TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV: 01 Ağustos 2013
“Bir
ülkeye gerçek bir vatanperver kazandırmak, o ülkenin hududunu genişletmekten
daha hayırlıdır!”Büyük Fredrik(1712–1786).
“Silivri Naibi/Hakimi/ şeriat haini, ilamını gördüm, kahkaha ile güldüm,
meali hezeyan, hükmü hilafı Kuran,mührü müeyyidemi basarım,seni mahkeme
kapısına asarım!”Rumeli Valisi Deli Hakkı Paşa.18’inci asrın sonları,İç İşleri
Bakanlığı,Meşhur Valiler,s.1.Silivri’nin havasından mı,suyundan mı,toprağından
mı bu hukuksuzluk!Ostüzü.
DELİLİK ÜZERİNE!
“Gerçek
Bilgelik deliliktir. Kendisini Bilge kabul etmek ise gerçek deliliktir.”Hollandalı
Papaz Desiderius Erasmus(1469/1536).Akdenizde
bir gemide, 1509’da dokuz günde yazdığı “Deliliğe Övgü!” Adlı şaheseri.
Deli:
s.Aklını yitirmiş olan,aklî dengesi bozulmuş olan,Mecnun.Mecazi,Keçileri
kaçırmış olan.Davranışları aşırı ve taşkın olan
kimse,Çılgın.Ortak aklın çok üstünde düşünen ve düşündüğünü başarı ile uygulayan,Öke.
“Mustafa Kemal Atatürk, bizim en büyük
Delimiz!”Şair Behçet Kemal Çağlar.
Osmanlı Ordusunun Akıncıların en cesur
ve gözü pek olan sınıfının adı.
“Deliden al haberi!’”Atasözü.
“Seni deli gibi seviyorum!”Yalan! Bendeniz,
sevdiğimi akıllı gibi severim de!
En büyük vatan hainlerimizden birisi
olan Alemdar gazetesinin sahibi ve sermuharriri Refi Cevat Ulunay, Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal ile bir söyleşide bulunur.Mustafa
Kemal,Milli Güçlerden ve Anadolu’ya geçerek Mücadeleden söz eder! “Beyefendi,hangi
güç,”Delilik der. Ve İngiliz Devlet Büyükleri de”Şu çılgın Türkler!”
Diyerek dövünürler.
Mustafa
Kemal Anadolu’ya geçer, Ulusal ayaklanmayı başlatır! Tüm dünya delilik
der.Mustafa Kemal Devrimlerini başlatır!Tüm dünya delilik der.İnönü Muharebesinde;Üç bölük komutanı şehit olan,mevcudu da
seksen kişiye düşen,bölüklerin başında birer kıta çavuşu bulunan bir TBMMECLİSİ
TABURU,bir dere yatağına sürülmüşken,Fırka komutanı Çolak Kamalattın Sami Paşa atlı,Alay
komutanı Salih Bey yaya ,tepeye karşı süngüsüz süngü hücumuna kalkarlar,bir er
on Yunan süngüsünün üstüne “Ya ALLAH! “Diyerek atlar.8500 kişilik Yuna
fırkası BOZULUR KAÇAR.Kemalettin Sami
Paşa iki kurşun yarası daha alır,yara sayısı 31’e varır.Bunu duyanlar:Delilik
bu derler.Kemalettin Sami Paşa,Berlin Büyük Elçisi olarak öldüğünde,Adolf Hitler,Devlet
töreni ile cenazesini uğurlar!
İngiliz
veliahdı Hindistan’da taşlanır. İngiliz Kıralı veliahtına tel çeker:”Seni orada
taşlatan, beni de burada huzursuz eden,Ankara’da oturandır!”Der.
Mustafa
Kemal,”Kadın-Erkek eşittir. Kadın önde ileri!”Der tüm yobazlar dinimize aykırı
bir delilik derler!
Başkomutan
Mustafa Kemal’in askerleri yalınayak ve süngüsüz süngü hücumuna kalkarlar,
İstanbul’un hain hükümeti delilik der!
“Mussolini
denilen o Palyaçoyu, İtalyan halkı bacaklarından asacaktır!”Mustafa Kemal
Atatürk!Deli;Gaipten mi haber alıyor!
“İstikbal
göklerdedir!”Mustafa Kemal.Deli ne olacak,arzı inkar ediyor!
“İkinci
Dünya Savaşı,1939/1945 yılları arasında olacaktır. Fırsatçı Ruslar da Avrupanın
yarısını işgal edeceklerdir. Mustafa Kemal Atatürk. Deli ne olacak şimdi de
gaipten haber veriyor!
“Bu
günkü Sovyetler Birliği, kanla kabul edilmiş tarihi bir gerçektir. Yarın Atmış
parçaya bölünecektir!”Gelecekten haber vermek, deliliktir!”Kahramanı olduğu
kadar Gafili de, Haini de çok Milletiz!”Başkomutan Mustafa Kemal. Kahramanlar
nadiren gelir; hainler de geometrik dizi halinde DİNE DAYANARAK ürerler.
Nedir
bu delilik? Ortak zekanın üstünde,insanların kavrayamayacağı bir biçimdeki
söylemler ve yapılan eylemlerdir diyebiliriz!
DELİ
VALİLER VE DELİ SALİH DEDE.
Meşhur
Valiler, s.24.
“Abdülhamit
II zamanında idi Mevlevi Şeyhi Bilgin ve örnek insan Osman Çelebi Efendinin
Mithat Paşanın Tarif’te boğdurulmasını
açıkça kınaması üzerine, Abdülhamit Tekkelere karşı kuşkulanmış ve baskıya
geçmişti.Bu arada Neyzen Salih Dede
de:”Bu cinayet Allah indinde merduttur.Günahkârı rahat yüzü görmez.”dediği için
tutuklanmış ise de,Osman Çelebi Efendinin cesaretli müdahalesiyle
kurtarılmış,ancak İstanbul’da bırakılmayarak,Yozgat Mevlevihanesine
gönderilmişti.
Salih
Dedeye bu davranış ve sözünden ötürü:
“Sen
deli misin? Diyenler olmuştu.
Yozgat’a
gelen Salih Dede, Tekkenin bütün dervişlerini toplayarak:”Bana bundan sonra
DELİ SALİH DEDE DEYİNİZ!”Duyurusunda bulundu. Sürülme nedenini bilenler,peki
dediler,ondan sonra da adı ”DELİ SALİH DEDE” olarak kaldı ve anıldı.Bir gün
bunun sebebini soran yakın bir dostuna
Neyzen Salih şu cevabı verdi:
“Bu
memleketteki vicdan ve ahlakın gösterdiği yol cezaya müstahak olur. Orada DELİ
diye adını çıkartır ve dalkavuklarla riyakârların içlerinde saklı tuttukları
gerçekleri delilik maskesi altında benim gibi
bağıra,bağıra söylersin.Cesaretin varsa sen de benim gibi DELİ ol!”
“Meşhur
Valiler dizisine, Deli olmasını bilen Hakkı Mehmet Paşa ile başladık.”
HALİL
RİFAT PAŞA
İzmir
Valiliğinde ve Sadrazamlıkta bulunmuş, İzmir’de bir semte de adı verilmiş,
bilgin,namuslu bir Osmanlı devlet adamıdır.(1825/1907).”Gidemediğiniz yer sizin
değildir!”sözü de Rahmetli bu büyük insana aittir. Meşhur valiler kitabının
106’ıncı sahifesinde ona ait bir anlatım vardır:
“Paşa
Sadrazam iken, Devlet kadrosunda ıslahat yapmak için bir komisyon kurulmasını
istemiş.Ve bunun başına da Ahmet Kemal Paşanın oğlu Sait Bey’i getirmiş.Sait
Bey,devrine göre ileri derecede
Öz Türkçeci, Fransızca ve Almancayı; kuvvetli
çeviriler yapabilecek derece bilen,Batı Kültürüne sahip değerli bir kişi idi.
Islahat
Komisyonu Başkanı olarak görevlendirilince, Sadrazama özel surette yaptığı bir
ziyarette şöyle diyor:
“Paşa
Hazretleri,bugünkü devlet kadrosunda,gerçek bir islahatın mümkün olup
olmayacağını,Zatı Devletleri daha iyi bilirsiniz.İltimas,Koruma;Hatır,
Gönül,yukarıdan gelen baskılar önlenemeyeceğine göre,neyi ıslah
edeceğiz?Müsaade edin de,hiç olmazsa kendi kendimizi aldatmayalım,bekleyelim:İnşallah
bir gün ülkede devlet kadrosu için sadece ferdi meziyetler ,liyakatler,bilim ve
benzeri değerlerin bakıldığı ve tutulduğu günler gelir. İltimas
,Himaye,,eş,dost,hatır,gönül ortadan kalkar da
bu bahtiyar nesil :devlet kadrosunun
ıslah işini ele alır ve yapar.Bu mesut zamana kadar,bari biz riyakarlık
etmeyelim.
Sait Bey’den,sözlerinden ve
Halil Rıfat Paşadan bugüne dek 60 yıl geçti/1969’a göre/.Bu hikaye, o kapanmış devrin rafa konmuş
geçmişlerindendir.ama ne çok ibret vericidir. Hâlâ bu geçmiş hikayenin içinde
,pek çok gerçekler saklı değil mi?
Sait Bey, Sadrazama, hiç olmazsa
kendi kendimizi aldatmayalım diyebildi. Sürgün gitti. Yıllarca Yemen’de kaldı
ve 1909 İkinci Meşrutiyetiyle Yurduna döndü ve hürriyetine kavuştu.Onun bu
anlatışa karşı güzel bir taşlaması
vardır:
“Kaldırım üstünde
nice ekselâns
Hâlbuki Ayvazlığa
yok eksperans,
Hâsılı her işte
bize pas dö şans
Etme yazık bizler ile mahitap
Böyle mi edelim
memur intihap!”
ŞİMDİ DE GELELİM DELİ SALİH
PAŞAMIZA!
Üçüncü Selim’in bunalımlarla
dolu saltanat yıllarında, Deli Salih Paşa olarak ünlenen,gözünü budaktan
küfrünü ve sözünü dudaktan esirgemiyen
Şedit bir yönetici,vilayetlerden vilayetlere sürgün edilip,durmuş
Deliliğinden de hiç ödün vermemiştir. Bir keresinde Sadrazama yazdığı
maruzattan birini Üçüncü Selim’e gösterdiklerin de, Üçüncü Selim şaşkınlıktan:”Allah!
Allah, bu kadar ağır sözler ağızdan ve kalemden nasıl çıkar!”Diyerek hayretini açığa vurmuştur.1798
senesinde, Deli Hakkı Paşanın vezareti iade edilmiş;önce Girit,sonra Eğriboz ve
1800 senesinde de Bosna valiliklerde
bulunmuş, daha sonra da tekrar Rumeli valiliklerinde çalışmıştır.Deli
Hakkı Paşa,Üçüncü Selime,ya da Padişaha
en yakın birine yazdığı uzunca
mektup,Topkapı Saray arşivinde1280 sayılı dosyada saklıdır. Bugünleri de anlatan ol mektuptan bazı önemli
satırları sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Devletlû, saadetlû, atifetlû,semahatlû,daveri
hakikatbin Efendim,Sultanım Hazretlerine:
“ Bugünkü durumdan bahsetmek
için başınızı ağrıtmak cesaretinde bulunduğumdan affımı rica ederim. Allah,
Habibülekrem hürmetine zatıâlilerini uzun seneler sıhhat ve afiyetle mesnedi
izzü ikbalinizde daim buyursun.”
“Bir hadise meydana gelince,
halkın dilinde büyütülerek bin türlü mübalağalı tefsirlere, dedikodulara sebep
olursa da, ricali Devletin bunlara kulak asmayarak o iş neden,nasıl meydana
gelmiştir?/Kozalite=Sebep-Sonuç ilişkisi/Ostüzü/Ona göre ne gibi tedbirler
alınmalıdır?Hadisenin zuhur ettiği zaman şartlarına göre alınacak tedbirler
tatbik edilebilecek midir?Tatbik edildiği taktirde,bunlardan zarar mı,yoksa
fayda mı gelecektir diye düşünmek lâzımdır.Bunlar,devlet idaresinde tecrübe
sahibi olmuş muktedir kimselerle müşavere edildikten sonra,ittifakla karar
verilerek hemen icraata geçilmelidir.Bu icraata da kalp sükunu ile,metin bir
surette başlanmalıdır.”Paşa,bunları /214 sene önce yazıyor!”
“Devlet idaresinden benim
anladığım budur.”
“Zamanımızın haline
bakıyorum.Fesat ve Fitne ihata etmiştir.Ricali devletimiz,hükümet işlerinde
pişmemiş,tecrübesizdirler.Böyle adamlarla meşverette ne fayda çıkar?Bilakis
zararı hesapsız olur.Evvelce,DevletiÂliyenin mühim işleri Kubbe altı
toplantısında müzakere edilirdi.O Kubbe altı vezirleri ki,çok zamanlar
Vilayetlerde Valilik etmiş ve memleketin muhtelif noktalarını ,içtimai ,idari
ve psikolojik vaziyeti hakkında bir fikir ve ihtisas sahibi olmuş olduklarından
müzakere konusu olan işler hakkında isabetli karar alınmasını temin
ederlerdi.bu Devlet,bu yolda doğru kararlar,doğru icraat sayesinde
büyümüştür.Bu siyak üzere gidilirken Mührü Hümayun basiret ve idrak
sahiplerince hiç sevilmeyen ve beğenilmeyen,fakat cahil halk nazarında
kendisine kıymet ve ehemmiyet verilen Kayseri’li Baltacı İbrahim Paşaya
verildi.Bu adam,akraba ve taallukatına boyun eğen bir vezirdi.Devletin en büyük
ve ehemmiyetli mansıplarını,bir takım cahil,ne idüğü belirsiz akrabasına tevcih
ettirdi.Bu suretle Kubbe altı divanları kendisinden memul olan isabetli
kararlardan külliyen mahrum bırakıldı.işte bu zat,akrabasının belasına
uğrayarak Devletin zaafına ve düşmanların kuvvetlenmesine yol açtı.Şimdi
söylenecek bir tek acı söz vardır:
“BÜTÜN KABAHAT VEZİRLERİNDİR. BU
HAİN VEZİRLERDEN KURTULMA ÇARESİ NEDİR?Bilemiyorum.”
“CENABIHAK, BU HAİN DEVLET ADAMLARINI SERİAN
KAHRETSİN.”
“Aşağıda
arzetmek istediğim şeyler hakkında aklım erdiği kadar tutulması icap ed en
yolun ne olacağını göstermek istedim. Cesaretim mazur görülsün. Geçenlerde
Belgrat hadisesi Babı-Âliden böyle oldu falan diyerek sitemil bir yazı geldi.O
tahrirattan Bab-ı Âlinin hayret ve telaşa düştüğünü anladım.
Neticede de ne suretle müdara müşaat edelim de ,bu işi halledelim
gibi fikirler ve istifhamlar vardı.müdara ve mümaşaat bazen panzehir ve bazen
zehirdir.Bunu tefrik etmek,hangi işte ve ne zaman müdara yapılmalıdır bilmek
lâzımdır.Aksi halde hareket ,akıllı insanlara müdrik Devlet ricaline yakışmaz. Farzedelim
ki Belgrat işinde müdara lâzımdır. Eğer ahali Osman Paşa ile müttehit ise/Hakkı Mehmet Paşa Rumeli Valisi iken, maiyetinde sırf eşkıya
takibi işlerinde kullanılmak üzere bir Gürcü Osman Paşa vardı. Bu zat, eşkıyayı
takibedeceği yerde maiyetiyle birlikte eşkıya ile birleşerek Hükümete isyan
etmiştir.Gerçekte Osman Paşa İstanbul’da Sadrazam ve diğer Vezirler tarafından şımartılmış
ve okşanmış olduğundan kabına sığamaz bir haldeydi.Günümüzle karşılaştırınız!Ostüzü.(İsyanı üzerine Hakkı Mehmet Paşanın
güya vaktinde vazifesini yapmadığı,ihmalkar davrandığı yolunda,İstanbul’daki
rakipleri tarafından çıkarılan söylentilere dayalı ve muahezeli ve bir tahrirat
almıştı.İşte Belgrat hadisesi dediği olay ve Osman Paşa bu Osman Paşadır.Mektup
bu suretle yazılıp İstanbul’a gönderilmektedir.)Bunların okşanması çaresi
düşünülerek Paşadan ayrılmalarını sağlamak icap eder.Eğer ahalinin Osman Paşa
ile ittifakları ciddi ve sıkı ise o vakit müdara sivilceyi çıban yapmak
olur.Bunun için derhal semtlerine külliyetlice asker koyup Belgrada gidecek
zahirenin yolunu kesme imkânlarına bakılmalı o zaman Osman Paşa perişan edilmiş
olur. “
“Bu Osman Paşa denilen mahlûk,
bugünkü halini üç günde mi kesbetti? Hükümete karşı isyankâr Bölükbaşı ve
Subaşı kullanmağa başladığı zaman ,Hükümet idaresini ellerinde tutan hain vezirler buna müdara
etmişlerdi.Etmeselerdi bu adam bu kadar kuvveti nereden bulacaktı?İşte
vezirlerin böyle ihmali sivilceyi çıban değil ,adeta taun haline getirdi. Bu suretle,
bu gibi hallerin tekerrürü neticesinde devlet zayıf ve küçük düştü.Birkaç defa
Ruslarla ve bir defa da Avusturyalılarla
harp zuhur etmiş,neticede tarafımızdan arazi verilerek sulh elde edilmişti.Bu
defa bana Bosna Vilayeti tevcih edilirken,azledileceğimi de düşünerek sadakatle
hizmetin mükafaatı bu mudur diye teessürler içinde çırpındım,uykularımı
kaybettim.”
“Rumeli’de Devlete sadık olan
kitle azdır. Kudret ve servet sahiplerinin çoğu de Devletin düşmanıdır.İhanette
kusur etmezler.Bunun iki sebebi vardır:Biri servet sahiplerinin fesada
meyilleridir.Asıl ikinci sebep te ,Hükümetin Vilayetlere Vali ve memur tayini hususunda asla
dikkat,itina ve basiret göstermemesi,ehliyetsizlere mansıplar hediye etmesidir.Bu
yüzden ki az vakitte çok musibetlere düşmüşüzdür,Bu hal,bu gaflet neden
oluyor?Para koparmak,cepleri doldurmak
için bir takım düzme sözlerle mel’unun birini Vezarete sevk ediyorlar.Bu adam
işe başladığı günden itibaren kendisini o mevkiye getirenleri doyurmak için
hırsızlığa başlıyor.Sabı Sadrazamın bu
hususta pek büyük günahı ve hatası vardır ki,Allah kat’iyyen affetmeyecektir.”
“Bu Gürcü Osman Paşa’nın
Rumeli’de olan “Hükümeti Karakuşisi”ve kendi bir taraftan, rüesası diğer
taraftan yapılan mezalim karşısında halkın kalbi, Devletten ayrılıp bu eşkıyaya
meyletme mi? Zatıâlinizce pekala malumdur ki, Devletin hiç yoktan reayasının bu
kabil serkeşane hareketine şahit olmasına vicdanlar dayanır mı?Ben bu işler
hakkında noktai nazarımı Bab’ı-Âli’YE etrafı ile bildirdim.Osman Paşa,eğer
Anadolu’ya geçecek olursa ki,Hükümet merkezi kendini bu yolda teşvik etmekte
imiş,namusu ile geçer gider,eğer fukaraya gadr ve huşunetle muamele ederse,Allah
şahidim olsun ki,ben bu türlü muameleyi men’e şer’an memurum ve
muktedirim.Madem ki Rumeli Valisi ve Seraskeri bulunuyorum.Ben yapacağımı
bilirim.”PS:Türkiye Cumhuriyetinde Eşkıyaya ve Vatan hainlerine hukuken
yapacakları muameleyi bilen ve bu muameleyi yapmağa muktedir olanlar, Recep
Tayip Erdoğan tarafından,Milletvekilleri ve Türk Eşekli adaleti yardımıyla esir kamplarına doldurulmuştur.”HÜKMEDENLERİN
VE YÖNETENLERİN PARLAYAN GÜNEŞİ İFFETLERİDİR.YIKILMAZ KALELERİ
ADALETTEDİR.SİLAHLARI DİRAYETTİR.SERVETLERİ DE MİLLETTİR!”SÜHERVERDİ.
Deli Mehmet Hakkı Paşa’nın devlet
nasıl idare edilir açıklamalarını yazdığı mektubu sona ermiştir. Nitekim Asi
olan Gürcü Osman Paşa,bu mektuptaki
önerilere uyularak yapılan telkinlerle isyandan vazgeçerek Anadolu’ya
geçmiş,Sivas’a doğru giderken,yolda yakalanarak öldürülmüştür.
Bugünkü durumun
nedenleri de bu mektubun içeriğinde saklıdır. Ha Gürcü Osman Paşa, ha Gürcü
Mehmet Paşa ha Gürcü kırması Recep Paşa! PS: Bendeniz kırküç senedir sakladığım
bu mektubu,Devlet Yönetme Reçetesini sizlerle paylaşmak için çok sıkıntı
çektim.Ameliyatım hâlâ tam iyileşmedi.Size,son olarak bir şey söyleyeyim
mi?TSK’YI valilerin inisiyatifine veren Bunlar;yarın Eyaletler sistemini
getirdiklerinde,TSK’YI Eyalet Valilerinin emrine vererek dağıtacaklardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder