Çeşmealtı; 22 Mayıs 2010/10 Mart 2013.İHANETLER SÜRDÜRÜLDÜKÇE!
İleti
yazımla birlikte: Bu yazımı; asırlarca din, Allah ve şeriat hukuku
adına;Padişah ruhsatlarıyla,kervansaraylarda,hanlarda fuhuşa zorlanan ve
Devlete ait Avrat Pazarlarında satılan ol zavallı kadınlarımıza armağan
ediyorum.
ŞER’İAT’A GÖRE ŞAPMAK!
KADINLARINI HER İKİ ÂLEMDE DE SEKS ARACI OLARAK DÜŞÜNEN
TOPLUMLARIN İNSANLIK ÂLEMİNDE YERİ KÖLELİKTİ.
“Değişmez öfkeler, kinler,
inanlar/
İnsan aynı, ağaç aynı, taş
aynı!
Sevsen
de ölsen dekim duyar dinler;
Mecnun
aynı, Leyla aynı, eş aynı!” Ostüzü.
Hani, İtalyan asıllı İzmirli bir
TÜRK KIZI, Ankara’da Şeriatçıların yürüyüşlerinde, bir ATATÜK fotoğrafı ile
önlerine kale gibi dikilmişti ya! Ol zaman; İş bu yazımı elle çoğaltarak
yayımlamıştım.
O Dünyalar güzeli TÜK
KIZI İtalya’ya gitti, bu işler de böylesine rayından çıktı ve bir torba
kömür, bir paket makarna ve bulgur VİCDANLARIMIZA EGEMEN OLDU! SEKSEN YEDİ SENELİK ANAYASAMIZ,
BULGURA ÖRNEK, PAKET OLDU! Nice VİCDANLAR sağır, nice CÜZDANLAR DA para ile
doldu!
Gemiler gemicik,
gemicikler gemi oldu, gecekondular da villa oldu! Elif sucuklarına eşek eti
katanlar şimdi berhüdar oldu! TÜRKİYE BÜYÜK MİLLETVEKİLLERİ
MECLİSİ DE SUÇ DOSYALARI İLE VE PARMAKÇILARLA DOLDU!
ONURLU KİŞİLİKLER, ORTAÇAĞLARA KALKAN
PARMAK OLDU! MEZARLIKLARIMIZ ŞEHİTLERİMİZLE; ÜLKEMİZ HAYİNLERLE VE CEZAEVLERİMİZ DE KAHRAMANLARIMIZLA
VE KOMUTANLARIMIZLA DOLDU! KADINLARIMIZIN LÜLE,
LÜLE SAÇLARI TÜRBAN OLDU! İMAMLIK TA BAŞTACI OLDU! VELHASIL ÜLKEMİZİN GELECEĞİ DE KARARDI VE
SOLDU!
Cumhuriyetimizin
aydınlık suratlı Genç Kadın ve Kızları, ”Şeriata Hayır!” Gösterileri
düzenlemişti. Ankara ve İstanbul sokakları çağdaş zambak çiçekleri ile
aydınlanmıştı.
Politikacılarımızın da çoğu,
”Atatürk ilke ve devrimine” bağlılıklarının yanı sıra” şeriata da karşı
olmadıklarını yüksek sesle haykırmışlardı!” Bu haykırmalarından dolayı,
kendileri 2,05 puan, İrtica da 72,05 puan kazanmıştı! İki taraflı olmak; iki,
üç ve dört kadını birden idare etmek hünerimizin bize vermiş olduğu ŞARK
KURNAZLIĞININ POLİTİKAYA YANSIMASIYDI BU! İktidarı almak için bu doğrultuda
olmak zorunda olan siyasi liderlerimiz, CASPRA taş çıkartmışlardı.
Rizeli, Türkçeyi
de kekeleyerek konuşan, Yılmazlardan birisi de,”ŞERİATA KARŞI OLAMAYACAĞINI BİLDİRMİŞTİ!”
Zamanlarda da, şeriat iktidardaydı! Belki de bu nedenle olsa
gerek, Zerdüş böyle buyurmuştu! Politikacılarımız dokunulmazlık zırhına
bürünerek yüksek perdeden konuştuklarında; aklıma Büyük Neyzen Tevfik’in ünlü
dörtlüğü gelir hep: KİME SORDUMSA SENİ/DOĞRU CEVAP VERMEDİLER/KİMİ ALÇAK, KİMİ
HIRSIZ/KİMİ DEYYUS DEDİLER/KÜNYENİ ALMAK İÇİN PARTİYE ETTİM TELEFON/BİZDEKİ
KAYDA GÖRE ŞİMDİ O MEBUS DEDİLER!”
Bendeniz de,
bendeki kayda göre bu ŞERİAT denen şey neymiş, yazıvereyim dedim!
Büyük, büyük kara
kaplı şeriat kitaplarını açmaya ne gerek var dedim! Rahmetli Mustafa
Nihat Özön’ün Osmanlıca-Türkçe sözlüğünün 788’inci sahifesini açıverdim:
Şeri: A.İ.Şer’iate ait. Şer’iatle
ilgili,
Hükm’i Şer’i. Şer’iate uygun
hüküm,
Mahkeme’i Şer’iyye. Şer’i at
hükümlerine göre davaları gören mahkeme.
Şer’i at: A.İ.1-Doğru yol,2-Tanrı
buyruğu,3-Ayetler, Hadisler,4-İcma’i Ümmet. İmamların içtihadı ile kurulmuş
temel.
Şer’ai: A.İ.(Şer’ia):Şer’iatler,
Şer’iathükümleri.
ŞER’İAT kelimesinin
DOĞRU YOLANLAMINA DA GELDİĞİNİ GÖRÜNCE GÖZLERİMDE ŞİMŞEKLER ÇAKMIŞTI!
Cahilliğimden ve dahi kelekliğimden utanmıştım! Ulusal bacımızın neden başını
örttüğünü, neden tapusunu bile emanet etmiş olduğu Suna Pelister Ablasından
namaz surelerini öğrenerek dualı nutuklar, kendisi refah içinde olmasına karşın,
neden REFAH’A yaklaşmaya başladığını da öğrenmiş oldum!
ŞER’İAT, DOĞRU YOL anlamına da
geldiğine göre; doğru yollarda yürümenin kurallarına uymaya ne gerek var diye
de cahilce düşünmedim değil! Doğru yollar; bu beyaz başörtülü, dudağı kıpır,
kıpır kıpırtılı, gözleri suç işlemiş çocuk gözlü ABLANIZIN eylemine uysun.
Perihan Abla dizisine imrenen bu ABLANIZ ÇİLLER—UÇURAN dizisine inanmamızı, hâlâ
neden bekler durur? Şimdi anladınız mı “BEYAZ ATLI”,”BEYAZ ELBİSELİ”,”BEYAZ
KUZULU” ABLANIZIN NEDEN VE DAHİ NİÇİN BÖYLE DAVRANDIĞINI!
Ama velâkin,
Beyaza dönen
“Allah, şaşırttığı kulunu Beygir gibi
osurturmuş!”Kırat, bana bu Atasözümüzü hatırlattı:
Şimdi de elimiz bu
işlere bulaşmışken; ileride tatbikatlarda sıkıntı çekilmemesi için İslam
dininin mezhep ulemaların vermiş oldukları içtihat hükmündeki kararlarına bir
göz atalım:
“18-Satılan cariye ise,
muhayyerlik süresinde, müşterinin cariye ile CİNSEL İLİŞKİ KURMASI HELALDİR! Bu
hüküm, buraya kadar sözü edilen tüm görüşlere göredir. Muhayyerlik süresinde,
Cariye ile satıcı için CİNSEL İLİŞKİ KURMAK HELALDİR! Bu da buraya kadar sözü
edilen tüm görüşlere göredir. Bu, Hanbelî dışındaki mezheplere göredir.
Hanbelî’ye göre, SATICIYA DA; MÜŞTERİYE DE muhayyerlik süresinde SATILAN CARİYE
İLE İLİŞKİ HELAL OLMAZ! Mustafa Özcan Çevirisi, İslam Fıkhı. S.206.İslam
mı kadınları yüceltmiş!02 Haziran 1962 senesinde Suudi Arabistan'da köle ve
cariye olarak kadın satışı yasaklanmıştı.
Kuranda olan bir kurumu ademoğlu nasıl yasaklar!
“4-Ümmü’l
Veled;-”Efendisinden çocuk doğuran köle kadın.”-OLAN
KADININ(Cariyenin)satılması ittifakla caiz değildir. Davud’u Zahiri’ye göre, bu
caizdir. Bu mesele, Hz. Ali ve İbn’iAbbas’tan rivayet edilmiştir.”S.G.E. S.207.
“5-Müdebber—Azad olması, Efendisinin ölmesi
şartına bağlanan Köle, Cariye Kadın-Kölenin satışı, Hanefi dışındaki
mezheplerce caizdir. Hanefi’de Kölenin Müdebber olması bir kayıda bağlı değilse
caiz değildir.”S.G.E. S:207.
“8-Kadının sütü ittifakla
temizdir. Ve Şafii ve Hanbelî mezheplerine göre caiz değildir.”S.G:E.S:207.
“Şarabı alıp, satmak hususunda
bir Zimmî’yi vekil etmek caizdir.”Zimmî: Müslüman bir ülkede, müslüman olmayan,
KELLE vergisine tabi kimesne!
“Şafii ve Hanbelî
mezheplerine göre; Köpek, Gübre ve Şarabın satışı asla caiz
değildir. Öldürülse veya telef edilse Köpeğin bir değeri yoktur. Yani öldüren
ve telef eden, sahibine bir bedel ödemez.”S.G.E. S:207.
“Erkeğin,(İhramlı iken) yüzünü
örtmesi, Şafii ve Hanbelî’ye göre yasak değildir. Hanefi ve Maliki’de
yasaktır.”S.G.E. S:172.
“17-İhramlı kimse, unutarak
veya yasak olduğunu bilmeyerek koku veya yağ sürünse Şafii’ye göre kefaret
gerekmez. Ebu Hanife ve Malik’e göre kefaret gerekir. Unutarak gömlek giyse,
hatırladığında baş tarafından olmak üzere gömleği çıkarır. Bunda ittifak
vardır. Şafii âlimlerinden bazıları, gömleğin ortasından yırtılarak veya
dikişli yerinden ayırıp çıkarılacağını söylemişlerdir.”S.G.E. S:173.
“7-Satılan Kadın Köle(Cariye) alıp,
müşteri O’NUNLA cinsel ilişkide bulunduktan sonra, cariyede bir kusurdan
haberdar olsa, O’NU satıcıya(bu kusur sebebiyle) geri verebilir.(Bulunduğu
ilişkiden dolayı da) ayrıca bir şey ödemesi gerekmez”.Maliki ise şöyle
diyor:”Müşteri(ayıptan dolayı)cariyeyi satıcıya geri verir. Bakireliğini
giderdiği için de bakireliği gidermenin bedelini SATICIYA ÖDER!”S.G.E.
S:222-223.
ŞAPILAN HEP KÖLE
KADINLAR VE KIZLARDIR. FUHUŞ BEDELİNİ DE ALANLAR ZAMANIN LÜKS NERMİNLERİ OLAN
KÖLE SATICISI ERKEKLERDİR. ESİR, KÖLE VE CARİYE SATIŞI RUHSATLARINI DA HÜKÜMDAR
VERMEKTEDİR.Cenneti de genelevine çeviren bu aşağılık yaratıklar,oranın
yönetimi de Lüks Nermine mi verdiler!
“Köpek, gübre ve şarap satışı asla caiz
değildir!”Kadın satışı da dinen caizdir ve dahi tanrısal iradeye de uygundur!
Cariyeler satılmışta ne olmuş yani?” Diyenlere bir çift sözüm vardır:
Gece yarısı evinden, yuvasından
zorla alınarak fuhuş yaptırılmak üzere hayvanlar gibi kadın pazarlarında
satılan, sizlerin anası, ablası, küçük kız kardeşi, teyzesi ,torunu ve halası
olsaydı ne yapardınız? Dine dayalı, tüm Büyük İslam Âlimlerinin de ittifaken
onayladığı bir olgu mu derdiniz! Yoksa Mustafa Kemal gibi o sistemi yıkar
mıydınız, benim dini bütün kardeşlerim?
Cumhuriyet Gazetesinin; ek olarak ve parasız vermiş olduğu kitapları
alamayanlara yürekten acırım. Hele, hele Rahmetli Falih Rıfkı Atay’ın,”Baş Veren
İnkılâpçı(ALİ SUAVİ) adlı kitabını alamayanlar ne kadar dövünseler azdır derim.
Safahat’ta Rahmetli Mehmet Akif, ne güzel kükremiş! Eşine ve iki çocuğuna bakamayan bir adamın,
Şeriat hükmüdür diye ikinci bir kadın almaya kalkmasına:”ŞERİAT BUYSA, YERE
BATSIN ŞERİAT!” DEMİŞTİR.
“ALİ SUAVİ, HAFIZOĞLU ADLI eski bir kaçak sofu şeyhin duasını almak
için konağına gider. Din üzerine söyleşirlerken; zaptiye bir köylü kadın
getirir. Bu zavallı fakir Kadıncağız, köyünde hizmetçilikle geçinmeye
çalışmaktadır. Kupkuru evinden Ninesinden kalma, yirmi kuruşluk bir toprak
tencere ve keser sapı gibi eşyaları çalınmıştır. Kadıncağız, çalınan
eşyalarının bulunarak kendisine verilmesi için şikâyetçidir. Müdür vekili
Hafızoğlu, çalınan eşyaların listesini yazdıktan sonra; kadıncağızın hırsızın
kimliğini kanıtlayamayacağını anlar, Kadıncağızı bırakmaz ve eydirir:
“Kayıt parasını ver de öyle git!” Der. Kadıncağız:
“Aman Ağa merhamet et. Benden para isteme!”Diye
yalvarır. Hacı Hafızoğlu, kükrer:
“Müdür senin hizmetçin mi? Kaç saattir sen söyledin, işte ben de yazdım!” Diyerek elindeki kâğıdı
göstererek:
“Şeran resmini ver!”der. Zavallı kadıncağız dehşete
kapılır:
“Aman Ağam, padişah başı için, evladının başı için;
ben köyde hizmetçiyim, aman!” diyerek ağlarken; boynunda ”DELAİLİ HAYRAT” asılı
bulunan müdür vekili, O zavallı Kadıncağızı Müftüye gönderir. Müftü Efendi;
kara kaplı kitabını açar; aradığı hükmü de hemencecik,
şıpıdanak bulur ve:
“Öyledir,
altmış
kuruş lâzım gelir!”Hükmünü tefhim eder!
Zavallı kadıncağızın bu parayı
bulabilmesi için; yanında getirmiş olduğu oğlan çocuğunun bir zaptiye
nezaretinde, çarşıda besleme verilmesi için dolaştırılmasına karar verilir.
Çocuğu, yıllığı kırk kuruştan bir ağdacı esnafı çırak olarak alır ve yirmi
kuruşluk peşinatını da hemen öder.
Hacı Hafızoğlu, almış olduğu dört beşlikten ikisini minderin üstüne
koyar, ikisini de Ali Süavi’ye uzatır:
“Biçare fukarada para yok ki, ne yapsınlar!” Diye de yakınır.
Rahmetli Ali Süavi, Hacı Hafızoğlu’nun eline çarparak bahçeye fırlar.”İŞTE, ŞERİAT BU OLAYA
UYGULANAN DİNİ YÖNTEMDİR! Ostüzü. S.G.E. S:23.24.25.
08Haziran632tarihinde;İslampeygamberiHz. Muhammed’in ölümü üzerine,
Müslümanlar arasında çözülmeler baş göstermişti. Zekât’ın dağıtıldığı
“MUALLEFAT’I KULUP ÜYELERİNE, zekât’tan verilen paylar az geliyordu! Bu nedenle
GANİMET savaşlarına yönelindi. Hedef; Suriye, Mısır, İran ve Türk elleriydi.
Hz. Ömer zamanında; Sasanilere karşı kazanılan zaferle (900.000.000) Franklık
bir GANİMET elde edilerek, her mücahide de 12.000Franklık bir pay düştüğü
hesaplanmıştır.”Erdoğan Aydın, Nasıl Müslüman Olduk? S.45.
Şeriat’a dayanan Türk
elleri yağmasına bir de toptan kıyamlar eklenmiştir. Emevi Komutanı Kuteybe bin
Müslim, Taşkent ve Buhara’da 10.000Türk subayını, yollardaki çift sıra ağaçlara
uçkurlarından astırmıştır. Sadece Buhara’da 50.000,Semerkant’tan da 30.000 “eli
silah tutan genç ve sıhhatli erkek”,şeriat hukukuna göre, Köle statüsüne geçirilerek
Mekke, Medine; Basra ve Şam esir pazarlarında satılmışlardır:”Erdoğan Aydın,
S.G.E. S:144.
“Bir şehirden toplanarak,
Arabistan’a götürülmek bahanesiyle yola çıkarılan 12.500 Türk yollarda öldürülmüştür.
Elde edilen GANİMETLERLE şımararakyoldan çıkmış olan Müslüman Arapların
hallerine bakan Halife Hz. Ömer:
“KEŞKE, İRANLA ARAMIZDA ATEŞTEN DUVAR OLSAYDI DA BU GANİMETLERE
ULAŞAMASAYDIK!” DEMİŞTİR. Demesine böyle demiştir amma velâkin, İran Sarayından
elde edilmiş olan 600.000Liralık bir gerdanlığı da yeni evlenen kızının boynuna
taktırmıştır! Şakir Keçeli, Şeriat Nedir?
Türk ellerini yağmalatan, Türklerin karısını ve kızını
tutsak alarak kadının kocasına v kızın babasına fahiş fiyatla sattıran hep bu
şeriattır!”Hep bu Tanrı buyruğunun uygulanmasıdır!”17.000Türk’ün, ucu değirmene
çıkan bir dereye kanlarını akıtıp, o değirmen suyu ile çarkı dönen su
değirmeninde öğüttükleri buğdayın ekmeğini yiyerek Müslüman Arapları övündüren
hep bu şeriattır! Hiç bir bilgisi olmadan bu konudaki anlatımlar ve inançlar da,
derin bir uykunun eseridir. Bir Türk Kızının, Türk illerindeki Arap Katliamları
üzerine araştırmasını yazdığımda, Yüksek tahsilli ve Atatürkçü bir
Hanımefendinin: Sarhoş kafa ile yazı yazdığımı iddiası da bu şeriatın bir
tortusunun eseri olsa gerektir. Ben, bir Türk Hanımefendisini yalancı
çıkartmanın utancı içindeyim: Zira bendeniz içki içmem. İstesem bile içki
içemem, çünkü bendeniz şeker hastasıyım! Televizyonlara çıkan bazı sahte tarihçilerimiz,
Türklerin kılıç gölgesinde değil ilahi bir oluşumun sonunda Müslüman
olduklarını utanmadan ve Allahlarından korkmadan söylemektedirler. Torlakan ve
Curcuna katliamlarını Arap tarihçileri bile övünerek anlatmaktadırlar ey
satılmış ve yollarını sapıtmış olanlar!
Bir büyüğümüzün 17 yaşındaki
büyük oğulları; ehliyetsiz olarak kullanmış olduğu annesinin lüks otomobili ile
ülkemizin en Hanımefendi Hanımını ezerek öldürmüştü.8/8 kusur da ölende
çıkmıştı. Bu yavrumuz şeriat’a göre yargılansaydı ne mi olurdu? Sayın RTE,
şimdi Amerika’da olsa bile, sahip olduğu torunundan da olurdu!
Bütün büyük liderlerin büyüklükleri zamanla
kaybolmaktayken; her türlü olumsuz yaklaşımlara ve her türlü iç ve dış
saldırılara uğrayan Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in büyüklüğü gittikçe daha çok
anlaşılmaktadır. O’NUN büyüklüğü anlaşıldıkça; bu ülkede büyüklük rolündeki
aydın geçinenler de gittikçe cüceleşmektedirler.
Şimdi; buraya kadar anlatmış olduklarımızı toparlayarak, bir
sonuca varmamız gerekmektedir: Tüm bu safsatalara ve ilkel Arap toplumunun
ilkel sorunlarını çözmeye yarayan kuralları; değişen ve gelişen sosyal
problemleri çözmek için kullanma isteğimizdeki ısrarı anlamak mümkün
değildir. DEĞİŞEN VE GELİŞEN SOSYAL YAPININ PROPLEMLERİNİ, Allah yapısı kabul
edilen DEĞİŞMEYEN İLKEL KURALLARLA NASIL ÇÖZÜME KAVUŞTURABİLİRİZ! Allah emri
diyerek kadınlar ve kızlar fuhuşa teşvik edilir, para ile kiraya verilir ve
satılır, İnsanlar hayvanlar gibi pazarlarda satılır, cennette sayısın Kadın,
HURİ VE DE Gılmanla yatılır!
Ekonomik alanda bir yasa da benden
olsun:
“KERİZİ BOL OLAN ÜLKELER,
KRİZDEN ÇIKAMAZLAR! Ekonomik kriz, sosyal kriz, dinsel kriz, cinsel kriz, kriz
üstüne kriz Yaşarlar. Bir ülkenin parasının değeri o ülkedeki Deyyuslarla/ters
orantılıdır/ makusen mütenasiptir! Ostüzü.
Birkaç çağdışı yaratık, kerizler
topluluğu haline getirmiş oldukları toplumları, ortaçağ karanlığının dogmatik
kazıklarına bağlarlar. Önlerine de bir tutam umut koyarak, yaratmış oldukları
felaketleri kadere bağlarlar, villalarda otururlar, topluma da öteki dünya
nimetlerini sunarlar! Yaşadığımız olay budur. HAK YENMEDEN BÜYÜK HAK SAHİBİ
OLUNAMAZ!
Önce; insanlarımızın mantığını ve
düşünme kapasitesini çağdaş yapmakla bu soygunların ve bu sömürünün önlenmesi
mümkündür. İnsanlar, geçmişe kilitlenmiş beyinleri ve mantıklarıyla
kendilerinin çıkarlarına uyan davranışları kabul edemezler.18’inci asrın ikinci
yarısında; Avusturya İmparatorluğu serfleri, kendilerini toprak köleliğinden
kurtaracak kanunu ayaklanma ile karşılamışlardı. Kitaba ve okurlara düşman
edilirler; iyiyi ve güzeli kavrayamazlar. Keçilerin ve eşeklerin kitapları ve
kendilerini yaratacak liderleri olmadığını anlatamazsınız.
ŞER’İAT! Yarısı Fransızca, diğer yarısı da Türkçe olan bir kelimedir
aynı zamanda: ŞERİ: Sevgilim. At: Fırlatma fiilinin emir kipidir: Oy at;
Fadime’yi at. Sen de git, sefalet içinde yat.