OSMAN TÜRKOĞUZ
Çeşmealtı;06 Temmuz 2011.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
TÜRKİYE.
ANITKABİR;10 Kasım 2007.
Aşağıda vereceğim yazıyı, yukarıdaki tarihte bendeniz yazdım; Sayın Adnan Cengiz de (50.000) adet bastırarak Anıtkabir ziyaretçilerine dağıtmıştır. Sayın Adnan Cengiz’in iş düzeni bozuldu; bendeniz Emekli maaşımla ve Eşim Sayın Hamret Han’ım ile baş başayım. Bizde değişmeyen tek şey; Onurlu bir insan olmamızı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçlu olduğumuz inancımızdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Cumhuriyet demektir, vatan demektir, insan olmak demektir, hürriyet ve bağımsızlık demektir. YURTTA SULH, CİHANDA SULH DEMEKTİR—Le pais dans la patrie, le pais dans le monte-- demektir-- Türklük bilinci ve onuru demektir.İslam dininin yücelmesi demektir. Gerisi de; devletin, toplumun ve bireylerimizin haklarını utanmadan yemek, Allah ve din ile aldatmak ve köleliğe yatmak demektir.
Atatürk’ün resimlerinin arkasına çok güzel anlatımlarımızı yazarak onları da ziyaretçilere dağıtmaktaydık. Tanımadığım bir kadın ileti atmış:”Osman Türkoğuz, sen aklını mı yedin, ölüye rapor yazılır mı!”Diye. Aslında biz ziyaretçilere rapor yazmaktaydık. O zamanki Atatürkçü Polislerimiz bize yardım ettikleri gibi bizi desteklemekteydiler.
Bu raporumuzun ziyaretçilere dağıtılmasına Anıtkabir’de görevli Türk subayları engel olmak istediler. Hemen itiraz ettik:
“Hangi kanunumuzda Anıtkabir ziyaretçileri Mustafa Kemal’in huzurlarına durumumuzu irdeleyen yazılarla gidemezler! Maddesi vardır?”Yine de raporumuzu dağıtmıştık.
Sayın Ünal Erkan’ın Emniyet Genel Müdürü olduğu devirde; Polis Koleji Müdürü bir Emekli tümgeneralimiz, torba içinde torbada, mezun olan Polislerimize kura çektirirdi ve de suçüstü yakalanmıştı. Bendeniz de hem Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okumaktaydım hem de Sayın Adnan Cengiz’in dershanesinde müdürlük yapmaktaydım. Polis Koleji öğrencileri benimle iletişim kurarak yazılarımı arkadaşlarına dağıtmaktaydı. Okulda dönen dolaplardan da çok şikâyetçiydiler. Sonradan, benimle iletişim kurmaları yasaklanmıştı. Her ne ise bugünlere kolayca gelmediklerini anlatmak istemekteyim. Ben yine de 10 Kasım 2007 tarihli şikâyet dilekçemize döneyim:
MUSTAFFA KEMAL ATATÜRK;
TÜRKİYE.
“Etrafı düşman devletlerle çevrili; çağdışı, köhnemiş ucube bir devletten; etrafı dost devlerle çevrili, ulusal ve evrensel değerlere sahip ,çağdaş ve uygar insan haklarına ,özgürlüklere,iç ve dış bağımsızlığa duyarlı evrensel bir devlet çıkaran…
Köle, tebaa ve cariye olan; Arabın ve yahudinin din diye anlattığı masallarla dini şekilcilik sayan Tanrı’nı tüm gazabının kadınlarımızın saçlarına,kılık ve kıyafetlerine kilitleyen,cehennemi kadınlarla dolduran,bu dünyada ve öteki dünyada,erkekleri kümes horozuna döndüren bir hurafe inanç grubundan dinin özüne sarılan çağ ilerisi bir bir toplum yaratan…
Başları bezlerle, ayakları da hurafe ipleriyle yerlere bağlanmış olan Türk kadınınıa
Tüm bu köhne bağlardan kurtararak ellerine gerçek cennetin anahtarlarını veren, onları lâyık oldukları yere, başlarımızın üzerine koyan…
Arab’ı islam sayan, kendisinden ve geçmişinden habersiz, tüm felaketleri kadere ve alınyazısına bağlayan, ümmetlikten de çok öte, mezhep ve tarikat pirlerinin önünde yuvarlanan, sağlık sorunlarını muska ve okunmuş suyla çözmeye programlanan kuru kalabalık bir toplumdan BEŞERİ İRADE SAHİBİ BİR ULUS YARATARAK, O ULUSUN BİREYİ OLMAYI EN BÜYÜK MUTLULUK SAYAN…
BİZDE YARATMIŞ OLDUĞUN DEĞERLERLE, BAŞIMIZ BAYRAK DİREĞİNİZGİBİ DİMDİK HUZURUNUZA GELDİK.
“DÂHİLİ VE HARİCİ BEDHAHLARIN”;TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABINIZI ÜÇ KELİMEYE İNDİRGEDİLER: Tüm ulusal ve evrensel değerlerimiz, siyasi ve şekli islam uğruna ve küreselleşme yoluna yabancılara peşkeş çekildi. çekildi. Fabrikalarımız,limanlarımız,bankalarımız,tüm idari ve sanayi tesislerimiz yabancılara satıldı ve satılmakta..
Düyun’u Umumiye—Genel Borçlar—IMF ve dünya bankası ve Konsorsiyum olarak geri döndü.”NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!”Özdeyişini ilkellik sayan, eşinin Türbanını 864 rakımlı tepeye dikti.
Tarikat şeyhlerinin rahleleri önünde ve Hikmetyar’ın dizi dibinde alınan icazetlerle CUMHURİYET VE ATATÜRK DEVRİMİ tersine döndürüldü…
Bir torba kömür ve bir paket erzak için vicdanlarını ve geleceğimizi satan halkımızın bir kısmı, GAFLETİ oynamakta
Kalemini, aklını ve vicdanını satan, holdingleşmiş basınımızın bazı kesimleri de DALALETİ oynamakta.
İkbalini kölelikte ve yalakalıkta gören bazı iktidar sahipleri ve onların omuzdaşları da İHANETİ oynamakta.
Devrimlerini ve çağdaş uygarlık düzenini korumak için, övünerek açtığın HUKUK FAKÜLTESİNDEN MEZUN OLAN BİLİM ADAMLARI! İçinde Senin adının ve devrimlerinin hiç geçmediği, Seni hiç gelmemiş sayarak, yeni bir anayasa yapmak için taşeronluğa soyunmaktalar…
Şekli İslam, kulluk ve kadercilik, her türlü sosyal düzen kurallarımızın önüne geçirilmekte. Çankaya’da, Senin onaltı yıldızlı forsunun yanında, Türk kadının başına reva görülen bir bez parçası sallandırılmakta.
Türkiye Cumhuriyetinin tüm araç ve gereçleri ve kolluk güçleri,iktidar sahiplerinin düğünlerinde görevlendirilmekte..
Ne idiği belirsiz bir referandum için, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir uçağı Kayseri’ye, bir uçağı da İstanbul’a oy atıp dönmek için uçurulmakta…
Askerlerine çelik yelek almak için parası bulunmayan Türkiye Cumhuriyeti; Çankaya köşkünü yeniden dayayıp döşemek için bütçesine %63’lük bir artış koyabilmekte, sayısız otomobil ve iki de lüks uçak için ödenek ayırabilmekte…
Sonuç olarak:
“Erdoğan’la Gül’ün çocuklarına SARAYLARDA DÜĞÜN,
HALKIN ÇOCUKLARINA DAĞLARDA ÖLÜM DÜŞMEKTE
VE GÖRKEMLİ CENAZE TÖRENLERİ DÜZENLENMEKTE.
Bizler, yine de korkmuyoruz,yine de umutsuz değiliz.
Atatürkçü Gençlik Adına: İmza.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder