24 Nisan 2015 Cuma

2020/BUGÜNLERE ALKIŞLARLA GELDİK?!



             TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV,İZMİR,24Nisan2015.                                                                                                                            Herkes,Laikliğe karşı çıkışı din hürriyeti diye alkışlarken,bendeniz yangınlardaydım.Buyurunuz,felakete alkışı?!                                          Bendeniz, Yargıtayın bu kararı elime geçtiğin de bir Eyvah! Çekmiştim..Bunun arkasının geleceğini de beklemiştim.Önce,Türk Ceza Kanununun 163’üncü maddesi yürürlükten kaldırıldı?!Sonra  da,”HIYANET’İ VATANİYE” KANUNUNU yürürlükten kaldırıldı.Yahudi inancına dayalı Hıristiyan Tarikatı serbest bırakıldı.Sonra da,Laiklik Barajı yıkıldığından,tüm çağdışı yoz İslam Teşekkülleri Türkiye Cumhuriyetine saldırıya geçtiler.Bu günlere geldik,İrtica iktidar oldu.İzmir’de çok önceleri,emekli bir banka müdürü ile iki yaşlı Bayan,Yehova Şahitlerinin propagandasını yapıyorlardı.Günümüzde,bu propagandayı,Genç Kızlarımız,bu konudaki renkli yayınları sergileyerek yapmaktadırlar.Bu kimselerin,oynanan oyuna dair hiç bilgileri yok.Kendilerine anlattıklarımı,büyümüş gözleriyle dinlemekte,kitaplarını toplayarak,çekip gitmektedirler.Sayın Lütfü Livaneli’nin/Asıl adı,Ömer Lütfü Livanelioğlu’dur/ Babası Rahmetli Büyük Hukukçu Mustafa Sabri Livanelioğlu,Laiklik ilkemizi savunarak,bugünler için bizleri ikaz etmişti.Buyurunuz,okuyalım.                                                                                                                                                                                                                                                                           “Türkiye’de Yehova’nın Şahitlerinin Tarihi”

             “Anadolu, tarihte yaşamış imanlı insanların ayak izleriyle doludur. Eğer bu izlerin sahiplerini saptamak mümkün olsaydı kimleri görürdük? Örneğin İbrahim’i görürdük. O, yaklaşık 4.000 yıl önce, zengin bir şehir olan Ur’u terk ederek bugünkü Urfa’nın sınırları içindeki Harran’da (5. sayfadaki resim) yaşadı. Ondan yüzyıllar sonra, MS birinci yüzyılda İsa’nın ilk takipçileri, Anadolu toprakları üzerinde cemaatler kurdular. Bu cemaatler arasında; İzmir, Bergama, Tiyatira (Akhisar), Filadelfya (Alaşehir), Laodikya (Denizli) ve Efesos (çok sayıda turist çeken tarihi bir yer olan Efes; 2. sayfadaki resim) vardı. O zamanlar, resul Pavlus Antakya üzerinden Anadolu’ya geçmişti ve Ege Denizi’nin batı kıyısına kadar seyahat etmişti; amacı bu bölgedeki cemaatleri teşkilatlandırmak ve ziyaret etmekti.

Günlerimizde Yehova’nın Şahitleri dünya çapında yüzlerce ülkede ve adada, İsa Mesih’in ilk takipçilerinin uyguladığı pak ve sade tapınmayı yeniden kurmak için gayret ediyorlar. Türkiye’de, İsa’nın takipçilerinin çağımızdaki bu faaliyeti, 1891 yılında Charles Taze Russell isimli gayretli bir vaizin İstanbul’a yaptığı ziyaretle başladı.

Daha sonra, Tanrı’nın Sözünde bulunan iyi haberi bildirme konusundaki aynı arzuyla başkaları da Türkiye’ye geldi. Mukaddes Kitabı incelemeye ilgi duyan bir grup oluştu ve 1933 yılında beş kişi Yehova’nın Şahidi olarak vaftiz edildi. İsa Mesih’in ölümünün  yıllık anılmasında misafirleriyle birlikte 22 kişi olduklarını görmek onlar için büyük sevinç oldu.

1947 ile 1950 yılları arasında Türkiye’deki Şahitlerin sayısı 60’a yükseldi. Ama bu artıştan herkes memnun olmamıştı. Tıpkı İsa’nın birinci yüzyılda yaşayan takipçileri gibi, Şahitler de yaptıkları iş sonucunda muhalefetle karşılaştı.

Sıkıntı Dolu Yıllar

Türkiye’de Yehova’nın Şahitleri, 1940’lardan 1980’lerin sonuna kadar dinsel açıdan eza gördüler. Her yıl Şahitlerden birkaçı gözaltına alınır ya da tutuklanırdı. Bazıları aylarca hapiste kaldı. Bunların nedeni Türk Ceza Kanununun 163.  maddesinin haksız yere Yehova’nın Şahitlerine uygulanmasıydı. Aslında bu madde devletin temel düzenini dini esaslara uydurmaya yönelik faaliyetleri engelleme amacıyla konmuştu.

Bu dönemde, Yehova’nın Şahitlerinin bir araya gelebilecekleri İbadet Salonları yoktu; bu yüzden dinsel buluşmalar ya da ibadetler için evlerde toplanılırdı. Komşular evlerde yapılan bir ibadeti ihbar ettikleri zaman, o ev basılır ve ibadete katılan Şahitler karakola götürülürlerdi; çoğu zaman da orada sabahlamak zorunda kalırlardı. Şahitlerden oluşan cemaatler ibadet için ancak düğünler gibi fırsatlarda bir araya gelebilirdi. İlginçtir ki, bu tür olaylara katıldıklarında bile özgürlüklerinin tehlikede olduğunun farkındaydılar.

Yaklaşık 40 yılda, Yehova’nın Şahitleri ve onların tapınma özgürlüğü konusunda 50’den fazla dava açıldı. Ancak, açılan bu davaların hemen, hemen hepsi Yehova’nın Şahitlerinin beraatıyla sonuçlandı.

Önemli bir karar 1971 yılında verildi. İstanbul 5.  Ağır Ceza Mahkemesi, Yehova’nın Şahitlerine karşı çeşitli suçlamaları kapsamlı şekilde inceledi. Mahkeme, siyasi güç elde etmeye çalışmadıklarına ve devletin temel düzenini değiştirmekle hiçbir şekilde ilgilenmediklerine oybirliğiyle karar vererek Şahitleri beraat ettirdi. (İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi 19/2/1971 tarihli 1970/66 Esas ve 1971/21 sayılı kesinleşmiş beraat kararı.)

Mukaddes Kitap Kursları Derneği

Yehova’nın Şahitleri mahkemelerde kendilerini daha etkili bir şekilde savunmak için yasal olarak tanınmalıydılar. Türkiye’deki Yehova’nın Şahitleri 10 Temmuz 1974 tarihinde Mukaddes Kitap Kursları Derneği’ni kurdu. Bu Derneğin, ülke çapında toplantılar olan bölge ibadetleri de dâhil, dinsel toplantılar düzenleme konusunda yasal yetkisi vardı.

Ancak, büyük ibadetlere katılmak, not almak ve rapor hazırlamak üzere polisler görevlendirildi. Bazı polis memurları ibadetlerimizde gördüklerine hayran oldular. İbadete katılanların birbirine saygılı davranışından ve düzene uymasından etkilenen bir polis memuru, “Keşke diğer topluluklar da sizin gibi olsa, o zaman işimiz çok azalırdı” dedi.

Mukaddes Kitap Kursları Derneği aynı zamanda İbadet Salonlarının (Şahitlerin toplantı yerlerine bu isim verilir; bu salonlar dünyada genellikle Krallık Salonu adıyla anılır) açılmasını sağladı. Yehova’nın Şahitleri 1975’e kadar yaptıkları gibi, artık evlerde toplanmak zorunda değillerdi. Artık tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ibadetler, İbadet Salonlarında yapılmaya başlandı. İsminden de anlaşıldığı gibi bu Dernek aynı zamanda Mukaddes Kitap incelemelerinde kullanılacak yayınlar bastı. Her ne kadar bu yayınlar her seferinde kapsamlı şekilde incelemeye alındıysa da, hiçbir yayın Basın Savcılığı tarafından toplatılmadı ve yasaklanmadı.

Yargıtay Kararı

Mukaddes Kitap Kursları Derneğinin İzmir Şubesi yöneticisi ve üyeleri hakkında açılan dava dikkate değer bir davaydı. Bu dava Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kuruluna gitti. Genel Kurul Yehova’nın Şahitlerinin cezalandırılmasının anlamsız olduğunu belirten kararında şunları belirtti: “Bir gün gelip sanıkların [Yehova’nın Şahitlerinin] bu inanışları gerçekleşir de dünyada Tanrısal bir yönetim kurulursa, sanıkların buna inanmaları nedeniyle cezalandırılmış olmaları bu sonucu önlemeyecektir. Yok eğer bu bekleyişler bir hayal ürünü ve hoş bir inançtan ibaret kalacaksa bu durumda sanıkların inanışlarının lâik devlet düzenimize zarar vermesi söz konusu olamaz.” (E. 1979/276 ve K.1980/115 T. 24.3.1980)

Bu yerinde saptama, Mukaddes Kitabın Resullerin İşleri kitabında yazılanları anımsatıyor. Beşinci bapta 34’ten 39’a kadar olan ayetlerde “Şeriat müderrisi” Gamaliel’in sözlerini okuyoruz. Orada, Gamaliel’in Yahudi Yüksek Mahkemesine (Sanhedrin), İsa’nın takipçilerinin faaliyetinin arkasında Tanrı varsa, hiç kimsenin bunu durduramayacağını ve bu konuda ısrarla mücadele etmenin Tanrı’ya karşı gelmek olacağını hatırlattığı kaydedilmiştir.

Temsil Heyeti

Her ne kadar 1980’den önce de Türkiye’deki Yehova’nın Şahitlerinin faaliyetlerini İsa’nın yeterlik sahibi takipçilerinden oluşan bir heyet teşkilatlandırıyorduysa da, bu heyetin resmi bir bürosu yoktu. Yehova’nın Şahitlerinin Cemaatinin Temsil Heyeti 1980 yılında Beyoğlu’nda bir büro açarak faaliyetinin mahiyetini ve Heyette yer alan kişilerin kimliklerini yetkili makama bildirdi. Bu dinsel heyet, ibadetler düzenlemek ve önderlik etmek üzere sorumlu kişileri tayin etmek de dahil, Yehova’nın Şahitlerinin tüm faaliyetlerini organize etme sorumluluğunu taşıyordu.

Bu tarihten beş ay sonra, Eylül 1980’de tüm derneklerin faaliyeti Sıkıyönetim kararıyla durduruldu. Ama bu, Yehova’nın Şahitlerinin ibadetlerini etkilemedi; çünkü bu ibadetleri artık Mukaddes Kitap Kursları Derneği düzenlemiyordu. Ancak bir yıl sonra Şişli (İstanbul) İbadet Salonunu basan polis ve sıkıyönetim yetkilileri ibadetin sorumlularını gözaltına aldı. O zamanlar tüm dernek faaliyetleri yasaklanmış olduğundan, sorumlular yasaklanan Mukaddes Kitap Kursları Derneği’nin faaliyetini yürüttükleri iddiasıyla mahkemeye verildiler.

Bazıları, derneklerin kapatılacağı bilindiği için, bilinçli olarak ibadetlerin Temsil Heyeti tarafından düzenlenmeye başlandığını iddia etti. Ancak mahkeme, kanıtlara dayanarak, savcının da talebiyle sanıkların beraatine karar vererek bu konuda bir hilenin söz konusu olamayacağını, çünkü derneklerin faaliyetinin durdurulacağının beş ay önceden bilinmesinin imkânsız olduğunu kabul etti.

Bu arada Temsil Heyetinin üyeleri, farklı suçlamalarla mahkemeye verildiler. Büro açmak ve faaliyetlerini bildirmek için verdikleri dilekçeden dolayı, Dernekler Kanununa muhalefet etmekle suçlandılar. Fakat TC Beyoğlu Birinci Asliye Ceza Mahkemesi suçlu olmadıklarına karar verdi.

Sıkıntının Zirvesi

Sıkıntı döneminin zirvesi 1984-85 yıllarında geldi. 14 Haziran 1984 tarihinden itibaren güvenlik güçleri Ankara’daki Şahitlerin hemen hemen hepsini göz altına almaya başladı. Şahitler, Ankara’da o zamana kadar görmedikleri bir muameleyle karşılaştılar. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesine sevk edilen Şahitlerin tümü tutuklandı ve Yargıtay Kararına kadar tam bir yıl tutuklu kaldı.

Bu arada, İzmir’de Sıkıyönetim tarafından verilen bir izinle yapılmakta olan bölge ibadeti, polis tarafından durduruldu. Toplantının ilk günü konuşma yapan 8 kişi göz altına alındı ve daha sonra da tutuklanıp Şirinyer (İzmir) Askeri Cezaevine kondular. Tutuklanan kişiler arasında Yehova’nın Şahitlerinin Türkiye’deki Temsil Heyetinin üç üyesi de bulunuyordu.

Ankara’daki davaya bakan Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin verdiği mahkûmiyet kararı temyiz için Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kuruluna kadar geldi. Genel Kurul bu sefer daha açık bir dille, Yehova’nın Şahitlerinin dinsel faaliyetlerinin korunması gereken bir hak olduğunu vurguladı. Kararda kısmen şunlar belirtildi: “Sanıkların eylemleri olarak tesbit edilen cemaat oluşturma, dinsel inanışlarına göre ibadet etmek, toplanma, inanışlarını öğretme ve yayma faaliyetleri din ve vicdan hürriyetini koruyan Anayasa’nın 24.  Maddesinin sınırlarını aşmamış ve maddenin son fıkrasında yazılı hürriyeti kötüye kullanma ve istismar etme durumu da gerçekleşmemiştir.” (E. 1985/9-596, K. 1986/293, T. 26.5.1986)

1986 yılında verilen bu karar dönüm noktası oldu ve artık Yehova’nın Şahitleri hakkındaki kovuşturmaların arkası kesildi. Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu son kararının belirttiği gibi, Yehova’nın Şahitlerinin Anayasal hakkı kendilerine teslim edilmiştir.

İzmir’de tutuklu bulunanlar 1985’in Mart ayında, Ankara’dakiler de 1985’in Haziran ayında tahliye edildiler.”Bu günlere alkışlarla geldiğimizin belgesidir.?!

 

 

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi