TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV.
Çeşmealtı;25 Mayıs 2010./İNSANLAR YAŞADIKÇA!
ATEŞ İLE SU!”
Konak Subay Orduevinin bitişiğindeki
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ’NİN önünde; resim ve heykel sergi salonu vardır.
ATATÜRK’TEN KORKANLAR PARTİSİ iktidara gelmeden önce; burada görkemli bir
yaratılış heykeli vardı. Yüksek bir kaide üstünde, bir tek sap ile kaideye
tutturulmuş iki yaprak. Üşenmeden, bu heykelin önünde durur, gelen ve geçene
bunun anlamını sorardım. Tanrıma şükürler olsun bunu bilene rastlayamadım.
KADIN ve ERKEK BİR kökten türemiştir, hayata bir tek kökle bağlıdırlar! Adı AK,
Ampulü de Çağdaşlığa patlak bir siyasi parti iktidara gelir, gelmez bu heykel
yerinden söküldü, kaidesi de bomboş kaldı. Bunu yerine büyük bir mermer
parçasının içine bir sabun kalıbı sembolü konuldu. Müzeden içeri daldım; bir
Erkekle iki Hanımın oturduğu odaya selamsız girdim:
“Buranın en büyüğü kim?” Diye sordum.
Gururla, “BEN!” diyen Adama, bu heykelin İzmir il Müftülüğünün ya da AKP il
başkanlığının önüne dikilmesini anlattım.
“Zıtların toplamı bir tam eder!”(-1)
(-1)=+1 eder. KADIN VE ERKEK= BİRTAM EDER. Yarısı hırsız, vurguncu ve
dolandırıcı, yarısı namuslu ve onurlu milletvekillerinin toplamı da=Bir Meclis
eder. Bu konuda, yazdığım ve yayımlatmak olanağı bulamadığım bir kitabım
var:”Rüşvetin Anatomisi!”Sırf hırsızlardan ve sırf namuslulardan oluşan bir
toplumun sonu olamaz. Uzatmayalım. Bendeniz
doğadan örnek alırım.
Kozmik bir güç, insanoğluna örnek alarak yücelmesi için, örneklerle dolu bir dünya ve bir evren yaratmıştır.
Göz vermiş görmemiz için, kulak vermiş duymamız için, dil vermemiş tatmamız için,
burun vermiş koklamamız için. HEPSİNİ BİRLEŞTİREREK BİR HÜKME VARMAMIZ İÇİN DE
BEYİN VE AKIL VERMİŞTİR! Ne yapar insanoğlu? Duyar hemen hükmeder, görür hemen
hükmeder. Beyin sapasağlam durur!
KADIN ve ERKEĞİ ele aldım. Ateş ile
suyu da ele aldım. SU=Oksijen +Hidrojen! ATEŞ=Oksijen+hidrojen. Birbirine zıt
gibi. İkisinin geçtiği yerlerde meydana gelen sonuç hep aynı. Ateş yakar geçer.
Sonuç, yanan yerlerde yepyeni bir doğa oluşur. Su da aynı sonucu sağlamaktadır!
KADIN ve ERKEK, zıt bir kavram gibi.
Birleşince yepyeni bir yaşam meydana çıkmaktadır. Erkeğin adları: OD= ATEŞ.
Kadının adları MA= O da = SU: Destanım da bunların manzum öyküsü:”ATEŞ İLE SU!”
BİR
EDERİZ!
Bir, bir daha iki;
İki kere iki, dört
edermiş;
Toplasalar,
Çarpsalar,
Bölseler
de;
SEN ve
BEN,
Yine de bir ederiz.
ÖKÜZLER; KADINI eksik rakam olarak
kabul eden ÖKÜZLER, bunu yüce Tanrı’mıza yüklemektedirler ve Kadın-Erkek
toplamından da tam bir sayı beklemekteler!
Şimdi de; izninizle DESTANIMIZIN giriş bölümüne bir göz atalım.
PS: Tamamı (5345)dizden oluşmaktadır ve hece veznindedir!
“Ey! Dost,
Ey! Can,
Ey! Can dost,
Ey! Canım, Canım;
Ey! Canımın canı
Dost!
ATEŞ yaklaştıkça; SEVGİL, uzaklaştıkça
yakar! SEN; uzaklaştıkça ATEŞ’İ; YAKINLAŞTIKÇA DA beni YAKMADASIN. Sönmem de
mümkün değil; kül olmam da mümkün değil. Sönmen de mümkün değil; kül olman da
mümkün değil.”MUTLU
OZAN!
Sizi yorduysam, beni bağışlamanızı dilerim.
PS: İki göz, iki kulak, iki burun deliği, iki dudak ve bir dil! İkişer olan
organlar da dil gibi teke endekslenmeli! DİL VE BEYİN TEK!
BU ŞİİR DE Büyük Şiir Ustamız Rahmetli CAN YÜCEL’İNDİR!
Ateş ile suyun hikâyesini bilir misiniz?
CAN YÜCEL
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında
sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hirçin, hırçın kayalara vurusuna, yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya:
Gel sevdalım ol, Hayatıma anlam veren mucizem ol...
Su dayanamamış
ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş;
Yüreğim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine
sıkıca,
kopmamacasına...
Zamanla su, buhar olmaya,
ateş, kül olmaya başlamış.
Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de
yüreğindeki kederi de
alıp gitmiş uzak diyarlara su...
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...
Aramış suyu diyarlar boyu,
günler boyu, geceler boyu
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu
Bakmış o duru gözlerine suyun,
biraz kırgın, biraz hırçın.
Ve o an anlamış;
askın bazen gitmek
olduğunu.
Ama gitmenin
yitirmek olmadığını....
Ateş durmuş, susmuş,
sönmüş askıyla.
İste o zamandan beridir ki
CAN YÜCEL
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında
sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hirçin, hırçın kayalara vurusuna, yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya:
Gel sevdalım ol, Hayatıma anlam veren mucizem ol...
Su dayanamamış
ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş;
Yüreğim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine
sıkıca,
kopmamacasına...
Zamanla su, buhar olmaya,
ateş, kül olmaya başlamış.
Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de
yüreğindeki kederi de
alıp gitmiş uzak diyarlara su...
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...
Aramış suyu diyarlar boyu,
günler boyu, geceler boyu
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu
Bakmış o duru gözlerine suyun,
biraz kırgın, biraz hırçın.
Ve o an anlamış;
askın bazen gitmek
olduğunu.
Ama gitmenin
yitirmek olmadığını....
Ateş durmuş, susmuş,
sönmüş askıyla.
İste o zamandan beridir ki
Ateş Sudan, su ateşten kaçar olmuş
Ateşin yüreğini sadece su,
Suyun yüreğini ateş alır olmuş!
Sadece ateş alır olmuş...
Sadece ateş alır olmuş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder