10 Aralık 2013 Salı

1192/İÇ DÜŞMANLARIMIZ!


            TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV.İZMİR,10 Aralık 2013


                                      “ İÇ DÜŞMANLAR”

         “İçimizde çok iç düşman var.İç düşmanlar dış düşmanlardan çok daha tehlikelidir!...”Sayın Bay Recep Tayyip Erdoğan Beyimizin aynaya bakarak halkımıza hitabıdır!

Romalı Ünlü Hukukçu ve devlet adamı Marcus Tullius Cicero’nın –MÖ:106/MÖ:43/İç Düşmanlar tanımını okuyalım:

“Bir ulus kendi içindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla baş edebilir. Fakat içerdeki satılmış ve hainlerle yaşayabilmesi olanaksızdır. Sınırları zorlayan düşman silah ve bayraklarını açıkta taşıdığı için daha az tehlikelidir. Fakat bir hain, hain gibi görünmez, kurbanları ile aynı aksanla konuşur, onların çehresine bürünür ve onların tartışmalarını kullanarak ulusun politik yapısına nüfuz eder, bütün kapılardan serbestçe geçer,sesi en üst düzey hükümet koridorlarından duyulur,ulusun ruhunu çürütür,politik yapıya her türlü hastalık bulaştırarak ulusun yaşam gücünü elinden alır.Bir katil daha az korkutucudur!”Bu çeviri alıntıdır!”

“Amerika Birleşik Devletleri çok büyük ve çok ta güçlüdür. Çünkü biz, vatan hainlerini hemen öldürürüz. Başka ülkelerin başına da o ülkelerin vatan hainlerini getiririz.”Amerika Birleşik Devletlerinin ünlü Dış İşleri Bakanlarından Alman Yahudi’si Henry Ksınger!

Ünlü ve Rahmetli Marcus Tullius Çiçero’nun Hain tanımı, ulusal onur ve ulusal çıkar açısından yapılmış bir tanımdır. Başka ulusların çıkar/arı için ulusuna ve ülkesine zarar verenleri anlatmaktadır. Sayın Her Şeyimiz Bay Recep Beyimizin hain tanımı ise;ulusunu,ülkesini ve ilkesini savunanlara yöneliktir.Lozan Antlaşmasını yapan,Vatan hainlerini yok eden,Çağdaş devrimleri yapan,Arap Meddahlığına son veren,kadınlarımızı başımızın tacı yapan,cenneti genelevi durumundan kurtaran,Türk tarihinin görkemini ortaya koyan,Türkçemizi layık olduğu yere çıkaran,Kadınlarımızı cariyelikten,erkeklerimizi de kul ve kölelikten kurtaran,Tam Bağımsız ve onurlu bir devlet kuranlar içindir.Belçika’dan Yılbaşı tebriki atan Daniel Doumolin de bir haindir!:

“TURQUİE, TU DOİS ATATÜRK a DİEU ET LE RESTE a ATAÜRK!”(Türkiye; ATATÜRK’Ü Tanrıya borçlusun, geri kalan her şeyi ATATÜK’E!”Bu adam da Sayın Recep Beyimize göre haindir: Mademki Mustafa Kemal Atatürk’ü Allah gönderdi O’NUN yaptığı her eylem de Tanrısaldır. Böyle olunca da Sayın Recep Beyimizin her eylemi ve her sözü de Amerikansal ve Tarikatsaldır! Biz Kemalistlere göre de Hain; Anayasamızın 81’inci maddesine göre, kendilerini en yüksek mevkilere getiren, bu anayasamızı koruyup, kollayacaklarına dair yemin edip te yetkileri olmadığı halde anayasamızı değiştirmeye kalkan, kahramanlarımızı hain,hainlerimizi de kahraman yapan,çakma bir hukuki sistem yaratarak insan haklarını hiçe sayanlar,Türk’ü,Türklüğü ve Türk tarihini inkâr edenlerdir. Buyurunuz da okuyunuz ve isterseniz uyumayı sürdürünüz:

               “ BAY RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN YEMİNİ:”
  Türklüğü ve Türkü inkâr ederek Ulusalcılığa ayakları altına aldığını söyleyen Bay Recep Beyimiz, Kürt’ü ulus yaparak ülkemizin ve ulusumuzun üniter yapısını dağıtma savaşında. Şu iki belgeyi okuyalım da aklımızı dizi filimler den VE MEYDANLARDA, TARAF TELEVİZYONLARDA SÖYLENEN  YALANLARDAN  ayırıp, birazcık geleceğimizin felaketlerle dolu olduğunu düşünelim!    “Ben, Muhammet ümmetindenim. Türkiye, dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı, Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.”
    DÜNYA üzerinde bulunan her devletin Milli Menfaatlerini gerçekleştirmek için Milli Hedefleri VE Milli Stratejileri vardır. Bu hedefler, Milli Güvenlik siyaset Belgelerinde açıklanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Ümmetçiliğe ve dış devletlerin önerilerine kilitlenmiş durumdadır. Bizi ilgilendiren ve bugünkü durumumuzu ve yarınımızı etkileyecek olan Tek şey, Amerika Birleşik Devletlerinin Milli Siyaset Belgesindeki 21’inci Yüzyıl Hedefleridir. Amerika Birleşik Devletlerinin Milli Güvenlik Belgesinde iki önemli konu vardır, bizleri bugünkü karmaşaya ve dağınıklığa iten. Burasını iyi okuyup, aklımızı da başımıza almazsak yarın için de çok geç kalmış olacağımızı şimdiden söyleyebilirim:
1*“21’inci yüz yılda; hiçbir ülke ya da ülkeler topluluğuna STRATEJİK GÜÇ OLMA İZNİ VERİLMEYECEKTİR!”
2*”Bu hedefin sağlanması için önleyici güç kullanımı da dâhil her yola başvurulacaktır.”
Amerika Birleşik Devletleri’nin, Türkiye toprakları üzerinde ÜÇ temel, ÜÇ’Ü DE mümkünse ulaşılabilir nitelikte hedefleri vardır:
“1-Büyük İsrail’in oluşturulması,
“2-Büyük Ermenistan’ın oluşturulması,
“3-Büyük Kürdistan’ın oluşturulması.
Daha uzun vadede:
A-İstanbul merkezli Büyük Ortodoks devletinin kurulması,
B-Pontus Rum ve Yunan devletinin kurulması,
C-Konya merkezli HİLAFET devletinin kurulması!

Çok önemli bir haber: “Ankara-Cumhuriyet Bürosu.”
“Vali ve kaymakamlar Amerika Birleşik Devletlerine eyalet uygulaması stajına gittiler.”
“İş İşleri Bakanlığı Strateji geliştirme Başkanlığı bünyesinde, Amerikan yönetim sistemini görmek ve uygulamaları incelemek amacıyla 35 Kaymakam ve Vali Muavini, 1,5 aylık kurs için Amerika Birleşik Devletlerine gittiler.”
Gezi heyetinin başkanı Kadir Çakır:”Öğrendiklerimizi en iyi şekilde uygulayacağız!” Dedi.
Başkomutan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in,06 Mart 1922 tarihinde Türkiye büyük Millet Meclisi Kürsüsünden tüm dünyaya seslenmişti:
“Efendiler,”
“Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlandırılmıştır. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.”Gazi Mustafa Kemal.


                   TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANI

                  MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL’İN

         01KASIM 1922 TARİHLİ TBMMECLİSİNDEKİ KONUŞMASI

                   Sayın Ahmet Avcı iletti.

         Bir insanlık dünyasında en az Yüzeli Milyonu aşkın nüfustan oluşan büyük Türk ulusu vardır. Ve bu ulusun kapsadığı toprakların alanı oranında da tarih alanında da bir derinliği vardır.

         Efendiler!

         Bu derinliği isterseniz ölçüte vuralım. Tarih öncesi çağlara ait ölçütüdür.Bu ölçüte göre Türk Milletinin en yüksek adları,Türk adındaki insan,insanların ikinci babası Nuh Peygamberin oğlu  YASEF’İN oğlu olan kişidir.Tarih döneminin belge toplama konusu,pek umursamadığı ilk evrelerine biz de anlayış gösterelim.Fakat en belirgin nesnelere ve en kesin tarihi kanıtlara dayanarak diyebiliriz ki,Türkler  Asya’nın göbeğinde çok büyük devletler kurmuş ve insanlığın her türlü yeteneklerine ortam yaratmış bir varlıktır!”Nutuk 264 sayılı ek belgeden.

M.T. Cıcero’nun Devlet Anlayışı ve Yönetim biçimi:

Devleti her şeyden üstün tutan Cicero, “Kişinin kendini kamu hizmetine adaması” şeklindeki eski Roma geleneğini canlandırmak amacıyla politikanın devlet adamlığının en üstün uğraş olduğunu savunur. Yurttaş kişisel çıkar ile kamusal çıkarın bir olduğu bilincine varmalı ve gerektiğinde kendini devlet için feda edebilmelidir

Devletin amacının toplumsal düzeni koruyup yurttaşların mutlu ve iyi bir yaşam sürmesini sağlamak olduğunu belirten Cicero, yine Platon-Aristoteles çizgisini izleyerek siyasal rejimleri yönetimde bulunanlara göre sınıflandırmaya gider: 

Yönetimin tek kişinin elinde olması Krallık (Monarşi); seçkin bir azınlığın yönetmesi Aristokrasi; kamusal işlerin halkın elinde bulunması ise halk yönetimi ya da Demokrasi adını alır. Bu yönetim biçimleri arasında Cicero’nun en az beğendiği demokrasi’dir. Çünkü ona göre yönetimi elinde bulunduran halk, özgürlüğü gerçekleştirmesine rağmen, bilgisizliğinden dolayı bunun sınırlarını bilemeyip adaletli ve disiplinli davranamaz. Dahası bu rejimde, eşitlik adına yukarı olana da aşağı olana da aynı önemin verilmesiyle eşitsizlik yaratılır. Eşitsizliğin, özgürlüğün aşırı boyutlar kazanması ile Demokrasi yozlaşır ve yığınların tiranlığına dönüşür. EK: Aynı görüşü MÖ.522 yılında Büyük Darius te dile getirmişti: “Timokrasi ayakların baş olması sonucunu doğurur!”Demişti. Aristokrasi’de bilge bir azınlığın ”Doğru-Orta” ilkesi doğrultusunda ılımlı bir yol izleyerek kamusal işleri yürütmesi bu rejimin olumlu yönünü oluşturur. Üçünün arasında en iyisi olan Monarşi’de ise Kral bir Baba gibi uyruklarını koruyup kollamaktadır. Ancak Demokrasi gibi diğer iki yönetim biçimi de olumsuz özellikler içermektedir. Nasıl ki Demokrasi yığınların tiranlığına dönüşüyorsa, Aristokrasi de Atina’nın yaşamış olduğu Otuzlar Tiranlığı gibi bir Oligarşi’ye, Krallık ise tek kişinin kan dökücü Tiranlığına dönüşebilir. Bu noktada Cicero, Platon gibi siyasetin mutlak özerkliği anlayışını benimseyerek “ Her devletin durumu onu yöneten kişi ya da kişilerin eğilimine ya da istencine bağlıdır.” diyerek, Siyasal değişim-dönüşümlerde belirleyici olanın yönetim kademesi olduğunu ileri sürmektedir…”

 

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi