TC.
OSMAN TÜRKOĞUZ
Izmir; 31 Aralık 2010/ İzmir; 10 Haziran 2013
Sayın Bay Başsavcımız; Mikroplar,
bölünerek çoğalırlar; SEVGİ DE BÖLÜNÜRSE ÇOĞALIR.YALINIZ ULUSAL BÜTÜNLÜK VE
TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ BÖLÜNEREK YOK EDİLİR! Ostüzü.
“Türkiye’yi
merkezden idare etmek zordur! Türkiye’yi 25 eyalete bölerek, merkezin
yetkilerinin bir kısmını bu eyaletlere vermek lâzimdir.Mesela Milli Egitim ve
Güvenlik Hizmetlerini!….”
“Türkiye’yi 25
eyalete bölmek lâzımdır!...”Diyabakır Büyük Belediye Başkanı ve PKK sözcüsü Osman
Baydemir.
FELAKETLERİ UNUTMAK!
VE
BÖLÜNEREK YIKILMAK!
(12 Ocak 2011)/08 Şubat 2013 VE ŞİMDİ!
“Bir cemiyette en muzır adam, ehliyetsiz
olduğu halde salahiyet sahibi olandır!"
Başvekil İsmet Paşa, Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesinin diploma töreni.08 Temmuz 1929.
“Benim Aziz milletimden ısrarla
istediğin tek şey şudur: Kendisini yönetmek için başının üzerine çıkaracağı
adamların, kanındaki ve vicdanındaki cevheri incelemekten bir dakika tevakki
etmesinler.”Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
“Cesaret insanı zafere/Kararsızlık
tehlikeye/Korkaklıkta ölüme götürür.”Filozof Seneca, Sayın Şenol Güneş’ten.
“Buz dağının görünen kısmına göre
manevra yapan kaptan da gemideki yolcularla beraber ölür.”Ostüzü.
Ortaçağdan sonra;
barutun icadı, topçuluğun gelişmesi ve yeni keşfedilen kıtalardan getirilen
servetler, küçük devletlerin yıkılarak merkezi kırallıkların gelişmesini
sağlamıştı. Sonunda büyük imparatorluklar kurularak sayısız devleti çatısı
altında toplamıştı. Fransız İhtilali ve Büyük Filozofların aydınlatmaları ile
haksızlığa ve zulme uğrayan ulusların bağımsızlıklarını kazanmalarına neden
olmuştu.19’uncu ve 20’inci asırlar, büyük devletlerin denge aramalarına tanık
olmuştu.20’inci asrın ikinci yarısı da Bloklaşmaya sahne olmuştu. Amerika
Birleşik Devletleri ve Avrupa Komünist Rus Bloğunu dağıttıktan sonra, Komünist
Çin de modelini değiştirerek serbest piyasa ekonomisini geçmişti.
İşte ulus devletler için felaket bu
suretle meydana gelmiştir. Felaketin adı da USA’DIR!
Sanayide ileri gitmiş ülkeler bir birlik
oluşturarak Üniter ve güçlü ülkeleri bölerek küçük, küçük tüketim toplumları
yaratmak ve ortaçağ beyliklerini oluşturma yoluna girdiler.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
dağıtılarak, eski Sovyet Peyklerinden yeni devletler oluşturuldu.
Yugoslavya’nın gücü ve azmi Avrupa’yı,
özellikle Almanya’yı ve Amerika’yı korkuttuğundan bölünerek bir kenara itildi.
Komünist Rusya 1968’de Aleksandr
Dubçek’in Çekoklavakya’sını bölerek iki devlet oluşturmuştu. Ankara’ya
Büyükelçi olarak atanan Rahmetli Aleksandr Dubçek sonunda bir orman işletmesine memur olarak atanmış ve aniden ölmüştü.
Bu olayların yaratıcıları Kosigin ve Brejnev bile ölmüşlerdir.
Afganistan ve Irak demokrasi getirmek
masalı ile yıkıldı. Bizim Müslüman Başbakanımız bile, Irak’a hürriyet
getirecek! Amerikalı askerlerin sağ ve dahi salim olarak ülkelerine dönmeleri için,ALLAH
VE KURAN üzerine dualar etmedi miydi?
Şimdi Nükleer güç İran’a hürriyet
götürme masalları ile zavallı Müslüman ülkeler bile aldatılmaya
çalışılmaktadır. Amerika’nın, Fransa’nın, Kuzey Kore’nin ve İsrail’in nükleere
silahları olacak Müslüman ülkelerin olmayacak! Hadi canım sende!
Afganistan’da vatanları için dövüşen
Müslüman Afgan Vatanseverlerine karşı Müslüman Türk askerinin görevlendirilme
pazarlıkları yapılacak, Türkiye’ye kan kusturan Kürt asilerine karşı hiçbir
hareket yapılmayacak! Hadi canım sende!
Osmanlı İmparatorluğunu yıkan Batılı
oyunlarını ne çabuk unutmuşuz!
*Kendi dillerini konuşan,
*Kendi pozitif eğitim sistemini kuran,
*Kendi meclisleri olan,
*Kendi bayrakları olan,
*kendi özel güçleri olan,
*Kendi ulusal marşlarını söyleyen
EYALETLER!
Osmanlı bir baktı ki, Balkan Savaşında,
“kendi özel güvenlik kuvvetlerini kuran Eyaletler”bir olarak Osmanlıyı
yenmişler!
Osmanlı Mebusan Meclisinde bir
Gayrimüslim:
“Benim Osmanlılığım, Osmanlı Bankasının
Osmanlılığı gibidir!” Dediğini ne çabuk unuttuk. Şimdi de, bizleri yönetenlerin
bazıları için ve de alenen Türklüğü, Türk Banklı olmak gibi algılanmaktadır!
Güneydoğulu birisinin:
“MGKurulu kararları temenni
niyetindedir, kabul etmiyoruz”!Demesini hafife almamalıyız. Bugüne kadar MGKurulu’nun
almış olduğu irticaya yönelik karalara uyuldu muydu? Bir aile içersinde bile
iki dil o ailenin parçalanmasına yeter de artar bile. Bunu tartışmaya açmak
bile en azından ihanettir. İki dil karmaşasının altından kalkacak devlet
yoktur. Yarın mahkemelerde iki dil, çıkarılacak yasalarda iki dil! Sonunda
Sayın RTE’NİN saymış olduğu 25
anasıra göre düzenleme ve Türkiye, önce bölünmüş sonra da paramparça olmuş.
Sizlere iki belge sunacağım, bunların ne
demek istediğini çözemezseniz eyvah ki eyvah!
Birinci belge:1993 senesindeydik; bir
dershanenin kimya öğretmeni bir Sayın Bayanımız Yargıtay’daki bir dosyadan
alınmış bir yemin metnini bana getirmişti. Bu metni bilgisayara yükleterek
gerekli yerlere iletmiştim. Bu arada, emekli subaylarımıza sataşan Sodep Genel
Sekreteri Ertuğrul Günay’a da iletmiştim. Bu bir Kuran Kursu yeminiydi. Bu
yemini 1980’li yıllarda Sayın RTE’NİN DE etmiş olduğunu sonradan öğrenmiştim.
Yemin metni şöyledir:
“Ben, Muhammet ümmetindenim. Türkiye,
dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı, Mustafa Kemal dinsizliği
ile savaşa adayacağıma, Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek
için mücadele edeceğime, Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların
tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin
kurulması için çalışacağıma, dinim, Allah’ım ve
bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.”
Bu
zavallılarımız Atatürk devrimini ortadan kaldırmak için Allah ve kur'an üzerine
yemin ve kasem ederlerken,Birleşmiş Milletler de Atatürk hakkında oybirliği ile
onurlu bir karar almaktaydı.Buyurunuz;önce
bu konudaki alıntımızı okuyalım:
"adını;yarattığı
Türkiyeden silmek için cabalayan osmanlı meraklılarina kapak olsun."
> ATATÜRK KİMDİR
> Yıl 1976 UNESCO, üyelerine bir öneriyle gelir. Öneri paketindeki bir
> cümleyi sizlere okumak istiyorum.
> Diyor ki "Bu gün UNESCO'nun üzerinde çalıştığı bütün projelerin isim
> babası Mustafa Kemal'dir."
> Öneri nedir?
> Öneri ise onun doğumunun yüzüncü yılında, 152 üyesi vardı, UNESCO'nun
> 152 ülkenin devletleri ayni anda kutlasın önerisidir.
> Birden İsveç delegesi ayağa kalkar ve şöyle söyler:
> "Ne yani dünyada bu kadar devlet adamı var hepsinin doğum gününü
böyle
> kutlayacak mıyız?" şeklindeki kinayeli sözlerine,
> Rus delegesi ayağa fırlar yumruğunu masaya vurur, ve 152 ülkenin
> delegelerine aynen şöyle söyler;
> "Genç delege arkadasım hatırlatmak isterim ki ATATÜRK öyle dünyadaki
> herhangi bir lider değildir, bırakın onu bir yıl anmayi her ülke her
> problemimizde çare olarak aramalıyız"
> Sonra ne mi olur? UNESCO tarihinde ilk ve tektir hiç negatif oy yok,
> hiç çekimser oy yok 152 ülke şu metne imza atar;
> Hani İsveç delegesi demişti ya "ne yani" diye. O İsveç delegesi
bu
> imzanın atıldığı gün mikrofona gelir ve aynen şunları söyler:
> "Ben ATATÜRK'ü inceledim bütün ülkelerden özür diliyor ilk imzayı ben
> atıyorum" diyecektir.
> İşte o muhteşem belge diyor ki;
> "ATATÜRK KİMDİR?
> ATATÜRK ULUSLARARASI ANLAYIŞ,
İŞBİRLİĞİ, BARIS YOLUNDA ÇABA GÖSTERMİŞ
> ÜSTÜN KİŞİ,
> OLAĞANÜSTÜ DEVRİMLER GERÇEKLEŞTİRMİŞ
BİR İNKİLAPÇI,
> SÖMÜRGECİLİK VE YAYILMACILIĞA KARŞI SAVAŞAN İLK ÖNDER,
> İNSAN HAKLARINA SAYGILI,
> DÜNYA BARIŞININ ÖNCÜSÜ,
> BÜTÜN YAŞAMI BOYUNCA İNSANLAR ARASINDA RENK, DİL, DİN, IRK AYIRIMI
> GÖSTERMEYEN,
> EŞİ OLMAYAN DEVLET ADAMI,
> TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCUSU"
> Var mı? böyle bir metin!
> Bir filozof der ki "bir ülke için kıstas aradığınız zaman o ülkenin
en
> büyük liderini gözden geçirin."
> Şu anda kıstas arayan ülkelere sanıyorum bundan daha iyi bir metin
> gösteremeyiz.
> İşte bu metin 152 ülke tarafından imzalanmıstır.
> Eşi olmayan devlet adamı metni.
> (Prof. Dr. İlnur Güntürkün KALIPÇI'nin yazısından).
Bizimkilerin,en büüyük ölümüzün
arkasından,Müslüğmanlığa rağmen en aşağılık hakaretleri yaparlerken,dünya
Atatürk hakkında ne demiş;üşenmeden okuyalım:
"O kişisel kazanç ve ün peşinde
koşan basit bir diktatör değil,gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya
uğraşan bir kahramandı".Prof.Walther Wright jr."Atatürk Türkiye’yi
tek düşman kalmaksızın bırakmıştır. Bu zamanımızın hiç bir devlet şefinin
başaramadığıdır."Alman Volkischer Beobachter gazetesi.
Şimdi de ikinci ve daha vahim bir
belgeyi sunuyorum: Bu belge Türkiye Cumhuriyetini temsil eden devletlilerle
Avrupa Birliği arasında imzalanmıştır.”Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi!”. Bu
belgenin başlık bölümü:
“Presidency Condusons”
“Madde 23-“Müzakerelerin yalnız
Türkiye’yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğinin, müzakereler
sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya Güneydoğu bölgesinde bir Kürt
devleti kurulursa, yeni karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere
yapılacağına…”
Bu belgelerden çıkaracağımız iki vahim
ve kesin sonuç vardır. Hiçte kendimizi kandırtmayalım: Önce ikinci belgeyle ne
demek isteniyor onu yazalım:
“Ey! Bölücü unsurlar, ellerinizi çabuk
tutarak Türkiye’yi biran önce bölmelisiniz. Bizler, siz Türkiye’yi bölmeden
önce Türkiye Cumhuriyetini Avrupa birliğine katiyen almayız, onları uyutur,
başarınız için onlardan ödün üstüne ödün almayı sürdürürüz. Ha gayret, size
yardım edecek iktidarların başarılı olması için de her türlü desteğimizi
esirgemeyiz.”Bunun anlamı kesinlikle budur. Bendeniz Kürt cesaretini en iyi
bilenlerdenimdir: Bir destek varsa Kürt cesurdur.
Gelelim Kuran Kursu yeminin
anlamına:”Türkiye Cumhuriyeti bölünecek diye çalışmanızı gevşetmeyin. Bölünürse
bölünür, önemli olan Şeriatı geri getirmektir. Ha gayret çoğu gitti azı kaldı.”
Ya şimdi; herkes, her şeyiyle siyasi
partilerimiz de dâhil elele ya da hiçbir zaman”.VE BÖLÜNEREK YIKILMAK!
Sayın Büyüğüm SAD Beyefendi; ülkemizde
değişmez ve değiştirilemez bir gerçek vardır: Türkiye’de iktidarlar değiştikçe
şu şeyler değişmiş olurdu:
1-Resmi makamlara oturanlar,
2-Resmi araçları kullananlar,
3-Resmi helâlara sıçanlar,
4-Sekreterleri şapanlar,
5-Ülkemizi soyanlar değişirdi. Buna da
DÜZEN değişti denilirdi. DÜZÜLENLER hep aynı kalırlardı; yalınız POZİSYONLARI
değiştirilirdi. Bir kıçı Kuzeye domaltılmış, bir de bakarsınız ki kıçı Güneye
domaltılmış! Bu konuda çok doluyum; uzun, uzun yazmayacağım.1956 senesinde;
Başvekil Adnan Menderes’in canı muz istediği için, bir F–84 Ankara’dan Adana’ya
MUZ almaya gitmişti. Bedrettin Demirel, sınıf arkadaşı Kenan Evren’e Konya’da
vereceği ziyafet için, bir topçu uçağı Kıbrıs’a Davidof Purosu almak için
gönderilmişti. O uçağın kalkışı beynime kazınmış halde ne yapsam
kurtulamıyorum. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın ve
ailesinin temizlenecek elbiselerinin bir C–130 Herkül Uçağı ile İzmir’e
getirildiği, dönüşte de Hava Lisan Okulu bahçesindeki Mandalinlerden toplanan
meyvelerle Ankara’ya döndüğü bilenlerce çok anlatılmıştı.
27Mayıs 1960 Askeri darbesinde; ilk
ağızda(7.500)subayın Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiği kesildi. Bu
facia”Eminsucu’lar” olarak uzun yıllar vicdanlarımızı kanattı.
(147) Üniversite öğretim üyesinin görevine
bir yasa ile son verildi.Aynıhata12 Eylül 1980 darbesinde de tekrarlandı.
Üniversite’ye girilerek (1402)’likler yaratıldı.”Ben iktidarım ne istersem
yaparım” mantığı bugünkü iktidarın mantığına yol açtı. Türk Silahlı Kuvvetleri,
Aydın kesimlerde UMUT olma inancını yitirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri personeli
içlerine kapandı, iç çevrede ve kendi düşünce sistemi içersine kilitlenerek
donup kaldı! Türk Silahlı Kuvvetlerinde emeklilik işleri güçlülere sığınanlara
yer açmak için yapılmış olduğu inancı dışarıya vuran açıklamalar nedeniyle,
aydın ve halk kesiminde güçlendi. Emekli Kurmay Albay Osman Köksal’ın evindeki belgeler niye çaldırıldı dersiniz!
Büyük Bilgin ve Atatürkçü Hava
Korgeneral Sabri Tavazer’in Orgeneralliğinin önlenmesi bize has bir taktikle
olmuştu.
Viski içinde yüzen Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Semih Sancar’ın
emekli olmasına iki gün kala, Başbakan Süleyman Demirel’e kış tatbikatında
General üniforması giydiren bir Orgeneral’in—Ali Fethi Esener’in inadı Rahmetli
Büyük insan Orgeneral Adnan Ersöz’ün Genel Kurmay Başkanı olmasını engellemek
içindi. Sonunda Orgeneral Kenan Evren Genelkurmay Başkanı olmuştu. Sayın
Demirel’in kırdığı bardaklar saymakla biter mi! Eskişehir Sıkıyönetim Komutanı
olan Atatürkçü Rahmetli Orgeneral İrfan Özaydınlı, Nurculuk’u Sıkıyönetimin
ilanına neden olan suçlardan sayarak Kadir Mısırlıoğlu’nu ve 92 sanığı mahkûm
ettirdiği için Hava Kuvvetleri Komutanı yapılmayarak, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yerleşmiş geleneklerine aykırı olarak bir Hava korgeneralini Hava
Kuvvetleri Komutanı yapmıştı.
Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan
Evren de aynı yolu izlemişti. Deniz kuvvetleri Komutanı olacak gözü ile bakılan
Oramiral Akif Akdoğanların yerine bir darbe arkadaşını seçmişti. İşin en onurlu
yanı da, eline 12 Eylül Askeri Darbe planı verilmiş olan Büyük denizci ve daha
Büyük insan olan Akdoğanlar, bu dosyayı Başbakan Süleyman Demirel’e değilde
Kenan Evren’e teslim etmişti.
Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Semih
Sancar da,”Ecevit Mavisi” bir kumaş sürtüşmesi nedeni ile suçladığı Hava
Kuvvetleri Komutanı Köylü lâkabı ile ünlü Orgeneral Emin Alpkaya’nın
soruşturmasını Korgeneral Musa Öğün ile çok yakından tanıdığım, Tüm General
Adnan Sarper’e yaptırtmıştı. Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir üstün duruşmasında
bile astları bulunamazken bu kepazeliği Büyük Askeri Yargıç Mehmet Turan onurlu
bir belge ile tarihe mal etmişti:”Kuvvet Komutanı bir Orgeneralin
soruşturmasını ast rütbedeki Generallere yaptıran Orgeneral Semih Sancar
hakkında Genel Kurmay Başkanlığına suç duyurusunda bulunmuştu!”
Tüm bu olumsuzluklar Aydın kesimin ve
uyanık halkımızın gözlerinden kaçmamıştı. Hele, hele Demokrat Partiye oy vermiş
olan Beş milyon–5.000.000.000-seçmene kuyruk yakıştırmamız yenir, yutulur ve
dahi unutulur bir lokma değildi.
Hukuk Fakültesinde bir İdari Hukuk
Doçentine sordum:
“Sayın Doçentim; Sıkıyönetime neden olan
olaylar arasında Üniversitelerimizin ders programları var mıydı?”Sayın Doçent
sersemledi:
“Yok, hayır yoktu.”
“O zaman sizler Sıkıyönetim
komutanlarının Hanımlarına eşleriniz vasıtası ile hulul ederek, yetenekli
Akademisyenlerin adlarını vererek onları ekarte ettirdiniz. Atılmış olanlar
Batı ve Amerikan üniversitelerinde hemen iş buldular ve görkemli eserler de
verdiler! Bu duruma ne diyorsunuz?” Adam yerinden fırladı ve:
“Aynen sizin dediğiniz gibi yaptık!”
Dedi.
Zonguldak Sıkıyönetim Komutan
Yardımcılığının tüm işleri bana bağlanmıştı. Sayın Ali Uzun adlı Namuslu bir
Mimarımızı Çatalağzı Belediye Başkanı olarak görevlendirmiştik. Çok onurlu
işler de yapmıştı. Anap iktidara geldiğinde; Sayın Ali uzun Zonguldak İmar
Müdür Yardımcısı yapılmıştı. İmar Müdürlüğüne de Bir Sanat Okulu mezunu bir
kimesne getirilmişti. Üşenmeden kalkıp Zonguldak’a gittim ve Sayın Ali uzun’a
sordum:
“Bu nasıl iş!”Gülerek çok kısa bir yanıt
verdi:
“Sayın müdürüm, benden önce Semra Özal’a
ulaşmış!”Neden güldüğünü anlamıştım:”Güleriz ağlanacak halimize!”
27 Mayıs 1960’tan önce emekli olan bir
Süvari Binbaşısı Emniyet Genel Müdürlüğü Önemli İşler Müdürü yapılmıştı. “Komutanım
siz emekli olmamış mıydınız!” dediğimde:”Orasını karıştırma, tepki için emekli
olmuştum!” Dediydi. Emeklilik için Komite üyelerinin huzur’u Hümayunlarına
gelen bir Yaşlı asker de Amasya’ya Vali yapılmıştı. Bizler bu oyunları
bilemediğimiz için, kan dökülmesin diyerek koşarken,18 makineli tüfekle
Harbiyelilerin üzerine bir buçuk saat mermi yağdırmak ve dahi BAŞVEKİL ADNAN
MENDERES’İN AKIL HOCASI OLMAK
SUÇLARINDAN, HİÇBİR İŞLE GÖREVLİ OLMAYANLAR TARAFINDAN TUTUKLANMIŞTIK. Çok
komik;Gaziantep'teki Anlatmayayım, çok
utanıyorum. 'I’inci seyyar Jandarma Tümen Komutano olan Tüm generalTevfik
Doğantay,Kara Harpokulunda benim Harp tarihi öğretmenimdi.27 Mayıs sabahı
herşey yatıştıktan sonra yaınında bir karacı subay ile,Adalet Bakanlığından
Başbakanlığe geldiğini gördüm.Saygı için yanına gittiğimde,Harbiyeli bir
öğrenci,aniden ortaya çıkarak:"Komutanım,bu Jandarma Üsteğmeni bizi
makineli tüfek ateşleri ile yaradı!"Dedi.Sayın General bir onurlu iş
yapmak için beni bile dinlemeden hemen bir tank çağırdı ve tank komutanına:"Bu
subayı Harp okuluna götürerek,benim tutukladığımı söyleyiniz!"Ben çok
gülmüştüm:Neden mi?Benim bölüğümde hiç makineli ya da otomatik tüfek yoktu.Açık
sandıkta,imal tarihlerine göre tasnif edilmiş 860 adet 7,9 mm.Lik Piyade fişeğim vardı.Hüseyin Seyfullah’ın—Alpaslan Türkeş’in-nasıl Başbakanlık Müsteşarı olduğunu da çok
yakından bilenlerdenim.
27 Mayıs 1960’tan sonra; Demokrat
Partiye oy veren (5.000.000.000) vatandaşımıza biz askerler KUYRUK sözünü
yakıştırmıştık.12 Eylül 1980’den sonra da Türk toplumundan kopmamızın günahı
bizlere aittir.
Ağaoğlu Ahmet’in bir Rus Kazak Albayının
Kızından olma oğlu Samet Ağaoğlu, Salihi’ye geldiğinde Salihli Ağır Ceza
Mahkemesi Başkanı kendilerini karşılamadığı için, Salihli Ağır Ceza Mahkemesi
lağvedilerek ol Küstah! Hâkimin tayini çıkartılıp, ol mahkeme yeniden
Salihli’de kurulmuştu.
Kenan Evren’in Eniştelerini Manisa Asker
Hastanesinde muayene etmedikleri için ol Hastane lağvedilerek OL Küstah!
Atasagunlar başka yerlere atanarak ol hastane yeniden kurulmuştu. Osman
Türkoğuz gibiler, ne hediye ne de rüşvet alanlar, hatır gönül işlerine
bulaşmadan ülkesi ve dahi Atatürk ülküsü için çalışan subaylar, her devirde
olduğu gibi, “BEŞİBİRLİKLER” döneminde de sürülmüş ve süründürülmüşlerdir.
Hülmenli bir kaçakçının oğlu, Türkçesi bile çok zayıf bir jandarma subayı,
Bornova J.Komando Tabur Komutanlığından İzmir İl Jandarma Alay Komutanlığına,
oradan da Kırkağaç Jandarma Er Eğitim Alay Komutanlığına, oradan da Balıkesir
İl Jandarma Alay Komutanlığına atanmıştı. Jandarma Genel komutanı Orgeneral Orhan
yiğit zamanında, haksız erat tayinleri için gittiğimde, bu işlere bakan Şimdi
Rahmetli Olan bir Binbaşı—Albay Emin Şahinoğlu--, dolabından, yeşil kâğıtlara
yazılmış (1800) er adı çıkardı ve:
“Deli olma ve hemen git, bu işlerin başı
O!” Dedi. Yapılmış olan pislikleri yazmak için yüreğim işin vermiyor.
Komutanlıktan ayrıldığında Yedi tır eşya ile bir J.Astsubayının yaptırtmış
olduğu Kumla’daki villasına uğurlandığı söylenmişti. Yedi Tırı Kumla’ya
gönderen J.Albayı da İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı yapılmıştı.
Antakya’da bir ünlü ailenin dağları ve
taşları Fransızlara tapulatan bir ailenin arazilerini kamulaştırdığım ve teklif
edilen olanakları kabul etmediğim için ivedilikle Taburumun tüm subaylarıyla
birlikte başka yerlere atanmıştım. Altı ay sonra da özel bir görev izni ile
Antakya’ya görevlendirilip yeni kamulaştırmalar yapmıştım. Kızıltepe Seyyar
Jandarma Alay Komutanlığına tayin edilmem üzere J.Gn. Komutanı’nın Huzur’u
Hümayunlarına çıkarak ve direkt olarak:
“Komutanım, benim yemediğim rüşvetleri kimler
yiyor!”Demiştim. Unutmadan bir şeyi daha yazmak istiyorum:
18 makineli tüfekle Harbiyelileri 1,5
saat ateş altına almak ve Başvekil Adnan Menderes’in akıl hocalığı suçlarından
aklandığım halde Kilis’te konuşlanan 122’inci seyyar jandarma alayı karargâh ve
servis bölük komutanlığına tayinim çıkmıştı. Yassıada duruşmaları da TRT’DEN
verilmekteydi. Yalanları dinlediğimde kan beynime sıçradı ve Kilis
Postanesinden Mahkeme Başkanı Rahmetli Salim Başol’a bir telgraf çektim:
“27 Mayıs’ın sahte Kahramanları Don Kişot gibi yel değirmenlerine
saldırmaktadırlar. Tanık sıfatı ile dinlenmemi arz ederim!”Bir akşam tanık
sıfatı ile dinlenmem hususunda mahkeme kararını Rahmetli Salim Başol okudu. Bu
kararın bana tebliğ edilmesini hâlâ beklemekteyim!
Zonguldak il Jandarma alay Komutanı iken
(384) kaçak kömür ocağını patlattırmış, kum kaçakçılığını da önlemiştim.
Dediklerini ve istediklerini yapmadığım için de sürüldüm. Kara Kuvvetleri
İstihbarat Başkanlığından Zonguldaklı İki kurmay binbaşıya aleyhimde rapor düzenlettirdiler ve kış ortasında
Konya’ya pasif bir göreve sürüldüm. Karakuvvetleri İstihbarat Başkanlığında
görevli bulunan bu subaylar, Albay rütbesinde emekli edildikten sonra birer
Atatürkçü kesilirek Tarih doktoru
yapıldılar.Bölge komutanına
rağmen 8 il jandarma alayı,59 ilçe jandarma bölüğü ve 450 Jandarma karakolunun
ve Bölge Jandarma komutanlığının ita âmirliği de bana verildi. Bu durumu
genelleştirdiğimizde askeri yönetimin kokuşmuşluğu ortaya çıkar. İzmir’de
Teleferikteki 89 derece meyilli yamaca site kurmaktır askeri yönetim sözüne
bendeniz yanıt bulamadımdı! Komutanlarımız her yönden sınıfta kaldılar ve
faturalar da Türk Silahlı Kuvvetlerine kesildi.
Zonguldak İl Jandarma Alay
Komutanlığından Konya’ya sürüldüğümde iki önemli konuşmaya da tanık olmuştum:
Bir grup polis, bir masanın ortasındaki Atatürk büstüne:
“Ey Selanikli, sana inananların
hallerine bak!”Diyerek ağlarlarken, bir polis memuru da:
“Sayın Albayım, sizin gitmenize biz
üzülsek te cüzdanlarımız gülüyor!” Dedi. Hayatımın en güzel dersini de
Zonguldak Trafik Şube Müdürü Baş komiser Kadir Ceylan vermişti:
“Sayın komutanım; Türkiye’de rüşvet,
soygun, vurgun ve talan hiçbir gücün önleyemeyeceği bir olgudur. Rahat yaşamak
isterseniz, bunlarla mücadeleyi bırakarak, bunlarla birlikte yaşamayı
öğrenmelisiniz”! Demişti. Bunlar tüm namuslu devlet Memurlarımızın öyküsüdür.
Tüm bu namussuzluklarımız Atatürk sisteminin üzerine yıkıldı. Bir evde karı ve
koca kavgası sokağa taştığında tüm hovardalara nasıl gün doğarsa şer güçlere de
böylece günleri biz doğurttuk.
Öğretmenlerimiz imamlara ve tarikatlara
yenildiler. Türkiye’nin Atatürk devrimi aleyhindeki alt
yapısı:1-Komutanlarımız2-Hâkim ve Savcılarımız3-Öğretmenlerimiz ve
Aydınlarımız! Politikacılarımız Tarafından büyük bir başarı ile hazırlanmıştır.
Tüme varım metodu ile olayları
genişletmek mümkündür. Toplumun katmanları arasında çatlaklar oluşturduk,
buraya giren yabancı sular donarak çatlakları genişletti.
Dünya üzerinde bulunan her devletin
Milli Menfaatlerini gerçekleştirmek için Milli Hedefleri vardır. Bu hedefler,
Milli Güvenlik siyaset Belgelerinde açıklanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti,
Ümmetçiliğe ve dış devletlerin önerilerine kilitlenmiş durumdadır. Bizi
ilgilendiren ve bugünkü durumumuzu ve yarınımızı etkileyecek olan Tek şey,
Amerika Birleşik Devletlerinin Milli Siyaset Belgesindeki 21’inci Yüzyıl
Hedefleridir. Amerika Birleşik Devletlerinin Milli Güvenlik Belgesinde iki
önemli konu vardır, bizleri bugünkü karmaşaya ve dağınıklığa iten. Burasını iyi
okuyup, aklımızı da başımıza almazsak yarın için de çok geç kalmış olacağımızı
şimdiden söyleyebilirim:
1*“21’inci yüz yılda; hiçbir ülke ya da
ülkeler topluluğuna STRATEJİK GÜÇ OLMA İZNİ VERİLMEYECEKTİR!”
2*”Bu hedefin sağlanması için önleyici
güç kullanımı da dâhil her yola başvurulacaktır.”
Amerika Birleşik Devletleri’nin, Türkiye
toprakları üzerinde ÜÇ temel, ÜÇ’Ü DE mümkünse ulaşılabilir nitelikte hedefleri
vardır:
“1-Büyük İsrail’in oluşturulması,
“2-Büyük Ermenistan’ın oluşturulması,
“3-Büyük Kürdistan’ın oluşturulması.
Daha uzun vadede:
A-İstanbul merkezli Büyük Ortodoks
devletinin kurulması,
B-Pontus Rum ve Yunan devletinin
kurulması,
C-Konya merkezli HİLAFET devletinin
kurulması!
Çok önemli bir haber:
“Ankara-Cumhuriyet Bürosu.”
“Vali ve kaymakamlar Amerika Birleşik
Devletlerine eyalet uygulaması stajına gittiler.”
“İş
İşleri Bakanlığı Strateji geliştirme Başkanlığı bünyesinde, Amerikan yönetim
sistemini görmek ve uygulamaları incelemek amacıyla 35 Kaymakam ve Vali
Muavini, 1,5 aylık kurs için Amerika Birleşik Devletlerine gittiler.”
Gezi heyetinin başkanı Kadir Çakır:”Öğrendiklerimizi en iyi şekilde uygulayacağız!” Dedi.
Başkomutan ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in,06 Mart 1922 tarihinde Türkiye
büyük Millet Meclisi Kürsüsünden tüm dünyaya seslenmişti:
“Efendiler,”
“Avrupa’nın bütün ilerlemesine,
yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş
vadisine yuvarlandırılmıştır. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan
nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri
Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal
vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?
Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.”Gazi Mustafa Kemal.
Sayın RTE’NİN, Amerikan Başkanı
tarafından gözden çıkarılacağını sanan, Kürt kökenli ve Musa Anter’in çok
yakını bir AKPELİ Büyük BİR POLİTİKACI tarafından:
“Sayın RTE’Yİ delikten aşağıya
süpüreceğinize on kullanmalısınız!”Denildiğini okumuş muydunuz acaba!
Bdp Genel Başkanı Selahattin
Demirtaş:”Türkiye (25) eyalete bölünmeli, her eyaletin de özel güvenlik güçleri
olmalı!”Dediğinde Türkiye Halkı ayağa kalkmış ve sessizce de yerine oturmuştu.
Bunun bir anlaşmanın ifadesi olduğuna inanan var mıydı?
İyi okumalıyız ve de uyanmalıyız;
senelerce önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey bakınız ne buyurmuştu:
“TÜRKİYEYİ EYALETLERE BÖLMEK LÂZIM.
MERKEZİ YÖNETİMİN BİR TAKIM YETKİLERİ BUNLARA VERİLMELİDİR. BELEDİYE BAŞKANLARI
DA BU KONUDA EN YETKİLİ OLMALIDIR. O BÖLGELERDEKİ HER TÜRLÜ EĞİTİM DE BUNLARA
BIRAKILMALIDIR!”Buz dağının görünmeyen kısmı buradadır Sayın Seyircilerimiz.
Ps: Hava Kuvvetlerimize komutan olan
Generallerin Silivri Toplama Kampına gönderilmesini hazırlamak, Silahlı
Kuvvetlerimizin içinde sürdürülen çatışmanın Politikacılara yansımasının
eseridir. Eskişehir’deki Hv. Orgenerali Komutan Silivri’ye, emekliye ayrılan
kurmay başkanı tümgeneral de, AKP’DEN Parlamentoya.