OSMAN TÜRKOĞUZ
osmanturkoguz@gmail.com
İzmir;31
Aralık 2012
BİZLER, SONA GELDİK
DERKEN!
BOYUTLARI TEK
ÇİZGİYE İNDİRGEMEK!
NOEL
BABANIN KÖKENİ TÜRKLER İnanabilir misiniz?
İkinci Sultan Abdülhamit; yeni doğan oğluna
ERTUĞRUL adını verdiğinde; Büyük Haccavımız Şair Eşref'i hafakanlar
basmış:"Biz, sonuna geldik diye sevinirken/Onlar yine başladılar yeni
baştan!"Deyu hiciv yazmış.
1946
genel seçimlerinde başımıza demokrasi kuşu kondu derken, Adnan Menderes, Celal Bayar,
Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Turgut Özal ve en sonunda da Bay Recep
Tayyip Erdoğan ve Atatürk'ten Korkanlar başımıza dikildiler. Bizler; sona
geldik ya sabır çekerken bu sefer de evlatlar çağdışılığa soyundular. Bir Kızı
ve dahi bir oğlu USA'YI mesken tutan Bay Recep Tayyip Erdoğan'ın öteki oğlu Bay
Bilal Necmettin Erdoğan'ın basınımıza yansıyan çağdışı ve çok geride kalmış
beyanlarını okuduk:
"Noel Baba Hıristiyan Noel’inde
hindi yemek Amerikan Şükran Gününe,çam ağacı süslemek yine Hıristiyan Noel’ine
ait değil midir!"
-Hayır, anlatmaya çalıştığınız tüm
sözler büyük bir yanlışın kasıtlı ifadesidir!
İlgi: Yılbaşı, biz Türklerin, Anadolu’muzda
7000 senelik bayramıdır! Osman Türkoğuz.
"01 Ocak 2000 tarihli Hürriyet
Gazetesinde yayınlanan bir haber beni çok güldürmüş senelerce önceye de götürmüştü:
"BİLDİRİ DAĞITAN MOLLALARA
GÖZALTI!"
"İzmir SSK Bozyaka
Hastanesi'nde"Hangi yılbaşı" başlıklı bildiri dağıtıp, duvarlara
astıkları ileri sürülen 8 kişi gözaltına alındı. Dün saat 16.00 sıralarında bir
ihbarı değerlendiren polis, Molla kıyafetli 8 kişilik bir grubu, ellerindeki
bildirilerle gözaltına aldı. Milenyumun Hıristiyan adet ve kutlaması olduğu,
Müslümanların yılbaşı diye bir âdetinin bulunmadığı, kutlamanın da yanlış ve İslam
dininde yeri olmadığı yolundaki "Hangi Yılbaşı"başlıklı bildiriyi
Yenişehir'de cuma namazı kıldıkları camiden çıkışta tanımadıkları kişiler
tarafından ellerine tutuşturulduğunu söyleyen sanu*ıklar"Bizim bildiri
dağıtmak gibi bir amacımız yoktu. Cuma namazının ardından bir hastamızı ziyaret
için hastaneye geldik. Bizim bir suçumuz yok"dedi.(Murat Eğilmez, İzmir).
"bu işlerin emirleri ve sinyalleri
,günlerdir,açıktan,açığa gün gibi veriliyordu.Demek ki Cumhuriyetimizin
koruyucusu olan ,demokratik ve Laik Devletimizin bekçileri ,ihbar bekliyorlarmış.İhbar
olmayınca ,kendiliğinden olaylara el koymak,muhalefet karşısında ,IMF ve AB ve
USA karşısında el mahkumların tepkisini çekebilir miydi!
Böylesine denge, menge, kritik meclis hesapları;
idam-Midam 864 rakım seçimi hesaplarını hesaplamak gerekir! Bolu valisi bir
kırhaneler eder, tısss! Vali muavini, İtalyan Çadır kentinde, İtalyan Büyük
Elçisine dert yanan bir garibanı:"Gâvurun önünde dert yanmaya utanmazmıyor
musun!"Diye azım, azım azarlar. Kafaya bakın, kafaya,"Hıristiyan-Katolik
inancını Gâvurlukla niteleleyen yönetici kafasına bakınız!"
27 Aralık 1999 tarihinde; Hürriyet Gazetesi bir şeyler olacağının
sinyalini vermişti:
"SUUDİ BAŞMÜFTÜSÜ
MİLENYUM'U KUTLAMAYI!"
"Suudi Arabistan'ın en üst düzey
yetkilisi olan Başmüftü Şeyh Abdülaziz bin Abdullah el Şeyh, dünya
Müslümanlarından yeni milenyumun başlangıcını görmezden gelmelerini istedi ve
"Milenyum, kâfirlerin dal3aletidir" dedi. Baş müftü'ye gör, üçüncü bin
yılı kutlamak her Müslümancın görevi, Okaz Gazetesi'ne bir demeç veren Şeyh,
milenyum’un Müslümanlar açısından önemi olmadığını belirterek şöyle
konuştu:"Müslümanlar, Üçüncü milenyum başlangıcını, ya da Hıristiyanlarla
diğer kâfirlerin dinleriyle bağlantılı hiçbir olayı kutlamamalıdır?"
Suudi yönetimi bu konuda Arap dünyasından yalınız
kalmış görünüyor. Lübnan ve Mısır gibi Arap ülkeleri yeni milenyumun gelişini büyük
partilerle kutlamaya hazırlanıyor."
Süleyman Hilmi Tunahan isimli imamlıktan
kovulmuş bir Bulgar Göçmeni'nin kurmuş olduğu İslam’a aykırı bir tarikat var;
aslında İslam’a aykırı bir çıkış var, Nurculuğa inat. Bu kişi Silistire'de
doğduğu için, buna S,H.Silistirevi derler. Ve en büyük din ulularından birisi
ve sonuncusu olduğunu ve 33'üncü son halkası olduğunu da ileri sürerler. Bu
zatın kızının oğlu Bay Ahmet Denizolgun, Bay Süleyman Demirel tarafından
Türkiye Cumhuriyeti’ne Ulaştırma Bakanı yapılmıştı. Bunların senelerden beri
çıkarmakta oldukları fazilet adlı bir takvim titizlikle izlenmelidir. Bu
takvimde Ulusal Kurtuluş Savaşı anlatılırken yalınızca bir kıta çavuşundan söz
edilirken Abdülhamit Hanlı anlatılmaktadır. İşte bu fazilet takvimi var ya; işte bu takvim günlerdir Yılbaşı,
kâfirlerin ve putperestlerin günlerinin kutlanmamasına dair fetvalar verdi
durdu.26/27/28 Aralık 1999günleri, takvim yaprağının ön yüzünde hadisler
verildi daha sonra da yaylım ateşine başlanıldı.26 aralık 1999 tarihli takvim
yaprağında şöyle bir ifade kullanıldı:"Ümmetimden bir grup
yeme-içme-malaniyat ve eğlence ile geceyi geçirir, sonra da (Suretten o değilse
de sireten) maymunlar ve hınzır olarak sabaha ulaşır!"Hadisi ŞerifS, K.M:12/325),27
Arsalık 1999 tarihli takvim yaprağının önyüzü:"Şüphesiz emrettiğim bu yol,
benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyunuz; başka aykırı yollara tâbi olmayın.
Sonra bunlar sizi Allah yolundan ayırır, S.Enam,153.
Bu gibi hadisler
ve ayetlerle köprübaşılar tutulduktan sonra çok ustaca yorumlara geçilmiştir.
Okuyalım
"MÜMİNLER, YILBAŞI-NEVRUZ
KUTLAMALARI VE BENZERİ MERÂSİMLERDEN UZAK DURMALIDIR." Bu
Fazilet Takviminin fetvası; Müslüman olduğunu anlatarak, başka dinlerin
törenlerine uyan ve onlardan armağanlar alarak halkımızı Din ve Allah ile
aldatanlara, Bay Necmettin Bilal Bey gibilerine yöneliktir! Ostüzü
"İmam’ı Rabbani müceddid'i Elif'i sani(KS)hazretlerinden
:Cehennemin ebedi azabı ,küfrün cezasıdır.Bu söze mukabil eğer şöyle bir sual
sorulursa:
"Bir şahıs,imanı olmakla
beraber,küfür merasimini icra eder ve küfür ehlinin merasimine saygı
gösterirse;âlimler,onun küfrüne hükmeder."EK: Sayın A.Gül ve Bay RT Erdoğan,Baba,oğul ve tüm müselman
takımı Hıristiyanların ve Yahudilerin törenlerine iştirak etmediler miydi.Trevi
çeşmesinde,Türkler aleyhine dua eden Papa'nın heykelinin bulunduğu salonda imza
töreninde bulunmadılar mıydı! Ostüzü.""Fiilinden
dolayı onu, mürtetlerden sayar. Hint müslümanlarının ekserisi ise bu belaya müpteladır!
Binaenaleyh âlimlerin fetvaları gereğince o şahsın, ahirette, ebedi bir azap
ile azap olunması lâzımdır. Hâlbuki sahih haberlerde gelmiştir
ki,"Kalbinde zerre kadar bir iman olan kimse, ebedi olarak azapta kalamaz,
cehennemden çıkar."Peki, size göre bu meselenin tahkiki nedir?
"Cevaben derim ki:"Eğer o şahıs,sırf kâfir ise,yani zerre
miktarı da olsa bir imana sahip değilse,onun nasibi ebedi azaptır!..Allah
suphaneu bu azaptan bizleri korusun! Şayet bu küfür merasimlerini yapmasına rağmen,
kalbinde zerre kadar bir iman varsa, gene cehennem azap olunur; lakin bu zerre
miktarı imanın bereketi ile cehennemde ebedi kalıp yerleşmekten kurtulması ümit
edilir."
Bir keresinde hasta bir arkadaşın
ziyaretine gitmiştim.<Ölüme yaklaşmıştı. Hali, ne teveccüh ettiğimde,
kalbinin şiddetli zulmetler içersinde olduğunu gördüm. Ve bu zulmetlerin
kalkması için ne kadar teveccüh ettiysem de kalkmadı. Nice teveccühten sonra
anlaşıldı ki, bu zulmetler, kendisinde bulunan küfürden neş'et etmektedir. Bu
kudûrat(Bulanıklık)'ın menşei de, küfür ehli ile olan karşılıklı sevgi ve dostluklardır.
Ve anladım ki, nu zulmetlerin defi için teveccüh etmek münasip değildir. Çünkü
onun bu zulmetlerden temizlenmesi cehennem azabına bağlıdır ki, bu da
küfrün(küfür sıfatını haiz günahların) cezasıdır."Ve yine bilindi ki, o
şahıs sahip olduğu zerre miktarı imanın bereketi ile cehennemde ebedi kalmaktan
kurtulacaktır.(Devamı yarın!")1
Takvim yaprağının 2'incisi!
"Bu hali onda gördükten sonra, hatırıma geldi. Bunun namazını kılmak
caiz midir, değil midir? Teveccühten sonra zahir oldu ki, onun namazını kılmak caizdir.
Yani imanları olmakla beraber, ehl’i küfrün âdetlerini icra eden, onların
muayyen günlerine saygı gösteren Müslümanlar, bugün olduğu gibi, kâfirler
arasına ilhak etmek doğru olmaz; münasip olan, onların namazlarını kılmak ve
işin sonunda, ebedi azaptan kurtulmalarını ümit etmektir."
"Buraya kadar anlattıklarımdan anlaşıldı ki,ehli küfre af ve
mağfiret yoktur."Şüphesiz ki Allah Teala,kendine sirk koşanları
bağışlamaz"S.Nisa,48"Kişi şayet katıksız kâfir ise,küfrünün cezası
ebedi azaptır.Eğer günahlarına rağmen ,zerre miktarı bir imanı varsa ,onun
cezası da muvakkat azaptır.Sair büyük günahları ise,allah'ıTealedilerse
bağışlar,dilerse azap eder.İleride tahkiki geleceği üzerine,fakir'in kanaatine
göre;cehennem azabı ister muvakkat,isterse ebedi ve devamlı olsun ,küfret ve
küfür sıfatlarına mahsustur.büüyük günah sahiplerine gelince.Günahlarının
bağışlanması için tevbeye muvaffak olamadıkları gibi,şefaete,mücerref af ve
ihsana da kavuşamamış kimselerin günahlarına,,dünyevi âlem ve sıkıntılarla
,ölüm sarhoşluğunun şiddetleri de keffaret olamıyorsa,bunun gibi kimseler için
şöyle umut olunur:Onlardan bir kısmına kabir azabı ile iktifa edilir.Diğer bir
kısmı ise,günahlarına karşılık,günahlarına karşılık,kabir azabı ile birlikte
kıyametin korku ve şiddetine düçar kılınır.Böylece bunlar için cehennem azabına
gerek kalmamış olur.Allah'ıtealanın,"o kimseler ki,iman ettiler,imanlarına
da zülmü karıştırmadılar.İşte onlar için emniyet
vardır.(S.Enam,82)ayetikerimesi şu anlatılan manayı teyid eder.Bu ayeticeliledeki
"zulum"den murad,sirktir.büütün işlerin hakikani en iyi bilen Allah
subhanehûdur.Müslümanlığın temeli Kur'an'ın kurallarına uyanlar,her ne surette
eylenirlerde küfür mü oluyor?Tüm
Hıristiyanların yarattığı nimetlerden yararlanmak niçin küfür olmuyor?Onların matbaalarıyla
hurafeleri din diye yay.OnlarınTV'leriyle halkı kandır,onların elbiselerini,buzdolaplarını
kullan,dolar ve marka domal!Bunlar niçin lanetlenmiyor?Enfâl Suresi(8'inci
sure)açalım60'ıncı ayeti okuyalım:"Onlara karşı gücünüz yettiğince kuvvet
hazırlayın.Ordugâhlarda atlar besleyin.Böylece hem Allah'ın düşmanlarını,hem
kendi düşmanlarınıızı ,hem bunlardan başkalarını korkutabilirsiniz!"
"
"Zaman değiştiğinde hükümler de
değişir!"Kur'anı Kerim,6217 ayetten ve 114 sureden oluşmaktadır. Yaklaşık
200 ayet biribirini nakzetmiştir. Ayetler Üç bölümde toplanmıştır:
1*İbadete ilişkin ayetler. Değiştirilemez ve çarpıtılamaz.
2*Muameleata ilişkin ayetler. Zaman değiştikçe değiştirilebilir.
3*Meseller. Örneksemeler. Tevrat ağırlıklıdırlar.
Önüne gelen akıl almaz açıklamalarına, küfür saydığı sosyal olaylarla
ilgisi olmayan ayetleri yazarak saf insanlarımızı
aldatmaktadırlar."Kâfirlere karşı atlar besleyin!"Deniliyor.
Hıristiyanlardan Tank, Uçak, Füze almak, onlardan diğer Müslüman ülkelere karşı
Patriot füzeleri dilenmek ve onların kullanılmalarını da kendi ülkemize
çağırdığımız Kâfir dediklerine kullandırmak! Dünyanın gözü önünde beygire bile binememek!
Sonra; Küfür sahiplerinin! Okullarında okumak, onların paralarını kullanmak,
Yeşil pasaport için bebelerini onların memleketlerindeki küfür sahibi dedikleri
doktorların çalıştığı hastanelerde doğurtmak! Onların paralarıyla Newyork'ta ev
almak; gemicik ve gemi satın almak.
Allah ve Din ile aldatmak buna denmezse niye denir! Önemli olan Dinler değildir;
dinlerin halka sunuluş biçimidir.
"Yüzyıllardır Hıristiyanların İsa'nın doğuşu Olarak kutladığı
Noel bayramının, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramı olduğuna? Nereden
nereye, inanılacak gibi değil, değil mi? Ben de ne yazık ki, yeni öğrendim. Bu
senenin galiba ilk başlarında idi Adnan Atabek imzalı bir e-mail aldım. Çok
ilginç gelmişti, Hıristiyanların Noel bayramını tamamıyla Türklerden almış
olduğunu gösteriyordu. Fakat üzerinde durmaya vaktim olmadı, hem de Noel
zamanına doğru ele almayı düşünmüştün. Bu arada Türk devletlerinden başka
birilerine aynı konuyu bilip bilmediklerini sordum. Bana İran’ın Azerbaycan
bölgesinden İsmail Bey' den yanıt geldi, verdiği yanıt birebir aynı olmasa da
çok uyduğunu gördüm. Olay şöyle: Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden
önceki inançlarına göre, yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir
akçam ağacı bulunuyor. Bunun tepesi, gökyüzünde oturan Tanrı üçgen’in sarayına
kadar uzanıyor, buna hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün
halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz. ülgen, insanların koruyucusu, o
sakallı ve laftam giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi
yönetiyor. Türklerde güneş çok önemli; lnançlarına göre gecelerlin kısalıp
gündüzlerin uzamayaBaşladığı 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan
sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni
doğum olarak algılanıyor Türklerde. Bayramın adı Nargudan, nar=güneş, tugan,
duqan=doğan. Doğan güneş. Astronomik. Olarak o günden itibaren geceler
kısalmaya, gündüzleri uzamaya başlıyor. İşte bu güneşin zaferini, yeniden
doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar. Güneşi
geriverdi diye ülgen' e dualar ediyorlar. Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın
altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler
diliyorlar Tanrıdan. İnanca göre bu dilekler muhakkak yerine geliyormuş. Bu
bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında
şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyü babalar, nineler ziyaret
ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri; yaş ve
kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya
gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş. Yazılana göre akçam ağacı
yalnız orta Asya’da yetişiyormuş. Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş. O yüzden bu.
Olayın Türklerden Hıristiediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar.
Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar
bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, ugurgelirmiş. Yazılana göre akçam
ağacı yalnız orta Asya'da yetişiyormuş. Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş. O
yüzden buolayın Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa’ya
gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıklan söyleniyor. İsa'nın doğumu ile
hiç ilgisi yok. Doğum, güneşin yeniden doğuşu. Meydan Larousse' da, İsa evrenin
nuru olarak algılanıyor ve bu olayın Pagan halklardan alınıp İsa'ya
yakıştırıldığı yazılıyor. Internet’te yazılanlara göre, imparator Konstantin
(324-337) zamanında İznik'te toplanan konsülde, 22 Aralık'ta güneşin 'doğumu
için yapılan bu Pagan Bayramı'nı İsa'nın doğumu olarak 24 Aralık'a alınıyor ve
Noel Bayramı deniliyor. Batı kilisesi ise, yani Katolikler 25 Aralık'ta kutluyorlarmış
bunu. Çam süsleme ise ilk 1605'te Almanya'da görülüyor, oradan Fransa'ya
geçiyor. Ne kadar ilginç değil mi? Batı, en büyük bayramını göçebe, ilkel
olarak tanımladığı Türklerden yürütmüş. Yeni yapılmakta olan çalışmalarla
Batı'ya Türklerden kim bilir daha nelerin geçtiği ortaya çıkacak? Belki de
yazının ve dillerin anası Türkler olduğu kanıtlanacak. Muazzez İlmiye çığ 18.12.2007.Sonuç olarak:
Anlamadığımız bir dille yazılmış Din kitapları bez torbalar içinde ve duvarlara
asılı durdukça bizleri dede, baba ve oğullar hep aldatırlar. Kendileri
meleklerle yatarlar, bize cennetten kadın, huri ve gılman satarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder