TV.Çeşmealtı;04
EYLÜL 2016.
GEZİCİ ÇADIR
TİYATROLARI!
Gezici çadır tiyatrolarından,Gezici Çadır
Mahkemelerine dikey geçiş.AKEPECE gerçekleştirilmiştir.
Öncelikle iki onurlu Cumhuriyet
Yargıcının,TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ onurlandıran kararını okuyalım;
Yıl 1926, Midilli
Adası’nın açığında, Fransız Bandıralı Lotus gemisi ile Türk Bandıralı Bozkurt
kömür gemisi çarpışır. Türk Gemisi batar. Denizcilerimizden, ölenler ve
yaralananlar olur.
İstanbul’da, Sorgu Yargıcı Himmet Bey,
her iki kaptan’ı da tutuklar.
Fransızlar; tutuklanan
Fransız kaptan, derhal serbest bırakılmadığı takdirde, limanlarımızı
bombardıman edeceklerini bildirir bir kesin uyarı’da bulunmuştur.
Adliye Vekili, Sorgu Yargıcı Himmet Bey’e durumu
bildirir. Himmet Bey’in yanıtı net ve kesindir: ”Deliller, her
iki Kaptanı’nda tutukluluk hallerinin devamını gerektirmektedir. Fransızların kesin uyarısı da beni
ilgilendirmemektedir.”
Mareşal Fevzi Çakmak’a danışılır. Mareşal Fevzi
Çakmak: ”Fransızların bir tek mermisi, bir Türk limanına düşerse, Suriye’yi işgal edeceğimizi Fransızlara
bildirin.” Der.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından, Fransızların
kesin uyarısı reddedilir.
Fransızlar, Lahey Adalet
Divanı’na gitmeyi kabul ederler. Mahmut Esat Bey, Lahey’e gider, Fransız tezini
çürütür, dava’yı kazandığı gibi, Fransızlara da özür diletir.
ATATÜRK tarafından, kendisine,
BOZKURT soyadı verilmiştir.
Esat Mahmut Bozkurt, memleketi olan
Söke’de yatmaktadır. İstanbul Üniversitesi’nden mezun
olduktan sonra; Devletler Hukuku alanında doktora yapmak üzere Lozan’a gider.
Ulusal Kurtuluş Savaşı başlayınca, doktora çalışmasını yarıda bırakır, omzunda
tüfeği ile Anadolu’ya gelir.
04,Ekim,1926’tıda yürürlüğe giren
Türk Medeni Kanunu, o’nun eseridir.”
İstanbul Ağır Ceza mahkemesini
denetlemek için duruşma salonuna gelen ADLİYE MÜFETTİŞLERİ, Ağır ceza Heyetinin
arka tarafına koydurttukları sandalyelere kurulurlar. Belirlenen saatte, Ağır
Ceza Reisi duruşmayı açar ve kararını yazdırır:
Yaz Kızım:”Adliye müfettişleri
tarafından mahkememizin bağımsızlığına gölge düşürülmüş olduğundan,
duruşmaları yapabilme olanağımız kalmamıştır.Bu nedenle,bu mani zail olana
kadar duruşmaların ertelenmesine oy birliği ile karar verilmiştir.”
Demokrat Parti iktidarının en hızlı bir döneminde,
Çarlık Rus Albayının KIZININ OĞLU Samet Ağaoğlu, Salihli ilçemizi ziyaret eder.
Karşılayanlar arasında, Salihli Ağır Ceza Mahkemesi Başkanının olmayışına fena
halde bozulur. Hâkimlerin de teminatları vardır.Ankara’ya gider,gitmez,Salihli
Ağır Ceza Mahkemesi lağvedilir,karşılamaya gelmeyen Ağır Ceza Reisi başka yere tayin edilerek,yeni bir
başkanla Ağır Ceza Mahkemesi Salihli’de yeniden açılır…
“Habur'da kurulan Geçici Mahkeme salonundan Türk Bayrağı ve
Atatürk Portresi niye kaldırıldı?”HABUR’DA, ÇADIRDA AÇILMIŞ OLAN ÇATMA
MAHKEMENİN BAŞKANI TARAFINDAN TÜRK BAYRAĞI İLE ATATÜRK’ÜN RESMİNİN BİZZAT
KALDIRILDIĞI ANLAŞILMIŞTIR: Ostüzü.
“Hepimizin bildiği
gibi 19 Ekim 2009 günü Terörist başı Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine 8’i
Kandil dağından, 26’sı da Mahmur kampından olmak üzere 4’ü çocuk 34 kişi, Habur
sınır kapısına gelmiş ve sınırda kurulan savcılık ve ÇADIR MAHKEMESİ tarafından sorgulanmıştı.
Bu karşılama ve
açılımın tek amacı olabilirdi, Cumhuriyetin kuruluş yıl dönümüne kısa bir süre
kala, Cumhuriyeti unutturmak, Cumhuriyetin kazanımlarını görmemezlikten gelmek,
Cumhuriyetin kuruluş yıldönümü coşkusunu yaşatmamak!
Gelen şahısların
resmen ve alenen bölücülükleri tescillenmiş ve terörist oldukları
belgelenmişti. Habur sınır kapısında kahramanlar gibi karşılanarak, kurulan
mobil (seyyar) mahkemelerde 7 şer dakika yargılanıp, aklanarak, o zamanın
partisi DTP’NİN seçim otobüsleri ile Türkiye turuna çıkartılıp, toplama
kalabalıklara alkışlatılmışlardı!
Bildiğiniz gibi bu
karşılama merasiminden sonra, zamanın partisi DTP yöneticilerinden Hatip Dicle,
teröristlerin gelmesinden önce yapılan pazarlıklarda, sınırda kurulacak mahkeme
hâkim ve savcılarının ayarlandığını İçişleri Bakanının kendilerine söylediğini
mahkeme tutanaklarına geçirtmişti. Sonuç itibarı ile 34 kişiden 29'u savcılık,
5'i Silopi Sulh Ceza Mahkemesince serbest bırakılmıştı.
Bu ülkede ömürleri
terörizmle mücadelede geçmiş, her biri devlete 50 yıl hizmet etmiş Orgeneral
rütbesine kadar ulaşmış emekli ve muvazzaf subaylar veya dünya çapında Organ
nakli başarılarıyla göğsümüzü kabartan Mehmet Haberal gibi ünlü profesörler
sorgusuz sualsiz içeri tıkılarak, teröristlikle suçlanırken, sınırda 7 dakika
içinde gerçek teröristlerin aklanması toplumda infial yaratmıştı.
Toplumun bu
infialinden etkilenen Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, bu kişilerden 30’u
hakkında terör örgütüne yardım yataklık gerekçesiyle, (dikkat edin terör örgütü
üyeliği yok!) 15 yıl hapis istemiyle dava açmıştı. Ancak tutuklanmalarına gerek
görülmedi. Niye tutuklansınlar ki! Adamların adresleri sabit! Bir kısmı Mahmur,
geri kalanı da Kandil kampında yaşıyor!
Şimdi bu kadar
hikâyeyi niye anlattın, bunlar toplum tarafından biliniyor diyenleriniz
olabilir. Evet, bende toplumun bu konudaki hassasiyetini bildiğim için,
buraları kısaca bir hatırlattıktan sonra esas konuya gireceğim.
Evet, Kandil dağı ve
Mahmur’dan gelen PKK’lılar için Habur’da kurulan geçici mahkeme salonundaki
Türk bayrağı ve Atatürk portresi, teröristleri tahrik etmemek(!) için duruşma
salonundan çıkartılmış. Hem de kim tarafından biliyor musunuz? Mahkemenin
ayarlandığı iddia edilen hâkimi tarafından!
Adalet Bakanı
Sadullah Ergin’de sorulan soruya “Habur’da yargılama yapılan salonda Atatürk
resmi ile Türk Bayrağı’nın indirildiği iddiası üzerine muhakkik
görevlendirilmiştir. Konu incelenmektedir, böyle bir şey tespit edilirse
sorumlular hakkında gereği yapılacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın’’
cevabını veriyor! (Bakın müfettiş bile değil).
19 Ekim 2009
tarihinden bu güne kadar geçen sürede maalesef muhakkik(!)ler görevlerini bir
türlü yapamamışlar. Bu muhakkik(!)lerin kimler olduğunu kamuoyuna açıklasa da
öğrensek!
Şimdi hep birlikte
sorgulayalım. Bu ne biçim adalet? Bir yanda devlete ve ülkeye 50 yıl hizmet
etmiş, her birinin yaşı 70’e gelmiş paşaları, profesörleri içeri tıkacaksın,
arkasındanda üç beş teröristi7 dakika yargılamak için kurulan çadır
mahkemelerindeki Türk Bayrağı ve Atatürk portresini kaldıracaksın. Bu hâkimle
mi adalet sağlanacak?
Bağımsız yargıyı bu
tür hâkimlerle mi sağlayacağız? Hukukun üstünlüğü ilkesini bu tür korkak
hâkimlerle mi kuracağız?
Bir yanda bir hâkimin verdiği tahliye kararına koro halinde itiraz
sesini yükselten yandaş ve yalaka basının değerli(!) kalemleri, öbür yanda o
koronun sesine kulak verip, tahliye edilen paşaların tekrar tutuklanmasını
talep eden savcılık! Bu savcıların isteklerini yerinde bulan bir başka mahkeme
heyeti. Tabi birde ‘Çadır Mahkemesinde’ yargılanıp aklananlar hakkında açılan
davaya rağmen tutuklanmadan, ellerini kollarını sallayarak gezen gerçek teröristler!
Erzurum’da cemaat
üyelerini idamla yargılayacağım diye alıp, ilk duruşmada tahliyelerini isteyen
savcı ve buna uyan mahkeme heyeti, öbür yanda Erzincan Cumhuriyet Başsavcısını
içeri tıkıp, 5 kez itiraz edilmesine rağmen bir türlü serbest bırakmayan yine
aynı mahkeme heyeti.
Ülkenin paşalarından
korkmayan ve istediğini istediği saatte içeri tıkabilen savcı ve hâkimler, sıra
terörist ve cemaat üyelerine gelince, dışarıdan yargılama esastır, yargı
anlayışını hayata geçiren yine bu savcı ve hâkimler… Bu nasıl adalet!?”Bu
mu?Kendisini savcı ilan eden İmamın adaletidir bu adalet.Habura mahkemenin
kanunen kurulu olduğu mekanın dışına gitmek ne ise,Yargıtay Başkanı olan Reisin
adamının peşine,cübbelerini giyerek,takılıp Kaç-ak saraya gitmek te
odur.Hele,hele, sürü örneği dolduruldukları salona Bay Recebin duhule
ile,cübbelerinin önlerini kaparak,alkış için ayağa kalmaları tam BİR BİAT
OLAYIDIR.DAVETLİLERİ, BAY VE BAYAN ERDOĞAN KAPIDA KARŞILAMALIYDI.Bu
durum,diplomasızın, diplomalılarca alkışlanarak aşağılık kompleksinden
kurtulmasıdır.Duruşmalar açılırken,yargıcın duruşma salonuna cübbesiyle
girmesiyle ayağa kalkmalar tersine dönmelidir artık,mahkeme salonuna girenler
de milli iradenin bir parçasıdır?!:Cübbesiyle başkanlık kürsüsünde oturan
Hâkim,davanın tarafları,tanıklar,avukatlar ve dinleyiciler salona
alındıklarında ,Kaç—ak sarayda olduğu gibi ayağa fırlamalıdır.NOT:HÂKİM VE
MÜDDEİUMUMİLERİN,KOLAYCA ALKIŞ İÇİN, CÜBBELERİNİ İLİKLEYEBİLMLERİ İÇİN AMPÜL
BİÇİMİNDE DÜĞMELER DİKİLMELİDİR.