1 Ocak 2011 Cumartesi

228-FELAKETLERİ UNUTMAK

         OSMAN TÜRKOĞUZ
         osmanturkoguz@hotmail.com
         İzmir 31 Aralık 2010
                           
                            FELAKETLERİ UNUTMAK!

“Bir cemiyette en muzır adam, ehliyetsiz olduğu halde salahiyet sahibi olandır!”
Başvekil İsmet Paşa, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin diploma töreni. 08 Temmuz 1929.
“Benim milletimden istediğin tek şey şudur: Kendisini yönetmek için başının üzerine çıkaracağı adamların, kanındaki ve vicdanındaki cevheri incelemekten bir dakika fariğ olmasınlar.” Mareşal Gazi Mustafa kemal Atatürk.
Cesaret insanı zafere/Kararsızlık tehlikeye/Korkaklık ta ölüme götürür.” Filozof Seneca, Sayın Şenol Güneş’ten.

         Ortaçağdan sonra; barutun icadı, topçuluğun gelişmesi ve yeni keşfedilen kıtalardan getirilen servetler, küçük devletlerin yıkılarak merkezi kırallıkların gelişmesini sağlamıştı. Sonunda büyük imparatorluklar kurularak sayısız devleti çatısı altında toplamıştı.
         Fransız İhtilali ve Büyük Filozofların aydınlatmaları ile haksızlığa ve zulme uğrayan ulusların bağımsızlıklarını kazanmalarına neden olmuştu.
19’uncu ve 20’inci asırlar, büyük devletlerin denge aramalarına tanık olmuştu.
20’inci asrın ikinci yarısı da Bloklaşmaya sahne olmuştu. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Komünist Rus Bloğunu dağıttıktan sonra, Komünist Çin de modelini değiştirerek serbest piyasa ekonomisini geçmişti.
         İşte ulus devletler için felaket bu suretle meydana gelmiştir. Felaketin adı da USA’DIR!
         Sanayide ileri gitmiş ülkeler bir birlik oluşturarak Üniter ve güçlü ülkeleri bölerek küçük, küçük tüketim toplumları yaratmak ve ortaçağ beyliklerini oluşturma yoluna girdiler.
         Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıtılarak, eski Sovyet Peyklerinden yeni devletler oluşturuldu.
Yugoslavya’nın gücü ve azmi Avrupa’yı ve Amerika’yı korkuttuğundan bölünerek bir kenara itildi.
         Komünist Rusya 1968’de Aleksandr Dubçek’in Çekoklavakya’sını bölerek iki devlet oluşturmuştu.
Ankara’ya Büyükelçi olarak atanan rahmetli A.Dubçek sonunda bir orman işletmesine memur olarak atanmış ve aniden ölmüştü.
Bu olayların yaratıcıları Kosigin ve Brejnev bile ölmüşlerdir.
         Afganistan ve Irak, demokrasi getirmek masalı ile yıkıldı.
Bizim Müslüman Başbakanımız bile, Irak’a hürriyet getirecek! Amerikalı askerlerin sağ ve dahi salim olarak ülkelerine dönmeleri için dualar etmedi miydi?
         Şimdi Nükleer güç İran’a hürriyet götürme masalları ile zavallı Müslüman ülkeler bile aldatılmaya çalışılmaktadır.
Amerika’nın, Fransa’nın, Kuzey Kore’nin ve İsrail’in nükleer silahları olacak Müslüman ülkelerin olmayacak!
Hadi canım sende!
         Afganistan’da vatanları için dövüşen Müslüman Afgan vatanseverlerine karşı Müslüman Türk askerinin görevlendirilme pazarlıkları yapılacak, Türkiye’ye kan kusturan Kürt asilerine karşı hiçbir hareket yapılmayacak!
Hadi canım sende!
         Osmanlı İmparatorluğunu yıkan Batılı oyunlarını ne çabuk unutmuşuz!
         *Kendi dillerini konuşan,
         *Kendi meclisleri olan,
         *Kendi bayrakları olan,
         *kendi özel güçleri olan,
         *Kendi ulusal marşlarını söyleyen EYALETLER!
         Osmanlı bir baktı ki, Balkan Savaşında, “kendi özel güvenlik kuvvetlerini kuran Eyaletler” bir olarak Osmanlıyı yenmişler!
         Osmanlı Mebusan Meclisinde bir Gayrimüslim:
         “Benim Osmanlılığım, Osmanlı Bankasının Osmanlılığı gibidir!” Dediğini ne çabuk unuttuk.
         Güneydoğulu birisinin:
         “MGKurulu kararları temenni niyetindedir, kabul etmiyoruz”! Demesini hafife almamalıyız.
Bugüne kadar MGKurulu’nun almış olduğu irticaya yönelik karalara uyuldu muydu?
Bir aile içersinde bile iki dil o ailenin parçalanmasına yeter de artar bile.
Bunu tartışmaya açmak bile en azından ihanettir.
İki dil karmaşasının altından kalkacak devlet yoktur.
Yarın mahkemelerde iki dil, çıkarılacak yasalarda iki dil!
Sonunda Sayın RTE’NİN saymış olduğu 36 anasıra göre düzenleme ve Türkiye paramparça olmuş.
         Sizlere iki belge sunacağım, bunların ne demek istediğini çözemezseniz eyvah ki eyvah!
         Birinci belge: 1993 senesindeydik; bir dershanenin kimya öğretmeni bir Sayın Bayanımız Yargıtay’daki bir dosyadan alınmış bir yemin metnini bana getirmişti. Bu metni bilgisayara yükleterek gerekli yerlere iletmiştim.
Bu arada, emekli subaylarımıza sataşan Sodep Genel Sekreteri Ertuğrul Günay’a da iletmiştim. Bu bir Kuran Kursu yeminiydi. Bu yemini 1980’li yıllarda Sayın RTE’NİN DE içmiş olduğunu sonradan öğrenmiştim.
Yemin metni şöyledir:
         “Ben, Muhammet ümmetindenim. Türkiye, dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı, Mustafa Kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.”
         Şimdi de ikinci ve daha vahim bir belgeyi sunuyorum: Bu belge Türkiye Cumhuriyetini temsil eden devletlilerle Avrupa Birliği arasında imzalanmıştır.
”Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi!”. Bu belgenin başlık bölümü:
         “Presidency Condusons”
         “Madde 23- “Müzakerelerin yalnız Türkiye’yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğinin, müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya Güneydoğu bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa, yeni karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılacağına…”
         Bu belgelerden çıkaracağımız iki vahim ve kesin sonuç vardır. Hiç te kendimizi kandırtmayalım: Önce ikinci belgeyle ne demek isteniyor onu yazalım:
         “Ey! Bölücü unsurlar, ellerinizi çabuk tutarak Türkiye’yi biran önce bölmelisiniz. Bizler, siz Türkiye’yi bölmeden önce Türkiye Cumhuriyetini Avrupa birliğine katiyen almayız, onları uyutur, başarınız için onlardan ödün üstüne ödün almayı sürdürürüz. Ha gayret, size yardım edecek iktidarların başarılı olması için de her türlü desteğimizi esirgemeyiz.” Bunun anlamı kesinlikle budur.
         Bendeniz Kürt cesaretini en iyi bilenlerdenimdir: Bir destek varsa Kürt cesurdur.
         Gelelim Kuran Kursu yeminin anlamına: ”Türkiye Cumhuriyeti bölünecek diye çalışmanızı gevşetmeyin. Bölünürse bölünür, önemli olan Şeriatı geri getirmektir. Ha gayret çoğu gitti azı kaldı.”
         “Ya şimdi; herkes, her şeyiyle siyasi partilerimiz de dâhil el ele ya da hiçbir zaman”.



Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi