11 Nisan 2013 Perşembe

1026/TÜRK İSRAFİL'İ!



   T.C.
            OSMAN TÜRKOĞUZ
            T.C.osmanturkoguz@gmail.com
           
                                   İSRAFİL’İN BORUSU YALANA ÖTER!
            Osmanlı Devleti Üç Cellâtla başlamış olduğu cinayetlerine yetmiş üç Cellâtla devam edemedi ve battı! Son Padişah ve Türk İsrafil’inin Üçyüzyirmiyedi Cellâdı ve Atmış üç Cellât yamağı var; Türk ve Türklüğün köklerini kurutmak için; O da gidecek Türklüğe düşman olduğu için! Ostüzü.                                                                                                         İki Yunanlıyı karşılaştırmak istiyorum:
            Yunanistan Başbakanı Elefteriyos Venizelos/23Ağustos 1864/18 Mart 1936/;15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Ordusunu İzmir’e çıkartarak ülkemizi istila etmek isteyen Avukat kökenli bir politikacıydı. Kendisi iktidardan düştüğü ve Türk-Yunan Savaşını sürdürmek isteyen yeni Yunan Hükümeti yenilginin müsebbibi olarak kurşuna dizilmişti.Tekrar Yunanistan Başbakanlığına gelen E.Venizelos Ankara ziyaretinde Ankara garında başbakan ismet İnönü tarafından karşılanmıştı.Bu Türk düşmanı E.Venizelos,Nobel Ödülünün Mustafa kemal’e verilmesi için İsveç Nobel Ödülü Kuruluna bir mektup yazmıştı.Bu mektup,sayın Özgen Acar tarafından bulunarak 20 Mayıs 1981 tarihli Milliyet Gazetesinde de yayınlanmıştır:
            “Hak ve din kavramlarının karıştırıldığı, teokratik bir rejim altında çökmekte olan bir imparatorluk yerini ulusal, çağdaş,canlılık ve hayat dolu bir devlet almıştır .Büyük reformcu Mustafa kemal Paşa’nın itici gücüyle sultanların mutlakıyet rejimi kaldırılmış ve devlet açıkça laik olmuştur.Ulus,tümüyle haklı olarak,tutkulu bir biçimde ,uygar ulusların öncüleri arasında yer almak üzere gelişmeye doğru atılımda bulunmuştur. Ayrıca barışın güçlendirilmesi hareketi,belirgin bir biçimde etnik,modern Türk Devleti’ne bugünkü görünümünü sağlayan iç reformları ile birlikte yürütülmüştür..Gerçekten,etnik ve siyasal sınırlarından açıkça memnun Türkiye,komşularıyla tüm toprak sorunlarını çözümlemiş ve böylece yakın doğuda barışın temel direği olmuştur.Düşmanlık içinde geçen uzun yüzyıllar boyunca,Türkiye ile kanlı savaşlarını sürdürmüş biz yunanlılar,Eski Osmanlı imparatorluğunun yerini alan bu ülkedeki köklü değişikliğin etkilerini ilk olarak duyabilme fırsatını elde ettik.Küçük Asya felaketinin hemen ertesinde,savaştan bir ulus devlet olarak çıkan ve yeniden sağlığına kavuşmuş Türkiye ile anlaşma olanağını görerek,ona elimizi uzattık ve o da bunu içtenlikle kabul etti ve sıktı.barış isteğini besledikleri taktirde,en tehlikeli anlaşmazlıkların  ayırdığı halklar arasında anlaşma olanağı  için bir örnek oluşturacak bu yakınlaşmadan,iki ülke için olduğu kadar,Yakındoğu’da barış düzeninin korunması için de yalınızca olumlu sonuçlar ortaya çıkmıştır.İşte,barış sorununa bu değerli katkıyı sağlayan  kişi Türkiye cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’dır.
            Yakındoğu’da barış yolunun da yeni çağ açan Yunan-Türk anlaşmasının imzalandığı dönemde,1930 yılındaki Yunan Hükümetinin Başkanı sıfatı ile şimdi Nobel barış Ödülü Komitesinin Seçkin üyeleri önünde,Mustafa kemal Paşa’nın adaylığını,bu onur ödülüne layık olarak önermekten şeref duymaktayım.En derin saygılarımın kabulünü rica ederim,Sayın Başkan.E.Venizelos,09 Eylül 1934”Öneri tarihine dikkatinizi çekerim!
            Şimdi de bir Türk Başbakanının; Bay Recep Tayyip Erdoğan’ın, Allah ve Kur’an üzerine yemin ve kasemini okuyalım:
            “Ben Muhammet Müslüman ümmetindenim. Türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime,Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime,kısa zamanda ümmet esasına dayanan,şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma:dinim,Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim!”
            Meriç Nehrini yüzerek Türkiye’ye iltica eden ve üç yıl sonra da Türk vatandaşı olarak Türkiye Cumhuriyeti kimliğini alan ve Sağlık Bakanı olan diğer bir Yunanlının icraatına bakalım:Mösyö Mehmet Müezzinoğlu:”Hiçbir mantıki dayanağı olmadığı için,Sağlık Bakanlığı ünitelerindeki T.C.ile başlayan yazılı levhaları kaldırttım!”Buna,Meriç’ten Yunanistan’a dönüş denir.  Bu düşman saldırısı da Türk Gençliği tarafından ikinci defa püskürtülür.
            Bu kadar aleni ihaneti seyretmek te en büyük ihanettir!            

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi