandılar. Fakat TC Beyoğlu Birinci Asliye Ceza Mahkemesi
suçlu olmadıklarına karar verdi.
Sıkıntının Zirvesi
Sıkıntı döneminin
zirvesi 1984-85 yıllarında geldi. 14 Haziran 1984 tarihinden itibaren güvenlik
güçleri Ankara’daki Şahitlerin hemen hemen hepsini göz altına almaya başladı.
Şahitler, Ankara’da o zamana kadar görmedikleri bir muameleyle karşılaştılar.
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesine sevk edilen Şahitlerin tümü tutuklandı ve
Yargıtay Kararına kadar tam bir yıl tutuklu kaldı.
Bu arada, İzmir’de
Sıkıyönetim tarafından verilen bir izinle yapılmakta olan bölge ibadeti, polis
tarafından durduruldu. Toplantının ilk günü konuşma yapan 8 kişi göz altına
alındı ve daha sonra da tutuklanıp Şirinyer (İzmir) Askeri Cezaevine kondular.
Tutuklanan kişiler arasında Yehova’nın Şahitlerinin Türkiye’deki Temsil
Heyetinin üç üyesi de bulunuyordu.
Ankara’daki davaya
bakan Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin verdiği mahkûmiyet kararı temyiz için
Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kuruluna kadar geldi. Genel Kurul bu sefer daha
açık bir dille, Yehova’nın Şahitlerinin dinsel faaliyetlerinin korunması
gereken bir hak olduğunu vurguladı. Kararda kısmen şunlar belirtildi: “Sanıkların
eylemleri olarak tesbit edilen cemaat oluşturma,
dinsel inanışlarına göre ibadet etmek, toplanma,
inanışlarını öğretme ve yayma faaliyetleri din
ve vicdan hürriyetini koruyan Anayasa’nın 24. Maddesinin
sınırlarını aşmamış ve maddenin son fıkrasında
yazılı hürriyeti kötüye kullanma ve istismar
etme durumu da gerçekleşmemiştir.” (E. 1985/9-596,
K. 1986/293, T. 26.5.1986)
1986 yılında verilen
bu karar dönüm noktası oldu ve artık Yehova’nın Şahitleri hakkındaki
kovuşturmaların arkası kesildi. Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu son kararının
belirttiği gibi, Yehova’nın Şahitlerinin Anayasal hakkı kendilerine teslim
edilmiştir.
İzmir’de tutuklu
bulunanlar 1985’in Mart ayında, Ankara’dakiler de 1985’in Haziran ayında
tahliye edildiler.”Bu günlere alkışlarla geldiğimizin belgesidir.?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder