SAYI MİSTİSİZMİ,
İkinci Bölüm:
Hz. Musa’nın, Firavun 1’inci Seti’nin
kızının bir Yahudi Mimardan olan nikâhsız oğlu olduğunu biliyoruz. Musa,
İbranice suyla gelen demektir. O dönemde piçler böyle adlandırılırdı? Sümerleri
yıkan Birinci Sargon da suyla gelenlerdendir… İkinci Ramses’in de Yeğeni olan
Musa, Amon—Ra rahibi ve İkinci Ramses’in muhafız alay komutanıydı… Mısır’a
sürülen Yahudiler, mabetler için taşocaklarında taş kırmakta kullanılırlardı.
Güçlü olmalarının yanı sıra çok ta gaddar olan Mısırlıların karşısında,
Yahudilerin umuttan başka sığınacakları bir şeyleri de yoktu. Romalılar
tarafından da her türlü zulme uğratılan Yahudiler, Arap peygamberi Muhammet
tarafından da kırıma uğratılmışlardı… MÖ:586 yılında; Asur Kıralı Nabuketnezar/Nabukodonosur/tarafından
Babil’e sürgüne götürülen Yahudiler, ancak 48 yıl sonra ülkelerine dönebilmişlerdi.
Kudüs şehrinin yakılıp, yıkılışı, Roma kıyımı,İsrail ulusunu bir kurtarıcı
Mehti beklentisine ve onun gelişi tarihinin hesaplamalarına sokmuştur…Talmut,Kabala ve 39 kitaplık Tevrat
ile,Yahudi halkındaki bu umut canlı
tutulmuştur.Bu mistik inanç İslam’a ve İran’a da geçmiştir.Bunları kısacıkta
olsa incelemeliyiz:önce,Ünlü Filozof Fisagor/Phithagoras/ bu mistik düşünceden
hareketle sayılar üzerinde ilginç sonuçlara varmıştır.Daha sonra da
Eflatun/Platon/ “Kutsal Matematik”,deyimi ile sayılardan giderek site
devletlerinde oturacak insanların sayısına ulaşmıştır.5040.Phisagor’un MÖ:570-580-590’da
Sisam adasında doğduğu;MÖ.496/497 senesinde de Metaponte’de öldüğü ya da
öldürüldüğü söylenmektedir…Yarı tanrı,Peygamber,Politikacı
Filozof,MATEMATİKÇİ,Fizikçi,Sayı mistisizmi üzerine ün yapmıştır.Matematiğe ait
doktrinleri ve ruhun gücünü,32 sene dolaştığı Mısır’dan aldığına
inanılır.Eskilerin,”Eşek Davası”,dedikleri,bir geometri problemini çözdüğün de
100 öküz kurban ettiği de söylenmektedir:”Bir dik üçgende,dik kenarlar üzerine
kurulan karelerin toplamı,uzun kenarı üzerine kurulan kareye eşittir”…Aristo’nun
anlattığına göre iki çeşit düşünen hayvan vardır:”Bunlardan birisi tanrı,diğeri
de insandır;Fisagor ise bir üçüncüyü temsil eder?!Eski Filozoflar,Fisagor’u
insan ile Tanrı arasında bir aracı,bir peygamber kabul ediyorlardı…Mistisizm
yönünden Fisagor,bir yas a da getirmişti:”SÜKUT YASASI” şöyleydi:
1-Beşyıllıksükût,
2-Deneye sükûtu,
3-Sürekli ve mistik sükût,(Sadakat).
4-Tüm dinlerin ve İslamın tarikatlarına
etkisi de çok büyüktür.”Her şeyin tözü sayıdır ve onlardan daha büyük olan
hiçbir şey yoktur?!”Derdi…”2+1+2 evlenmenin simgesidir.2+1+2olduğuna göre,1’in
iki tarafında bir eşitlik göstermektedir?!1+2+3+4=10 kutsal kareye
eşdeğerdir.Kutsal dörtlüktür.Ebedi doğanın kaynağını
kapsar?!”Derdi.Müritlerine,bizim askerlerimize silahları üzerinde ant
içirdiğimiz gibi;sayılar üzerine ant içirirdi…Batılıların HERMES,bizim de İDRİS
peygamber dediğimiz ve terzilerin de piri saydığımız Mısırlıdan dersler aldığı
da anlatılmaktadır…”(1 )Tanrı ve Evrenin
ilkesi MANAT’TIR,(2) ise DİYAT’IR.Tanrının madde , zaman ve uzaydaki
tecellisidir.(3) ise TRİYAT’TIR,Âlemdeki ebedi işbirliğinin
simgesidir.ÂLEM,BEDEN,CAN,RUH(Doğal,insel ve Tanrısal âlem gibi Üçlüklerden
bileşiktir.Herşeyin bileşimi Üç olduğu gibi,yaratma da üçlüktür.(Bir)
noktadır;(iki) çizgidir,(üç) üçgendir…”Buyurur.Hıristiyanlıktaki(ÜŞLEME)
TESLİS,BABA,OĞUL,RUHULKUDÜS inancının kökenini ve Üç sayısının kutsallığını
Homeros’un İlyada destanında görmekteyiz:Zeus,Athena ve Apollon üçlemesi… Atalara tapma inancında da
babalara tapma inancının üçlüğü/tripatores/.Baba, dede ve denin babası.
Hintlilerin BRAHMA, SİVA VE VİŞNU ÜÇLÜĞÜ…Bu inanış Fisagor’a dayandığı gibi;Şiilerin,devedeki,tabuttaki
ve deveyi çeken ALİ Üçlemesinin kökeni de çok yerlere dayanmaktadır….Merhum
Türk Filozofu Cemil Sena ONGUN’DAN,Fisagor’un akıl gücünü özetleyelim:FİLOZOFLAR ANSİKLOPEDİSİ,C.2,s.136—141.Fisagor’a
göre Evren, bir sayısal uyum ve ahenkten başka bir şey değildir.Sayıların
öğeleri de eşyanın kendileridir.Bunların esası:”Zıtlık”,”sınırlılık” ve
“sınırsızlıktır.”Sonlu,sonsuz,tek çift,birlik çokluk,sağ sol,erkek dişi,sükûn
ve hareket,doğru ve eğri çizgi,aydınlık
karanlık,hayır ve şer,kare ve dikdörtgen…Bu on çift,ahlaklılığın olduğu kadar
da gerçekliliğin ilkeleridir ve bunların on’dan fazla olmamaları(10)’un en yetkin bir sayı olmasındandır.”NOT:Hayır
ve Şer Allah’tandır.AHENK VE UYUMA gelince:”Bileşik çoğunluğun
birleştirilmesi,akortsuz şeylerin de akort edilmesidir.””Varlık belirlenmemiş
bir boş uzaydan ibarettir.Âlem,sınırsız havanın bir nefes almasından,yani
genişleyip daralmasından oluşmuştur.Ve hava gökyüzünün dışındadır.Gökyüzü ile
hava arasında bir boşluk vardır.Gökyüzü bu boşluğu itince eşyadan ayrılmış
olur.Bu solunumdan meydana gelen şeylerin faktörü ise,Merkezdeki
Ateştir.”TANRILARIN ANASIDIR?!”YILDIZLAR DA EVRENİN ODAĞIDIR.”Her yıldızın
yeri,kendine özgü bir sayıdır.örneğin,merkezil ateş kütle birdir…”Her şeyin
kaynağı,merkezsel bir ateş olan Monat’tır.Bu mutlak birlik eşyanın merkez ve
odağıdır.Bu ateş,kendisine,sınırsız olan şeyin en yakın kısımlarını,yani
şekilsiz maddeyi çeker.Bu çekici etkinin gerilme ve gevşemesi evrenin oluşumunu
açıklar…Âlem,merkezinde “Hestia” olan geniş,büyük bir küredir.Bu küreyi bir
ateş dairesi sıkıştırmıştır;merkezinden en uzak kısımlarda daireler yahut
saydam küreler üzerinde tespit edilmiş olan yıldızlar vardır ki bunlar,bu küreler
kendi eksenleri etrafında yer değiştiren hareketlerle
sürüklenip,gitmektedir.Sonra Beş gezegen gelir.Daha sonra da Güneş,Ay,Yeryüzü
ve nihayet görülmeyen,fakat(10) kutsal adedi için yeryüzü altı
gelir.Yeryüzü ve diğer cisimler merkezsel
ateş etrafında öteleyici/intikali/ hareketlerde bulunurlar,ve biz,yeryüzünün
güneşe bakar tarafında oturuyoruz.Ve ancak güneş aracılığı ile merkezsel ateşi
almaktayız.Sabit ve gezici olan
yıldızlar,yeryüzü gibi,bir göksel havaya ve insanlara sahiptirler….”Bu
kozmoloji’de “Nizam” ve “Ahenk,”hâkimdir.YERYÜZÜ ÂLEMİN MERKEZİ DEĞİLDİR,ÇÜNKÜ
O KARANLIKTIR.Merkezsel ateş te ışıktır.fakat hareketsizdir.Çünkü ışık ve sükûn
“hayır” silsilesine uygun olarak sıralanmıştır.Bu ahenk ilkesi hâkim olduğu
maddeden büsbütün ayrı değildir.bizim âlemde bulduğumuz şeyler,âlemi teşkil
eden öğelerin nitelikleridir.Her şeyin sayısal olarak vücuda gelmiş olmasının
nedeni adetlerin eşyaya töz olmalarındandır.Yeryüzü ile ay arasındaki alan,bir
çekim alanıdır.Bunun adı “oluş” dairesidir.Yeryüzümüz Altı tufan
geçirmiştir,tufanlara arasındaki çöküntülere rağmen ilerleme devam
etmektedir…Fakat ilerleme ve evrim bir cepheli değildir,maddenin evrimiyle paraleldir…”NOT:MADDELERİN
EVRİMLEŞMESİ SONUNDA URANYUM’A
DÖNÜŞMESİ?!Fisagor,son derslerinde şunları söylemiştir:”Göklerin bütün
yıldızlarının,âlemin ruhu demek olan “Büyük Maya’nın” geçici bir şekli olduğunu söyledi.Bu ruh,sonsuz gökyüzünde dağınık
bir halde bulunan maddeyi bir merkezde yoğunlaştırdıktan sonra tartılamaz bir
kozmik akışkan halinde birleştirip,ayırarak,şuraya,buraya
dağıtmıştır.”NOT:Güneşteki FİZYON VE FÜZYON OLAYI?!Her güneşe,bağlı olan çevrisel/
girdabi/hareketlerde bir evrensel ruhtan bir parça vardır.Bu ruh,milyonlarca
yüzyıl, o çevrinin/girdabın/içinden uzaklaşmak isteyen bir kuvvet halinde
döner,durur.Bir küçük âlemin yıldızlarında biribiri ardından belirecek olan
güçler,türler ve tekmil yaşayan ruhlar,Tanrı’dan,yani Büyük Maya’dan”
gelmiştir.Onlar,babadan inmişlerdir.Yani,yüce bir ruh düzenine bağlı olarak
daha önce geçmiş olan maddesel bir evrimi geçtikten sonra meydana çıkmışlardır.Çünkü,görülmeyen
güçlerden bazıları asla ölmezler.Onlar,bu âlemi oluşturmakta
görevlidirler.Diğerleri,hem sıralarına,hem de ebedi kanuna bağlı olarak bu
görünen âlemde kendilerini göstermek için sıra beklemektedirler…”EK: Yeni
yıldızların oluşumu, novalar* EFLATUN/PLATON/
Sokratın öğrencisi , zengin ve soylu bir ailenin de oğludur.Tüm çağların en
büyük ve de en görkemli ,Hıristiyanlığın da temellerini atmış bir filozoftur.Omuzları
çok geniş olduğundan Plato/geniş omuzlu/ adı verilmiştir.-Tüm dünyada ve
özellikle de Batıda hayranı çoktur.Emerson adlı bir yazar:”Tüm kitaplar
kaybolsa;Eflatun’un Devlet adlı eseri tüm insanları terbiye etmeye
yeter!?”Buyurmuştu…Pisagor gibi,Eflatun’un da gezilere çıktığı,Hindistan’da
uzun süre kaldığı yazılmaktadır.Eflatun,MÖ:429—347 yılları arasında
yaşamıştır.Siraküze Tiranı tarafından hakarete uğrayarak köle olarak ta satılma
tehlikesini yaşamıştır.”Kutsal Matematik” deyimiyle sayılarla da
uğraşmıştır.Kuracağı ideal site devletinin nüfusunun ne miktar olması
gerektiğini hesaplamıştır:”Çömlekçi,zengin olursa çömlekçiliği bırakır.Fakir
olursa,zanaatını yürütecek edevatını da satın alamaz.Çömlekçi,çömlekçiliği
bırakırsa,çömleksiz ne yaparız?!”Sözü de onundur.”Örnek yurt/Site kent/ Oniki
bölgeye ayrılacaktır.Her bölgeye eşit topraklı Üçüncü sınıftan 5040 aile
yerleştirilecektir.Niçin diye soracaksınız:1x2x3x4x5x6x7x=5040,kutsal bir
sayıdır.Fisagor’un sayılarını hatırlayınız?!Pisagor:”Her yıldızın yeri kendine
göre bir sayıdır.Örneğin:Merkezsel ateşteki ilke(1)’dir.Yeryüzü Altı
ise,onluğun birinci yeridir.Yeryüzü(2),Güneş (7)’dir.Zira sabit yıldızlardan
itibaren (7)’inci sırayı tutar ve aynı zamanda tehlikeli zamanları
geçirir?!”Buyuruyordu.Gezegenlerin sayısı (7) olarak bilindiği için de (7)
sayısı ve 7’nin katları kutsal bir etkinlik kazanmıştı.1766 yılında;Alman
Bilgini JohannTitüs,gezegenlerin güneşe uzaklıklarının sayısal oranlarını
bulmuştu.Bilgin Bade’nin de yardımı ile
geliştirilen bu teoriye JOHANN—BADE teorisi denilmektedir:”0,3,6,12,24,48
ve 96 sayıları 0-3 dışında,biri birlerinin iki katıdır.Bunlar,Gezegenlerin
Güneşe olan uzaklık oranlarıdır.Dünyanın güneşe uzaklığı (10) birimdir.Her
sayıya (4) eklenir.
Güneş 4Merkür ,7Venüs,10Dünya ,16Mars , ?’!28, 52Jüpiter ,100Satürün
…Bu hesaba göre,(28)’in olduğu yerde bir gezegenin olması gerekiyordu?1800
yılında,bir grup gökbilimci biraraya gelerek bu kayıp gezegeni aramaya karar
verdiler…01 Ocak 1801’de,Sicilya’da toplanan gökbilimcileri bir sürpriz
beklemekteydi:Astronom Giuseppe Piazzi,kayıp gezegeni bularak adını da CERES
koyduğunu söyledi.Daha sonra da
PHAETON ismi verilen ikinci bir gökcismi
bulundu.Çaplarını (1000’er kilometre olduğu da hesaplandı.Günümüzde,(2000)Astroit’in
çapları biliniyor;(200.000) göktaşının kayıp gezegenin yörüngesinde
dolandıkları matematiksel olarak kanıtlanabiliyor.Sakın NUH TUFANI BU GEZEGENDE
OLMUŞ OLMASIN?!GILGAMIŞ DESTANINDA:”HER CANLININ TOHUMUNUN GEMİYE ALINDIĞINDAN”
Söz edilmektedir…Ol kayıp Gezegen patlamadan önce,bir uzay gemisiyle kaçıp,kurtulanlar
olmasın?!
Bu tür
hesaplar ve sayılarla uğraşma fikri İslama yansımıştır:
İKİNCİ
BÖLÜMÜN SONU.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder