4 Ocak 2011 Salı

232- LAİKLİK, DEĞİL TÜRK'ÜN; İNSANLIĞIN OLMAZSA OLMAZIDIR!

         OSMAN TÜRKOĞUZ
         osmanturkoguz@hotmail.com
         Çeşmealtı; 19 Mayıs 2010.

                   LAİKLİK, DEĞİL TÜRK’ÜN;
                            İNSANLIĞIN OLMAZSA OLMAZIDIR!
                                      BU BÖYLE BİLİNE!

“Bir insanın ham laik hem de müslüman olması mümkün değildir!”Sayın RTE.
“Dizsiz devlet olmaz! Devletin de bir dini olması lâzımdır!”Dini bütün politikacılarımız!
         O zaman Devleti nerede ve kime sünnet ettireceğiz Sayın Bayım! Ostüzü..Devletlinin dini olur ya da dini olmaz!Din gerçek kişiler içindir.

         Komünizmin Rusya’da yasaklanmasından sonra; gösteri yapan komünistleri Rus polisi copla karşılamıştı. Bendeniz, Eski hızlılara: ”Komünizm Rusya’da bile tutmadı!” Desem, bu olumsuzluğu Rusların aptallıklarına yıkıp çıkıyorlar!
         Her türlü yer altı servetlerine karşın islamı uygulayan ulusların içine düştükleri ilkellikleri ve gerilikleri, hangi şeriat özlemcisine anlatsam:
         “Hata o uluslarda; onlar islamı tam olarak uygulayamıyorlar!” Diyerek olayı basite indirgeyiveriyor.
         Onların özlemini çekmiş olduğu tamamen Arap milliyetçiliği ve insanlık dışı uygulamaları göstermek için, Afganistan’dan ve Suudi Arabistan’dan örnekler göstersem, ”şeriat ne diyorsa o mutlaka yapılmalı!” Diyerek kaçamak cevap vermekle yetiniyorlar.
         Üşenmeden; zina ile suçlanan bir adamın makatından sokulan sopanın omzundan çıkarak, o zavallıyı acılar içersinde öldürülüşünü alkışlarla karşılayan çoluk çocuk ve çocuklu sunumu göstersem:
         “İbret olur, bir daha zina suçunu işleyen olmaz!” Diyerek hüküm veriyorlar. İlk olarak zina suçlaması ile bir Yahudi kadın, Tevrat hükümlerine göre, doğumunu yaptıktan sonra, İslam Peygamberi Hz. Muhammet tarafından taşlanarak öldürtülmüştü. Zina ile suçlanan erkeğe de verilecek böyle bir ceza yoktu! Her islam ülkesinin şeriat uygulamaları aynı değildir. Tüm islam ülkelerinde, ne cins bir şeriat uygulaması yapılmalıdır? “HER ÜLKENİN KAREKTERİNE VE GELENEĞİNNE GÖRE! HOPPALA YAVRUM, GELENEK GERİ GELDİ!”
         AKP’ye mensup bir bakan:
         “Kurtlar Vadisi Filmi oynatıldığı gece, akşam namazı için, camiye gelenlerin sayısında çok düşüş olmaktadır!” Diyerek uluorta beyanat verebilmektedir. Bu şu demektir: “Laiklik kaldırılırsa, herkes her vakit namaz için camiye gitmek zorunda bırakılacaktır!”
Tek tip insan yaratılacaktır. Git, yat, kalk ve müslüman olduğunu kanıtla bir torba kömürü kap ve bizim sepete oyunu da at! Ve bir tas ta çorba iç, bir sene boyunca da sırt üstü yat!”
Bendeniz, Rahmetli eniştemin zoru ile hayatımda bir defa camiye gittim. Bir Cuma günüydü; herkesin ayakkabıları namaz kıldığı yerin önündeydi. Nedenini sordum ve aldığım yanıt üzerine ilk camiye gidişim de son gidişim oldu:
         “Ayakkabılar dışarıda çıkartılırsa çok hırsızlık oluyor!”
         Manavgat İlçe Jandarma bölük Komutanıydım. İlçede polis teşkilatı da yoktu. Cami çıkışında; iki Hacının dövüştüğünü görerek derhal müdahale ettim: Kavga nedeni ayakkabı sahipliğiydi. İki Hacı da, ayakkabıların kendilerine ait olduğuna din, iman, Kur’an ve Allah üzerine yemin ediyorlardı. Hacılardan birisi de ilçe orman işletme müdürü Sayın İsmail Zengingönül’ün babasıydı.
O Beyefendi Hacı:
         “Komutanım; dedi, bu ayakkabılar benim. İnanmazsanız astarlarını kaldıralım, ayakkabıların tabanlarında benim adım yazılı!” Dedi.
Tanıkların huzurlarında, ayakkabıların taban astarlarını kaldırdığımızda, dediğinin doğru olduğunu gördük.
 Öteki Hacı hâlâ: ”Bu ayakkabılar benim!” Diyerek yemin ediyordu.
Demek ki, dürüst olmak ve dine inanmak için illede camiye gitmek şart değilmiş!
Uzun süren ve komutanlıklarda geçen meslek hayatımda; ne hediye, ne rüşvet ne de hatır gönül için iş yapmak eylemim vardır. Devletime de ihanet etmedim: Bu bir büyüğümün hükmüdür: ”Osman Türkoğuz, ne mesleğine, ne yeminine ne de devletine ihanet etmez!”
BENDENİZ, SAPINA KADAR LAİKİM! DİNE İNANDIĞIM GİBİ; DİĞER SOSYAL DÜZEN KURALLARINA, ÖZELLİKLE DE EVRENSEL HUKUKA İNANIRIM.”
         Hiç unutmuyorum, 11Ağustos 1955 tarihinde; Eski Foça yolu üzerinde bulunan BAĞARASI beldesine, bir arkadaşımıza kız istemeye gitmiştik. Dağda bir orman yangını başlamıştı; namaz vakti olmamasına karşın, tüm erkekler camiye dolmuştu. ”Demek ki diye düşünmüştüm, bir de orman yangını namazı varmış!”        
         Zaman geçti; Yüzbaşı rütbesiyle, Manavgat ilçe jandarma bölük komutanı oldum. Jandarmada orman yangınını söndürme mükelleflerinin listeleri vardır. Yemekleri, sigaraları dâhil verilmektedir. Yangın; şehrin kuzeyindeki dağları sardığı halde, karşı mahalledeki camide, VAKTİNDEN ÖNCE BAŞLAYAN NAMAZ HİÇ bitmemişti!
         Ormanlarımız yanarken camiye sığınmak ta dinimizin gerekleri arasına girmiş oluyordu.
Bendeniz buna da şükürler etmiştim.
Suudi Arabistan’da Din polisinin şiddetle uygulamış olduğu bir yasağı senelerce sonra öğrendiğimde!
Suudi Arabistan’da bir kız okulunda yangın çıkmıştı. İtfaiye zamanında yangına müdahale etmişti. Din polisi de islam dinini korumak için, itfaiyecilere müdahale etmişti!
İslam dinine göre, yanıyor olsa bile bir kızı ve kadını erkeklerin kurtarması dinen yasaktı.
15-ONBEŞ- GENÇ KIZ, BU YASAĞIN KURBANI OLARAK, YÜCE İSLAM DİNİNİ KURTARMAK İÇİN DİRİ, DİRİ YANMIŞTI!
Hele şükür biz, daha ol yüce mertebeye erişemedik! Şimdilik, orman yangınlarına seyirci kalmakla yetinmekteyiz!
Pekiyi bu Müslüman yöneticiler, yangınlardan ırzlarına zarar gelmeden kızlarını kurtarmak için, niçin kadın itfaiyeciler görevlendirmezler! islam ülkelerinde yanan kız ve  kadın olsun! Petrol parası bol, Hıristiyan ülkelerden kiralanacak kız ve kadın da ziyadesi ile   mevcut!
         Bir ay kadar önceydi; Suudi Arabistan Müftüsü, en büyük islam dini bilgini! Bir fetva yayımladı:
         “Evlenmek bir akittir. Bir yaşındaki kızla bile evlenmek dinimizce caizdir.
Bize yol gösteren Peygamberimiz Hz.Muhamed’in (SAS) yoluna yürekten bağlıyız!”
 Müslüman devletlerin takib edecekleri şeriat yolu da, böylece belirlenmiş oldu!
Ne gam!    Bütün dinler mezheplere ve tarikatlara bölünmüş, her bölünen diğer bölünenin düşman olmuş.
Katolikler Ortodoksların can düşmanı, Protestanlar diğer mezhepleri reddetmiş.
İslam 73 Mezhebe ve yüzlerce tarikata bölünmüş, Dünya’da en çok HALİFELİK kan akıtmış. Bir islam ülkesi diğer islam ülkesini DARÜLHARP ilan eder hale gelmiş.
Şiiler için Sünnilerin her şeyleri helal; Sünniler için de Şiilerin her şeyleri helal!
İnsanların mutlu olmaları için vazedilmiş olan din; insanların felaket nedeni olmuş! Müslüman, müslümanı öldürmede; müslüman ülkeler müslüman ülkelere savaş ilan etmekteler.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızda; Toroslar’da; Fransız ordusunda Biz müslüman Türklere karşı savaşırken ölen müslüman Arap asıllı askerler, yüksek sesle kuran okurlarken, bizim tarafta da Müslüman Arapların öldürmüş olduğu şehitler için de yüksek sesle Kur’an okunmaktaydı!
Vatanını savunurken ölen de şehit; Hıristiyan sancağı altında savaşırken ölenler de şehit.
Din, kişilerin vicdanlarında her türlü işleme karıştığı gibi, başkalarının vicdanlarına da karışarak ölümcül hükümler vermekteydi.
16’ıncı asırda; Kütahya’da, ŞÜKRÜ isimli bir şair; oruç yediği için, boğazına kurşun dökülerek öldürülmüştü. Bu kararı veren de, kurşunu eriterek zavallı ŞÜKRÜ’NÜN boğazına döken de İslam dinine hizmet ettiklerini ve Tanrısal rahmete kavuştuklarını sanıyorlardı.
Hayatın tüm boyutuna din adına müdahale ve işkence egemendi. Siyasi partiler ve anayasalar mevcut iken, siyasi mücadelelerde dine dayalı hurafelerden yararlananlar iktidarı kazanıyorlardı. Bu alanda biraz gerilere gitmeye ne dersiniz?
Laiklik ortadan kalktı mıydı; devlet ve din polisi ortaya çıkar, Tanrımızın özene, bezene yaratmış olduğu kızlarımız da çayır, cayır yanarak cennete girmeye hak kazanırlar!
Bizim Kızılayımızın dağıtmış olduğu kitaba göre de; Mideden, Dişten, Kalpten ölenler de cennete hak kazanmış olurlar!
EH! Peki, Vatanımızı korumak için ölenler ne kazanmış olurlar! Gazilerimizin kazanmış oldukları şeyleri bilmeyenimiz kaldı mı?
Ergenekon’dan tutuklanamazlarsa; Balyozdan tutuklanırlar! Bir kısmı da, ortada hiçbir suç olmadığı halde; ”KUVVETLİ ŞÜPHEDEN” TUTUKLANIRLAR! Neyin şüphesi? O da belli; VATANSEVERLİĞİN VE ATATÜRKÇÜ OLMANIN ŞÜPHESİ!
         İslam dini, Kuran’a dayalı olma vasfını yitirerek Yahudi ve Arap masalları ile dolu hurafelerle örtülmüştür.
Her ulus; kutsal din kitaplarını kendi ana dillerinde okuyarak onlardan gerekli manevi feyizi alabilmişlerdir.
Asırlardan beri bir bez torbaya konulan Kuran’ı Kerim, evlerimizin duvarının en üst tarafına asılarak saklanmıştır.
         Hem İlahiyat Fakültesi, hem de Hukuk fakültesi mezunu Profesör Dr. Sayın Yaşar Nuri Öztürk:
         “Kuran’a dönelim. Yalınız Kuran’ı uygulayalım” Diye makaleler ve kitaplar yazmada. Bazı dini bütün müselmanlar, sanki ben bir din otoritesiymişim gibi, ”uyumada gör” kabilinden:
         “Yahu Komutanım bu Yaşar Nuri Öztürk denilen adam,  ”sünnet’i seniyeyi kaldıracakmış! Ne diyorsunuz?” diyerek, dinsiz kalmak endişesi ile soruyorlar!
         “Sünnet’i seniye ne demektir?” Diye sorduğumda da; ”sünnet’i seniye İslam dinidir!” Diyorlar.
Yani, Şu Profesör Dr. İslam dinini kaldıracakmış! Ulan salak, ulan çağdışı kafalı ve ortaçağ vicdanlı adam, senin içindeki inancı kim ve nasıl kaldırır! Bu iş kazan kaldırmak gibi midir?
O Büyük din Bilginimizin hiçbir yazısını ve kitabını okumadan, onun dini inancına iftira ile müdahale ettiğinizi ne zaman anlayacaksınız? İşte LAİKLİK kalktığı anda sokağın cehaleti vicdanlara ve güzelliklere böylece egemen olur.
         ULU TANRI’MIZIN insanlığa en büyük armağanı olan Mustafa Kemal’in, LAİSİZİMLE bu meseleleri çözdüğünden sonra bu lagalugalarla insanları tutsaklığa itmek günah olmuyor mu?
         İslamiyet’in doğuşu; bir siyasi kavga ile iç içe geçmiştir. Bir tarafta, Mekke’de egemenliği Ümeyye oğullarına kaptırmış bir Haşimi oğulları vardır. Bir tarafta yeni bir dini ortaya koyan Haşim oğullarına mensup Hz. Muhammet vardır. Diğer tarafta da iktidar sahibi Ümeyyeler vardır.
         Profesör Dr. Sayın Zekeriya Beyaz, 24 Ekim 1999’ tarihli Takvim gazetesinde, şöyle yazmıştı:
         “Kerbela olayının İslamın özü ile bir ilgisi yoktur. Haşim oğullarıyla, Ümeyye oğulları arasında İslamiyetken çok önce başlayan bir rekabet kavgası olduğu”gerçeğinden hareketle:
“Hz. Peygamberin dedesi Abdülmüttalip, Mekke Beyi durumunda idi. O’NUN ölümü ile iktidar Muaviye’nin babası Ebu Süfyan’a geçti.
Hz. Muhammed’in peygamber olarak görevlendirilmesi ile Haşimoğullarına karşı, Ümeyyeoğullarının Lideri Ebu Süfyan ve o’nun oğlu Muaviye mücadele verdiler. Sonra da Halife seçilen Hz. Ali’ye karşı savaştılar. Muaviye iktidarı ele geçirdi. Hz. Ali şehit edildi. Muaviye’nin oğlu Yezidi’n askerleri Kerbela faciasını işlediler.
Esasta, Kerbela olayının da; Ali, Muaviye ihtilafının da islam ile hiçbir ilgisi yoktur. Konu, Arap kabilelerinin kavga ve siyasi rekabetlerinden ibarettir. Esasen, bu kavgaların BİZ TÜRKLERLE HİÇ BİR İLGİSİ YOKTUR!”PROF.D. Z.Beyaz.
         Kuran’ı Kerim’de altı yerde “Lisan’ı Arabiyye” tamlaması geçmektedir.
ULU Tanrı’mızın, her kavme o kavmin diliyle konuşan peygamberler göndermiş olduğu Kuran’ı Kerim’in hükmüdür.
İbrahim S.4’üncü ayet; Zümer S.28’inci ayet; Zuhruf S.3’üncü ayet; Taha S.3’üncü ayet; Yusuf S.3’üncü ayet; En_Nahl-Hurma-S.103’üncü ayet; İbrahim S.4’üncü ayet.”Biz görevlendirdiğimiz her RESULÜ ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık, seçik beyanda bulunsun.
Bunun ardından ”ALLAH DİLEDİĞİNİ SAPTIRIR, DİLEDİĞİNİ DE İYİYE VE GÜZELE KILAVUZLAR. AZİZDİR,H3AHİMDİR O”.
         Arap kabilelerinden Kureyş’e indirilen son peygamber Hz. Muhammed’in hadis kitaplarında da tekrarlanan bir hadisine göre:
         “Bütün dünyadaki Müslümanları, Kureyşli müslümanlar yönettiği gibi; bütün dünyadaki kâfirleri de Kureyşli kâfirler yönetecektir!”
         Benim anlayamadığım husus ta şudur: Dünyayı iki inanç grubuna bölerek yöneticilerini de atadıktan sonra, bu ÇİHAD neye?
         “Mekke dönemi sureleri ile medeni dönemi sureleri arasında bazı farklar vardır. Bunların en önemlisi ifadenin içeriğinde ve belagatindedir. Mekki surelerinde, ayetler kısa ve özlüdür. Mekke’de islamın inanç esasları konulmakta, putperestlikle savaşılmaktadır. Putperestliklesavaş, Medine döneminde soyuttan somuta geçmiştir. Hz. Muhammet güçsüzdür” Prof. Dr. Süleyman Ateş, Sorularla Kuran’ı kerim, c.1.S.53.
         Efendim, Tanrı koruyordu, Cebrail koruyordu!
Niçin; yatağına yeğeni Ali’yi yatırarak, gizlice Medine’ye kaçıyor? Medine’de güç vardı. Silaha dayanmayan peygamberlerin sonu Vaftizci Yahya ve Hz. İsa gibi olurdu. Hz. Muhammet gücü kazanınca, o gücün kullanılması düzenlenmiştir.
Siyasi İslam boyutu da, bireysel islam boyutunun önüne ve üstüne geçmiştir. GAZVELERDE elde edilecek GANİMET PAYI önce ikiye bölünmüş, Huneyin gazvesinde ayaklanma boyutuna varan tepkiler üzerine de sekize bölüştürülmüştür. Enfal,8’inci sure. Ayet 1 ve 41.
         Kur’anı Kerim’i bir bütün olarak ele almak gerekir. 23 sene içinde, 200 ayet birbirini nakzetmiştir. Tek, tek ele alınan ayetler, her türlü düşünceye ve eyleme dini meşruluk verebilir.
Humeyni’nin TAÇ adlı bir eseri vardır. Burada Bakara, 2’inci surenin 223’üncü ayetinin yorumu vardır. Uzun nikâhlı ve MUTA nikâhlı evliliklere göre!
         15 Mayıs 1919 günü; Yunan askerleri İzmir’e çıkarak, ülkemizi işgale başladığında; bazı İzmir camilerinde, bazı soysuz hocalar: “Bu işgal meşrudur ve dahi dinidir!
Kur’anı Kerim’de Rum Suresi-30- Vardır. Bundan sonra bizleri Rumlar idare edeceklerdir!” Diye vaazlar vermişlerdir.
         Tanrımızı, Kur’anı Kerimi ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’i öne sürerek, Müslümanlara yaptırılan insanlık dışı vahşetlere ne diyelim?
Yağma, adam öldürme CİHADLA sağlanmıştır. Çünkü din, devletin ve egemenin tekelindedir.
Arapların, İran’da ve Türk ellerindeki vahşetleri bu üç esasa dayatılarak yaptırılmıştır.
Bunu yazdığım için, bana ”sarhoş kafa ile yazı yazma!” Diye nasihat edenlere yanıtımdır: Ben içki içmem!
         Nisa, 4’üncü, suresinin 95’inci ayeti: ”Allah hepsine güzellik vaat etmiştir, ama CİHAD EDENLERİ ÇOK büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır.”
         Tevbe, 9’uncu, suresinin 29’uncu ayeti: ”Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulünün yasakladığını haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle CİZYE verecekleri zamana kadar savaşın”.
İşin ucu ve sonu paraya dayatılmaktadır. Ve bu ayetle iktidar sahipleri insanları birikirlerine boğazlattırmışlardır.
         CİZYE: Müslüman olmayanlardan alınan KELLE VERGİSİ!
         Tevbe suresinin 73’üncü ayeti ileTahrim,66’ıncı,suresinin 9’uncu ayetleri de aynıdırlar:
         “Ey Peygamber! Küfre sapanlarla ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran. Varacakları yer cehennemdir. Onların ne kötü dönüş yeridir!”
         Cihatla ilgili ayetler ve hadisler daha da var. Bunlar, kara kaplı kitaplarda yazılı. Bunları okuyanlarımız, okuyup ta anlayanlarımız var mı?
Şimdi; CİHAT fikrini işleyen yayınlarımıza bir bakalım: Süleymancı biraderlerimizin çıkarmış oldukları Fazilet takviminin sayfalarını da bir karıştıralım.
          25 Ağustos 1999çarşamba günkü fazilet takvimi yaprağını okuyalım:
         “Ey müminler! Size ne oldu ki” Allah yolunda cihada çıkın” denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz. Ahiret(hayatına) dünya hayatını tercih mi ediyorsunuz? Halbuki dünya hayatının faydası, ahretin yanında pek azdır. Tevbe 38’inci ayet.”
         28 Ağustos 1999 Cumartesi günlü fazilet takviminin yaprağı:
         “Resulüm! Allah’a ve ahret gününe iman edenler, mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten (geri kalmak için)senden izin istemezler, Allah takva sahiplerini pekiyi bilir. S.Tevbe 44.Ayet.
         18 Eylül 1999 tarihli fazilet takvimi yaprağı:
         “Ümmetimden bir zümre, Allah’ın emri üzerine cihad etmeye devam eder. Bunlar düşmanlarına galiptir. Muhalifleri onlara zarar veremez. Bu hal kıyamete kadar devam eder. (Hadis’i Şerif. Kütüb’i Sitte. M.3/871”.İsterseniz 06 Ekim 1999 tarihli fazilet takvim yaprağını da okuyalım:
         “Resulullah (SAS)Efendimiz buyurdular ki: Cihad ile Cuma namazı ve cenazenin peşinden gitmek kadınlar için (farz) değildir. Tabarani, Mu’cemu’s sagir2/817.Batman’dki cenaze takipçisi Kara Fatmalara ne denilir!
         Hz. Muhammet, Medine devrinde bir iktidar kavgasına da girmiştir.
Hadislerini yazmamalarını, yazılarak toplanan hadislerini de yakmalarını emretmiştir.
Doğaçlama söylenmiş olan sözlerde çelişkiler de çoktur!
Erkek hurmaların çiçek tozlarıyla hurmalarını döllemeye çalışanlara:
         “Hurmalarınızı döllemek için uğraşmayınız!” Diye emir vermiştir. Bu nedenle de, o sene hurmalar meyve vermeyince; sızlanan halka:
         “Siz bildiğiniz gibi yapınız. Sizler, dünya işini benden daha iyi bilirsiniz!” Demiştir.
         Cihad, makro düzeyde üretim aracı olan GANİMET’İ sağlamak için gereklidir.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal:
         “YURTTA SULH, CİHANDA SULH!” BUYURMUŞTUR.
Asırlardan beri sürdürülen kanlı savaşları önleyerek İÇ VE DIŞ BARIŞI sağlamıştır.
Pekiyi, bu cihad kime ve niçin? Öncelikle, Türkiye DARÜL HARP BÖLGESİ ilan ediliyor. Kendileri müslüman, kendileri gibi olmayanlar da “PATATES DİNLİ” OLARAK İLAN EDİLİYOR!
Kafaları ve vicdanları gelişememiş bir yığın, dini çıkar ve siyasal amaç uğruna kullananların eline geçiyor!
         Şiddet, dine dayandırılırsa; eylemlerin ucunda cennet vaadi de varsa, cinayetler ve vahşet zevk ve coşku ile yapılır. Din, insan ile tanrı arasında bir yakınlaşma aracı olarak kalmalıdır.
Sosyal ilişkileri, ticareti, eğitimi, politikayı ve devlet yönetimini insan aklı düzenlemelidir.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal’in ışıklı yolundan gidilmelidir. Din; ruh hastalarının, soytarıların, çıkarcıların ve politikacıların oyuncağı olursa; her sapıklığa da uygun ayet ve hadis bulmak mümkündür!
         Tarikatların en büyük yasası:
         “Şefkat’te güneş gibi ol/Teslimiyette mevta gibi ol/Ayıpları örtmede gece gibi ol/Cömertlikte sular gibi ol/Şeyhine teslimde de kayıtsız ve koşulsuz ol!
         Ön koşul olarak ta: ŞEYHİ OLMAYANIN ŞEYTANI OLUR!” yutturmacası ile de tüm gelişmemiş beyinler kilitlenir.
         Devlet bir TÜZEL KİŞİLİKTİR! Devletin bir dini olursa, tüm tüzel kişilerinde birer dini olması gerekmez mi? Devletin ille de bir dini olmasını savunan bir Bayana, bir endişemi sununca; sus ve dahi pus olmuştu:
         “Pekiyi Hanımefendi; bu müslüman devletin ŞEYİNİ, nerede ve kime sünnet ettireceğiz? Nasıl namaz kıldırıp, nasıl hacca göndereceğiz!”
         Laiklik kaldırıldığı zaman; DİN, çıkarların ve aldatmaların odağı haline getirilerek CİHAD, GANİMET ve POLİTİKA’NIN oyuncağı haline getirilecektir.
Sosyal alandaki tüm oyunlarda DİN kullanılacaktır.
Dünya; DARÜLHARP VE DARÜLSULH olarak iki kutba ayrılacaktır. İnsanlık birbirini deliler gibi boğazlayacaktır!
Bu işin başka türlü yönetilmesi mümkün değildir. Tüm deliler de başımıza veli diyerek türbeleşecektir.
Sayın Seyircilerimiz.
        

Hiç yorum yok:

İzleyiciler

Blog Arşivi