22 Kasım 2012 Perşembe

867/DEF OLUP TA GİTMEYENLER!


            OSMAN TÜRKOĞUZ
            osmanturkoguz@hotmail.com
            Çeşmealtı;13 Mayıs 2010/29 Ekim ve 10 Kasıma karşın, ağızları yine de açık on arşın!21 Kasım 2012
                                    

                        DEFOLUP GİTMEYENLER!

                        İhtilale kalkışmak kalkışma suçudur. İhtilal yapmak suç değildir,İhtilaller Kurucu iktidarları yaratmıştır.Bugün;27 Mayıs 1960’ı ve 12 Eylül 1980’i yargılayanlar o hareketlerin eserleri olan kimselerdir,kendilerini ve dahi kazanmış oldukları kişilikleri inkâr etmektedirler.12 Eylül’ün yaptığı anayasayı korumak için ant içenler,ant içmeyi su içmek yerine koymuşlardır.
.”Adaptasyon: Ostüzü.
“Göz kamaştırıcı nesnelerin parlaklığı arttıkça; insanların iç gözü de o derece körleşir.”Gılgameş Destanı,3’üncü tablet, Enkidu’nun söylemi.
“Delilik, aynı şeyi tekrar, tekrar yapıp, farklı sonuç çıkarmaktır.”Albert Einstein.
                        İlgi: Üç evir, Üç Bezerlik“                                                                     “İktidar ve balık çabuk kokarlar; her ikisine de acele gereğini yapmak gerekir” Ostüzü.
EK: osmanturkoguz.blogspot. com
            MÖ.59 senesinde; Julius Sezar, Roma Senatosunun duvarına, ilk Gazetesini astığında nasıl bir baş belası yaratmış olduğunu acaba düşünebilmiş miydi?
İlk gazete gibi gazete, Almanya’da yayımlanmaya başlamıştı. Sonra da; diğer Avrupa devletlerinde gazeteler çıkmaya başlamıştı. Basının gücü anlaşılınca da; basın kanunları çıkartılmış ve sansür uygulamasına başlanmıştı.
            Günümüzde; ülkemizdeki yazılı ve sözlü basın, gözleri ve kulakları ile düşünenleri etkilemekte, mahkemelere, iktidara ve parlamentoya bile yön vermektedir. Hukuka, insan haklarına ve ulusal değerlere sahip basının olumlu etkisi de göz ardı edilemez. Benim konum bu değildir; ama bu kadarcık serenat yapmak zorunda olduğumu da söylemeliyim.
            1981 senesindeydi; haberleri izlerken, İspanya’da yapılan bir Parlamento baskını ekrana getirildi.
Sapsız bir tavaya benzer resmi şapkalı bir İspanyol milis yarbayı, elinde tabancası ve ürkek bakışları ile dünyamızın huzuruna çıktı. Bir grup silahlı ve resmi elbiseli adamı ile İspanyol Parlamentosunu basmıştı. Parlamenterler, korku ve şaşkınlık içersindeydiler. Darbeyi, İspanya Kralı Don Juan de Karlos’un danışmanı olan Orgeneral planlamışmış.
             Birdenbire darbe tersine dönüvermişti: Madrit’te ELPAİS adlı sol eğilimli bir gazete yayımlanmaktaydı. Gazetenin yazarı JARİER PRADERA; derhal gazetenin ikinci baskısını piyasaya sürdü. Parola: ”ANAYASA İLE BERABERİZ!” İdi.
Ortalık ayağa kalktı; Kıral Don Juan de Karlos ta, parlamento baskını aleyhine tavır alınca baskın fiyasko ile sonuçlanarak baskıncılar da tutuklanmıştı.
İspanya; İkinci Dünya Savaşından önce; uzun ve kanlı bit iç savaştan çıkmıştı. Nazi Almanyası ve Faşist İtalyanın desteklemiş olduğu General Franka iç savaştan galip ayrılmıştı. General Franka, ülkesini İkinci Dünya Savaşına sokmamış, ölene kadar da, ülkesini  demir bir yumrukla yönetmişti. Veliaht olarak ta, Kıral Juan Karlos’u yanına almıştı. Bir gazete ve yürekli ve inançlı bir yazar, İspanyayı felaketten kurtarmıştı.
            Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği de; 1917-1922 arasını kanlı bir iç savaşla geçirmişti. Ayrıca Sovhoz ve Kolhoz tarım sisteminde 8.000.000 kişi ölmüştü, Mayıs 1938 Moskova duruşmalarında da Kızılordunun beli kırılmıştı.
İkinci Dünya Savaşından önce de; Finlandiya-Rus savaşında, Kızılordu perişan olmuştu. 22 Haziran 1941-09 Mayıs 1945 yılları arasında; Nazi Almanyası ile savaşmıştı.
Stalin’in ölümüne kadar da demir perde ile yönetilmişti. Afganistan’a müdahale ederek bir batağa saplanmıştı.
 Mihail Gorbaçov’un Komünist Partisi Genel Sekreterliğine gelmesi ile de, Komünizmin iflas ettiği, yeni bir programla duyurulmuştu.
PRESTİROYKA. Amerika ve Batı ile de gerginliğin yumuşatılmasına geçildiğinde; eski komünistler huzursuz olmuşlardı.
Darbeyi de Mihail Gorbaçov’un Genelkurmay Başkanı başlatmıştı. Tanklar Kızıl Meydana dizilmişti. Ünlü Moskova belediye başkanı ve Gorbaçov’un da azılı hasmı BORİS YELTSİN bir tankın üstüne çıkarak darbeyi başarısız kıldı.
Başında bir Çeçenin bulunduğu Sovyet Parlamentosu silahlı direnişe geçmişti. Boris Yeltsin; Birleşmiş Milletler teşkilatına: ”Anayasa ile verilmiş insan haklarını askıya aldığını” telle bildirerek, parlamentoya karşı güç kullanmış ve parlamentoyu topa tutmuştu. Komünistlerin ünlü iki gazetesinden hiçbir tepki gelmemiştir:
PRAVDA ve İZVEZTİYA. KIZILYILDIZ gazetesi de susmuştur!
Sivas’ta İRADEYİ MİLLİYE; Ankara’da HÂKİMİYETİ MİLLİYE ve ULUS gazeteleri Türk Devrimini canla ve başla savunmuştu.
            1906 yılında da; İran Şahı, İran Meclisini topa tutturmuştu.
            16 Mart 1920 günü de; İngilizler ve Fransızlar, Osmanlı Mebusan
 Meclisini basarak,58 devlet adamımızı Malta’ya sürgün etmişlerdi. Bu sürgünlerden 16’sı adadan firar ederek ülkemize gelmişlerdi; geri kalanları da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal esaretten kurtarmıştı.
            Fransız ihtilalından önce ve sonra da Fransız parlamentosu askerlerce basılmıştı.
            TBMM’NİN yapısı çok ilginç bir hal almıştır. Yasama organımıza Atatürk’ten Korkanlar Partisi egemendir.
Türkiye Cumhuriyetinin oluşturmuş olduğu 86 senelik birikimler yok sayılarak bir karmaşa ortamı yaratılmıştır. Haksızlıklar, adam kayırmalar, devlet ihaleleri, vurgun, talan öyküleri gazetelerimizin günlük önemsiz haberleri haline gelmiştir. TBMM Başkanlığında; 664 adet suç dosyasının DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASI için sıra beklediğini okuyoruz./Yazının yazıldığı tarihteki sayı/
Türkiye Cumhuriyeti bir keşmekeşe  sürüklenmektedir. Tüm bu olumsuzlukların nedeni de Milletvekillerinin içinde bulundukları durumdur. Bunu şöyle ifade edebiliriz:
            1*Suç dosyalarının varlığı;
            2*19.500.00TL:lık aylık maaş,
            3*5000.00TL’lık emekli maaşı.
Bu şartlar ve dış baskılar nedeni ile Milletvekillerinin büyük çoğunluğu her teklife el kaldırarak olur vermektedir.

            Başarılı, Sevilen ve Sayılan General; arkasındaki 40/Kırk/ askerlere Parlamentodan içeriye hışım gibi girdi. Kılıcının kebzesi ile oynayarak kürsüye çıktı. Kartal bakışları ile etrafını süzerek konuşmaya başladı:        
Oturumunuzu sonlandırmaya geldim. Meclisi yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve şerefsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim.
            Siz ki fitneci, fesatçı meclis üyeleri, siz ki iyi bir hükümet olmak dışında her şey!
            Kiralık sefil yaratıklar, zavallılar, ülkenizi en küçük şahsi çıkar adına satılığa çıkaranlar, birkaç kuruş için Tanrı’ya ihanet edenler, içinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı?
            Bir parça vicdan da mı yok?
            Atım kadar bile dindar değilsiniz.
            Satılığı çıkarmadığınız bir değer de kalmadı!
            Ulusunuz adına iyi bir şey düşünemez misiniz? “    Sizi çıkarcı sürüsü, bulunduğunuz bu kutsal meclisi, o varlığınızla kirletiyorsunuz!
            Tanrı’nın kutsadığı bu meclisi, ahlak yoksunu davranışınızla hırsızların ini haline çevirdiniz!
            Halkın size verdiği yetkiyi kötüye kullandınız!
            Siz ki halkın umutsuz dertlerine çare olmalıydınız. Kendiniz halka en büyük dert kaynağı oldunuz!
            Ama ülkeniz beni asırlardan beri temizlenmemiş bu ahırı temizlemeye çağırdı!
            Ve bu gücü de bana Tanrı verdi!
            Bu şeytan ocağını yönetmeye geldim!
            Vay halinize!
            Şimdi derhal defolun!
            Acele edin rüşvetin köleleri!
            Acele edin gidin!
            Süslü saltanat eşyalarınızı alın ve defolup gidin!”   
            Bendeniz, zaman, yer ve muhatabı söylemeden bu nutku okuduğumda:
            “Deli misin? Seni tutuklarlar!” Dediler!
            Aslında bu nutuk; 20 Nisan 1653 tarihinde; kokuşmuş olan İngiliz Parlamentosunda General Oliver Cromwel tarafından hırsız, yalaka, dolandırıcı ve soyguncu milletvekillerine karşı atılmıştı.
Benzetmeler ve benzerlikler benim eserim değildir, Sayın Seyircilerimiz.
            Kaynak: Cumhuriyet gazetesi, 13 Eylül 2009 Sayın Zeynep Oral.
            Sonra ne mi olmuştu?Hırsızlar ve soyguncular, Rahmetli  General Oliver Cromwel’in ölüsüne etmedik işkenceler bırakmamışlardı




                       


Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi