2 Ocak 2013 Çarşamba

893- BİZLER SONA GELDİK DERKEN!



                        OSMAN TÜRKOĞUZ
                   osmanturkoguz@gmail.com
                   İzmir;31 Aralık 2012

                         BİZLER, SONA GELDİK DERKEN!
                         BOYUTLARI TEK ÇİZGİYE İNDİRGEMEK!
                            NOEL BABANIN KÖKENİ TÜRKLER İnanabilir misiniz?  
                   İkinci Sultan Abdülhamit; yeni doğan oğluna ERTUĞRUL adını verdiğinde; Büyük Haccavımız Şair Eşref'i hafakanlar basmış:"Biz, sonuna geldik diye sevinirken/Onlar yine başladılar yeni baştan!"Deyu hiciv yazmış.
                   1946 genel seçimlerinde başımıza demokrasi kuşu kondu derken, Adnan Menderes, Celal Bayar, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Turgut Özal ve en sonunda da Bay Recep Tayyip Erdoğan ve Atatürk'ten Korkanlar başımıza dikildiler. Bizler; sona geldik ya sabır çekerken bu sefer de evlatlar çağdışılığa soyundular. Bir Kızı ve dahi bir oğlu USA'YI mesken tutan Bay Recep Tayyip Erdoğan'ın öteki oğlu Bay Bilal Necmettin Erdoğan'ın basınımıza yansıyan çağdışı ve çok geride kalmış beyanlarını okuduk:
                 "Noel Baba Hıristiyan Noel’inde hindi yemek Amerikan Şükran Gününe,çam ağacı süslemek yine Hıristiyan Noel’ine ait değil midir!"
                 -Hayır, anlatmaya çalıştığınız tüm sözler büyük bir yanlışın kasıtlı ifadesidir!
                 İlgi: Yılbaşı, biz Türklerin, Anadolu’muzda 7000 senelik bayramıdır! Osman Türkoğuz.
               "01 Ocak 2000 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayınlanan bir haber beni çok güldürmüş senelerce önceye de götürmüştü:
                 "BİLDİRİ DAĞITAN MOLLALARA GÖZALTI!"
                 "İzmir SSK Bozyaka Hastanesi'nde"Hangi yılbaşı" başlıklı bildiri dağıtıp, duvarlara astıkları ileri sürülen 8 kişi gözaltına alındı. Dün saat 16.00 sıralarında bir ihbarı değerlendiren polis, Molla kıyafetli 8 kişilik bir grubu, ellerindeki bildirilerle gözaltına aldı. Milenyumun Hıristiyan adet ve kutlaması olduğu, Müslümanların yılbaşı diye bir âdetinin bulunmadığı, kutlamanın da yanlış ve İslam dininde yeri olmadığı yolundaki "Hangi Yılbaşı"başlıklı bildiriyi Yenişehir'de cuma namazı kıldıkları camiden çıkışta tanımadıkları kişiler tarafından ellerine tutuşturulduğunu söyleyen sanu*ıklar"Bizim bildiri dağıtmak gibi bir amacımız yoktu. Cuma namazının ardından bir hastamızı ziyaret için hastaneye geldik. Bizim bir suçumuz yok"dedi.(Murat Eğilmez, İzmir).
                "bu işlerin emirleri ve sinyalleri ,günlerdir,açıktan,açığa gün gibi veriliyordu.Demek ki Cumhuriyetimizin koruyucusu olan ,demokratik ve Laik Devletimizin bekçileri ,ihbar bekliyorlarmış.İhbar olmayınca ,kendiliğinden olaylara el koymak,muhalefet karşısında ,IMF ve AB ve USA karşısında el mahkumların tepkisini çekebilir miydi!
                  Böylesine denge, menge, kritik meclis hesapları; idam-Midam 864 rakım seçimi hesaplarını hesaplamak gerekir! Bolu valisi bir kırhaneler eder, tısss! Vali muavini, İtalyan Çadır kentinde, İtalyan Büyük Elçisine dert yanan bir garibanı:"Gâvurun önünde dert yanmaya utanmazmıyor musun!"Diye azım, azım azarlar. Kafaya bakın, kafaya,"Hıristiyan-Katolik inancını Gâvurlukla niteleleyen yönetici kafasına bakınız!"
                 27 Aralık 1999 tarihinde; Hürriyet Gazetesi bir şeyler olacağının sinyalini vermişti:
                        "SUUDİ BAŞMÜFTÜSÜ MİLENYUM'U KUTLAMAYI!"
                "Suudi Arabistan'ın en üst düzey yetkilisi olan Başmüftü Şeyh Abdülaziz bin Abdullah el Şeyh, dünya Müslümanlarından yeni milenyumun başlangıcını görmezden gelmelerini istedi ve "Milenyum, kâfirlerin dal3aletidir" dedi. Baş müftü'ye gör, üçüncü bin yılı kutlamak her Müslümancın görevi, Okaz Gazetesi'ne bir demeç veren Şeyh, milenyum’un Müslümanlar açısından önemi olmadığını belirterek şöyle konuştu:"Müslümanlar, Üçüncü milenyum başlangıcını, ya da Hıristiyanlarla diğer kâfirlerin dinleriyle bağlantılı hiçbir olayı kutlamamalıdır?"                                                                                                                                                                Suudi yönetimi bu konuda Arap dünyasından yalınız kalmış görünüyor. Lübnan ve Mısır gibi Arap ülkeleri yeni milenyumun gelişini büyük partilerle kutlamaya hazırlanıyor."
                Süleyman Hilmi Tunahan isimli imamlıktan kovulmuş bir Bulgar Göçmeni'nin kurmuş olduğu İslam’a aykırı bir tarikat var; aslında İslam’a aykırı bir çıkış var, Nurculuğa inat. Bu kişi Silistire'de doğduğu için, buna S,H.Silistirevi derler. Ve en büyük din ulularından birisi ve sonuncusu olduğunu ve 33'üncü son halkası olduğunu da ileri sürerler. Bu zatın kızının oğlu Bay Ahmet Denizolgun, Bay Süleyman Demirel tarafından Türkiye Cumhuriyeti’ne Ulaştırma Bakanı yapılmıştı. Bunların senelerden beri çıkarmakta oldukları fazilet adlı bir takvim titizlikle izlenmelidir. Bu takvimde Ulusal Kurtuluş Savaşı anlatılırken yalınızca bir kıta çavuşundan söz edilirken Abdülhamit Hanlı anlatılmaktadır. İşte bu fazilet takvimi var ya; işte bu takvim günlerdir Yılbaşı, kâfirlerin ve putperestlerin günlerinin kutlanmamasına dair fetvalar verdi durdu.26/27/28 Aralık 1999günleri, takvim yaprağının ön yüzünde hadisler verildi daha sonra da yaylım ateşine başlanıldı.26 aralık 1999 tarihli takvim yaprağında şöyle bir ifade kullanıldı:"Ümmetimden bir grup yeme-içme-malaniyat ve eğlence ile geceyi geçirir, sonra da (Suretten o değilse de sireten) maymunlar ve hınzır olarak sabaha ulaşır!"Hadisi ŞerifS, K.M:12/325),27 Arsalık 1999 tarihli takvim yaprağının önyüzü:"Şüphesiz emrettiğim bu yol, benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyunuz; başka aykırı yollara tâbi olmayın. Sonra bunlar sizi Allah yolundan ayırır, S.Enam,153.
                Bu gibi hadisler ve ayetlerle köprübaşılar tutulduktan sonra çok ustaca yorumlara geçilmiştir. Okuyalım                                                                           "MÜMİNLER, YILBAŞI-NEVRUZ KUTLAMALARI VE BENZERİ MERÂSİMLERDEN UZAK DURMALIDIR."                                                                                                                                              Bu Fazilet Takviminin fetvası; Müslüman olduğunu anlatarak, başka dinlerin törenlerine uyan ve onlardan armağanlar alarak halkımızı Din ve Allah ile aldatanlara, Bay Necmettin Bilal Bey gibilerine yöneliktir! Ostüzü
                 "İmam’ı Rabbani müceddid'i Elif'i sani(KS)hazretlerinden :Cehennemin ebedi azabı ,küfrün cezasıdır.Bu söze mukabil eğer şöyle bir sual sorulursa:
                  "Bir şahıs,imanı olmakla beraber,küfür merasimini icra eder ve küfür ehlinin merasimine saygı gösterirse;âlimler,onun küfrüne hükmeder."EK: Sayın A.Gül ve Bay RT Erdoğan,Baba,oğul ve tüm müselman takımı Hıristiyanların ve Yahudilerin törenlerine iştirak etmediler miydi.Trevi çeşmesinde,Türkler aleyhine dua eden Papa'nın heykelinin bulunduğu salonda imza töreninde bulunmadılar mıydı! Ostüzü.""Fiilinden dolayı onu, mürtetlerden sayar. Hint müslümanlarının ekserisi ise bu belaya müpteladır! Binaenaleyh âlimlerin fetvaları gereğince o şahsın, ahirette, ebedi bir azap ile azap olunması lâzımdır. Hâlbuki sahih haberlerde gelmiştir ki,"Kalbinde zerre kadar bir iman olan kimse, ebedi olarak azapta kalamaz, cehennemden çıkar."Peki, size göre bu meselenin tahkiki nedir?
                 "Cevaben derim ki:"Eğer o şahıs,sırf kâfir ise,yani zerre miktarı da olsa bir imana sahip değilse,onun nasibi ebedi azaptır!..Allah suphaneu bu azaptan bizleri korusun! Şayet bu küfür merasimlerini yapmasına rağmen, kalbinde zerre kadar bir iman varsa, gene cehennem azap olunur; lakin bu zerre miktarı imanın bereketi ile cehennemde ebedi kalıp yerleşmekten kurtulması ümit edilir."
                Bir keresinde hasta bir arkadaşın ziyaretine gitmiştim.<Ölüme yaklaşmıştı. Hali, ne teveccüh ettiğimde, kalbinin şiddetli zulmetler içersinde olduğunu gördüm. Ve bu zulmetlerin kalkması için ne kadar teveccüh ettiysem de kalkmadı. Nice teveccühten sonra anlaşıldı ki, bu zulmetler, kendisinde bulunan küfürden neş'et etmektedir. Bu kudûrat(Bulanıklık)'ın menşei de, küfür ehli ile olan karşılıklı sevgi ve dostluklardır. Ve anladım ki, nu zulmetlerin defi için teveccüh etmek münasip değildir. Çünkü onun bu zulmetlerden temizlenmesi cehennem azabına bağlıdır ki, bu da küfrün(küfür sıfatını haiz günahların) cezasıdır."Ve yine bilindi ki, o şahıs sahip olduğu zerre miktarı imanın bereketi ile cehennemde ebedi kalmaktan kurtulacaktır.(Devamı yarın!")1
                 Takvim yaprağının 2'incisi!
                 "Bu hali onda gördükten sonra, hatırıma geldi. Bunun namazını kılmak caiz midir, değil midir? Teveccühten sonra zahir oldu ki, onun namazını kılmak caizdir. Yani imanları olmakla beraber, ehl’i küfrün âdetlerini icra eden, onların muayyen günlerine saygı gösteren Müslümanlar, bugün olduğu gibi, kâfirler arasına ilhak etmek doğru olmaz; münasip olan, onların namazlarını kılmak ve işin sonunda, ebedi azaptan kurtulmalarını ümit etmektir."
                 "Buraya kadar anlattıklarımdan anlaşıldı ki,ehli küfre af ve mağfiret yoktur."Şüphesiz ki Allah Teala,kendine sirk koşanları bağışlamaz"S.Nisa,48"Kişi şayet katıksız kâfir ise,küfrünün cezası ebedi azaptır.Eğer günahlarına rağmen ,zerre miktarı bir imanı varsa ,onun cezası da muvakkat azaptır.Sair büyük günahları ise,allah'ıTealedilerse bağışlar,dilerse azap eder.İleride tahkiki geleceği üzerine,fakir'in kanaatine göre;cehennem azabı ister muvakkat,isterse ebedi ve devamlı olsun ,küfret ve küfür sıfatlarına mahsustur.büüyük günah sahiplerine gelince.Günahlarının bağışlanması için tevbeye muvaffak olamadıkları gibi,şefaete,mücerref af ve ihsana da kavuşamamış kimselerin günahlarına,,dünyevi âlem ve sıkıntılarla ,ölüm sarhoşluğunun şiddetleri de keffaret olamıyorsa,bunun gibi kimseler için şöyle umut olunur:Onlardan bir kısmına kabir azabı ile iktifa edilir.Diğer bir kısmı ise,günahlarına karşılık,günahlarına karşılık,kabir azabı ile birlikte kıyametin korku ve şiddetine düçar kılınır.Böylece bunlar için cehennem azabına gerek kalmamış olur.Allah'ıtealanın,"o kimseler ki,iman ettiler,imanlarına da zülmü karıştırmadılar.İşte onlar için emniyet vardır.(S.Enam,82)ayetikerimesi şu anlatılan manayı  teyid eder.Bu ayeticeliledeki "zulum"den murad,sirktir.büütün işlerin hakikani en iyi bilen Allah subhanehûdur.Müslümanlığın temeli Kur'an'ın kurallarına uyanlar,her ne surette eylenirlerde  küfür mü oluyor?Tüm Hıristiyanların yarattığı nimetlerden yararlanmak  niçin küfür olmuyor?Onların matbaalarıyla hurafeleri din diye yay.OnlarınTV'leriyle halkı kandır,onların elbiselerini,buzdolaplarını kullan,dolar ve marka domal!Bunlar niçin lanetlenmiyor?Enfâl Suresi(8'inci sure)açalım60'ıncı ayeti okuyalım:"Onlara karşı gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın.Ordugâhlarda atlar besleyin.Böylece hem Allah'ın düşmanlarını,hem kendi düşmanlarınıızı ,hem bunlardan başkalarını korkutabilirsiniz!" "
                 "Zaman değiştiğinde hükümler de değişir!"Kur'anı Kerim,6217 ayetten ve 114 sureden oluşmaktadır. Yaklaşık 200 ayet biribirini nakzetmiştir. Ayetler Üç bölümde toplanmıştır:
                1*İbadete ilişkin ayetler. Değiştirilemez ve çarpıtılamaz.
                2*Muameleata ilişkin ayetler. Zaman değiştikçe değiştirilebilir.
                 3*Meseller. Örneksemeler. Tevrat ağırlıklıdırlar.
                  Önüne gelen akıl almaz açıklamalarına, küfür saydığı sosyal olaylarla ilgisi olmayan ayetleri yazarak saf insanlarımızı aldatmaktadırlar."Kâfirlere karşı atlar besleyin!"Deniliyor. Hıristiyanlardan Tank, Uçak, Füze almak, onlardan diğer Müslüman ülkelere karşı Patriot füzeleri dilenmek ve onların kullanılmalarını da kendi ülkemize çağırdığımız Kâfir dediklerine kullandırmak! Dünyanın gözü önünde beygire bile binememek! Sonra; Küfür sahiplerinin! Okullarında okumak, onların paralarını kullanmak, Yeşil pasaport için bebelerini onların memleketlerindeki küfür sahibi dedikleri doktorların çalıştığı hastanelerde doğurtmak! Onların paralarıyla Newyork'ta ev almak; gemicik ve gemi satın almak.  Allah ve Din ile aldatmak buna denmezse niye denir! Önemli olan Dinler değildir; dinlerin halka sunuluş biçimidir.                                                                                                                                "Yüzyıllardır Hıristiyanların İsa'nın doğuşu Olarak kutladığı Noel bayramının, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramı olduğuna? Nereden nereye, inanılacak gibi değil, değil mi? Ben de ne yazık ki, yeni öğrendim. Bu senenin galiba ilk başlarında idi Adnan Atabek imzalı bir e-mail aldım. Çok ilginç gelmişti, Hıristiyanların Noel bayramını tamamıyla Türklerden almış olduğunu gösteriyordu. Fakat üzerinde durmaya vaktim olmadı, hem de Noel zamanına doğru ele almayı düşünmüştün. Bu arada Türk devletlerinden başka birilerine aynı konuyu bilip bilmediklerini sordum. Bana İran’ın Azerbaycan bölgesinden İsmail Bey' den yanıt geldi, verdiği yanıt birebir aynı olmasa da çok uyduğunu gördüm. Olay şöyle: Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Bunun tepesi, gökyüzünde oturan Tanrı üçgen’in sarayına kadar uzanıyor, buna hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz. ülgen, insanların koruyucusu, o sakallı ve laftam giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyor. Türklerde güneş çok önemli; lnançlarına göre gecelerlin kısalıp gündüzlerin uzamayaBaşladığı 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor Türklerde. Bayramın adı Nargudan, nar=güneş, tugan, duqan=doğan. Doğan güneş. Astronomik. Olarak o günden itibaren geceler kısalmaya, gündüzleri uzamaya başlıyor. İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar. Güneşi geriverdi diye ülgen' e dualar ediyorlar. Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrıdan. İnanca göre bu dilekler muhakkak yerine geliyormuş. Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyü babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş. Yazılana göre akçam ağacı yalnız orta Asya’da yetişiyormuş. Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş. O yüzden bu. Olayın Türklerden Hıristiediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, ugurgelirmiş. Yazılana göre akçam ağacı yalnız orta Asya'da yetişiyormuş. Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş. O yüzden buolayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa’ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıklan söyleniyor. İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok. Doğum, güneşin yeniden doğuşu. Meydan Larousse' da, İsa evrenin nuru olarak algılanıyor ve bu olayın Pagan halklardan alınıp İsa'ya yakıştırıldığı yazılıyor. Internet’te yazılanlara göre, imparator Konstantin (324-337) zamanında İznik'te toplanan konsülde, 22 Aralık'ta güneşin 'doğumu için yapılan bu Pagan Bayramı'nı İsa'nın doğumu olarak 24 Aralık'a alınıyor ve Noel Bayramı deniliyor. Batı kilisesi ise, yani Katolikler 25 Aralık'ta kutluyorlarmış bunu. Çam süsleme ise ilk 1605'te Almanya'da görülüyor, oradan Fransa'ya geçiyor. Ne kadar ilginç değil mi? Batı, en büyük bayramını göçebe, ilkel olarak tanımladığı Türklerden yürütmüş. Yeni yapılmakta olan çalışmalarla Batı'ya Türklerden kim bilir daha nelerin geçtiği ortaya çıkacak? Belki de yazının ve dillerin anası Türkler olduğu kanıtlanacak. Muazzez İlmiye çığ 18.12.2007.Sonuç olarak: Anlamadığımız bir dille yazılmış Din kitapları bez torbalar içinde ve duvarlara asılı durdukça bizleri dede, baba ve oğullar hep aldatırlar. Kendileri meleklerle yatarlar, bize cennetten kadın, huri ve gılman satarlar.




Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi