TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir; 24 Haziran
2013
MİLLİ
İRADEYE SAYGI MİTİNGİYMİŞ!
HAYRET!
TÜRK ULUSUNUN önünde
ve elinde, 17 kere değiştirilse de, 1982 Referandumundan %92,07 oyla kabul
edilmiş bir anayasa vardır. Bu Anayasamızın doğrultusunda kabul edilmiş olan
Siyasi partiler ve Seçim kanunlarına göre de yapılmış sayısız Genel Seçim vardır.
AKP İktidarı bu Anayasamızın güvencesinde iktidar olmuş ve bu Anayasamıza göre de,
tüm ulusumuzun ve tüm dünyanın gözü önünde, Anayasamızı, Atatürk
Devrimlerini,üniter yapımızı koruyacağına and içmiştir.Anayasamız ve bu
Anayasamıza göre de oluşturulmuş,Yasama,Yargı ve Yürütme erkleri ve
devletimizin tüm kurum ve kuruluşları BİRER MİLLİ İRADE ÜRÜNÜDÜR!
Anayasamızın Çağdaşlığımızı ve Atatürk
devrimlerini koruyan kırmızı çizgileri yasalarla da korunma garantisi altına
alınmasına rağmen,pervasızca ve haince saldırıları eylem ve örgütlenme haline
sokularak sürdürülmüştür.Türkiye Cumhuriyetinin tüm Çağdaş ve Atatürkçü
kaleleri ;TBMMECLİSİNDE içilen And’a ve Türk Ulusu adına kara verecek Yargı
Erkine rağmen fütursuzca işgal edilmiş,Komutanlar,Aydınlar ve
Vatanseverler,özel mahkemeler ve uyduruk delillerle tutuklanmıştır.Anayasa
Mahkemesi,iktidarda bulunan AKP’Yİ “İRTİCANIN ODAK NOKTASI” SAYMIŞTIR! BU KARARI OLUŞTURAN TÜM YARGIÇLAR DA
SÜRÜLMÜŞTÜR!
Delikten süpürülmek korkusu Sayın Bay
R.Teyyip Erdoğan’ın mantıki ve objektif düşünme düzenini de bozmuştur!Çok acele
bir ruh kliniğine yatırılması gerekmektedir.”Onlar bir milyon Twitter atsalar
da bizim bir bismillahımız onları karşılamaya yeter!”Bu söz;değil bir
Başbakanın ağzına normal bir insanımızın
ağzına yakışır mı?Hani Birkaç gün içinde Suriye halkının Ulusal İradesiyle
seçilen Beşar Esat’ı devirecekti?Acaba bu işe Bismillahsız mı başladı!
“Evlerinize üç Hilalli Osmanlı
Bayrağını asarsanız seviniriz!”Cehaletin böylesi görülmemiştir.Türkiye
Cumhuriyeti Beyaz Ay-Yıldızı Al Bayrağını Osmanlı’dan miras olarak almış,iki
sefer değişen Bayrak Kanunu ile VASIFLARI
BELKİRLENMİŞ VE ANAYASAMIZDAKİ YERİNİ DE ALMIŞTIR.Osmanlının resmi Devlet
Bayrağı bugünkü bayrağımızdır.
“Osmanlı bayrağı terimi, Osmanlı Hanedanlığı'nın yönetimdeki sultanları tarafından kullanılan her hangi bir bayrağa referans olur. Osmanlı İmparatorluğu'nun varlığı süresince çeşitli bayraklar kullanıldı. Ve sultanlar ayrıca devletin farklı kutlamalarında farklı kişisel bayrak kullanıyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nun bu sosyal karışım ve politik organizasyonundan dolayı, 1844 yılına kadar onun tarihi içinde tek bir bayrağı yoktu. 1844 yılında şimdiki Türk bayrağı 1793–1844 Osmanlı Donanması bayrağından esinlenerek Tanzimat reformunun bir parçası olarak resmi Osmanlı bayrağı yaratıldı. Bu bayrak halen Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı olarak kullanılmaktadır. Bayrağın geometrik özellikleri 1936 yılındaki Türk Bayrağı kanunu ile yasal olarak standardize edildi.
İmparatorluğun ileri yıllarında ay ve yıldızlı bayrağın kullanımı (beş köşeli yıldızlı) fotoğraflar ile iyice belgelendi. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu (Türkiye Cumhuriyeti) ileri dönemindeki bayrağının Ay-Yıldız olarak isimlendirildiğinin devlet kayıtları vardır.
Osmanlı İmparatorluğu, Sultan Birinci Abdülmecit tarafından (1839 – 1861 yılları arasında) yönetilirken yapılmış ve Osmanlı İmparatorluğunun ilk resmi bayrağı olarak kabul edilmiştir. 1844 yılında yapılan Osmanlı İmparatorluğu bayrağı ile Türkiye Cumhuriyeti bayrağı neredeyse aynıdır.”
OSMAN TÜRKOĞUZ
İzmir;26 Haziran,2008
BAYRAK;
TÜRK BAYRAĞI, BAYRAĞIMIZ.(1)
Ulusal
Bayramlarımızda, Ulusal Günlerimizde, ULUSUMUZUN KADERİYLE ilgili
Gösterilerimizde ve Gurur verici bir başarımızın kutlanmasında; ellerimizde
Türk Bayraklarıyla Meydanları doldururuz. Şehitlerimizin tabutlarının üzerine
Türk Bayrağı sereriz. Mezarlığa giden yolları, Türk Bayrakları ile APAL ederiz.
Evlerimizin ve iş yerlerimizin pencerelerinden Bayraklarımızı sarkıtarak,
sevincimizi ve Ulusal Coşkumuzu dile getiririz.
Türk Bayrağı ile
caddelerimizi ve meydanlarımızı doldurduğumuzda, her türlü yapay farklılıklar
da, kendiliğinden ortadan kalkar.
Gazi Mustafa Kemal
ATATÜRK’ÜN tanımına bürünürüz: ”Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yapan TÜRKİYE
HALKINA, TÜRK MİLLETİ DENİR,”
Aynı ruhu ve aynı
düşünceyi taşıyan tek insan olurda meydanları doldururuz.
Ülkemizde; hiç
kimse alınmasın; sağda salaklar, ortada malaklar, solda da solaklar kendi
türkülerini çığırmaktadır.
ATATÜKÇÜ geçinen
bizler de, ”ne olacak bu memleketin hali” türküsü söyleyerek, kurtarıcı
beklemekteyiz.
30 Ekim,1918’den
sonra, kurtarıcı bekleyen Türk İnsanı’na kurtuluşun kendi elinde olduğunu
göstererek, Türkiye Cumhuriyetini kuran Gazi Mustafa Kemal’den ders te almış
değiliz.
Bayrakla
bütünleşen, ”NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE,” diyen Türk Toplumu’nun söylemek istediği
şeyi de anlamış değiliz.
Ellerinde Türk
Bayrağıyla, yüzlerine işledikleri Türk Bayrağıyla sokaklarımızı AL’A boyayan
insanlarımızı ve Türk Bayrağı üzerinde, Şükür Namazı kılan Gençlerimizi
görünce, derin düşüncelere daldım. Sizlere de, bu düşüncelerimden kırıntılar
sunayım dedim.
Çift
Davullu Düğün geleneğimiz, neredeyse kalkmak üzere. Yörük köylerimizdeki
Gençler Odası geleneğimiz de unutuldu, gitti. Çok küçük yaşlardaydım; çift
davulların, köyümüzü inlettiği bir gece; ANAM beni düğün alanına götürmüştü.
Meydan, lükslerle ve fenerlerle aydınlatılmıştı. Meydan’ın orta kenarında Efe
Başı oturmuştu; arkasında, Palalı bir muhafızın dimdik beklediği, Köy Sancağı
dalgalanmaktaydı. Aniden çıkan bir rüzgâr, bu sancağı devirmişti. Gençler
telaşla ayağa fırlamış, orada toplananlar çığlık atmaya başlamışlardı. Davullar
ve Zurnalar susturulmuş; nereden ve nasıl bulunup getirildiğini kimsenin
bilemediği bir Koç, Bayrağın devrildiği yere yatırılıp, kesilmişti. Bu işlem
bittikten sonra da; Eski Muhafız, Efe Başı tarafından azledilerek, yerine yeni
bir Muhafız görevlendirilmişti. Ne olup bittiğini anlayamamıştım.
Rahmetli Anacığım:
”Yavrum Osman’ım, bu Türk Bayrağını Cavırlar böyle yerlere yatırmışlardı.
Mustafa Kemal Paşa, milletin önüne düşerek, binlerce şehit pahasına Bayrağımızı
yerden kaldırdı, bizi de esirlikten kurtardı.” dediydi.
O anda, MUSTAFA
KEMAL, BAYRAK, HÜRRİYET ve VATAN kelimeleriyle bütünleşmiştim. Çok sonraları;
bölücü bir siyasi parti’nin Ankara’da yapılan genel kongresinde, tavandan
sarkıtılan bir Türk Bayrağı fırlatılarak yere atılmıştı. Bu manzara karşısında,
Başbakan Mesut Yılmaz’ın sesi ve soluğu kesilmişti.
Yaşlı bir Yörük’e
takıldım. Aldığım yanıt, suratımda bin şamar olarak patladı: ”Siz ne diyorsunuz
Beyim? Koç kurban etmek ne kelime. Biz, O ALBAYRAK UĞRUNA koç gibi
Delikanlılarımızı kurban ediyoruz, KURBAN!”
Gelibolu
Şehitliğinde yangın çıkmış; muharebe mevzilerimiz yanmış. Yedi sene önce çıkan
orman Yangını’nı söndürmek için hayatını veren Orman Bölge Müdürü’nün babasının
evinde çıkan yangın, tüm evi yaktığı halde, Türk Bayrağı ve şehidimizin
fotoğrafı yanmamış.
Buna ne buyrulur?
Besençon
şehrinde; Yaşlı bir Ermeni’nin evine giden Türk Öğrencilerini bir sürpriz
karşılamıştır. Türkiye ile ilgili anılarla dolu odaya, Türk Bayrağının altından
geçilerek girilmektedir.
Bizleri Basel
Şehrine davet eden eski Osmanlı Vatandaşı Garabet; adres olarak:” Kime, Türk
Garabet derseniz, benim Mağaza’nın adresini size verir.” Demişti.
Çıktığımız yokuşun
sol tarafında bulunan Büyük bir Halı Mağazası’nın camekânında Büyük bir Türk
Bayrağı asılıydı. Bir Garson Kıza: ”Türk Garabet” der, demez; Kızcağız, önümüze
düşerek, mağazanın yerini tarif etmişti.
KIZILTEPE J.Alay
Komutanlığı sancak subaylığına Rum Asıllı J.Atğm’ini atamıştım. Ailesini
KIZILTEPE’YE çağırdıydı. Alay Sancağımızı dışarı çıkarırken ve yerine alınırken;
J.Asteğmeni KARAGÖZOĞLU ve ailesi hıçkıra, hıçkıra ağlamışlardı.
Bugüne
kadar, kimlere Türk Bayrağı hakkında ne sorduysam doğru ve doyurucu bir yanıt
alamadım.
—1936
tarihli Bayrak Kanunu değişti. Hâlâ, ”Türk Bayrağı mutlaka YÜNDEN imal edilir”,
diyenlerimiz var. Yeni Bayrak Kanunumuzun, 22 Eylül 1983 kabul edilerek, 24
Eylül 1983 tarihli R.G.’ de yayımlandığını anlatıp, 25 Ocak, 1985 tarihli TÜRK
BAYRAĞI TÜZÜĞÜ’NÜ okuyorum.
Anayasa
Kitapçığının arkasında yazılı.
—Türk Bayrağı’nın geometrik çizimini bilen var mı? Fransız ve İtalyan
öğrenciler, kendi bayraklarının geometrik çizimlerini, gözleri kapalı
yapabiliyorlar. Nereden mi biliyorum, apaçık gözlerimle gördüm.
Sancak; Silahlı
Kuvvetlerimizin onur timsalidir. Törenlerde, kendisine tören düzenlenenleri
eğilerek selamlar. Bayrak, Ulusumuzun onurunu temsil ettiği için eğilmez.
1977
Genel Seçimlerinden sonraydı; bir ayağı
Hıra Dağında olan; Tanrı Dağlarında at koşturan, Anadolu’da Mehter adımlarıyla
yürüyen Rahmetli Türkeş, Başbakan Yardımcısı olmuştu.
Kara Kuvvetleri
Komutanı Rahmetli Namık Kemal Paşa ile sınıf arkadaşı oldukları için araları
gayetle iyiydi.
Birden bire;
Komuta etmekte olduğum J.Alayı’na Üç Hilalli Osmanlı Kadırga ve Kalyonları’nın
tıpkıbasım fotoğrafları geldi.
Bu fotoğrafların
kışlaların münasip yerlerine asılmaları emrini de aldık.
Becerikli bir
Asteğmeni görevlendirerek; bir gece içinde, üç hilalleri silip, tüm Osmanlı
donanmasının Kalyon ve Kadırgaları’nın bayraklarını AYYILDIZLI hale soktuk.
Bir Büyük
Komutanım bana çok kızmış, notumu düşürmüştü.
Ulusal sembollere
bir siyasi parti sahip çıktığında; o
ulusal sembol, ulusallığını, saygınlığını yitirerek bir siyasi parti’nin
amblemine dönüşürdü.
Eskiden;
öğrenciler için hazırlanan defterlerin arka kapaklarında güzel yazılar ve
şiirler olurdu. Tüm kırtasiyecileri dolaştım, üşenmeden böyle bir defter
aradım. Defterin arka kapağında, Rahmetli Orhan Şaik Gökyay’ın BAYRAK ŞİİRİ
bulunsun. Bir kırtasiyeci: ”Beyefendi, ben uzun süredir kırtasiyecilik yaparım;
bu gelenek kalkalı çok oldu, boşu boşuna yorulmayınız:” dedi.”
Şimdi anladım,
tarikatların, Fethullah Gülenlerin, Norslu Saitlerin, TAKİYYECİLERİN, Arap
Bülbüllerinin başımıza neden musallat olduklarını. ”Dağa, Taşa Ne mutlu Türküm
Diyene “ basitliğini yazdılar diyen AG’NİN , ”NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE “diyenin
köşküne nasıl gelip oturduğunu.
Bir genç:
”Beyefendi Amca, AG. Kimyada gümüşün simgesidir”, dedi. “Doğrudur Beyefendi
oğlumuz, RTE’NİN simgesi altın sayıldığına göre; Noter olarak Çankaya’ya
atadığının simgesinin de gümüş olması mantıklıdır.”
Dedim.
Türk Toplumunun
Türk Bayrağı ile bütünleşmesi; tüm problemlerimizin, bu Bayrağın altında ve bu
Bayrağın temsil ettiği onurlu mücadele ile çözümlenebileceğinin işaretidir.
Gözleri
görmeyenler, kulakları duymayanlar, akılları Ortaçağa takılıp kalanlar,
uyudukları gaflet uykusu ile BU ONURLU HALKI uyutma sevdasından vazgeçsinler.
Şimdi, bunlara seslenmek istiyorum:
-İhaleye
Fesat karıştıranlar,
-Pirinç,
nohut, Şeker, yağ ve en sonunda, Karpuz dağıtarak Seçme İradesine fesat
karıştıranlar,
—Öze
yönelen, insanın özünü güzelleştiren İslam Dinini şekle, bir bez parçasına
indirgeyerek, DİNİMİZE Fesat karıştıranlar,
—Anayasamızın (102) inci , (23) üncü ve (138) inci maddelerine
Fesat karıştıranlar,
—Yüksek
Yargımızın kesinleşmiş kararlarını AİHM’’YE şikâyet ederek Türk Bayrağı’nın
temsil ettiği ONUR’A Fesat karıştıranlar,
—Türkiye’de,
Müslüman çoğunluk ta dini inanç özgürlüğünü kullanamamanın sıkıntısı
içersindedir,” diyerek, Türkiye’nin onuruna Fesat karıştıranlar,
—Bağımsız Yargımıza, Ulusumuzun Onuru
Türk Silahlı Kuvvetlerine, Öğretim Sistemimize, Çağdaşlığa, LAİSİZİM’E ve tüm
ülkemize Fesat karıştıranlar! Kendi Fesadınızın kurbanı olacaksınız. ”Aklınızı
başınıza alınız,” desem, boşuna gayret olur. Çünkü hafızalarınız ortaçağda kalmış.
Bana, ne yapıyorsunuz? Demeyiniz; çünkü ben, Türk Bayrağı’nın onurunu
savunuyorum.
Bir ulusun
bireyleri, tüm kurum ve kuruluşları, hükümetleri, silahlı kuvvetleri,
parlamentosu başını dik tuttuğu sürece, o ulusun bayrağı yükseklerde
dalgalanır. Böylece de, o ulusun onuru korunmuş olur.
-Evlerine
yiyecek alamayanlara, dağıtılan Bulgur, Kuru Fasulye, Nohut ve Şeker ile oy
alanlar; sizi iktidara getiren MİLLİ
İRADE değil; AŞURE İRADESİDİR.
BAYRAĞIM.
Ey!
Mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız
kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü
Işık,
ışık; dalga, dalga bayrağım,
Senin
destanını okudum, senin destanını yazacağım
Sana
benim gözümle bakmayanın, mezarını kazacağım.
Seni
selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın
yerde, ne korku, ne keder,
Gölgende,
bana da, bana da yer ver.
Sabah
olmasın, günler doğmasın ne çıkar,
Yurda
Ay-Yıldızının ışığı yeter.
Savaş
bizi karlı dağlara götürdüğü gün,
Kızıllığında
ısındık.
Dağlardan
çöllere düşürdüğü gün,
Gölgene
sığındık.
Ey!
Şimdi süzgün, rüzgârda dalgalı,
Barışın
güvercini, savaşın kartalı,
Yükseklerde
açan çiçeğim,
Senin
altında doğdum,,
Senin
dibinde öleceğim.
Tarihim,
şerefim, şiirim, her şeyim,
Yeryüzünde
yer beğen,
Nereye
dikilmek istersen,
Söyle,
seni oraya dikeyim.
CUMHURBAŞKANI
FORSU
Türk
Bayrağı Yönetmeliği’nin (28) inci maddesi- “Cumhurbaşkanı forsu, (EK:4) te
gösterilen ölçülere uygun olarak yapılır. Forsun sol üst köşesinde yer alan
güneş ve yıldızlar sarı renklidir. Cumhurbaşkanının ikametgâhında, ziyaret
süresince bulunduğu yerde, Bayrak direğine çekilir, gece ve gündüz çekili
kalır, makam odasında çalışma masasının sol gerisine konur, içinde bulunduğu
arabanın sol önünde, tepesinde ay yıldız bulunan kromajlı direğe çekilir.”
Benim soracağım
soru bu yazdıklarım değildir. Bugüne kadar, bir Allah’ın kulunun bu sorunun
yanıtını merak etmiş olduğunu göremedim. Belki de, ben, merak etmeyenlere
rastlamışımdır.
Şans bu;
senelerdir Milli Piyango Bileti alıyorum; büyük ikramiyeye rastlayamadım, büyük
ikramiye yok mu deneyim!” Yoksa Firdevs’inin Gazneli Mahmud’un Sarayı’nın
duvarına yazdığı dörtlüğü mü okuyayım? Soruyu ben sorup, izninizle de, ben
yanıtlayacağım.
Profesör Dr. Çeçen
Yıldız’ın yayımlanmış bir kitabı var. ”Tarihte Kurulmuş Türk Devletleri. ”Bu
kitaba göre (114) devlet kurmuşuz. Bunlardan (16) tısını birer yıldız sembolle,
Cumhurbaşkanı Forsundaki, GÜNEŞ’İN etrafına yerleştirmişiz. Bu yıldızlar, hangi
Eski Türk Devletlerini temsil ediyorlar?
Bendeniz, bunu
bilmek zorunda olduğuma inanıyorum. Bunu Mustafa Kemal ATATÜRK yaptığına göre,
bundan bir ders çıkarmamızın gereğine inanıyorum. Yanımda hiçbir evrakım da
yok. Bir iki yanlış yaparsam affımı dilerim:
1-Büyük
Hun İmparatorluğu,
2-Asya
Hun İmparatorluğu,
3-Ak
Hun İmparatorluğu,
4-Avrupa
Hun İmparatorluğu,
5-Avarlar
İmparatorluğu,
6-Gök
Türk İmparatorluğu,
7-Kara
Hanlılar devleti,
8-Uygur
devleti,
9-Herzem
Şahlar Devleti,
10-Büyük
Timur İmparatorluğu,
11-Babür
İmparatorluğu,
12-Altınordu
Devleti,
13-Gazneliler
Devleti,
14-Büyük
Selçuk İmparatorluğu,
15-
Anadolu Selçuklu devleti,
16-
Osmanlı İmparatorluğu.
GÜNEŞ’TE, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ temsil
etmektedir.
Sayın
Bay Recep Teyyip Erdoğan Beyimiz; Türk Ulusunun ulusal iradeleriyle oluşturduğu
kutsal değerlerimizi HEZEYANLARA VARAN GÜRLEMELERİYLE YIKMAK
İSTEMEKTEDİR.Tezelden tedavisi gerekmektedir.Kuru kalabalıkların ıslatılan
Gençlerimiz karşısında değerleri yoktur!
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder