1 Ağustos 2013 Perşembe

1092/DELİLİK ÜZERİNE


              TC.

OSMAN TÜRKOĞUZ


TV: 01 Ağustos 2013

Bir ülkeye gerçek bir vatanperver kazandırmak, o ülkenin hududunu genişletmekten daha hayırlıdır!”Büyük Fredrik(1712–1786).

Silivri Naibi/Hakimi/ şeriat haini, ilamını gördüm, kahkaha ile güldüm, meali hezeyan, hükmü hilafı Kuran,mührü müeyyidemi basarım,seni mahkeme kapısına asarım!”Rumeli Valisi Deli Hakkı Paşa.18’inci asrın sonları,İç İşleri Bakanlığı,Meşhur Valiler,s.1.Silivri’nin havasından mı,suyundan mı,toprağından mı bu hukuksuzluk!Ostüzü.

                              DELİLİK ÜZERİNE!

                   “Gerçek Bilgelik deliliktir. Kendisini Bilge kabul etmek ise gerçek deliliktir.”Hollandalı Papaz Desiderius Erasmus(1469/1536).Akdenizde bir gemide, 1509’da dokuz günde yazdığı “Deliliğe Övgü!” Adlı şaheseri.

         Deli: s.Aklını yitirmiş olan,aklî dengesi bozulmuş olan,Mecnun.Mecazi,Keçileri kaçırmış olan.Davranışları aşırı ve taşkın olan kimse,Çılgın.Ortak aklın çok üstünde düşünen ve düşündüğünü başarı ile uygulayan,Öke.

         “Mustafa Kemal Atatürk, bizim en büyük Delimiz!”Şair Behçet Kemal Çağlar.

         Osmanlı Ordusunun Akıncıların en cesur ve gözü pek olan sınıfının adı.

         “Deliden al haberi!’”Atasözü.

         “Seni deli gibi seviyorum!”Yalan! Bendeniz, sevdiğimi akıllı gibi severim de!

         En büyük vatan hainlerimizden birisi olan Alemdar gazetesinin sahibi ve sermuharriri Refi Cevat Ulunay,  Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal ile bir söyleşide bulunur.Mustafa Kemal,Milli Güçlerden ve Anadolu’ya geçerek Mücadeleden söz eder! “Beyefendi,hangi güç,”Delilik der. Ve İngiliz Devlet Büyükleri de”Şu çılgın Türkler!”

Diyerek dövünürler.

        Mustafa Kemal Anadolu’ya geçer, Ulusal ayaklanmayı başlatır! Tüm dünya delilik der.Mustafa Kemal Devrimlerini başlatır!Tüm dünya delilik der.İnönü Muharebesinde;Üç bölük komutanı şehit olan,mevcudu da seksen kişiye düşen,bölüklerin başında birer kıta çavuşu bulunan bir TBMMECLİSİ TABURU,bir dere yatağına sürülmüşken,Fırka komutanı Çolak Kamalattın Sami Paşa atlı,Alay komutanı Salih Bey yaya ,tepeye karşı süngüsüz süngü hücumuna kalkarlar,bir er on Yunan süngüsünün üstüne “Ya ALLAH! “Diyerek atlar.8500 kişilik Yuna fırkası  BOZULUR KAÇAR.Kemalettin Sami Paşa iki kurşun yarası daha alır,yara sayısı 31’e varır.Bunu duyanlar:Delilik bu derler.Kemalettin Sami Paşa,Berlin Büyük Elçisi olarak öldüğünde,Adolf Hitler,Devlet töreni ile cenazesini uğurlar!

        İngiliz veliahdı Hindistan’da taşlanır. İngiliz Kıralı veliahtına tel çeker:”Seni orada taşlatan, beni de burada huzursuz eden,Ankara’da oturandır!”Der.

        Mustafa Kemal,”Kadın-Erkek eşittir. Kadın önde ileri!”Der tüm yobazlar dinimize aykırı bir delilik derler!

        Başkomutan Mustafa Kemal’in askerleri yalınayak ve süngüsüz süngü hücumuna kalkarlar, İstanbul’un hain hükümeti delilik der!

        “Mussolini denilen o Palyaçoyu, İtalyan halkı bacaklarından asacaktır!”Mustafa Kemal Atatürk!Deli;Gaipten mi haber alıyor!

        “İstikbal göklerdedir!”Mustafa Kemal.Deli ne olacak,arzı inkar ediyor!

        “İkinci Dünya Savaşı,1939/1945 yılları arasında olacaktır. Fırsatçı Ruslar da Avrupanın yarısını işgal edeceklerdir. Mustafa Kemal Atatürk. Deli ne olacak şimdi de gaipten haber veriyor!

        “Bu günkü Sovyetler Birliği, kanla kabul edilmiş tarihi bir gerçektir. Yarın Atmış parçaya bölünecektir!”Gelecekten haber vermek, deliliktir!”Kahramanı olduğu kadar Gafili de, Haini de çok Milletiz!”Başkomutan Mustafa Kemal. Kahramanlar nadiren gelir; hainler de geometrik dizi halinde DİNE DAYANARAK  ürerler.

        Nedir bu delilik? Ortak zekanın üstünde,insanların kavrayamayacağı bir biçimdeki söylemler ve  yapılan  eylemlerdir diyebiliriz!

        DELİ VALİLER VE DELİ SALİH DEDE.

                        Meşhur Valiler, s.24.     

        “Abdülhamit II zamanında idi Mevlevi Şeyhi Bilgin ve örnek insan Osman Çelebi Efendinin Mithat Paşanın Tarif’te  boğdurulmasını açıkça kınaması üzerine, Abdülhamit Tekkelere karşı kuşkulanmış ve baskıya geçmişti.Bu arada  Neyzen Salih Dede de:”Bu cinayet Allah indinde merduttur.Günahkârı rahat yüzü görmez.”dediği için tutuklanmış ise de,Osman Çelebi Efendinin cesaretli müdahalesiyle kurtarılmış,ancak İstanbul’da bırakılmayarak,Yozgat Mevlevihanesine gönderilmişti.

        Salih Dedeye bu davranış ve sözünden ötürü:

        “Sen deli misin? Diyenler olmuştu.

        Yozgat’a gelen Salih Dede, Tekkenin bütün dervişlerini toplayarak:”Bana bundan sonra DELİ SALİH DEDE DEYİNİZ!”Duyurusunda bulundu. Sürülme nedenini bilenler,peki dediler,ondan sonra da adı ”DELİ SALİH DEDE” olarak kaldı ve anıldı.Bir gün bunun sebebini soran yakın  bir dostuna Neyzen Salih şu cevabı verdi:

        “Bu memleketteki vicdan ve ahlakın gösterdiği yol cezaya müstahak olur. Orada DELİ diye adını çıkartır ve dalkavuklarla riyakârların içlerinde saklı tuttukları gerçekleri delilik maskesi altında benim gibi  bağıra,bağıra söylersin.Cesaretin varsa sen de benim gibi DELİ ol!”

        “Meşhur Valiler dizisine, Deli olmasını bilen Hakkı Mehmet Paşa ile başladık.”

                HALİL RİFAT PAŞA

        İzmir Valiliğinde ve Sadrazamlıkta bulunmuş, İzmir’de bir semte de adı verilmiş, bilgin,namuslu bir Osmanlı devlet adamıdır.(1825/1907).”Gidemediğiniz yer sizin değildir!”sözü de Rahmetli bu büyük insana aittir. Meşhur valiler kitabının 106’ıncı sahifesinde ona ait bir anlatım vardır:

        “Paşa Sadrazam iken, Devlet kadrosunda ıslahat yapmak için bir komisyon kurulmasını istemiş.Ve bunun başına da Ahmet Kemal Paşanın oğlu Sait Bey’i getirmiş.Sait Bey,devrine göre ileri derecede

Öz Türkçeci, Fransızca ve Almancayı; kuvvetli çeviriler yapabilecek derece bilen,Batı Kültürüne sahip değerli  bir kişi idi.

        Islahat Komisyonu Başkanı olarak görevlendirilince, Sadrazama özel surette yaptığı bir ziyarette şöyle diyor:

        “Paşa Hazretleri,bugünkü devlet kadrosunda,gerçek bir islahatın mümkün olup olmayacağını,Zatı Devletleri daha iyi bilirsiniz.İltimas,Koruma;Hatır, Gönül,yukarıdan gelen baskılar önlenemeyeceğine göre,neyi ıslah edeceğiz?Müsaade edin de,hiç olmazsa kendi kendimizi aldatmayalım,bekleyelim:İnşallah bir gün ülkede devlet kadrosu için sadece ferdi meziyetler ,liyakatler,bilim ve benzeri değerlerin bakıldığı ve tutulduğu günler gelir. İltimas ,Himaye,,eş,dost,hatır,gönül ortadan kalkar da  bu bahtiyar nesil :devlet kadrosunun  ıslah işini ele alır ve yapar.Bu mesut zamana kadar,bari biz riyakarlık etmeyelim.

Sait Bey’den,sözlerinden ve Halil Rıfat Paşadan bugüne dek 60 yıl geçti/1969’a göre/.Bu  hikaye, o kapanmış devrin rafa konmuş geçmişlerindendir.ama ne çok ibret vericidir. Hâlâ bu geçmiş hikayenin içinde ,pek çok gerçekler saklı değil mi?

            Sait Bey, Sadrazama, hiç olmazsa kendi kendimizi aldatmayalım diyebildi. Sürgün gitti. Yıllarca Yemen’de kaldı ve 1909 İkinci Meşrutiyetiyle Yurduna döndü ve hürriyetine kavuştu.Onun bu anlatışa karşı güzel bir  taşlaması vardır:

                            “Kaldırım üstünde nice ekselâns

                             Hâlbuki Ayvazlığa yok eksperans,

                              Hâsılı her işte bize pas dö şans

                               Etme yazık bizler ile mahitap

                                Böyle mi edelim memur intihap!”

           ŞİMDİ DE GELELİM DELİ SALİH PAŞAMIZA!

 

Üçüncü Selim’in bunalımlarla dolu saltanat yıllarında, Deli Salih Paşa olarak ünlenen,gözünü budaktan küfrünü ve sözünü dudaktan esirgemiyen  Şedit bir yönetici,vilayetlerden vilayetlere sürgün edilip,durmuş Deliliğinden de hiç ödün vermemiştir. Bir keresinde Sadrazama yazdığı maruzattan birini Üçüncü Selim’e gösterdiklerin de, Üçüncü Selim şaşkınlıktan:”Allah! Allah, bu kadar ağır sözler ağızdan ve kalemden nasıl  çıkar!”Diyerek hayretini açığa vurmuştur.1798 senesinde, Deli Hakkı Paşanın vezareti iade edilmiş;önce Girit,sonra Eğriboz ve 1800 senesinde de   Bosna valiliklerde bulunmuş, daha sonra da tekrar Rumeli valiliklerinde çalışmıştır.Deli Hakkı  Paşa,Üçüncü Selime,ya da Padişaha en yakın birine  yazdığı uzunca mektup,Topkapı Saray arşivinde1280 sayılı dosyada saklıdır.  Bugünleri de anlatan ol mektuptan bazı önemli satırları sizlerle paylaşmak istiyorum:

               “Devletlû, saadetlû, atifetlû,semahatlû,daveri hakikatbin Efendim,Sultanım Hazretlerine:

                  “ Bugünkü durumdan bahsetmek için başınızı ağrıtmak cesaretinde bulunduğumdan affımı rica ederim. Allah, Habibülekrem hürmetine zatıâlilerini uzun seneler sıhhat ve afiyetle mesnedi izzü ikbalinizde daim buyursun.”

                      “Bir hadise meydana gelince, halkın dilinde büyütülerek bin türlü mübalağalı tefsirlere, dedikodulara sebep olursa da, ricali Devletin bunlara kulak asmayarak o iş neden,nasıl meydana gelmiştir?/Kozalite=Sebep-Sonuç ilişkisi/Ostüzü/Ona göre ne gibi tedbirler alınmalıdır?Hadisenin zuhur ettiği zaman şartlarına göre alınacak tedbirler tatbik edilebilecek midir?Tatbik edildiği taktirde,bunlardan zarar mı,yoksa fayda mı gelecektir diye düşünmek lâzımdır.Bunlar,devlet idaresinde tecrübe sahibi olmuş muktedir kimselerle müşavere edildikten sonra,ittifakla karar verilerek hemen icraata geçilmelidir.Bu icraata da kalp sükunu ile,metin bir surette başlanmalıdır.”Paşa,bunları /214 sene önce yazıyor!”

               “Devlet idaresinden benim anladığım budur.”

                 “Zamanımızın haline bakıyorum.Fesat ve Fitne ihata etmiştir.Ricali devletimiz,hükümet işlerinde pişmemiş,tecrübesizdirler.Böyle adamlarla meşverette ne fayda çıkar?Bilakis zararı hesapsız olur.Evvelce,DevletiÂliyenin mühim işleri Kubbe altı toplantısında müzakere edilirdi.O Kubbe altı vezirleri ki,çok zamanlar Vilayetlerde Valilik etmiş ve memleketin muhtelif noktalarını ,içtimai ,idari ve psikolojik vaziyeti hakkında bir fikir ve ihtisas sahibi olmuş olduklarından müzakere konusu olan işler hakkında isabetli karar alınmasını temin ederlerdi.bu Devlet,bu yolda doğru kararlar,doğru icraat sayesinde büyümüştür.Bu siyak üzere gidilirken Mührü Hümayun basiret ve idrak sahiplerince hiç sevilmeyen ve beğenilmeyen,fakat cahil halk nazarında kendisine kıymet ve ehemmiyet verilen Kayseri’li Baltacı İbrahim Paşaya verildi.Bu adam,akraba ve taallukatına boyun eğen bir vezirdi.Devletin en büyük ve ehemmiyetli mansıplarını,bir takım cahil,ne idüğü belirsiz akrabasına tevcih ettirdi.Bu suretle Kubbe altı divanları kendisinden memul olan isabetli kararlardan külliyen mahrum bırakıldı.işte bu zat,akrabasının belasına uğrayarak Devletin zaafına ve düşmanların kuvvetlenmesine yol açtı.Şimdi söylenecek bir tek acı söz vardır:

              “BÜTÜN KABAHAT VEZİRLERİNDİR. BU HAİN VEZİRLERDEN KURTULMA ÇARESİ NEDİR?Bilemiyorum.”

              “CENABIHAK, BU HAİN DEVLET ADAMLARINI SERİAN KAHRETSİN.”

                 Aşağıda arzetmek istediğim şeyler hakkında aklım erdiği kadar tutulması icap ed en yolun ne olacağını göstermek istedim. Cesaretim mazur görülsün. Geçenlerde Belgrat hadisesi Babı-Âliden böyle oldu falan diyerek sitemil bir yazı geldi.O tahrirattan Bab-ı Âlinin hayret ve telaşa düştüğünü anladım.

 Neticede de ne suretle  müdara müşaat edelim de ,bu işi halledelim gibi fikirler ve istifhamlar vardı.müdara ve mümaşaat bazen panzehir ve bazen zehirdir.Bunu tefrik etmek,hangi işte ve ne zaman müdara yapılmalıdır bilmek lâzımdır.Aksi halde hareket ,akıllı insanlara müdrik Devlet ricaline yakışmaz. Farzedelim ki Belgrat işinde müdara lâzımdır. Eğer ahali Osman Paşa ile müttehit ise/Hakkı Mehmet Paşa Rumeli Valisi iken, maiyetinde sırf eşkıya takibi işlerinde kullanılmak üzere bir Gürcü Osman Paşa vardı. Bu zat, eşkıyayı takibedeceği yerde maiyetiyle birlikte eşkıya ile birleşerek Hükümete isyan etmiştir.Gerçekte Osman Paşa İstanbul’da Sadrazam ve diğer Vezirler tarafından şımartılmış ve okşanmış olduğundan kabına sığamaz bir haldeydi.Günümüzle karşılaştırınız!Ostüzü.(İsyanı üzerine Hakkı Mehmet Paşanın güya vaktinde vazifesini yapmadığı,ihmalkar davrandığı yolunda,İstanbul’daki rakipleri tarafından çıkarılan söylentilere dayalı ve muahezeli ve bir tahrirat almıştı.İşte Belgrat hadisesi dediği olay ve Osman Paşa bu Osman Paşadır.Mektup bu suretle yazılıp İstanbul’a gönderilmektedir.)Bunların okşanması çaresi düşünülerek Paşadan ayrılmalarını sağlamak icap eder.Eğer ahalinin Osman Paşa ile ittifakları ciddi ve sıkı ise o vakit müdara sivilceyi çıban yapmak olur.Bunun için derhal semtlerine külliyetlice asker koyup Belgrada gidecek zahirenin yolunu kesme imkânlarına bakılmalı o zaman Osman Paşa perişan edilmiş olur.

                “Bu Osman Paşa denilen mahlûk, bugünkü halini üç günde mi kesbetti? Hükümete karşı isyankâr Bölükbaşı ve Subaşı kullanmağa başladığı zaman ,Hükümet idaresini  ellerinde tutan hain vezirler buna müdara etmişlerdi.Etmeselerdi bu adam bu kadar kuvveti nereden bulacaktı?İşte vezirlerin böyle ihmali sivilceyi çıban değil ,adeta taun haline getirdi. Bu suretle, bu gibi hallerin tekerrürü neticesinde devlet zayıf ve küçük düştü.Birkaç defa Ruslarla  ve bir defa da Avusturyalılarla harp zuhur etmiş,neticede tarafımızdan arazi verilerek sulh elde edilmişti.Bu defa bana Bosna Vilayeti tevcih edilirken,azledileceğimi de düşünerek sadakatle hizmetin mükafaatı bu mudur diye teessürler içinde çırpındım,uykularımı kaybettim.”

              “Rumeli’de Devlete sadık olan kitle azdır. Kudret ve servet sahiplerinin çoğu de Devletin düşmanıdır.İhanette kusur etmezler.Bunun iki sebebi vardır:Biri servet sahiplerinin fesada meyilleridir.Asıl ikinci sebep te ,Hükümetin Vilayetlere  Vali ve memur tayini hususunda asla dikkat,itina ve basiret göstermemesi,ehliyetsizlere mansıplar hediye etmesidir.Bu yüzden ki az vakitte çok musibetlere düşmüşüzdür,Bu hal,bu gaflet neden oluyor?Para  koparmak,cepleri doldurmak için bir takım düzme sözlerle mel’unun birini Vezarete sevk ediyorlar.Bu adam işe başladığı günden itibaren kendisini o mevkiye getirenleri doyurmak için hırsızlığa başlıyor.Sabı Sadrazamın   bu hususta pek büyük günahı ve hatası vardır ki,Allah kat’iyyen affetmeyecektir.”

                  “Bu Gürcü Osman Paşa’nın Rumeli’de olan “Hükümeti Karakuşisi”ve kendi bir taraftan, rüesası diğer taraftan yapılan mezalim karşısında halkın kalbi, Devletten ayrılıp bu eşkıyaya meyletme mi? Zatıâlinizce pekala malumdur ki, Devletin hiç yoktan reayasının bu kabil serkeşane hareketine şahit olmasına vicdanlar dayanır mı?Ben bu işler hakkında noktai nazarımı Bab’ı-Âli’YE etrafı ile bildirdim.Osman Paşa,eğer Anadolu’ya geçecek olursa ki,Hükümet merkezi kendini bu yolda teşvik etmekte imiş,namusu ile geçer gider,eğer fukaraya gadr ve huşunetle muamele ederse,Allah şahidim olsun ki,ben bu türlü muameleyi men’e şer’an memurum ve muktedirim.Madem ki Rumeli Valisi ve Seraskeri bulunuyorum.Ben yapacağımı bilirim.”PS:Türkiye Cumhuriyetinde Eşkıyaya ve Vatan hainlerine hukuken yapacakları muameleyi bilen ve bu muameleyi yapmağa muktedir olanlar, Recep Tayip Erdoğan tarafından,Milletvekilleri ve Türk Eşekli adaleti yardımıyla  esir kamplarına doldurulmuştur.”HÜKMEDENLERİN VE YÖNETENLERİN PARLAYAN GÜNEŞİ İFFETLERİDİR.YIKILMAZ KALELERİ ADALETTEDİR.SİLAHLARI DİRAYETTİR.SERVETLERİ DE MİLLETTİR!”SÜHERVERDİ.

            Deli Mehmet Hakkı Paşa’nın devlet nasıl idare edilir açıklamalarını yazdığı mektubu sona ermiştir. Nitekim Asi olan  Gürcü Osman Paşa,bu mektuptaki önerilere uyularak yapılan telkinlerle isyandan vazgeçerek Anadolu’ya geçmiş,Sivas’a doğru giderken,yolda yakalanarak öldürülmüştür.

            Bugünkü durumun nedenleri de bu mektubun içeriğinde saklıdır. Ha Gürcü Osman Paşa, ha Gürcü Mehmet Paşa ha Gürcü kırması Recep Paşa! PS: Bendeniz kırküç senedir sakladığım bu mektubu,Devlet Yönetme Reçetesini sizlerle paylaşmak için çok sıkıntı çektim.Ameliyatım hâlâ tam iyileşmedi.Size,son olarak bir şey söyleyeyim mi?TSK’YI valilerin inisiyatifine veren Bunlar;yarın Eyaletler sistemini getirdiklerinde,TSK’YI Eyalet Valilerinin emrine vererek dağıtacaklardır.

            

 

 

 

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi