TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
TV. İZMİR;29 Aralık 2013/LAĞIM PATLADI GARİ, HALKIMIZ BOKLARINIZIN KOKUSU İLE UYANACAKTIR ARTIKIN!
BİR ULUSUN GELECEKTEKİ AKİBETİ GEÇMİŞİNDE SAKLIDIR/BİR TOPLUMU
ONURLU BİR ULUS YAPMAK MUSTAFA KEMALİN AKLIDIR! OSTÜZÜ.
“ ÇOK LAF YALANSIZ
ÇOK
MAL DA HARAMSIZ OLMAZ!”Türk Atasözü.
Bir kimse, sürekli olarak, her türlü
araçlarla kendisini savunmak için, herkesi suçlarsa o kimsenin örtmeye
çalıştığı,halkından gizlediği gırtlağına kadar pislikleri vardır!”Ostüzü.
Sayın Bay Recep Beyimiz, ik defa “Yüzkarası! Deyimini kullandığında ikisinde de paniklemenin hezeyanını
sergilemişti.
Cumhurbaşkanı seçimi için Anayasa mahkememizin
vermiş olduğu, Anayasamızın 102’inci maddesinin yorumu kararına:”Bu yüzkarası
karar!”Buyurmuştu. Oysa anayasamızın 102’inci maddesi de Anayasa mahkemesi
kararı da çok açık ve çok ta netti.Buyurunuz:
“Madde 102-“(Değişik:31.5.2007-5678/5 md.)2’inci fıkra:GENEL OYLA
YAPILACAK SEÇİMDE ,GEÇERLİ OYLARIN SALT ÇOĞUNLUĞUNU ALAN ADAY CUMHURBAŞKANI
SEÇİLMİŞ OLUR….”
SALT ÇOĞUNLUK: “Salt çoğunluk, tek sayılarda yarıdan az olmayan;
çift sayılarda yarıdan bir fazla olan çoğunluktur”. TBMM
550 üyeden oluşmaktadır. Bunun salt çoğunluğu 276'dır. 101 üye var ise bunun da
salt çoğunluğu 51dir.Buçuk tam sayı haline getirilir.”550/2=275+1=276.İlk turda
bu sayıya salt çoğunluk denilir.
“Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonunun soruşturmasında,
Mahdumu Hümayun Bilal Erdoğan Hazretleri hakkında zanlı olarak davetiye çıkaran
Cumhuriyet Savcısı Sayın Muammer Akkaş hakkında:”Bu Savcı Adaletin
Yüzkarasıdır!”Buyurduktan sonra:” Ol Cumhuriyet Savcısına sahip çıkan HSYK için
de “yetkim olsa HSYK’YI yargılayacağım! Buyurmuş ve O Vatansever Cumhuriyet Savcısı
hakkında da HSYK’YA suç duyurusunda bulunmuştur! “Allah şaşırttığı kulunu Bay Recep gibi konuştururmuş Gari!
Kendisini hâlâ Başsavcı ve Son Osmanlı padişahı sanıyor, yazık! Bu ülkede Cesur doktorlar yok mudur?
Bakınız Mustafa Kemal ne
demişti:”İsmet Paşa benim aklım ve vicdanımdır. çok
akıllı ve uyanıktır.Benim bir hatamı görse beni tenkit eder ve uyarır!”Halbuki; tüm diktatörler ve diktatör heveslisi ruh
hastaları kendisini göklere çıkartanlara sırtını dayar ve hep birlikte
tepetakla giderler!”
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu 2. dalgada Bilal Erdoğan için 'çağrı
kararı' hazırlandığı iddia edildi. İşte o belge...
Yolsuzluk
ve rüşvet operasyonun, Muammer Akkaş’ın hazırladığı ve aralarında Başbakan
Erdoğan’ın oğlunun da bulunduğu çağrı kararının belgesi olduğu iddia edilen
belge ortaya çıktı… Ulusal kanal’ın iddiasına göre bu belgeyle Bilal Erdoğan’ı
ifadesi ‘şüpheli’ sıfatıyla alınacaktı…
Sayın Bay Recep Beyimiz, Manisa’daki savunmasında yine hep aynı nakaratı söylemektedir. Fransızlar buna,”C’est tousjours la méme gitare!”Hep aynı şarkı derler. Sözcü gazetesinin haberini okuyalım gari:”Erdoğan hep aynı nakaratı söylüyor.”
“Yolsuzluk
operasyonu başladığı günden beri il, il dolaşan Başbakan,dün de Manisa’da
muhalefet ve Savcıya çattı.”
“Başbakan
Erdoğan,17 Aralıkta başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından adeta
miting turuna başladı. İl,il gezip yaptığı her mitingde ise 4 bakanı istifaya
götüren ve bakan çocuklarının tutuklanmasına neden olan operasyonla ilgili
adeta karalama kampanyası yapıyor.Dün de toplu açılış töreni için gittiği
Manisa’da
aynı şeyleri söyledi. Olayın içinde olduğunu söylediği muhalefet ve cemaati ser
dille eleştiren Erdoğan,savcıya yüklenip operasyonun masum insanlara
yapıldığını savundu.Erdoğan şöyle konuştu:”Bu işin içinde CHP ve MHP
var.Türkiye içeriden ve dışarıdan saldırı ile karşı karşıya.Devletin içinde
yapılaşmaya giden bir örgüt,bir çete
var.Bunların içinde masum insanları lekeleme gayreti içersinde olan Yargı
mensupları,yürütme mensupları var.Polisin de içindeler.Günahı olmayan insanlar
suçlanıyorlar.Üstüne de “terör örgütü”yaftası yapıştırıyorlar.Bunların hangisi
silahlı?Bunu nasıl söyleyebilirsin?Savcı çıkıyor,bizim üniversite
yıllarımızdaki marjinal örgütlerin militanları gibi adliye sarayının dışında
bildiri dağıtıyor.Sen nasıl bir adamsın?HSYK’YA suç duyurusu yapıyorum.(A:A)”
Tüm görevlilerimizi kendisi gibi
sanarak, kendi yaptırdıklarını itiraf ediyor. Sen kalk herkese her türlü yayın
aracı ile hakaret et ve suç yükle,onların da sana cevap hakları aynı yayın
organlarında neden yok?Sayın Bayım bu anlattığın şeyler,sizin Türk silahlı
Kuvvetlerine yaptığınız kanunsuzlukların itirafıdır.Sıkıştığınızda
Atatürkümüzün resmi önüne,Anayasamıza ve Çatma mahkemelerinize
sığınmaktasınız.Mülkiye Başmüfettişi Candan Eren’in Yetmiş iki klasörlük suç
dosyanızı aklayan hakim ve savcıların ve Ülkemizin en namuslu şarkıcısını
anasının otomobili ile ezerek öldüren ehliyetsiz ve Onyedi yaşındaki oğlunuzu
kurtaranlar gibi mi sanıyorsunuz Türk Adaleti mensuplarını!
Bay Bekr Bozdağ, Adalet Ve kalkınma
Bakanı olduktan kerri iki önemli çıkış yaptı: Doğruca Recep Beyin Emniyet Genel
Müdürlüğüne
Giderek ikinci bir lağımın patlamadan üstünü örttürdü, Sonra da HSYKURULUNUN
Anayasamızın 138’inci maddesini ihlal ettiğini Tüm Cihana duyurdu. Basın.
Yemin etmeden İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Ala
soyadlı birisi de İşİşleri Bakanı olarak beyanat vermeye ve işlem yapmaya
başladı:”darbe yapmak isteyenler var!”Buyurdu. Türk silahlı Kuvvetlerinin tüm
komutanlarını darbe korkusu ile çatma dosyalarla esir kamplarına attır, arkanı
da diğer dikta heveslileri gibi Recepkolarına daya. İhtilaller ve darbeler
mevsimlerinde gelirler, tıpkı baharlar gibi. Irak Başbakanı Nuri Said ihtilal yapar diye Irak ordusunun elinden tüm
cephanesini almıştı.General Kasım,Ürdün’e gidecek birlik için tahsis ettirdiği
cephane ile darbesini yapmıştı.Romanya diktatörü Çavuşesku da,Romanya ordusunun
tüm cephanesini elinden almış,Gizli istihbaratını da katillerden ve orospu
çocuklarından oluşturduğu Bahçeler ve Parklar Müdürlüklerindeki silahlı birliklere
vermişti.Romanya ordusu cephanesiz ihtilalini başlatmış;Gorbaçov’un gönderdiği bir uçak dolusu piyade fişeğiyle de sonuca
ulaşmıştı.EE! Kardeşim ANAYASAMIZI hep sizler ihlal edecek değilsiniz ya! Önce,
şu 138’inci maddeye bir bakalım:
Üçüncü Bölüm
Yargı
1-Genel
hükümler
A-Mahkemelerin
bağımsızlığı
Madde 138:Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasa,kanun ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam ve merci veya kişi,
yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat
veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dâva hakkında
Yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz,görüşme yapılamaz veya her hangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare
mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar idare mahkeme kararlarını
hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
Yüksek yargı kararları; Yasama,Yürütme,Adli
ve İdari kurum ve kuruluşları Gerçek ve
Tüzel kişiler için mutlak bağlayıcıdır!
Yeni Adalet ve Kalkınma Bakanımızın
hukuk garabeti. İlk derece mahkemelerinin vermiş oldukları kararların hukuka
uygunluğunu üst derece mahkemeleri kontrol eder. Okuyalım da ağlayalım. Anayasa
Mahkemesinin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun diğer mahkemelerin hukuk
dışı eylemlere dur demesini neden isyanla karşılıyorsunuz ey hukuk ve hak
düşmanları? Alıntıdır!
“Özellikle,
yüksek dereceli mahkemelerin kararları, ilk derecedeki mahkemeler için örnek
teşkil eder ve böylece içtihat hukuku oluşur. O halde, içtihat oluşturan yüksek
dereceli mahkemeler ve bunların karar türleri hakkında bilgiler vermek konunun
anlaşılması açısından yararlı olacaktır.
Yüksek Dereceli
Mahkemeler
Davalar, genellikle
ilk derece mahkemelerinde görülüp, karara bağlanır. Ancak, ilk derece
mahkemelerinin kararlarındaki hataları düzeltmek ve bunların arasında
doğabilecek ayrılıkları gidermek, böylece hukuk uygulamasında birliği sağlamak
için, hemen her ülkede yüksek dereceli mahkemeler kurulmuştur.
Bunlar, adli yargı
için Yargıtay, askeri yargı alanında Askeri Yargıtay, idare hukuku ile ilgili
konularda Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ile Devlet hesaplarının
kontrolü bakımından kurulmuş olan Sayıştay’dır. Bunlardan başka, genel
mahkemelerle idare ve askeri yargı mercileri arasında doğabilecek görev ve
hüküm uyuşmazlıklarını çözmek üzere, bir de Uyuşmazlık Mahkemesi mevcuttur. Son
olarak 1961 ve 1982 Anayasaları, kanunların ve Meclis İçtüzüğü’nün anayasaya
uygunluğunu kontrol etmek üzere, bir de Anayasa Mahkemesi kurulmasını uygun
görmüştür. Bütün bu merciler anayasal kuruluş niteliğindedirler ve bu
mercilerin yargısal kararlarıyla içtihat hukuku meydana gelmektedir.
Anayasa Mahkemesi
Yeni Türk Anayasası,
kişi özgürlüğünü güvenceye bağlama amacıyla, idarenin her türlü tasarrufunu
yargı denetimine bağladığı gibi, Yasama organının bizzat Anayasa ile sınırlanan
yetkileri dışına çıkmamasını, yani Anayasa’nın çiğnenmemesini sağlamak için de
bir Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasını öngörmüştür.
22.4.1962 gün ve 44
sayılı Kanunla kurulmuş olan Anayasa Mahkemesi -Bu kanun, yerini 10.11.1983 gün
ve 2949 sayılı Kanuna bırakmıştır (Anayasa Mahkemesinin..., 1983)- kanunların,
T.B.M.M. İçtüzüğü ile kanun hükmünde
kararnamelerin Anayasa’ya uygunluğunu denetleme organıdır. Tamamen bağımsız
olan bu mahkeme 11 asil ve 4 yedek üyeden oluşmaktadır (Bilge, 2000: 104).
Anayasa Mahkemesi,
kanunların ve benzeri kuralların Anayasa’ya uygunluğunun denetlenmesinden
başka, anayasanın yüklediği diğer bir takım görevleri de yerine getirir.
Örneğin, Devletin bazı yüksek görevlilerini Cumhurbaşkanını, Başbakanı,
Bakanları, Anayasal kuruluşların başka üyelerini, görevleriyle ilgili suçlardan
dolayı Yüce Divan olarak yargılar; partilerin kapatılmasına ilişkin davalara
bakar. Anayasa Mahkemesi, yalnızca yargı hakkını kullanan bir yargı yeri değildir;
Anayasa’nın bütünlüğünü koruyan işlerliğini sağlayan bir kuruluştur (Gözübüyük,
2000: 191).
Anayasa Mahkemesi
kararları kesindir. Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını,
gerçek ve tüzel kişileri bağlar (1982 Anayasası 153. madde).
Anayasa
Mahkemesi’nin iptal kararları Resmi Gazete’de yayımlandığı gün, iptal edilen
kanun yürürlükten kalkar. ŞİMDİ ORTADA BİR YANLIŞ
ANLAMADAN DOĞAN FİİLİ BİR DURUM VAR:HÜKÜMETİN YÜRÜTME GÖREVİNİ,ARAKLAMA
GÖREVİ OLARAK ALGILAMA VAR! “Bendeniz;Sayın
Başsavcımız! Bay Recebimizi dinledikçe aklıma çok seneler önce tanık olduğum
bir hırsızlık olayı gelmektedir.02 Ekim 1962/16 Ağustos 1965 yılları arasında
Manavgat ilçe jandarma bölük komutanıydım.O tarihlerde Manavgat ilçe merkezinde
polis teşkilatı yoktu.Manavgat’ın Homa köyünden bir hırsız
vatandaşımız,ülkemizin her bölgesinde hırsızlık yaptığı halde bir türlü
yakalamıyordu.Perşembe günü şehir merkezinde kurulan halk pazarında da çok hırsızlık yapmış,son
işinde de fark edilerek mağdur vatandaşımızın “Hırsız!”Diye bağırması üzerine
anayola fırlayarak,önünü kesmeye çalışanlara,elini ileri doğru uzatarak,Hırsız
ileride kaçıyor!”Diyerek hep birlikte koşmaya başlamışlar, çıkmaz bir sokağa
girince de onunla birlikte koşanlar uyanmışlar ve onu kıskıvrak yakalamışlar.Jandarmanın
halkın elinden zor aldığı bu Ünlü Hırsızımızı makamıma aldım,su verdim,”anlat
bakalım!”Dediğim de:
“Sayın komutanım, adımız hırsıza çıkmış.
Aslında ben, vergi ve zekât vermeyenlerden bu yasal ve dini borçlarını tahsil etmekteyim.
Allah kahretsin şu çıkmaz sokağı, bu sokak sayesinde her zaman başarı ile
uyguladığım taktiğim sökmedi!”Demişti.Ceketi yırtıldığı için de kendisine benim
Eski asker ceketimi vermiştim!Ben,Sayın Recep Beyimizi dinledikçe,bu adamın
savunmasını hatırlayarak,durup dururken
gülmekteyim!Birisinin bir gün deli demesinden de korkmuyorum,bana neler
demediler,kendi komutanlarım bile bana Gomünist dediler,Mustafa Kemalime bin
şükür, hırsız, hak yiyici VE VATAN HAİNİ
diyen de olmadı Gari.